1. YAZARLAR

  2. Selçuk Gültaşlı

  3. Vecdi Gönül ve Korkan Cumhuriyet
Selçuk Gültaşlı

Selçuk Gültaşlı

Yazarın Tüm Yazıları >

Vecdi Gönül ve Korkan Cumhuriyet

17 Kasım 2008 Pazartesi 11:02A+A-

"Yanlış Cumhuriyet", "II. Cumhuriyet", "Askerî Cumhuriyet" gibi birtakım sıfatlar takılıyor şu anki idare sistemimize. Benim kanaatim en doğrusu "Korkan Cumhuriyet". 85 yıl geçmiş olmasına rağmen her yerinden korku fışkırıyor bu Cumhuriyet'in.

Alevilerin cemevlerinden, Kürtlerin anadilinden, dindar kadınların başörtüsünden, Rumların Heybeliada'sından, Ermenilerin Akdamar'ından korkuyoruz.

Cumhuriyet'i kuran Ata'sından bile korkuyor bu Cumhuriyet.

Osmanlı'nın kurduğu Heybeliada açılırsa, İstanbul'un Vatikan olacağından endişeliyiz. Akdamar Kilisesi'ni restore ediyoruz ama tepesine haç konulmasına itiraz ediyoruz, o zaman o toprakların geçmişte Ermenilere ait olduğunu mu itiraf etmiş olacağız? Başörtüsü şeriatı, Kürtçe bölünmeyi, cemevleri dini tamamen devlet kontrolüne sokan laikliğimizi tahrip edecek.

Geçen hafta bu korkular neredeyse resmi geçit yaptı Brüksel'de. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün talihsiz sözleri ile Ermeni ve Dersim konferansları birbirini takip etti. PKK sempatizanlarının Dersim'i soykırım ilan eden ürkütücü üslupları, Tunceli'nin "işgal edilmiş" topraklar olduğu tezleri zihnimde "Vecdi Gönül bu tür insanlar yüzünden mi böyle konuşuyor yoksa bu insanlar Gönül zihniyeti yüzünden mi böylesine tahrikkâr ve tahripkâr bir tarz benimsiyorlar?" sorusunu canlandırdı. Sorular birbiri ardına sökün etti. Gönül bu talihsiz sözleri sarf etmek için neden Brüksel'i seçmişti? Erdoğan'ın Kürt meselesine ilişkin sert laflarından sonra "Başbakan'ın bakanı" havası mı ortaya çıkmıştı? Gönül, bu sözlerinden dolayı hâlâ nedamet duymuyorsa, Türkiye'yi AB'ye taşıyacağı umulan hükümetin memleketin sorunlarına bakışında yeni "Gönül çizgisi" benimsediğine mi hükmetmek gerekiyordu?

1915 olaylarının üzerinden 93, 1923 üzerinden 85 yıl geçtikten sonra 600 yıllık Osmanlı geleneği ile her fırsatta övünen bu hükümetin temsilcilerine Bahattin Şakir edası ile "azınlıklarımızı iyi ki temizledik" demek mi yakışır yoksa "keşke onları göndermeden yeni bir milli kimlik inşa edebilseydik" demek mi? Avustralya ve Kanada neredeyse yok ettikleri yerlilerinden özür dilerken, Fransa bile Cezayir için özür dilemenin etrafında ısınma turları atarken, bizim hâlâ "iyi ki yaptık, bir daha olsa bir daha yaparız" manasına gelen lafları AK Partili bakanlardan duymamızı, hükümetin Ankara'ya teslim olmasının diğer bir karinesi olarak mı okumak gerekiyor?

Aynı güne denk gelen Ermeni Mirası ile Dersim Soykırımı konferanslarının temsilcileri Türkiye'nin, kendilerine haksızlık ettiğini söylüyordu. Aralarında mühim bir fark vardı ama. Dersim Konferansı'na katılanların belli ki sorunu çözme, olumlu bir dil üretme, hadiseyi pek de bilmeyen Türk halkına meseleyi anlatma gibi bir derdi yoktu. Bütün konferans ürkütücü bir provokasyon planı çerçevesinde gerçekleştirildi. Halbuki, Ermeni Konferansı'nı düzenleyen Ermeni Vakfı'nın Brüksel Temsilcisi Nicholas Tatvian, açılış konuşmasında "soykırım" kelimesini zikretmemeye özen gösterdi, "soykırıma" gönülden inansa da.

Cumhurbaşkanı Gül'ün ziyareti Ermeni diasporasını bile şaşırtmış. Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan'ın Gül'ü davet ettiğinde, asla ve kat'a bu daveti kabul etmeyeceğini ve dünya kamuoyunda bir defa daha Türkiye'yi mahkûm edebileceğini düşündüğünü; ama Gül'ün ziyareti ile bütün stratejisinin çöktüğünü, bu ziyaretten Türkiye kârlı çıktığı için pişman olduğunu, Avrupa'nın bilinen Ermeni simaları söylüyor.

"Soykırımcı" Ermeni dernekleri bile farklı bir dil arayışı içerisinde, Gül'ün ziyaretinin ardından bir açılım olabilir mi diye bekliyorlar. Farklı bir dille ezberleri bozacak dediğimiz AK Parti hükümeti ise eski ezberleri ihraç malı yapıyor!

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT