1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Teşhirciliği Meşru ve İmrendirici Kılan Dekolte
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Teşhirciliği Meşru ve İmrendirici Kılan Dekolte

10 Ekim 2013 Perşembe 03:02A+A-

Her ne kadar “yaka ve kol açıklığı” anlamını ifade eden Fransızca kökenli bir kelimeyse de göbeği, sırtı, göğsü, bacakları, parmakları açıkta bırakan/gösteren giyim tarzını ihtiva eder ‘dekolte’. Buna göz alıcı renkteki kıyafetleri, abartılı takıları ve aşırı makyajı ilave etmek mümkün. Vücudun normal şartlarda görünmemesi gereken yerlerinin özellikle göstermeyi amaçlayan giyim tarzının ifade edilmesidir. Ancak bu ifade tarzında “teşhircilik, cinsel kışkırtma veya kişiliğini değil dişiliğini öne çıkartma” gibi gayrı ahlaki pozisyonu örtme hatta meşru ve makul kılma isteği baskındır.

Görebildiğim kadarıyla modacılar, tasarımcılar, personel yöneticileri gibi konunun uzmanları dekolte konusunda şu iki prensipte müttefik gibiler: 1- Dekoltenin sınırı olmaz. 2- Dekolte ile müstehcenlik arasındaki çizginin ayrımı hiç de kolay değildir. Bu sebeple ‘dekolte’nin günlük hayattaki karşılığı özellikle kadınlar için ‘açık saçık’ giyinmedir.

Kadın Teşhir, Erkek Röntgen Uzmanı

Cumhuriyet döneminde devlet ve toplum arasındaki ilişki şu istikamette kuruldu: Modernleşmeyi Batılılaşma, ilerlemeyi sekülerleşme, aydınlanmayı ise dindışılık olarak kodlayan iktidar sınıfları devlet imkânlarını seferber ederek hayatın bütün katmanlarına dair kapsamlı bir mühendislik operasyonuna giriştiler.

Toplumun önüne pozitivist modernleşme idealini koyanlar için “Kur’anı Kapa, Kadını Aç” sloganı bir yol haritası mesabesindeydi. Kadını açmak, kadını modernleştirmek ve kamusal alana dâhil edip İslami geleneğe yaslanan bütün bir toplumu dönüştürmek ve ulusal kimliğe uyumlu kılmak demekti. Bu süreç kadın-erkek, aile-kültür, siyaset-iktisat, din-aile gibi bütün kurumları modernleşme ideali doğrultusunda tebdil etmek için hızlı ve buyurgan bir şekilde işletildi.

Sadece dans eden, şarkı söyleyen, rol yapmak üzere sahne alan, sanatta ama özellikle de resim ve heykelde başarılı olmak için bazı kadınlar için İslami kimlik ve duyguların bastırması önerilmedi. Kamusal alan, hassaten kadınlara tesettürden sıyrıldığı oranda açık tutuldu. Bacak güzelliği, yüz güzelliği sonrasında gelenekselleşen Türkiye güzelliği yarışmaları, sinema ve tiyatro gibi alanların ilerleyen dönemlerde radyo ve televizyon üzerinden önü alınamaz dönüşümleri, çılgınca savrulmaları kışkırttığına bizzat yaşayarak şahit olduk.

Kadın bedeni, özellikle cinselliğin teşhir ve teşviki için tepe tepe kullanıldı. Bu kullanıma sanatsal anlamlar katmak, cesaret örneklikleri isnat etmek, kadının esaretten kurtuluşuna mesnet kılmak gibi tepeden tırnağa şeytani vesveselerle kılıflar hazırlandı hep. Kadının bedeni, kadının ruhu, kadının kararı, kadının namusu gibi her şeyden ve herkesten özgür, bütün hesaplardan azade dokunulmaz bir tabu inşa edildi. İffet ve namusu, din ve fıtratı yıkılması gereken tabu olarak vasıflandıran modern söylem ve işleyiş ‘cinsel özgürlük’ adında bir başka tabu üzerinden kadın ve toplum üzerinde tahakküm kuruyordu.

“Kadın güzeldir” veya “çirkin kadın yoktur, bakımsız kadın vardır” gibi kozmetik sektörünün sloganları tek bir hedefe kilitlenmişti: Kadını açabildiği kadar açmak. Dekolte, mevcut güzelliklerin cesaret ölçüsünde sergilenmesinden başka bir anlamı işaretlemiyordu. Kadın; göğsünü, göbeğini, sırtını, bacaklarını görmek isteyenlerin de görmek istemeyenlerin de istifadesine sunma kulvarında yarışmaya mecbur tutuluyordu. Kadın açabildiği kadar açacak erkek de bakabildiği kadar bakacaktı ki hazzın zirvesine hep birlikte koşulsun. Cinselliğin, şöhretin, tüketimin, zenginliğin, tahakkümün vd. her çeşit hazzın kapısı ardına kadar açık tutuluyordu.

Dekolte Coşkusu Kusturuyor

Kadının tesettürü, geleneği, örfü özellikle devlet ve devlet sınıflarına mensup aydın ve kadrolar üzerinden her zaman tartışma konusu yapılıyordu. Ama kadının dekoltesine erkeklerin hele hele siyasilerin karışmasına bir nebze olsun tahammül edilemiyordu. Çünkü dekolte kadının tercihini, kadının güzelliğini sergileme ve paylaşma iradesini temsil ediyordu. Bu tercihe ve iradeye set çekmek demek en başta laikliği, modernliği ve cinselliğin dokunulmazlığını tartışmak demekti.

Afişler halinde caddelere asılan ve sık sık haykırılan “hiç kimsenin namusu değiliz” sözü, laik-liberal ve ulusalcı çevrelerin kadın ve aile, din ve iffet olgusuna karşı yükselttiği savaşın bir cephesi olarak tezahür etmektedir.

Ekranlar “kadın sunucunun, sanatçının, akademisyenin, dekoltesi şanındandır” mantığıyla dizayn ediliyor. “En iyi frikik veren kadın en makbul kadındır” coşkusuyla bütün ahlaki-fıtri sınırları yıkmaya azmetmiş bir utanmazlık örgütlenmiş. Bu çirkin tezgahta, bu rezil işleyişte teşhir eden, cinselliği kışkırtan kadın da teşhir malzemesine dönüştürülen kadınları seyredip röntgenleyen erkek de ideal tipler arasında sayılıyor. Lakin köprünün altından çok sular aktı. Bu çirkinlik ve pişkinlik karşısında toplum artık kusmaya başladı.

YAZIYA YORUM KAT

4 Yorum