1. YAZARLAR

  2. Osman Atalay

  3. Türkiye-Rusya (Suriye) ilişkileri 
Osman Atalay

Osman Atalay

Yazarın Tüm Yazıları >

Türkiye-Rusya (Suriye) ilişkileri 

14 Mart 2017 Salı 09:56A+A-

Türkiye ve Rusya, Suriye’de ayrı cephelerde olmasına rağmen siyasi ve ekonomik ilişkilerini başarıyla sürdürürken 24 Kasım 2015’de uçak düşürme krizi iki ülkenin ilişkilerini olumsuz şekilde etkilemişti.

27 Haziran 2016’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Putin’e bir mektup gönderip düşürülen uçak için üzüntülerini iletmesiyle Ankara ile Moskova arasında hem siyasi, ticari ilişkilerin yeniden geliştirilmesi hem de Suriye’deki krize yönelik iş birliği yapılması için çok ciddi adımlar atıldı.

Türkiye ve Rusya ilişkilerinde gelinen nokta iki ülke ticaret turizm ekonomik alanlarda tekrar kaldıkları yerden devam ederken, Suriye konusunda ise ulusal çıkarlarını hesap ederek yürümek zorunda olduklarının inancındalar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindeki heyet, cuma günü çok kritik bir ziyaret için Rusya’nın başkenti Moskova’daydı.

Rusya Devlet Başkanı ile 1 saat 15 dakika görüşme yapan Cumhurbaşkanı, daha sonra da Rusya Federasyonu ile “Üst Düzey İşbirliği Konseyi” toplantısını gerçekleştirdi.

Türkiye ve Rusya ikili ilişkilerinde gerçekçi tezler üzerinden samimi bir politika yürütürken Suriye’de ise ulusal çıkarlar doğrultusunda çok daha titiz bir diplomatik ilişki içerisindeler.

Rusya ile Suriye’nin geleceği konusunda anlaşamadığımız konu başlıklarının içerisinde en önemlisi kuzeyde PYD/YPG’nin korunması var.

Rusya’nın her ne kadar Erdoğan’a, “Biz silahlı terör örgütlerinin yanında size karşı yer almayız” demiş olmasına rağmen PYD/YPG meselesinde henüz bizim arzuladığımız bir tavır içerisinde değil.

Ayrıca Rusya’nın, Müslüman Çeçen askerlerinden oluşan iki taburu Suriyelilerin yanında yer almak üzere Suriye’ye göndermesi çok dikkat edilmesi gereken riskli bir durumdur.

Rusya’nın bu Çeçen grubunu göndermesinin sebeplerini anlatırken Suriye halkının Müslüman olmayanlara tavrının farklı olabileceği, onun için Çeçen Müslümanlardan oluşan iki taburu oraya gönderdiklerini ifade ediyorlar. Bu taburların biri Halep’te diğer tabur ise Şam civarında bulunuyor. Bu taburların, Sünnilerin korunması ve güvenliğinin sağlanması amacıyla gönderildiği belirtiliyor.

Çeçen taburunun Suriye’de çatışmalara girmesi demek İran ve Hizbullah askerlerinden sonra Arap İslam ülkelerinde çok daha tehlikeli bir fikri ve fiziki çatışmanın büyümesi demektir.

Hem ABD hem Rusya ile Suriye konusunda ciddi fikir ayrılıklarımız var.

Rusya, DEAŞ’a karşı ama bunun yanında Esad rejimini korumak için var gücüyle Türkiye’nin desteklediği ÖSO gibi birçok gruba karşı savaşıyor.

ABD, DEAŞ’a karşı ama PKK/PYD/YPG ile kararlı bir şekilde güç birlikteliği yapıyor.

Türkiye ise hem DEAŞ’a hem de PYD/YPG’ye karşı.

Suriye’de herkes DEAŞ’a karşı fakat bunun dışında Esed başta olmak üzere hiçbir konuda uzlaşamıyorlar.

Her ülkenin öncelikleri farklı. Bu yüzden Suriye sorununun kısa vadede çözülmesi mümkün görülmüyor.

Fırat Kalkanı Harekâtı, PYD’nin koridor kurmasını engelledi ama Suriye’nin -DEAŞ temizlendikten sonrası için- haritası sanki belirginleşiyor.

PYD’nin kuzeydeki nüfuz alanı her geçen gün Rusya ve ABD desteği ile güçleniyor.

Bugüne kadar Kürt özerkliğine karşı olduğunu açıklayan Esed bile, bunu kabullenmiş görünüyor.

Suriye’nin siyasi geleceğinde Rusya’nın ağır bastığı gün gibi aşikar.

Rusya, Esed’i Suriye’nin batısında yaşatma konusunda kararlı, ABD ise kuzeyde PYD/YPG’ye açıkça kol kanat germektedir.

Türkiye ise Suriye’nin kuzey-doğu ve güneyinde yüzde seksen Sünni halkın hamisi olma gibi çok önemli bir potansiyel gücü elinde bulunduruyor.

Yeni Akit

YAZIYA YORUM KAT