1. YAZARLAR

  2. Alper Görmüş

  3. Ulusalcılığın karşılıksız Milli Görüş aşkı -2-
Alper Görmüş

Alper Görmüş

Yazarın Tüm Yazıları >

Ulusalcılığın karşılıksız Milli Görüş aşkı -2-

24 Eylül 2013 Salı 17:12A+A-

Erbakan’ın ölümünde, bir zamanlar onu “irticanın sembol ismi” sayan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) üç sembolik hamlesi öne çıktı: Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’in, Necmettin Erbakan’ın “vatana yaptıkları büyük hizmetler”i hatırlatan mesajı; Erbakan’ın cenaze namazının kılındığı Fatih Camii’nin avlusundaki kırmızı-beyaz TSK çelengi ve Erbakan’ı son yolculuğuna uğurlamak üzere cami avlusundaki yerlerini alan TSK temsilcileri...

O günlerde henüz 28 Şubat soruşturmaları başlamamış, generaller geçen yazıda ikisini aktardığım “Millici lider Erbakan” güzellemelerini henüz dile getirmemişlerdi.

O nedenle, TSK’dan gelen bu sembolik ataklar, muhafazakâr medyada bile yeni bir ittifak arayışının ürünleri olarak değil de bir tür “özür” olarak değerlendirilmişti.

***

Ben, o gün de öyle düşünmüyordum, bugün de öyle düşünmüyorum... Ortada bir “pişmanlık” vardı evet, fakat  bu, yaşadığı dönemde ona dünyayı dar etmenin  üzüntüsünden kaynaklanmıyordu...

Vesayetçiler pişmandı, çünkü Erbakan üzerinde kurdukları baskı sonucunda ortaya çıkan yeni oluşum, yani AK Parti onların siyasi mezar kazıcıları hâline gelmişti...

Ayrıca Erbakan, gerçekten de ittifak yapabilecekleri bir liderdi. Hatta, bugün sağ olsaydı, belki de İşçi Partisi’nin ve CHP içindeki ulusalcıların örgütlediği, Hüsamettin Cindoruk’un başkanı olduğu “Milli Merkez”in içinde yer alacaktı...

Hiç âfaki bir şey söylemiyorum: Unutmayın, Erbakan, ölümünden hemen önce AK Parti’ye karşı “milli ittifak” önermiş, hatta DP lideri Namık Kemal Zeybek, Erbakan’ın kendisine “Namık Kemal, vatan tehlikede, vatanı kurtaralım” dediğini açıklamıştı.

Zaten Erbakan’ın defnedildiği 1 Mart 2011 günü Aydınlık da manşetini bu çağrıya ayırmıştı: “Son sözü vatan...” 

***

Aslında, Erbakan’ın cenaze törenindeki TSK çelengi, “pişmiş asın sosu”ndan başka bir şey değildi; askerler ve sivil ulusalcılar, ölümünden çok önce nasıl bir hata yaptıklarını anlamışlardı.

Mesela Mehmet Haberal, Ergenekon iddianamesinin delilleri arasında yer alan ajandasına 8 Şubat 2007 tarihinde şu notu düşmüştü:

“Akşam Necmettin Bey’i evinde ziyaret ettim. Bir saatten fazla görüşme yaptık. Anladım ki kendisine büyük haksızlık yapılmış. Ona da bütün imkânlarımı kullanacağımı söyledim. Sayın Necmettin Erbakan’ın bugün ülke için önemli olduğu (maalesef bu noktaya geldik) ortaya çıktı.”

İlhan Selçuk, “Necmettin Erbakan’ın ülke için önemi”ni Haberal’dan iki yıl önce keşfetmiş, onu ve hareketini “millici cephe”nin unsurları arasında saymıştı:

“(...) AKP’nin, merkez sağı şemsiyesi altına alarak ele geçirdiği iktidarın gidişatına karşı dağınık bir muhalefet cephesi oluşuyor. Kemalistler, milliyetçiler, Milli Görüşçüler (ya da Radikal İslamcılar), sağın ve solun laik kesimleri birbirlerine mesafeli de olsalar muhalefette birleşiyorlar.” (Cumhuriyet, 28 Şubat 2005).

Selçuk’a göre, “bu ilginç gelişme, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğine duyarlı güçler tarafından da izlenmekte”ydi.

Yani, askerlerin Milli Görüş’le “millici ittifak”ı heyecanla onayladıklarını, onları en iyi bilen bir ulusalcı daha 2005’te ilan etmişti.

Son olarak, Özden Örnek’in günlüklerinde yer alan, AK Parti’ye karşı 2004’te hazırlanan harekât planındaki maddelerden birinin “Saadet Partisi’ni bir şekilde harekete geçirmek” olduğunu da tam bu noktada bir kez daha hatırlamalıyız.

TÜRKİYE

 

YAZIYA YORUM KAT