1. YAZARLAR

  2. Tarkan Zengin

  3. Tekel işçilerinin mücadelesinin 'hükümeti deviririz' tehdidine evrilmesi
Tarkan Zengin

Tarkan Zengin

Yazarın Tüm Yazıları >

Tekel işçilerinin mücadelesinin 'hükümeti deviririz' tehdidine evrilmesi

17 Şubat 2010 Çarşamba 04:03A+A-

Özelleştirmeler ülkemizde 1986 yılından beridir uygulanmakta. Bundan önce yapılan özelleştirmelerde yaygın uygulama, işçileri kapının önüne koymaktı.

Mesela, POAŞ özelleşmesini alan Doğan Grubu, bu işyerlerinde çalışan 3349 işçiden 2681 tanesini işten çıkarmıştı. İşçiler büyük mağduriyetler yaşadı ve bir şey yapılmadı. 1992-2003 yılları arasında özelleştirme nedeniyle kapının önüne konulan yaklaşık 14 bin işçi, Bakanlar Kurulu'nun 2004 yılında aldığı kararla 4/C'li memur yapıldı. Tekel işçilerinin eylemleri 4/C'li olarak çalışmak istememelerinden kaynaklanmaktadır. Eylemin ilk günlerinde temel talepleri kıdem tazminatlarına hak kazanacak çalışma sürelerinin olmaması, izin haklarının olmaması ve yılda iki ay işsiz kalmalarıydı. Ancak bilindiği gibi hükümet, bu taleplerin yerine getirildiği yasal düzenlemeleri yaptı. Ancak sendikanın Genel Başkanı Mustafü Türkel, "eylemin devam edeceğini ve gerekirse hükümeti devireceklerini" söyledi.

Sendika Başkanının Ayrı Bir Planı Mı Var?

Günlerdir Tekel işçilerinin eylemlerini izliyoruz. Olayı anlamak için bazı soruların cevabını aramak gerekir. Acaba eylemin "hak alma" mücadelesinin ötesinde bir anlamı var mı? Haklarını kaybetmemek için samimi bir mücadele veren işçiler "sendikal iktidar" mücadelesinde kullanılmak mı istenmektedir? İşçilerinin haklarını korumak için yaptıkları mücadele, sendikanın genel başkanı tarafından neden birdenbire "hükümeti deviririz" tehdidine evrilmiştir?

Eyleme katılan işçi dostlarımızın, olayın ardındaki gerçekleri anlamalarına yardımcı olacağını düşündüğüm bilgileri onlarla paylaşmak istiyorum. Kendisini emek cephesi tarafında gören biri olarak, emekçileri kendi iktidar mücadelelerinde figüran olarak kullananların ortaya çıkarılması sendikal hareket için hayati öneme sahiptir. Filler dövüşse de sevişse de çimlerin ezildiği gibi, acaba bu eylemde emekçileri kendi kavgalarının arasında ezmeye çalışanlar mı vardır?

Eylemi yürüten işçiler Tek Gıda-İş üyesi. Genel başkanları Mustafa Türkel, aynı zamanda Türk-İş'in genel sekreteri. Sendikanın internet sitesinde eylemle ilgili bilgiler, haberler ve röportajlar var. Bütünsel açıdan değerlendirildiğinde 'Eylem işçiler açısından haklı bir mücadelenin aracı iken, sendikanın genel başkanı açısından ayrı bir anlam mı taşıyor?' sorusunu akla getiriyor.

Örneğin bir röportajın giriş yazısı şöyle: "Toplumsal muhalefetin gözü kulağı Tekel işçilerinin direnişinde. Sınıf mücadelesinde biriken enerjiyi sokağa davet eden bir umut oldu. Özellikle son iki yıldır, Türk-İş içinde iktidar yanlısı Mustafa Kumlu çizgisi karşısında, muhalif bir çizginin başını çeken ve Yörsan'da, Çay-Kur'da, Tekel'de hükümetin başını ağrıtan direnişlere önderlik eden Türkel, "Bir uyanış döneminin başladığına inanıyorum. Biz Tekel'le bu yolu açıyoruz." demekte. Burada dikkat çeken en önemli nokta, yönetiminde yer aldığı Türk-İş genel başkanını iktidar yanlısı olarak tanıtan bir röportajı Tek Gıda-İş internet sitesinde aynen yayınlaması. Ayrıca kendisini ise muhalif kanadın başını çeken kişi olarak tanıtmaktan çekinmemektedir. Türk-İş içinde mevcut yönetimde olanlar ve muhalifleri her zaman olmuştur. Ancak aynı yönetim içinde muhalif olmayı bu denli açıktan yapmak 'Eylemin ardında başka bir şey mi var?' sorusunu akla getiriyor.

Aynı röportajda, 'Tekel direnişinin Kürt açılımı tartışmalarında şovenizme karşı emek eksenli bir müdahale de olduğunu söyleyebilir miyiz?' sorusuna Türkel şöyle cevap veriyor: "Kendi insanına demokrasiyi çok gören bu hükümet, açılımı eline yüzüne bulaştırdı. Açılım dediler, ne istediklerini bilmeden Türkiye'yi adeta yangın yerine çevirdiler, doğudan batısına." Tekel işçilerinin mücadelelerini bırakıp bir muhalefet partisi temsilcisinin söylediği sözleri söylüyor. Türkel, hükümetin "kendi insanına demokrasiyi çok gördüğünden" şikâyet ediyor. Kendisinin üyeleri adına ve Türk-İş adına demokrasi talebiyle ilgili hiçbir çabasının olmamasını nasıl izah ediyor? Özellikle son iki yıldır onca darbe planlarına karşı tek açıklaması yoktur Türkel'in. Milleti kafese alarak, kafasına balyoz indirmek isteyenlere karşı başkan şimdiye kadar hiçbir şey söylememiştir. Tekel işçileri için Türk-İş 17 Ocak'ta "ekmek, barış, özgürlük için demokrasi ve haklar mitingi" yaptığında, özgürlük ve demokrasi için darbeciler ve darbe planları hakkında hiçbir şey söylenmemesi bir tesadüf müdür?

Mustafa Türkel'in, DİSK ve KESK sevgisi ile diğer konfederasyonlara nefret dolu bakışı yine kendi ifadelerinde saklı. Türk-İş genel başkanı için yapılan yakıştırmaya ses çıkarmayan Türkel, kendine destek veren bazı konfederasyonlara da ağır ifadeler kullanıyor. Bir soruya şöyle cevap veriyor: "Bu dönem, mücadelelerin ortaklaştırılması ve platformların yenilenmesi dönemi. Emek Platformu gibi 'ne olursa olsun gelsin' anlayışı sağlıklı sonuçlar vermiyor. Hak-İş ve Memur-Sen'in bulunduğu bir platform emek platformu değil, tam tersine iktidarın tetikçilerinin bulunduğu bir platform haline geliyor. DİSK ve KESK genel başkanlarıyla yaptığımız görüşmelerde buna kafa yoruyoruz. Hem çok geniş bir alandan destek görebilmeli, hem de bu yapılar bizimle olamaz diye kabul görmeli." Bilindiği gibi Tekel işçilerine 3 işçi, 3 memur konfederasyonu destek vermişti. Ancak başkan, Hak-İş ve Memur-Sen'e ağır ifadeler kullanırken, Kamu-Sen'in adını dahi anmıyor. Kendi konfederasyonuyla görüşmeleri aşıp, DİSK ve KESK başkanlarıyla kafa yoruyor.

Mustafa Türkel yine bir röportajda "Tekel işçilerinin eylemine Başbakan 'ideolojik' dedi. İşçinin ideolojisi ne olmalıdır?" sorusuna eylemin ideolojik ve siyasi olduğunu söyleyerek cevap veriyor. Bakın ne diyor: "İdeolojisiz mücadele olur mu? İdeolojimiz yok diyenler saçmalıyor. Varoluşumuzun, emeğimizin ideolojisini biz yüceltmeliyiz. Saçmalamasınlar. Elbette ki ideolojik olacak. Ve tartışmasız en katı ideolojik mücadele işçi sınıfının mücadelesidir. Bunun tartışması bile olmaz. Siyasidir bu mücadele. Kime karşı? AKP'ye karşı." Tekel işçilerinin hakkının korunması için başlayan eylemin siyasi bir mücadele olduğunu ifade ediyor başkan. Tekel emekçileri kendilerini siyasi mücadelede kullananlara karşı uyanık olmalıdır.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT