1. YAZARLAR

  2. Aslan Değirmenci

  3. Üzülme Ado…
Aslan Değirmenci

Aslan Değirmenci

Yazarın Tüm Yazıları >

Üzülme Ado…

12 Ağustos 2013 Pazartesi 11:43A+A-

Eylül ve Ekim aylarında bir kıpırdanma olacağı ile ilgili olarak yazılıp çizilmeyen kalmadı. Genelde uyarılar da çok sığ kaldı. Şu bir gerçek tüm toplumu kapsayacak çerçevesi çok geniş olması gereken bir reform paketine ihtiyacımız var. Bu açılımın önündeki en büyük engel sistem... Sistemin dayattığı baskı ve yasaklardan tam olarak arınamadığımız için her alanda sıkıntılar çıkmaya, yol kazaları yaşanmaya devam ediyor. ‘Uzlaşma’ diyenler ise ne istediklerini tam olarak anlatmak yerine atılan her adımın önünde gizli bir güç olarak durmayı sürdürüyor.  Bu gizli güç muhalefeti ise ahtapot gibi sarmış, en ufak bir açılım yapmalarına dahi fırsat vermiyor. Kurumlarda değişim yaşanacağı zaman da düğmeye basarak, medya ve uluslararası lobiyi hareketlendiriyor, ülke gündemi değişiyor. Ülke içi gündemi değiştirmeye güçleri yetmediğinde Ortadoğu’yu hareketlendirerek enerjimizi sınır dışında yaşananlar ile tüketmeye zorluyor. Çünkü kendi içinde sorunlarını çözen, iç barışını sağlayan kısacası sistemin kodlarını değiştiren bir Türkiye’nin Ortadoğu’da da dengeleri bozacağını, küresel emperyalizmin acımasız tuzaklarını deşifre edeceğini biliyor.

Dönelim başa. İstihbarat birimlerine göre Eylül ve Ekim ayında beklenen kalkışmaya… ‘Kalkışma’ diyorum çünkü istek ve taleplerin dillendirildiği her türlü eylemi meşru olarak görüyorum ancak asıl amaçları kaos çıkartmak isteyen yapılar var. Ve pusuda her daim bekliyorlar.

Bu yapılar legal görünümlü eylemlerde son günlerde sıkça karşımıza çıkmaya başladı. Açık alan faaliyetlerini bir vitrin olarak kullanırken, masum isteklerle alanlara çıkan vatandaşlarımızın aralarına sızarak kendilerini kamufle etmeye başladıklarını gördük. Bu alanları hem propaganda yapmak için çok iyi kullanıyorlar hem de gerçekleştirdikleri sızma ile  eylemcileri isyana teşvik ediyorlar. Alanlardan devşirdikleri gençleri de zehirleyerek, başkaldırıya odaklıyorlar. Sisteme karşı olduklarını ısrar ederken, sistemin en derin odaklarının kullanımına yüzlerce çocuğu yem yapıyorlar. Dillerinde hep vatan, millet, Sakarya… 12 Eylül darbesinde olduğu gibi. Ayağa kalkan gençleri hatırlayın. Hepsi sözde vatanı kurtaracaktı, vatanı tankların vesayetine teslim ettiler. İçlerine yerleştirilen ajan provokatörlerin dağıttığı silahlar ile kurşun yaktıkça yürekleri dağladılar, her kayıp ile tankları usul usul alana davet ettiler. Olaylar derinleşti. Sistemin bekçileri; şiddet, terör, karşılıklı ajitasyonlar, grupların içine yerleştirilmiş ajanlar, Maraş, Çorum, Malatya, Elazığ, Sivas olayları ve ülkeyi derinden sarsan suikastlar ile amaca doğru ilerlediler. Her olayda gençleri kullandılar. Üniversite bahçelerinde, Atatürk büstlerinin önünde bazen de Türk bayrağı sarılmış masanın üzerine konulmuş silahın üstüne intikam yeminleri içirilen gençleri, kendi statükolarının sürmesi için kurban ettiler. Hiç pişman olmadılar. ‘Öyle gerekiyordu’ diyecek kadar vampirleştiler. Aradan onlarca yıl geçti yine değişmediler. 'Sarıkız', 'Ayışığı', 'Eldiven' ve "Balyoz' planları" Islak imzalı projeler, andınçlanan hayatlar ve kafese alınmak istenen bir toplumun sinir uçlarına dokunarak ülkenin yeni bir 12 Eylül sabahına uyandırmak için her fırsatı iyi kullandılar. Şehit cenazelerin de bile toplumun arasına sızarak kaos peşinde koştular. Sistemi sorgulamak ‘Gençlerimiz neden 30 yıldır ölüyor?’, ‘90 yıllık ayrıştırma projesinin arkasında kimler var?’ demek yerine peşlerine taktıkları insanlar ile çözümsüzlük üretmeye çalıştılar. Sistemi her eleştireni de hain ilan etmeyi ihmal etmediler. Hatta operasyon haber siteleri aracılığıyla yıllardır rejim bekçilerinin dayattığı ideolojiye karşı çıkan cesur yürekleri, tersten propaganda ile bitirmeye çalıştılar. Darbecilerin fişlemelerine tepki gösteren hatta o fişlemelerden dolayı mağdur olan bazı haber sitelerinin editörlüğünü yürütenleri bile operasyonlarına ortak ettiler. İyi ne varsa küfür ettirdiler… Dün kendilerine haksız yere ettirilen küfürleri hiç hatırlamadılar!

BU OYUNA DİKKAT!

Gelelim Eylül ve Ekim’e… Evet bir kalkışma bekleniyor. Hatta toplumun büyük bir bölümünde kabul gören ve sevilen birine suikast... Hemen ardından yağma, kundaklama, taşlı sopalı saldırı, linç girişimi… Danıştay saldırısı ya da Dağlıca baskını gibi çirkin eylemler…  Ve bu kez hedef alınan tarafın kanaat önderlerinden birine kabul edilemeyecek düzeyde bir saldırı… İster senaryo deyin isterseniz istihbarat bilgisi ama bunlar bekleniyor. O zaman biz de hazır olalım. Ama korku üretmek yerine önce dik durmayı öğrenelim. Her gelen rüzgarla savrulmayalım. Güçlü olan dalı kırmaya rüzgarın gücünün yetmediğini unutmayalım. Özellikle gençlerimizi tuzaklardan uzak tutalım.  Her türlü olması muhtemel provokasyondan onları uzak tutalım.

ADO DA GİTTİ!

Bayramın birinci günü yengemin kardeşi, çocukluk arkadaşım ‘Ado’yu (Adnan Onar- 38) kaybettik.  ‘Sonunu âsan eyle’, ‘Sana kavuşmakla kendisini bahtiyar kıl’ duaları eşliğinde kendisini Allahü teâlânın huzuruna yolculadık. Ağıtlar bir ara gökyüzüne kadar yükseldi. Ama yakılan ağıtlar; ‘Ado’dan çok biricik küçük kızı Ayşe’ye oldu. Papatya (Ayşe) ise olaydan habersiz emin ellerde evcilik oynuyordu. Aynı bizim bu ‘dünya’da oynadığımız evcilik gibi. Kimse ummasın bu dünyadan sakın vefa. Kapılan varsa da dümen suyuna, aklını başına alsın. Daha fazla yuvalanmadan beter dünyadan gerçeğe sarılsın.  Sınavın bittiğini belirten zil çaldı mı hepsi yalan. Ahiret hayatı arasında bir geçiş olan ölüm geldi mi bize verilen süre bitiyor. Özellikle çağın hastalığı haline gelen öfkede ve tabi rızada adaleti hatırlayalım. Uyanalım dünya denilen rüyadan

Son olarak ‘Ado’ya: Zil çalındı ve ani gidişinle bizlere yine adaleti hatırlattın. Dünya adaletsizliğini yaşadın ama üzülme! Allah’ın adaletini kalanlara hatırlatarak kutsal yolculuğa çıktın.  Rabbim, seni inşallah çakılları inci ve yakuttan, toprağı da zâferan olan Cennetinde ağırlasın.

ÖZGÜR-DER YALNIZ DEĞİL

Baas’çılara yakın lobi tarafından tehdit edildiler, malum medya aracılığıyla hedef gösterildiler… Sonra yalan rüzgârı ile savuramadıkları Özgür-Der’i silah ve molotof ile yıldırabileceklerini sandılar. Hakkı her alanda arayan Özgür-Der’i başta Suriye’de yaşanan katliamlara sessiz kalmadığı için hedef alan yapılara karşı şimdi birlik olma zamanı. Özgür-Der gönüldaşlarına GEÇMİŞ;  tehdit, dayatma, baskı ve saldırı ile gerçeklerin üstünü kapatmaya çalışanlara karşı direnen herkese SELAM olsun. Uyan Diren Özgürleş… 

MİLAT

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum