1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Türkiye-Suudi Arabistan Yakınlaşması ve Mısır
Türkiye-Suudi Arabistan Yakınlaşması ve Mısır

Türkiye-Suudi Arabistan Yakınlaşması ve Mısır

Önümüzdeki dönemde Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerde iyileşme gözleneceğini öngörmek isabetli olacaktır. Mısır ile Suudi Arabistan ilişkileri ise büyük ihtimal Kral Abdullah dönemi gibi olmayacaktır.

29 Mart 2015 Pazar 16:18A+A-

Abdullah Aydoğan Kalabalık'ın 27 Şubat 2015'te Dünya Bülteni'nde yaptığı analizin son gelişmeler ışığında bir kez daha okunmalı:

Abdullah Aydoğan Kalabalık / Dünya Bülteni

Kral Abdullah liderliğindeki Suudi Arabistan yönetimi, Arap Baharı'nın ardından başlayan demokrasi süreci ve yeni iktidarları tehdit olarak algılamaktaydı. Mısır'da Müslüman Kardeşler'in iktidarı ve Mursi'nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanması, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri rejimlerinin endişelerini daha da artırdı.

Suriye'de Esed rejiminin devrilmesinin Körfez'de olası halk ayaklanmasına ivme kazandıracağını öngören Kral Abdullah ve ekibi, bu ülkede dengeleri gözeterek sürecin uzamasını, Esad rejimin devrilmesine tercih etti.

İran ve "Şii Hilali" unsuru siyasi, güvenlik ve dini bakımlardan bir tehdit olsa bile, Körfezdeki krallık ve emirlikleri kısa vadede hedef alan bir tehlike değildi. Ayrıca İran Devrimi'nin üzerinden 30 küsur yıl geçmişti. Yıllardır yakından takip edilen ve gözlenen İran tehdidi, sonuçları öngörülemeyen "İhvan tehdidine" göre ehveni şer kabul edildi. "Bildiğin bilmediğinden daha evladır" Arap atasözü de bunu gerektirirdi.

Kral Abdullah ve Tuveyrici başkanlığındaki Krallık Divanı, Mısır'da olduğu gibi Yemen'de de Müslüman Kardeşler'in iktidarını engelleme yönünde bir politika izledi. Bu çerçevede Kral Abdullah, Yemen eski rejimi ve eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in İran destekli Husiler ile işbirliğine göz yumdu.

Hedef Yemen'de de Mısır'da olduğu gibi Müslüman Kardeşler iktidarı ve Devrim sürecini sonlandırmaktı. Fiilen devrim süreci sonlandırıldı. Ancak oluşan iktidar boşluğunu İran destekli Husilerin dolduracağı hesap edilememişti. Bu sonuçları önceden öngörülemeyen sürpriz bir gelişmeydi. Yemen'de Husilerin iktidarı ele geçirmesi, Krallık içinde görüş ciddi sıkıntılara neden oldu. Şu anda Suudi Arabistan'ı yöneten ekip o tarihte susmayı tercih etti.

Yemen'de Husilerin işbaşına gelmesi ve Cumhurbaşkanı Hadi'nin ev hapsine alınması Suudi Arabistan'daki bazı çevrelerde şok etkisi yapsa da özellikle de Mısır yönetimi tarafından memnuniyetle karşılandı. Mısır medyası ve kamuoyunda algı, "Müslüman Kardeşler'in Yemen'de de bertaraf edildiği" şeklindeydi.

Kral Abdullah'ın hastalanması ve sağlık durumunun iyice kötüleşmesi Mısır yönetimi endişelendirmeye başladı. Kral'ın ölüm ilanından bir hafta önce Mısır Cumhurbaşkanı Sisi Suudi Arabistan'ı ziyaret etti. Kral'ın ölümünün fiilen gerçekleştiği ve cihaza bağlı olarak yaşandığı şeklindeki duyumların artması üzerine, Mısır medyasında Suudi Arabistan ile Mısır ordusunun Yemen'e ortak bir askeri müdahale yapılacağı yazıldı ve konuşuldu.

Kral Abdullah'ın ölümünün ardından, Suudi Arabistan dış politikasında bazı değişiklikler gözlendi. Cenaze törenine Mısır Cumhurbaşkanı ve BAE Emiri'nin katılmaması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hazır bulunması, dikkat çekti.

Kralın ölümünün ardından El Cezire’nin tekrar Mısır yönetimi aleyhinde yayın yapmaya başlaması da bir başka detaydı. Çünkü Mısır ve Katar arsındaki uzlaşmayı Krallık Divanı Başkanı Halid Tuvegri sağlamıştı. Kralın ölümünün ardından Tuvegri görevinden uzaklaştırıldı ve Katar uzlaşmayı sonlandırdı.

Kral Abdullah ve Tuvegri'nin temsil ettiği bölgesel dış politika vizyonu ile Kral Selman ve Muhammed bin Nayif'in vizyonu arasında ciddi farklar var. Kral Abdullah Arap milliyetçiliği, Sünni cephe ve bölgesel dengeler bakımından Mısır'ı önemsiyor ve Mısır'ı önemli bir aktör olarak algılıyordu. Bu nedenle Müslüman Kardeşler Mısır yönetimi kadar Suudi Arabistan yönetimi için de tehdit olarak kabul ediliyordu. Bu nedenle cemaat terör örgütü olarak kabul edildi.

Kral Selman ve Muhammed bin Nayif cephesine göre ise "esas tehlike Sunni Müslüman Kardeşler değil İran'dı". Şii Husilerin Yemen'de iktidar olması, İran tehdidi algısını daha da artırdı. Kral Selman'ın ekibine göre Suudi Arabistan, Kuzey'de Irak ve Suriye, güneyde ise Husi yönetimindeki Yemen vasıtasıyla İran tarafından kıskaca alınmış durumdadır.

Yemen konusunda Mısır ve Suudi Arabistan yönetimleri görüş ayrılıkları var. Suudi Arabistan yönetimi, müttefiki Mısır için İhvan'ı tehdit unsuru olarak kabul etmesine rağmen, Mısır yönetimi Husileri Yemen'de tehdit olarak görmemektedir. Bütün ülkelerin büyükelçiliklerini Yemen'den çektiği bir dönemde Mısır yönetiminin bu ülkeye elçi ataması manidardı.

Kral Selman'ın oğlu Muhammed, Müslüman Kardeşler yönetimi ile Kral Abdullah ölmeden temasa geçmişti. Yemen'deki iktidar değişikliğinin ardından bu temasın daha da güçlenmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

Suudi Arabistan'ın yeni yönetimi, Yemen'de Husilere karşı Müslüman Kardeşler alternatifini destekleyerek, bu ülkede Sünnilerin tekrar işbaşına gelmesini hedefliyor. Suudi Arabistan Dışişleri, Bu nedenle Türkiye-Katar Ekseni ile ilişkilerini gözden geçirmeye başladı bile. Türkiye – Katar Ekseni'nin önemi, sadece Müslüman Kardeşler'e destek vermelerinden değil, Irak'tan Libya'ya kadar bölge ülkelerinde yaşananları farklı ve alternatif bir perspektiften değerlendiriyor olmasından kaynaklanıyor.

Kral Selman'ın ekibinin Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri yönetimi ile aralarında bir kırılma yaşandığı söyleniyor. İddiaya göre bunun sebebi, iki ülke yönetimlerinin Selman'ı bertaraf ederek Kral Abdullah'ın oğlu Mıt'ıb'i Kral yapmak için harekete geçmesi. Bu bir iddia olarak kulislerde konuşulmakta ve bazı gözlemciler tarafından yazılmaktadır.

Mısır ve Suudi Arabistan yönetimleri arasındaki kırılmanın diğer sebebinin ise Mısır'ın bu ülke ile ilişkilerini sadece Kral Abdullah'a yakın isimlere dayandırması ve haliyle diğer grubu karşı taraf gibi görmesi olduğu söyleniyor. Bu nedenle yeni Kral ve ekibinin Sisi yönetimine mesafeli davrandığı konuşulmaktadır. Sisi ve kurmayları arasında geçen konuşmanın kamuoyuna servis edilmesi ilişkileri ne derece etkiledi tahmin etmek zor.

Suudi Arabistan ve Mısır yönetimleri arasında Libya konusunda da görüş ayrılıkları bulunuyor. IŞİD tarafından 21 Kıpti'nin infazının ardından, Mısır'ın Libya'daki IŞID mevzilerini bombalaması krize neden oldu. Mısır tarafından yapılan "Katar'ın terörü desteklediği" şeklindeki açıklamaya Körfez İşbirliği tarafından sert bir tepki verildi. Yaklaşık 8 saat sonra söylem yumuşatılsa da Libya konusundaki görüş ayrılıkları sürüyor.

Suudi Arabistan, Mısır'ın Libya müdahalesini iki sebepten istemiyor. Birincisi Mısır'ın Irak ve Yemen sınırında asker göndermesini ve önceliği bu alanlara vermesini istemesi ikincisi ise Türkiye ve Katar'ın rahatsızlığı.

Önümüzdeki dönemde Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerde iyileşme gözleneceğini öngörmek isabetli olacaktır. Mısır ile Suudi Arabistan ilişkileri ise büyük ihtimal Kral Abdullah dönemi gibi olmayacaktır.

Ancak Suudi Arabistan yönetimi Mısır ile ilişkilerinde, Mursi'nin devrilmesinden sonra Türkiye'nin takındığı gibi bir tavır içine girmez ve haliyle Mısır ile köprüleri atmaz. Şii Hilali algısına karşı Mısır gibi bir stratejik ortağı kaybetmek istemez. Mısır, Suudi Arabistan için coğrafi ve siyasi bakımdan vazgeçilemez bir ülkedir. Öte yandan Mısır medyasının Suudi Arabistan'ı karşısına almasının sonuçlarını da Suudi Arabistan gayet iyi bilir. Kabe'nin örtüsünü bile yıllarca Mısır'dan alan Suudiler, pireye kızıp yorganı yakmayacaktır. Hele bunu Müslüman Kardeşler için hiç yapmaz.

Kahire ise ülke dışındaki 7 milyon Mısırlının kahir ekseriyetinin Körfez ülkelerinde olmasından dolayı Körfez'in en önemli finans kaynağı olduğunun idraki içindedir. Mısır yönetimi Suudi Arabistan'ı karşısına aldığı zaman bütün Körfezi karşısına almış olacağını da bilir.

Mesela Müslüman Alimler Birliği, Birleşmiş Arap Emirlikleri tarafından terör örgütü olarak bilinmektedir. Bu birliğin başkanı Yusuf el Karadavi ise Mısır yönetimi tarafından aranmaktadır. Suudi Arabistan'da Müslüman Alimler Birliği'nin düzenlediği konferans hem Mısır ve hem de BAE yönetimlerini rahatsız etmiştir. Ancak Mısır medyası buna rağmen çok nazik bir dille konuyu gündeme getirmiş aşırı eleştirmemiştir. Vail el İbrahşi bile Suudi Arabistan yönetiminden açıklama beklediklerini kibar bir şekilde söyledi. Eğer bu toplantı Türkiye'de olsaydı tepki çok daha başka olurdu.

Netice olarak Suudi Arabistan yönetiminin Türkiye ile ilişkilerini geliştireceği stratejik ortaklığa kadar götürebileceği öngörülebilir. Ancak Mısır yönetimi ile de ilişkilerini eskisi kadar güçlü olmasa bile krizi neden olmayacak şekilde sürdüreceği tahmin edilebilir.

Müslüman Kardeşler konusunda ise Suudi Arabistan Türkiye'nin yaptığı gibi tamamen taraf olmaz. Çünkü Suudi Arabistan yönetimi ve aydınları cemaati Türkiye'den çok daha iyi tanımaktadır. Bu nedenle Suudi Arabistan'ın Mısır'da Müslüman Kardeşler ve Sisi yönetimi arasında arabuluculuk yapma ihtimali kuvvetle muhtemeldir.

Suudi Arabistan yönetiminin Mısır ile Türkiye yönetimleri arasında arabuluculuk yapma ihtimali de kuvvetle muhtemeldir. İran'ı İsrail'den daha büyük bir tehdit olarak algılayan Suudi Arabistan'ın yeni yönetimi Türkiye ve Mısır gibi iki Sünni eksen ülkenin bölgede karşı karşıya gelmesinden rahatsızdır.

Bu sebepten dolayıdır ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan Cumartesi, Sisi ise Pazar günü Suudi Arabistan'ı ziyaret edecektir.

HABERE YORUM KAT