1. YAZARLAR

  2. Ahmet Selim

  3. Toplum mühendisleri (1)
Ahmet Selim

Ahmet Selim

Yazarın Tüm Yazıları >

Toplum mühendisleri (1)

06 Mayıs 2010 Perşembe 03:29A+A-

Bir toplumu hiçbir mühendislik baskısı istediği kalıba sokamaz, ona istediği biçimi veremez. Ama bu baskılar, o toplumun normal gelişmesini engelleyebilir, aksatabilir, bozabilir.

Baskıcılara sorarsanız "biz öyle olsun istemedik" derler. Öylesini istemediler ama, yaptıkları baskıların sonucu öyle oldu. Öyle olur zaten. Hiçbir toplumu avucunuzun içine alıp istediğiniz gibi yoğuramazsınız. Böyle yapmak isterseniz, onu kendi gelişme imkânlarından yoksun bırakır, kendi tabii gelişme ekseninden uzaklaştırırsınız. Zor ve baskı, yapmaya değil bozmaya yarar çünkü.

Bir toplumun gelişmesine hizmet etmek, katkıda bulunmak; önünü ve yolunu açarak, yaşadığı ortama imkânlar kazandırarak, tabii gelişme seyrinde onu özgürleştirerek olur. Dayatarak, baskı yaparak değil. Demokratikleşme ile ekonomik ilerlemenin birlikte yürümesi de bundan dolayıdır.

Bugün Ortadoğu'nun şu halde bulunması, Batı'nın eseridir. Onların tabii gelişme eksenini kırdı. Tıkamakla kalmadı, kırdı. Ama istediği tam olmadı. Bir şeyler değişir diye, şimdi Irak'ı sözde demokratikleştirmeye çalışıyor. Tabii akışı kesti, şimdi taşıma suyla değirmenler döndürmeye çalışıyor. Batı'ya göre kim kendine benzemeye çalışırsa, o gelişir ve bu, onun gelişmesine yeter. Bir nevi oryantalist zorlamacılık. Halbuki doğru yol Batı'ya benzemek değil, Batı'yı da önemle dikkate alan bir sentez için düşünce üreterek gelişmektir. Ne yazık ki bizim Batıcıların büyük çoğunluğu, "Biz biz olmaktan çıkmadıkça gelişemeyiz" zannıyla oryantalist baskıcılık paralelinde yürümeyi marifet zanneder.

İnsanların önünü açmak, bulunduğu ortamları imkânlı kılmak... Yapılacak olan budur.

Organ naklinde bile doku uyumu meselesi varken, kültür ahlâk kişilik hatta ruh nakli mümkün olur mu hiç? Mümkün kılmaya çalışırsan, sadece var olanları da bozma anlamına gelen bir negatif değişim yaşanır. Ve temelde bu negatif değişim, gerçek tekâmül mihverinden çıkma sonucunu doğuracağı için, pozitif değişimleri de temellendirme imkânları kullanılamaz hale gelir. Bizde olan budur. Demokrasi aslında bunun için, gereği gibi yerleşemedi. Kapitalizm, bunun için savrukluk ve sahipsizlik acıları içinde, aynı zamanda da kendi iç tutarlılığından uzak uygulamalara konu oldu. İyi şeyler de yaşandı ama, hiç olmaması gereken şeyler de başımıza geldi. Normalliğimizi yavaş yavaş kaybettiğimizi ve kendimize yabancılaştığımızı kavrayamadık.

Mesela şunu unuttuk: Hukuk, ahlâkî değerlerin yerini alamaz, onların zayıflamasından doğan olumsuzlukları telafi edemez; tam tersine, hukukun işlerliği ve etkinliği, ahlâkî değerlere ve bağlılıklara muhtaçtır. Ahlakî temel hasar görmüşse hukuk da sallanır.

Sadece ahlâkî icaplar vecibeler ve net yasaklar değil; bir de ahlâkî incelikler, güzellikler, faziletler faslı var. Ve asıl da bunlar hayatı kuşatıcı, işleyici, kurucu, yapıcı özellikler taşır. Kişilik oluşumunda, hayat görüşünün gerçekleşmesinde bunlar büyük önem taşır. Bunları dikkate almayana ahlâksız denilmez, ahlâkî güzellikleri eksik denir. İnsanlığımızın azalması aslen bununla ilgilidir. Bir toplumla mühendislik baskılarıyla oynarsanız, en büyük hasar bu alanda yaşanır. Çeşitli "dip çelişki"ler, her konuda, fark edilen edilmeyen, bir negatif faktörü devreye sokar. Hani "bizde bir türlü olmuyor, kıvam tutmuyor" dedirten şey budur işte. Sonra da yakınırız, "niye böyleyiz?" diye.

Temellerle, köklerle, omurgalarla oynamayacaksın. Mühendislik baskıları onları etkileyecek dereceye varınca, en kolay görünen işleriniz bile zorlaşır. Toplumlar eşyaya araçlara falan benzemez. Çünkü canlıdır. Bireyler de toplumlar da, bütün dengelerinin sağlıklı olmasını sağlayan ruh kökü ihtiyaçlarının ihmaline, mutlaka tepki gösterirler ve bu tepkilerin sonuçları her yerde, her alanda görülür. Toplum mühendisleri istediklerini yapamadılar ama çok önemli şeyleri bozmayı başardılar. İmkânsızları zorladılar, mümkün ihtimallerin en kötülerine sürüklendiler. Şimdi kendileri de kendi eserlerinden memnun değiller, fakat değişimi göze alamadıkları için itiraf edemiyorlar.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT