1. HABERLER

  2. KÜLTÜR SANAT

  3. Ulustan Ümmete Libya Gezisinin 2. Günü
Ulustan Ümmete Libya Gezisinin 2. Günü

Ulustan Ümmete Libya Gezisinin 2. Günü

“Ulustan Ümmete Gezi ve Diyalog Gurubu” ikinci ziyaret için Libya’nın Bingazi şehrindeydi.

02 Nisan 2013 Salı 04:41A+A-

“Ulustan Ümmete Gezi ve Diyalog Gurubu” ikinci ziyaret için Libya’nın Bingazi şehrindeydi. Bingazi şehir merkezinde Osmanlı dönemi camilerinden olan Reşit Paşa Camiinde Cuma namazı kılan grup daha sonra 17 Şubat Devrim süreciyle ilgili Bingazi’de başlayan direnişin organize edildiği bölgelerde incelemelerde bulunarak direniş hakkında yetkililerle görüştü. İkindi namazının ardından Bingazi şehir meclisini ziyaret eden grup burada Adalet ve Bina Partisi Meclis Grup Başkan vekili Abdurrahman Abdülmecid El Dibani, Eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Abdülhadi Abdülhafız ve Ulusal Eserler Birliği Başkanı Abdülesed’in de katıldığı bir toplantıya katıldı. Tercümanlığını Emrah Kekil’in yaptığı oturumda ilk konuşmacı El Dibani; “Kardeşlerim ülkenize hoş geldiniz” diyerek başladığı konuşmasında 17 Şubat devriminin başlangıcı ve sonrası ile ilgili bilgiler aktardı. El Dibani, “Libya ve bölgenin diğer ülkeleri bu tarihi süreç içerisinde yeni bir düşünsel ve siyasi zemin inşa etmeye çalışıyor. Bazıları buna Arap Baharı diyor. İçerisinden geçtiğimiz süreç henüz bitmiş değil. Suriye devriminin zafere ulaşmasıyla bu devrimler devam edecektir inşallah. Bölgedeki tüm ilişkilerimizi yeniden düzenlemeyi düşünüyoruz. Devrim sırasında bazı çıkışlarla karşı karşıya olduğumuz doğru. Bu konuda Türkiye’nin başarılı tecrübelerinden yararlanacağız. İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi tüm Arap dünyası için önemli bir başarıdır. Bununla birlikte Türkiye’den alacağımız en önemli tecrübe yolsuzluklarla mücadele olacaktır. Türkiye ve Libya arasındaki dini bağlılıkta aramızdaki ilişkilerin geliştirilmesi için önemlidir” açıklamasında bulundu.

Libya’da devrim sonrası sürecin sıkıntılarından bahseden El Dibani “şu an bir geçiş sürecindeyiz. Yeni bir anayasa hazırlıyoruz. Özellikle özgürlükler konusunda halkın talepleri var. Ekonomi ile ilgili bir takım kanunlar oluşturmak zorundayız. Tüm bu sorunları aştıktan sonra ise kardeş ülkelere elimizi uzatacağız. Libyalılar 17 Şubat devriminde kendilerine uzatılan eli asla unutmayacaklardır. Ancak devrimi gerçekleştiren halkın düşüncesindeki devrim henüz tamamlanmış değil. İlerleyen süreçte bu devrim gerçekleşecektir. Adalet, tesis edildikçe halk kendi iradesini ortaya koyacaktır. Önümüzde birçok engelin olduğunu biliyoruz. Bunun için Allah’a dua ediyoruz.”

İçerisinde geçtiğimiz dönüşümler Allah’ın iradesiyle oldu. Bunun hesapla kitapla alakası yok. Bu devrim Allah’ın bize bir lütfudur. Bu devrimler ümmetin sağlam bir yere doğru yürüdüğünün bir göstergesidir” diyerek sözlerini “Doğrusu davarlarda da sizin için deliller vardır: Zira size, onların karınlarında olan ile kan arasından hâlis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazından afiyetle geçer.” (Nahl,66) ayetiyle tamamladı.

Daha sonra sözü alan Ahmed El Ahbar şu açıklamalarda bulundu: “Türkiye’den STK’ların ve kanaat önderlerinin buraya gelmesi bizi mutlu etti. Devrimin başladığı ilk saatlerde ilk telefonu sizlerden aldık siz devrime gönlünüzü açtınız ve bütün imkanlarınızla bize yardım ettiniz. Allah hepinizden razı olsun. Bu medyaya yansımadı ama bu yardımları biz görüyorduk. Medyaya yansımaması siyasi bir tavırdı. Türkiye’nin özellikle yolsuzluklarla mücadelesi bizim için önemli tecrübelerdir. Bingazi halkı devrim ve özgürlük için sokağa çıktı. Diktatörün düşüşüne kadar da sokakta kaldı ve devrimden asla vazgeçmedi.”

Soru-cevap kısmında ilk sözü alan Hamza Türkmen “konuşmalarınızda kullandığınız ulus ve demokrasi kavramlarını batılı normlara göre mi yoksa Müslüman kimliğe göre mi değerlendiriyorsunuz? Mesela Mısır İhvanı müslimin liderleri ile Gannuşi bu kavramları geçici olarak kullandıklarını söylüyorlar. Siz bunlara nasıl bakıyorsunuz? Kendi özgün kavramlarınızla kendiniz ifade etme projeleriniz var mı?” sorusunu yöneltti. Abdurrahman El Dibani bu soruya “ biz İslam medeniyetine ilkeler ve tecrübe olarak güveniyoruz. Sizin bahsettiğiniz kavramlara takılmıyoruz. Biz bir dönüşümden bahsediyoruz. İslam dini bütün bu kavramları dönüştürecek güce sahiptir. İdeolojik olarak değil bir metot olarak kullanıyoruz. İlk halifelerin seçilmelerindeki tecrübe bizim hedefimizdir. Ama şu an yeni bir Libya oluşturmaya çalışıyoruz. Bu nedenle yeni bir anayasa oluşturma sürecindeyiz. Biz Libya halkı için en iyisini yapmaya çalışıyoruz” şeklinde cevapladı.

Adem Özköse’nin “NATO buraya yardım etti. Batının bu yardımlar karşılığında yeni Libya hükümetinden ne tür talepleri oldu? ve “Devrim esnasında ve sonrasında İslami grupların etkileri nasıldı?” sorusuna “NATO BMGK çıkan kararla müdahale etti. Ama Arap birliği bu kararda önemli rol oynadı. Her halükarda bize yardım eden herkese teşekkür ediyoruz. Elbette batılı güçler kendi çıkarları için yardım ettiler. Ama biz Libya halkının çıkarlarına bakarız. Başka ülkelerin çıkarları bizi ilgilendirmez. Bu devrim hiçbir şekilde herhangi bir gruba ait bir devrim değildir. Zaten Libya’da bir gruptan bahsedemeyiz. Çünkü Libya’da toplumsal bir ayrışma yok. Libyalıların hepsi Müslüman ve dindardırlar. Libyalıların İslamcılık ve Liberalizme ihtiyacı yoktur. Çünkü Libya toplumunda dine zıt bir grup yoktur. Biz kurumlar üzerinde bina edilmiş bir devlet kurmak istiyoruz. Burada bütün gruplar yer alacaktır. Hiçbir grup öne çıkmayacaktır.

Son olarak Rıdvan Kaya’nın “Libya’da özellikle gençler arasında uyuşturucu kullanımının yaygın olduğu ve güvenlik sorununun mevcut olduğu iddia ediliyor. Gazze konvoyuna yapılan saldırıda kadınlara tecavüz edildiği yönünde iddialarda bulunuldu. Bununla ilgili neler yapmayı düşünüyorsunuz?” sorusuna karşılık “güvenlik ve uyuşturucu sorunu bizimde takip ettiğimiz bir sorun. Ancak Kaddafi döneminde cezaevlerinden çıkartılan suçlular silahlı olarak şu an sokaklarda dolaşıyor. Yaşadığımız son olay da bu grupların yaptığı olaydır. Bu olaydan esef duyuyoruz. Bu olay Libya halkının ahlakından bir şey ifade etmiyor. Lütfen bundan emin olun. Zaten üçünü yakaladık. Dördüncüsünün ise bugün cesedi bulundu. Ancak şunun bilinmesi gerekir ki bu tür katiller silahlarını bırakmadığı için diğer gruplarda silahlarını bırakmak istemiyorlar. Çünkü bu katillerin çoğu eski rejimin adamları” cevabını verdi.

libya_bingazi-1.jpg

libya_bingazi-2.jpg

Gezinin 3. gününde Trablus'a geçen heyet Libya Gençlik ve Spor Bakanı Fathi Treble ile bakanlık binasında kısa bir görüşme yaptı. Görüşmede Bakan Treble kısaca şu açıklamalarda bulundu: “Sizinle burada olmaktan mutluluk duyuyorum. Ayrıca Başbakanınız Recep Tayyip Erdoğan’a Libya’ya olan ilgisinden dolayı teşekkür etmek istiyorum.  Türkiye ve Libya arasında tarihi derinliğe sahip ilişkiler var. Geçmişe ilişkin biz Libya’daki Türklere ait eserlerle gurur duyuyoruz. Geleceğe ilişkin görüşümüz ise Türkiye’yi İslam dünyasının önemli bir ülkesi olarak görüyoruz. Dolayısıyla biz altyapı ve üst yapı çalışmaları konusunda Türkiye’nin tecrübesinden faydalanmak istiyoruz. Libyalı STK’lar ile Türkiye’deki STK’lar arasında işbirliğinin geliştirilmesi gerekir.

Bakanlık olarak gençlere yönelik faaliyetler yapıyoruz. Gençlerin idrak derinliğinin artması ve kültürel olarak gelişmeleri için atılan adımları destekliyoruz. Bunun için kapılarımız bu konuda çalışan tüm STK’lara açıktır. Özellikle gençler arasında İslami değerlerin artması için her türlü faaliyeti destekliyoruz. Bizim asıl sorunumuz “bugünkü medeniyet içinde Müslüman kimliğimizle nasıl yaşayacağız” sorusudur. Gençlerin İslami değerler üzerinde yetişmesini hedefliyoruz ancak bu noktada yöntem ve materyal eksiğimiz var.

Libya’nın %100'ü Müslüman Sünni ve Maliki. 45 yaşındayım; şimdiye kadar kimsenin Ramazan ayında sokaklarda yemek yediğini görmedim. İçki satışı yasak. Ancak Türkiye’de her şey serbest. Bu serbestliğe rağmen İslami kimliği korumak oldukça zor. Bu kimliğini koruyan gençlerin ve örtünen kız kardeşlerimize saygı duyuyoruz. Bizim genliğe yönelik amacımız İslami kimliğini koruma üzerinedir. Bu yönde çalışmalar yapan STK’lara ihtiyacımız var."

libya_genclikbakani-2.jpg

libya_genclikbakani-3.jpg

Kendisiyle görüşülen Adalet ve Bina Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selahaddin Şelvi ise şunları söyledi:

“AB Partisi islami bir temelde sivil bir devlet kurmak amacıyla kurulmuştur. Din adamlarının veya askerin hakim olmadığı bir sivil devlet anlayışına sahibiz. Biz devletin ekonomik modelini liberal bir ekonomik model değil karma bir ekonomik modeli benimsiyoruz. Bu modelle sermayenin önünü açmak ve diğer taraftan sermayenin toplumu kontrol etmesini engellemek için tercih ediyoruz. Mevcut hükümette Enerji, Petrol, İskan ve Bayındırlık, Gençlik ve Spor ve ekonomi bakanlıkları bize ait. Tunus, Mısır, Mağrib İhvani Müslim partileriyle ve Türkiye’deki AK Parti ile ilişkilerimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Amacımız Libya’da devrimden devlete geçiş aşamasını sağlamaktır.

İslami bir partiyiz. Partimiz içinde İslami düşünce ve İslami kültür üzerine kafa yoran insanlar var. İslam hilafetinin düşmesi ardından Müslümanlar kendilerini daha önce görülmemiş bir sarmal içinde buldular. Bundan kurtulmak için ihya hareketleri ortaya çıktı. Maalesef o dönemde batılılar tarafından çizilen hayali sınırlar daha sonra zihinlerimizde karşılık buldu. Bizim çabamız bu sınırların ötesinde bir ihya çabasıdır. Bu ziyaretlerle çabamızın karşılık bulduğunu görüyoruz. İktisadi ve siyasi ilişkiler yeni bir yakınlaşma başlatabilir. Müslüman parlamenterler oluşturulup ortak bir kültür oluşturmamız gerekir. Müslümanların bu şekilde birbirine açılması aramızdaki bölünmüşlüğün önüne geçebilir. Siyasi ve teknik sorunlarımız olsa da biz başarıya giden yolda birlikte yürüyeceğiz.

17 Şubat devrimine kadar 1952’den beri siyasi faaliyetlerimiz yasaktı. Bu dönemde biz İslam siyaseti üzerine tartıştık. Efgani’den Mevdudi’ye, Kutup’tan Kardaviye, İbni Teymiyye’den Gazzaliye kadar geniş bir yelpazenin düşüncelerinden faydalandık. Siyasi düşüncemizi bunların tartışmaları üzerine kurduk. Dolayısıyla İslam şeriatıyla çelişen kavramları reddetme gibi bir tavrımız var. Siyasal tavrımızı İslam ile çelişmeyecek şekilde belirliyoruz.

Demokrasi bizim için diğerleriyle diyalog için bir araçtır. Şura ise bizim için bir ruhtur. Daha çok toplumdaki diğer insanlara kendimizi anlatmaya çalıştığımızdan bu kavramları kullanıyoruz. Batılı diplomatlarla görüştüğümüzde bize “nasıl bir İslami demokrasi modeliniz var” diye sorduklarında açık bir şekilde “biz oy kullanırız fakat İslam’ın haram kıldığı herhangi bir şeyi oylamaya açmayız” diye cevap verdik.”

Adalet ve Bina Partisi Meclis Grup Başkanı Nizar Kavan:

“1911”de batılılar Libya’yı işgale kalktıklarında o zaman halk Osmanlı hilafetini yanında görmüştü. Osmanlı emperyalist devletlerden kurtulmamıza yardımcı olmuştu. Bundan dolayı bizim için önemlidir. Bugünün Türkiye’si de Arap ve İslam dünyası için önemli bir tecrübe oluşturmaktadır. Parti olarak yola yeni başladık buna rağmen Libya siyasetinde önemli bir yer elde ettik. Bizim parlamentodaki siyasi amacımız devrimden devlete geçişte inşacı olmaktır.

Parlamentoda önceliğimiz anayasa komisyonunun oluşturulması ve anayasanın yapılmasıdır. Şeriatın temel düstur olmasında ısrarcıyız. Anayasamız toplumsal ve kültürel farklılaşmayı kapsayacak insan haklarına ve özgürlüklere açık bir anayasa olmalıdır. 

Biz başta Türkiye olmak üzere dünyadaki diğer tecrübelere açığız. Önümüzdeki günlerde Libya parlamentosu dış ilişkiler komisyonu Türkiye parlamentosuna bir ziyaret gerçekleştirecektir.

Demokrasi uygulandığı toplumun kültüründen etkilene bir kavramdır. Biz demokrasiyi kendi ölçülerimizle geliştiririz fakat bizim için asıl olan üst referans olan İslam’dır.”

 libya_ab_parti-1.jpg

libya_ab_parti-2.jpg

libya_ab_parti-3.jpg

HABERE YORUM KAT

3 Yorum