1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Toplum ve Ulusalcı-Milliyetçi Cephe Koalisyonu
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Toplum ve Ulusalcı-Milliyetçi Cephe Koalisyonu

02 Haziran 2015 Salı 10:16A+A-

Bir hafta sonra analistlerin, saha araştırmacılarının, kamuoyu yoklama şirketlerinin, pop sosyologların ne kadar isabetli yorumlar yapıp yapmadığı netleşmiş olacak. Her biri sahada sıkı sıkıya çalışmış, toplumsal refleksleri çok iyi ölçmüş, sağlam kriterlerle geleceğe projeksiyon tutmuş aydın ve akademisyenlerin, siyasetçi ve gazetecilerin sağlamasını yapmaya çok az kaldı.

Türkiye toplumu adına konuşanlar, manipülasyon veya kara propaganda yapanlar değil artık bizatihi toplumun kendisi karar verecek. Verilecek kararı kaygı ve beklentiler, korku ve ümitler, geçmiş ve gelecek tasavvuru, sevgi ve nefret motifleri belirleyecek. Ancak toplum nihayetinde hegemonyaya, vesayete ve bürokratik oligarşinin tahakkümüne razı olup olmayacağına karar verecek.

Koalisyon Vaadi, İktidarsızlık İtirafı

Seçim güvenliği/güvensizliği vurgusunun her seçimde giderek artması bir taraftan AK Parti’nin güçsüzlüğüne diğer taraftan da CHP, MHP ve HDP’nin gittikçe güçlenen toplumsal desteğine mi işaret ediyor? Kamuoyuna dönük yapılan değerlendirmelere bakarsak tam da böyle olması gerekiyor. Lakin seçim kanunundan kaynaklanan bir takım zaaflara rağmen YSK’nın siyasi parti temsilcilerini de sürece dâhil eden oturmuş bir seçim işleyişi var. Ama burada atlanan en çarpıcı gerçeklik Türkiye siyasal siteminin bütün sorunlarına rağmen 1950’den bu yana seçimlerin tartışmaya en az açık olacak şekilde tamamlıyor oluşudur.

Baraj için 12 Eylül rejimince ihdas edilen % 10’luk dilim fazlasıyla yüksek olmakla beraber seçim sisteminin işleyişi hem şeffaf hem de itirazlara açık. Peki, buna rağmen neden koro halinde “şüpheli-şaibeli seçimler geliyor” türküsü okunuyor? Çünkü hesapsız atışlar ve hesaplı manipülasyonlarla maruf anket beyanlarında dahi AK Parti’yi % 40’ın altına düşürmeyi başaramamış geniş bir muhalif cephe duruyor karşımızda.

Neticede anketler az ya da çok sanal bir seçmen dağılımını işaretliyorken dahi ikili bile değil üçlü koalisyondan başka topluma vaat edilebilecek bir seçenek gözükmüyor ufukta. Yalnız buradaki hayalcilik hatta ütopyacılık sadece ideolojik kimlikleri değil istatistik gerçekleri de yutmaya fazlasıyla teşne duruyor. Mesela AK Parti’nin MHP’yle koalisyon kurma seçeneği nasıl olur da tek kalemde geçilir? Hiç hesapsız ve tereddütsüz CHP ve HDP’nin yanına iliştirilen MHP ortaklığı fazlasıyla sürrealist kaçıyor galiba.

Koalisyon seçeneklerinde HDP’nin AK Parti’ye içeriden veya dışarıdan sağlayacağı desteği tamamen görünmez kılmak da bu çerçevede değerlendirilmeyi hak ediyor. Bu seçenek karşısında ne yapacak HDP-Kandil-İmralı hattı? MHP’yle koalisyon kurmaya niyetlenen bir AK Parti karşısında dönüp dönüp “seni başkan seçtirmeyeceğiz” sloganıyla mı teselli arayacak? Çözüm süreci, yeni anayasa, yerel yönetimler reformu hatta başkanlık sistemi dâhil bütün beklentileri tepip yeniden salt gerilla mücadelesi mi vermeye koyulacaklar? İşler TÜSİAD medyasında ahbap-çavuş paslaşmasından ileriye gitmeyen propaganda çalışmalarından daha girift, daha zorlu. Oluşturulan bu suni atmosferin biraz olsun dışına çıkmayı başaranların gerçeklere toslamaması mümkün değil.

İşin esası AK Parti karşıtı cephe bileşenlerinin koalisyon kurmaya dahi güç yetiremeyeceği bir toplumsal-siyasal denge duruyor karşımızda. Bu ise esaslı bir iktidarsızlık itirafı, köklü bir toplumsal meşruiyet krizidir. Fakat bu itiraf ve krizin AK Parti ve tabanına hitap eden basın-yayın kuruluşlarınca yeterince vurgulanamıyor oluşu da ayrı bir sıkıntı kaynağıdır. Son süreçte muhalif cephenin bu zaaflarını çökertircesine parmak basmakta fayda var.

‘Cinayet Yok, Çatışma Var!’

Şırnak’ın İdil ilçesine bağlı Kozluca köyünde Hüda-Par üyesi Şerif Şimşek ve Celil Talayhan’ın HDP-KCK’lılar tarafından katledilmesini neden ve kim örtmek istiyor sizce? Yıllar boyunca “Sağ-sol çatışması yok, Faşist saldırılar var!” sloganıyla ortalığı velveleye verenler yine gerçeği alt-üst ediyorlar. Üslendikleri merkez medyadan kamuoyuna “cinayet yok, çatışma var” zehirli masalını anlatıyorlar.

Süleyman Demirel’in “bana sağcılar/milliyetçiler adam öldürüyor dedirtemezsiniz” repliğinin piyasadaki yeni sürümü “bize HDP’liler/PKK’lılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz!” şeklinde tezahür ediyor. Geçmişten günümüze “Türkiye Türklerindir” logosuyla bütün Kürtlere ‘bölücü/yıkıcı/bebek katili/eşkıya’ muamelesi yapan devlet sınıfları bugün AK Parti veya Hüda-Par’a yönelttikleri namluları dolayısıyla seküler Kürtleri düpedüz Hürriyet Savaşçısı olarak taltif ediyor.

HDP’nin medyada demokrat söylem ve barışçı maskeyle arzı endam ediyorken neden sahada tehdit, baskı ve silah zoruyla güç temerküz etme yolunu tutuyor? 6-8 Ekim’deki Kobani provokasyonundan itibaren yakıp yıkmayı, yağmalamayı, adam kaçırmayı hatta vahşice katletmeyi açıkça şiar edinmiş örgüt ve siyaset mi Kürtlerin temsilcisidir? Böyle bir temsiliyet iddiasını bu zorbalıklar derhal ve kesinlikle yalanlıyor oysaki.

Şerif Şimşek ve Celil Talayhan’ı katleden HDP/PKK çetelerinin elini rahatlatan merkez medya faktörünü es geçmemek gerekir. Bu faşist katliam basit bir cinayet kadar bile ilgiye mazhar olmadı. Katledilen insanların ne isimleri, ne geride kalan eş ve çocuklarının yaşadığı acıları alakaya değer bulundu. Kanına ve acısına bu kadar ucuz muamelesi yapılan Müslümanlar, Kürt ve Türk ulusalcı ittifakının onlar için temenni ettiğiniz zillete asla boyun eğmezler. Çünkü çatışma değil ortada taammüden işlenmiş açık bir cinayet silsilesi var.

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum