1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Türkiye’yi ’Fedaî’ Olarak Kullanmak İsteyenler Pek Çok da..
Türkiye’yi ’Fedaî’ Olarak Kullanmak İsteyenler Pek Çok da..

Türkiye’yi ’Fedaî’ Olarak Kullanmak İsteyenler Pek Çok da..

SELAHATTİN E. ÇAKIRGİL gündemi yorumluyor:

14 Ekim 2014 Salı 22:22A+A-

Bu satırların sahibinin birçok konuda Tayyîb Erdoğan’ı desteklediğinin gizli bir tarafı yok.. Ama, bu desteğin ondan şahsî bir beklenti olması ihtimaliyle hiç bir ilgisi olmadığını da bilhassa belirtmeliyim. Bu durumu ona destek olarak değil, belki, onun bizim neslimizin hayal ve ideallerine birçok konuda en yakın bir  uygulayıcı olmasıyla izah etmek daha doğru olur.

Çünkü o, bizim neslin bir çok konudaki ideal ve hayallerinin en iyi uygulayıcılarından.. Belki, bir çok uygulamalarının zamanlaması konusunda farklı düşünülse ve daha aceleci davranılmasını beklense bile, gerçekleştirilmesi hayal edilen nice hassas konular onun yürekli  ve kararlı uygulamasıyla hayata geçiriliyor.

Bu, onun hataları, yanlışları yok demek değildir.

Kendime göre eleştirilerimi yeri geldiğinde ve önemli bulduğumda yazılı olarak da yapmaktayım ve yaparım.

Şahsen, onun uygulamalarını, onun yerinde olsam, yapabilir miydim, bilemem. Çünkü, yöneticilik bir ayrı san’attır. Ayrıca, 80 milyona dayanan dev nüfuslu bir ülkede, halkın yarıdan fazlasının itimadını kazandığı, seçimlerle objektif olarak ortaya konulmuş bir mahbûbiyete nail olabilmek bile büyük bir mes’eledir.

Erdoğan’ın 13 Ekim günü Marmara Üni.’de hele de Birinci Dünya Savaşının 100. yıldönümü üzerine yaptığı tarihî değerlendirmeleri, fevkalâde önemliydi. Çünkü, onun fikirlerini az çok biliniyordu, ama, uhdesinde bulunan cumhurbaşkanlığı vazifesi itibariyle, o makamdan, müslüman coğrafyalarının bugününü çok yakından ilgilendiren Birinci Dünya Savaşı ile ilgili olarak ilk kez bu derece çok net ve tarihî reddiye manifestosu niteliğinde bir değerlendirme yapılmış oluyordu. Halbuki bu zamana kadar, ‘fiilî durumun bir takım olumsuzluklara rağmen yine de, kabullenilmesi şeklindeki bir reel-politik gerçekçiliği ya da ‘de facto anlayışıyla alenen veya zımnen kabul edilmesi tavsiyesi yapılıyordu. Halbuki, Cumhurbaşkanı, bu konuşmasıyla, ilk kez, tam da kendisini seçen halkın büyük ekseriyetinin düşüncelerine tercüman olarak, bilinen dayatma tarihî tezleri parçalamak istercesine bir tavır ortaya koyuyordu. Ki, bu 100. yıldönümü dolayısiyle son aylarda yazdığı makaleler veya yaptığı konuşmalarla fakir de benzer görüşleri dile getirmekteydi. Bu açıdan da ilgiyle ve beğenerek dinledim; dinlememiş olanlara da dinlemelerini tavsiye ediyorum.

Yazının Devamı >>>