1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. Ümmetin Uyanışında Kudüs'ün Rolü
Ümmetin Uyanışında Kudüs'ün Rolü

Ümmetin Uyanışında Kudüs'ün Rolü

Yomra'da Ümmetin Uyanışında Kudüs' ün Rolü Konuşuldu.

08 Ocak 2018 Pazartesi 20:02A+A-

Haksöz Dergisi Yazarı Hamza Türkmen, Trabzon-Yomra'da Cami Gençliği ile  "Ümmetin Uyanış Mücadelesinde Kudüs'ün Rolü" konulu bir konuşma yaptı.

Kudüs'ün Müslümanlar için dini ve tarihi önemini Mescid-i Haram ile mukayese yaparak anlatan Türkmen, maalesef ki ümmet bağı zayıfladığı ve nimetten uzaklaştığımız için korkunç bir düşüşü yaşadığımızı ve I. Dünya Savaşı akabinde tüm ümmet coğrafyamızın Batılı devletler tarafından işgal edildiğini ve içimizde yabancılaşmış veya Frenkleşmiş elitlerin işbirliği ile de ulus devletlere parçalandığını, işbirlikçi ulus iktidarlar aracılığı ile de dağılmış ümmetin icad edilen ulus toplumlara bölündüğünü anlattı.

Dağılmış ümmeti uyandırmak ve yeniden vahyi ilkeler üzerinde var kılmak mücadelesinin ümmet coğrafyasındaki ifadesi ıslah hareketleridir diyen Türkmen özetle şunları söyledi:

Islah ve inşa temelli İslami hareketler toplumu İslami bütünden uzaklaştırmak ve Batılıların istediği istikametlere yöneltmek ifsadını yaşatan yöneticilere karşı mücadelelerinde zaafa düşen Müslüman toplumları uyarmak konusunda zorlanıyorlardı. Çünkü bu işbirlikçi yöneticilerin adları Müslümandı ve halkı Ilımlı İslam denilen eklektik din anlayışı ile oyalıyorlar ve Allah adıyla aldatıyorlardı.

Oysa küresel kapitalizm Ortadoğu'nun bağrında Filistin topraklarına Yahudiliği din olma özelliğinden çıkartıp bu dini aidiyeti ırkçı ve kurgusal Siyonist ulusçuluğa dönüştüren Yahudileri bir işgal devleti olarak yerleştirdi. Yayılmacı emelleriyle İsrail, Filistin topraklarına bir devlet olarak 1948'de İslami uyanışı kapitalizm adına kontrol maksadıyla da konuşlandırıldı. Ve Kudüs Filistin işgalcilerinin Müslüman olmamaları ve dışarıdan gelen fiili işgalciler olmaları da mahrum - müstezaf müslüman halklara düşmanı anlatmak ve bu görünür düşmana karşı hiç değilse siyasi bir ittifak kurmak konusunda ciddi bir duyarlılık aşıladı. Ve halkı Müslüman olan ülke yöneticilerini test etme imkânı verdi. "Sen Müslümanların ilk kıblesini ve Filistin topraklarını işgal eden Siyonist rejime karşı mısın değil misin?"

Kudüs'ü işgalden kurtarmak için 1960'lı yıllarda İslam Ülkeleri Örgütü (İKÖ) (şimdiki  ismi İslam İşbirliği Teşkilatı oldu -İİT-) Kral Faysal öncülüğünde kuruldu ve bu gibi egemen dünya sistemine karşı tavırları nedeniyle de 1974'te öldürüldü. 

İİT uzun yıllar fonksiyonsuzdu ve son dönemde de İİT'nin dönem başkanı R. T. Erdoğan idi.

Geçen sene seçilen ABD başkanı Donald Trump ise siyonist lobiler karşısındaki ezikliği ve yargıyla başı dertte olması nedeniyle 1980 BM Güvenlik Konseyinin kararına rağmen 1995'te ABD parlamentosunda alınan ama sürekli ertelenen Israil'in arzusu olan Kudüs'ü İsrail’in baş şehri ilan etti ve Tel Aviv'deki büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyacağı kararı aldı.

Bu karardan önce de 2017 Mayıs ayında Riyad'da Suud, Mısır, B.A.E diktatörleriyle toplanan Trump cam bir küreye el basarak bölgede istikrar için Ilımlı İslam politikaları peşinde olacaklarını bunun için İsrail + Mısır + Suudi Arabistan üçgeninin belirleyici olacağını belirttiler; Suud müftüsü Hamas'ı terörist ilan ederken İsraile karşı tavır almanın günahı üzerinde durdu. Bu tür açık işbirlikleri Müslüman halkların Siyonist işgalcilere karşı duygularıyla da dalga geçmek anlamına geliyordu. Birincisi Trump kararına ve Riyad Zirvesine hemen İslami oluşum ve hareketlerden protesto eylemleri geldi. İkincisi İİT'nin dönem başkanı olan Türkiye'den bu olumsuzluklara karşı başarılı bir diplomasi atağı oluşturuldu.

14 Aralık İİT İstanbul Kudüs Zirvesi Faysal'dan sonra ilk defa teşkilatı fonksiyonel kıldı; Kudüs'ün Yahudileştirilmesini önleyecek kararlar açıklandı, ABD'yi ilk defa topluca kınadı ve konuyu BM GK'ne olmazsa BM Genel Kurulu'na taşıyacağını açıkladı. Ve sonunda BM Genel Kurulu'nda yapılan oylamada İİT karar metni ABD'nin tehdidine rağmen 128'e 9 oyla kazandı.

Türkmen bu sonucun Kudüs'ün özgürlüğü yolunda insanları "ham hayalcilik"ten ve "ölümcül kötücülüķ-boşvemişlik"ten arındıracak bir mücadele yolu ve süreci gösterdiğini belirtti.

Bu başarının protestolarla ve tutarlı diplomasiyle kazanıldığını belirtirken de BM'de alınan bu kararın bir yaptırımı olmadığı ama uzun erimli mücadelede psikolojik moral ve üstünlük algısı oluşturduğunu ifade etti.

Ümmet coğrafyasındaki işgale ve işbirlikçilerine karşı ortaya konan protestoların ve reel polik sahnedeki diplomasinin de başarısının sürekli olmasının neo-liberalleşmeye karşı verilen mücadelenin zaruret-i hamse (insanca yaşam) + adalet + şura ideallerinin köklerine ulaştığı oranda imkân sağlayabileceğini vurguladı.

Türkmen Kudüs'ün özgürlük mücadelesinin uzun erimli bir yol olduğunu, Kudüs'ün özgürlüğü ile diğer coğrafyalarımızın özgürlüğünün temelde aynı şartlara bağlı olduğunu söyledi. Konuşmasını da sünnetullah çerçevesinde merhaleci mücadelenin dinamiğine dikkat çekerek,  Selahaddin Eyyübiler olabilmek için ilkin Nureddin Zengiler, ulul erbâb olmamız gerektiği üzerinde durdu. Konuşma sonunda sıcak bir sohbet havası içinde karşılıklı değerlendirmeler yapıldı.

whatsapp-image-2018-01-09-at-07.33.00.jpg

whatsapp-image-2018-01-09-at-07.33.02.jpg

whatsapp-image-2018-01-09-at-07.33.06.jpg

HABERE YORUM KAT

3 Yorum