1. YAZARLAR

  2. AHMET MARUF DEMİR

  3. Türkiye'deki Şii/Alevilere Sesleniş; Kayseri Saldırısı ve Halep Konvoyu
AHMET MARUF DEMİR

AHMET MARUF DEMİR

Yazarın Tüm Yazıları >

Türkiye'deki Şii/Alevilere Sesleniş; Kayseri Saldırısı ve Halep Konvoyu

18 Aralık 2016 Pazar 16:17A+A-

İran'ın, Esed'in, DHKP-C'nin, PKK/PYD'nin ( Malum, bu örgütlerin şuan lider kadroları İran muhibbi) yaptıkları ile akakalı bir tek cümle bile sarfetmiyorsunuz. Bu devlet, kişi, örgütlerin yanlışlarına bir dur dahi demiyorsunuz.

Bilmem, farkında mısınız?

Hedef göstermekten Allah'a sığınırım. İç kargaşaya/ateşe odun taşımaktan ise ölmeyi yeğlerim. Ama bunu da bilirim ki; hayat, hatayı affetmez. Gerçekler, acı gerçekler bölüşülmez, paylaşılmaz ve hep beraber acıyı dindirmeye yönelik bir eylem gerçekleştirilemez ise bedeni yiyip bitiren virüs gibi o toplumu da tüketir.

Bu minvalde, dünkü Kayseri'deki meşum saldırı sonrası Kayseri HDP binasının yakılması buna misal gösterilebilir. Elbette tasvip edilemez. Birçoğunun, "Yani yakıldı da ne oldu" dediğinden eminim.

Neden böylesine bir eminimliğe sahip olduğumu da hemen belirteyim.

Bu eminliğimin başlıca sebebi Suriye'dir. Suriye'de yaklaşık altı yıldır süren vahşetin bir benzerini dünya tarihi daha önce hiç görmedi. Gördüyse de tarih bunu bize bildirmedi. Kuran'da dahi bazı zalimlerden bahsedilir. O zalimlerden en önde olanı Firavun olmasına rağmen; onun bile kadınları sağ bırakıp sadece erkek ve çocukları öldürdüğüne şahid oluyoruz.

Peki, bu vahşetin müsebbibi ne ve kim?

Öyle lafı dolandırmaya gerek yok. Hayır, ABD-Rusya-Çin-AB-İtrail bilmem kim, değil!

Evet, bizzat İran'dır, İran!

Ve onun emireri konumundaki Hizbullat teröristleri.

Hadi, Suriye'deki olayların başladığı o zamana şöyle hızlıca geri dönelim. Bir an gözlerimizi yumarak hayal edelim:

İran, müttefiki Esed'e, göstericilerin taleplerine cevap vermesini istemiş... Eğer, göstericilerin talepleri olan reformları yapmazsa Hizbullat milisleri, Cumhuriyet muhafızkarı ile sarayını başına yıkacağını belirtmiş olsun. "İşler acaba yine bu noktaya gelir miydi?" diye bu soru da burada dursun.

Durum böyleyken...

Ve yaklaşık altı yıldır da mezhepçi bir politikaya sahip İran ve muhiplerinin Sünni halka yaptıkları ortadayken; Türkiye'de yaşayan İran taraftarlarının ve bu taraftarlığı gözümüzün içine sokarak yapanların yaşaması bizim kalitemizi, değerimizi, göğsümüzün genişliğini göstermez mi?

Baylar!

El-İnsaf, El- Vicdan sahibi olalım. Özellikle de Allah'a hamdedelim.

Bakınız... Vesikalar önümüzde duruyor. Çorum, Tokat, Maraş olayları önümüzde duruyor. Alevi kesime karşı birilerini, kimlerin kışkırttığı bugün olduğu gibi yine aynı el tarafından olduğu ortaya çıkıyor.

İşte Madımak...

Halepçe'de insanların zalim Saddam tarafından cezalandırılmasına neden olanın da; İran - Irak savaşında Halepçe halkının desteğini alıp, savaş sonrasında Halepçe halkını zalim Saddam Hüseyin'e (o da adını peygamber torununa nispet ediyor) terk eden de İran değil miydi.

Tıpkı doksanlı yıllarda Türkiye'nin Kürt illerinde Müslümanları birbirine kırdırtıp/ küstürüp aynı zamanda da seküler örgütler ile savaştırıp, en sonda da dönemin zalim hükümetlerinin insafına bırakarak yıllarca Müslüman gençleri zindanlarda çürütmesi gibi...

Bütün bunların toplamında ve hele ki Suriye'de vahşet görüntülerine her an tanık olmasına rağmen... Bilinçlice kamera görüntüleri ile tahrik edilmesine rağmen.... Türkiye içindeki ve dışındaki hainler tarafından bilinçaltı hedef göstermelere rağmen bu halk dirayetini koruyor.

Allah'ın izniyle de korumaya devam edecektir.

Kesinlikle ifade edebilirim ki;

Çizmiş olduğumuz bu büyük fotoğraf eğer bu toplumun değil de, hükümeti ve halkıyla başka bir toplumun önüne gelseydi durum çok daha farklı olurdu.

Geçmişte Ruanda'daki katliamlar...

Evet, bu ülkede toplamda illegal örgütlerin savunuculuğunu yaptığı aşikâr olmasına rağmen hala bile siyasi bir partinin binasının yakılmasına karşı durabiliyoruz.

Evet,  bu ülkede toplamda yaklaşık altı yıldır Şii olduğunu bangır bangır ifade eden bir devletin zulümlerine rağmen doğruları söyledikleri zaman Tüfeyli, Fadlallah gibi Şii din adamlarının sözlerinin altına imzamızı atabiliyoruz.

Evet, bu ülkede toplamda Suriye'de Sünni halkı koltuğu için kıyımdan geçiren Esed'e, destek olunduğunu sesli bir şekilde ifade eden milletvekilleri, dernekleri, gazetecileri, örgütleri hatta müzik grupları olmasına rağmen "Ey Şiiler, Ey Aleviler..." diye seslenebiliyoruz.

Bunları yapabildiğimiz tek ülkenin de birçok eksikliğine karşın Türkiye olduğunu da görüyoruz. Görmeliyiz!

Dünkü patlama sonrası yapılan en kışkırtıcı paylaşımları yapanlara, vekillere, gazetecilere, derneklere, örgütlere bir bakın ne demek istediğimi çok anlayacaksınız.

***

Halep'deki katliamları dünya kamuoyuna duyurmak için IHH öncülüğünde dün Cilvegözü'nde 30.000 kişinin katıldığı bir Halep Konvoyu düzenlendi.

Bizler de D.Bakır'dan 80 araç ve 450'ye yakın kişiyle,"Ah o konvoyda ben de olsaydım..." dememek için bu konvoya katıldık. Hala da Cilvegözü sınır kapısındayız. Dün geceyi de nöbette geçirdik.

Kayseri'deki meşum saldırının da Halep Konvoyu eyleminin yapıldığı gün olmasını da şüpheli buluyorum. Bu eylemi ötelemek; ses getirmesini engellemek; Halep'in acısının duyulmasını sabote etmeye yönelik bir alçak saldırı olduğunu düşünüyorum. Şiddete telin ettiğimi de ifade etmek istiyorum.

Ve birkez daha;

İnsanoğlu Huma;

Kafir olsun da, Hain olmasın!

YAZIYA YORUM KAT