1. YAZARLAR

  2. Rasim Özdenören

  3. Türkiye'de demokrasi mümkün mü?
Rasim Özdenören

Rasim Özdenören

Yazarın Tüm Yazıları >

Türkiye'de demokrasi mümkün mü?

08 Mayıs 2014 Perşembe 14:41A+A-

Ali Bayramoğlu 06.05.2014 tarihli yazısında (Yeni Şafak) şu ilgi çekici soruyu ortaya koyuyor: 'Türkiye'de demokrasi var mı, yok mu?'

Biz bu soruyu, yıllardır Türkiye'de demokrasi mümkün mü, değil mi formunda sormayı deniyoruz. Daha da özelde soruyu şöyle koymak gerekiyor: Türkiye demokrasinin neresinde, demokrasi İslam'ın neresinde? (Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti, İz Y.). Bu sorunun bir öncesinde ise Türkiye'de doğru düşünmek mümkün mü, sorusu yer alır.

Bu satırların yazarının yıllardır kendisine dert ettiği konuların başında gelir bu sorular.

Bayramoğlu, kendi sorusunun cevabını iki farklı düzlemde ele alıyor. Birincisi toplumsal düzlem: Bu açıdan bakıldığında son 11 yılda gözle görülür nitelikte mesafeler kat edildiğini belirtiyor. İkinci okuma biçiminiyse, olayı ülkede gelenekleşmiş 'hâkim yönetim tarzı'yla, buna ilişkin 'normatif değerler'le ve 'kurumlaşma düzeyi' ile ilişkilendirerek değerlendiriyor. Bu açıdan bakıldığında şu mülahazayı ileri sürüyor: ülkenin, özellikle AK Parti'nin siyaset tarzı temel olarak ataerkildir. Ataerkil siyaset tarzı kurumsallaşma yerine şahsileşmeyi, liyakat yerine sadakati öngörür. Bu çerçevede hükümranlık aracı olan siyaset, kendi dışında hiçbir alana özerklik bırakmaz: basına, iletişime, kültüre, hiç bir alana... Ekonomiden yönetime cemaatçi değerlerin yönlendirdiği yolsuzluklara da zemin hazırlayan enformel ilişkilerin yoğun olduğu bir siyaset yürürlükte olur.

Bayramoğlu'nun değerlendirmelerine katılıyoruz. Ancak onun belirttiği antidemokratik uygulamalar Ak Parti hükümetinin icadı değildir. Ak Parti, bahsi geçen düzenin içine -içinde- doğmuş bir kurumdur. Ak Parti hükümetleri bu alanda (demokrasi) gene de en iyisini yapmayı denemiştir.

Türkiye'nin demokratikleşmesi bu ülkenin tarihsel toplumsal yapısı ile ilgilidir. Demokrasi sınıflı/sınıfçı, ayrımcı/ayrılıkçı, köleli/köleci, sömürücü/sömürgeci bir toplumsal/siyasal yapının ürünüdür. Bu itibarla bu özellikleri taşımayan toplumların Batı Avrupa tarzı bir demokrasiye geçmeleri yapısal olarak imkân dışıdır.

Öbür siyasal toplumsal kavramlar gibi (milliyetçilik, laiklik vb) demokrasi de bu ülkeye tepeden inmeci yöntemle gelmiştir. Bu demektir ki, bu ve benzeri kavramların bu ülkede toplumsal zeminde bir karşılığı mevcut değildir. Örneğin laiklik kiliseli toplumlara özgü bir siyasal toplumsal kurumdur. Kilisesi olmayan bir toplumda laiklikten bahsetmek abesle iştigaldir. Din ve vicdan özgürlüğü bu ülkede laikliğe nispet edilerek açıklanmaya çalışılıyor. Dolayısıyla iki farklı kavram birbirine karıştırılıyor.

Ancak bu mülahazalarımız, hâlihazırdaki kabuller çerçevesinde yanlış değerlendirmeye çok müsait bir ifade olarak algılanabilir. Hele de laikliği, demokrasiyi fetiş haline getirmiş olanlar için... Tekraren vurgulayalım ki, bu ülkenin demokrasi uygulamasında, her şeye rağmen, en ileri, dahası en gözü kara adımlar Ak Parti hükümetleri zamanında atılmıştır. Bu gerçekliği de teslim etmek gerekiyor.

Öte yandan gelmiş geçmiş hiçbir demokrasinin ulaşamadığı, özgürlükler bu ülkenin mensup bulunduğu uygarlığın geçmişinde uygulanmıştır. Bu ülkede yaşayan her inançtan insana kendi hukukuna riayet etme hususundaki özgürlük bu uygarlığın tâbi olduğu hukuk tarafından bahşedilmiştir. Merak edenler İslam'ın hakkının verilerek uygulandığı dönemlere göz atabilir.

Ak Partinin, içine doğduğu kurulu düzenin temel nirengilerini değiştirmesi zor, fakat o nirengileri demokrasi istikametinde değiştirmek de halen onun uhdesinde bulunuyor. Onun söz konusu değişimi gerçekleştirmek üzere yeni bir anayasa yapma teşebbüslerinin kurulu düzene sahip çıkanlar tarafından (CHP, MHP) akim bırakılmaya çalışılması, anlayışla karşılanmasa bile, anlaşılabilir bir olaydır. Ancak bu zorluğun üstesinden gelmek de Ak Parti'nin boynunun borcudur.

Yeni Şafak

YAZIYA YORUM KAT