1. YAZARLAR

  2. MURAT KAYACAN

  3. Taşkent Mushafına Dair
MURAT KAYACAN

MURAT KAYACAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Taşkent Mushafına Dair

23 Haziran 2016 Perşembe 00:24A+A-

Mushaf, Arapça’da "iki kapak arasına alınmış sayfalar" anlamına gelir. Bu yazıda, “Hz. Osman’ın Yazdırdığı Mushaflardan Taşkent Mushafı Tarihi”1adlı yazı bağlamında, Özbekistan Cumhuriyeti'nin başkenti Taşkent'in Eski Eserler Müzesinde2bulunan, Taşkent Mushafı’ndan söz edeceğiz.

Bir zamanlar, Özbekistan’daki Semerkant şehrinde korunan, ceylan derisi üzerine, noktasız,3 harekesiz, süslemelerden ve hat sanatından uzak bir şekilde Kûfi yazı ile yazılmış meşhur Osman Mushafı, yaklaşık yüz sene önce Semerkant’tan Petersburg'taki çarlık/kraliyet kütüphanesine nakledilmişti. Bolşevik İhtilalinden4 sonra Müslümanların, Mushafı iade talebine, Halk Komiserleri Reisi V. E. Olyanof Lenin’in (1870–1924) yanıtı şöyle oldu:

“Petersbur[g] Müslümanlarına ait yerel İslam Şurasından, bütün Rusya Müslümanları adına umumi devlet kütüphanesinde korunan Hz. Osman (ö. 656) Mushafının iadesini talep eden, resmi bir yazı Halk Komiserliğine takdim edilmiştir. İslami Şura Meclisi, bu kararın yerine getirilmesini, bütün Rusya Müslümanlarına ait Savaş Şurası Reisi ve Şura Reisi Osman Hidayetoviç Tokimbitof ve Milli Parlamento üyesi Kerim Muhammedoviç Sigitov'a havale etmiştir. Bundan dolayı Halk Komiserleri Meclisi, gecikmeksizin umum kütüphanede korunan Osman Mushafının, İslam Şurasının denetimine verilmesini kararlaştırmıştır.”

 Günümüzde bu Mushaftan geriye 552 varak (yaprak) kalmış, yaklaşık yarısı ise ziyaretçiler tarafından ya çalınmış veya gasbedilmiştir. Hafız Abdulkerim Efendi Yunus Kütüphanesinde bu Mushaftan bazı sayfalar bulunmaktadır.

Hz. Osman Mushafı, 1923 senesine kadar Rusya sınırları içindeki Başkırdistan (Başkirya) Cumhuriyetinin başkenti Ufa’daki Dinî Nezaret’in merkezinde kaldı. Fakat Mushafın asıl sahiplerine (Özbekistan) iade konusundaki Lenin'in emri ve hükümetin kararı, onları Özbekistan Müslümanlarının taleplerine cevap vermek zorunda bıraktı ve Mushaf, trenle yaklaşık 50 yıl sonra tekrar Özbekistan’a getirildi. Büyük şeyhler ve dini önderler şehre girene ve İslam Cemiyetine bağlı büyük camiye yerleştirene dek Mushafı başları üzerinde nöbetleşe taşıdılar. Bu olay, 18 Ağustos 1924 yılında meydana geldi.

Özbekistan’da Dinî İdare, Mushafın fotoğraflama yöntemiyle çoğaltılmasını uygun gördü ve üç adet nüsha alındı. Bu nüshalardan biri, 1964 yılında Taşkent'teki Dinî İdare merkezini ziyaretinde Pakistan'ın eski devlet başkanı Mareşal Muhammed Eyyup Han'a (1907-1974), diğer de Hindistan Cumhuriyeti eski reisi merhum Dr. Zakir Hüseyin'e (1897-1969) hediye edildi. Taşkent'teki Dinî İdare Merkezinde, Arkeoloji Enstitüsünün 1905 senesinde çoğalttığı Hz. Osman Mushafından iki nüsha (daha) bulunmaktaydı. Dinî İdare, bunlardan bir tanesini Fas kralı II. Hasan'a (1929-1999) hediye etti. Çoğaltılan ve fotoğraflanan bu Mushafların nüshalarının dışarıya çıkması ile Osman Mushafının haberi İslam ülkelerinde yayıldı.

Peki, bu Mushaf Semerkand’a kadar nasıl geldi?

Bu konudaki nakillerden ikisini belirtmekle yetineceğiz. Bunlardan "Semeriyye" olarak isimlendirilen Semerkant tarihindeki rivayet şöyle: "Abdi Derûn"5 büyük alimlerden olup Semerkant kadısı idi. Bu aynı zamanda Hz. Osman'ın dünürü ve Maveraünnehir fatihlerinden, Arapların ilk ordusunun reisi Said'in torunlarındandır. İşte Osman Mushafını bölgeye getiren, ilk olarak Semerkant'ı fetheden ve fetihlerini "Karaçi" bölgesine kadar götüren kişidir. Bir diğeri rivayete göre de Timur (ö. 1405) Mushafı Basra’dan alıp Semerkant’a götürmüştür.

Taşkent’teki Mushafın Hz. Osman Mushafı olduğuna, bazı itirazlar da yok değildir. Kazan alimlerinden Şihabeddin Mercani (1818-1889), Taşkent’teki Mushafın Hz. Osman’a ait olmadığı kanaatindedir. O gerekçesini şöyle ortaya koyar: “Hz. Osman Mushafında "lâte hîne menâs" (لَاتَ حِينَ مَنَاصٍ) şeklinde -aynı satırda- yazıldığı rivayet edilen ifadenin, bu Mushafta bir kısmı satırın sonunda bir kısmı da ikinci satırın başında olmak üzere "lâ tehînu menâs" (لا تحين مناص) biçiminde yazılmıştır.”

Mercani’ye benzer şekilde Musa Carullah (1873-1949) da şöyle der: "Petersburg'ta muhafaza edilen ve Hz. Osman'a ait olduğu düşünülen Mushaf, ilk önce Semerkant’taki Hace Ahrar mescidindeydi. Petersburg'da bu mübarek Mushafı ziyaret ettim ve kesin olarak İmam Mushafı olmadığı kanaatine vardım. Çünkü bu Mushafın gerçekten hacmi büyüktür. Halbuki, alimlerin ifadesine göre İmam Mushafının eni, iki el büyüklüğündedir. Uzunluğu ise bundan biraz daha fazladır. [İmam] Mushafı, bizim normal yazmalarımızdan biraz büyük olmakla birlikte Petersburg'taki kütüphanede korunan Mushaf büyüklüğünde olması kesinlikle mümkün değildir. Ayrıca Osman Mushafı görüldükten sonra kaybolmuş ve Hz. Osman'ın oğlu Halid'in yanında bulunması dışında bir daha kendisinden haber de alınamamıştır. Bundan sonra nereye gittiği bilinmemektedir.”

Anlaşıldığı kadarıyla bu Mushaf İmam Mushafı olmasa da Hz. Osman döneminde beldelere gönderilen altı ya da yedi Mushaftan birisidir.

En doğrusunu Allah bilir.

 

Dipnotlar:

1- Nemenğânî, İsmail Mahdûm, “Hz. Osman’ın Yazdırdığı Mushaflardan Taşkent Mushafı Tarihi”, (çev: Bahattin Dartma, Ömer Pakiş), Araşan Sosyal Bilimler Ensitütüs İlmî Dergisi, Bişkek, 2009.

2- Mushafın birçok kere çalınmaya maruz kalması, başına bu ve benzeri olayların gelmesinden korkulması nedeniyle Özbekistan’ın bu ilk müzesine konulmuştur.

3- Ebu'l-Esved ed-Düeli (h. 67), Mushaf harflerinin üzerine kırmızı noktalar yerleştiren ilk kişidir. Taşkent Mushafında bu noktaların olmayışı, onun Osman Mushaflarından biri olduğu görüşünü kuvvetlendirmektedir.

4- Rusya’da, 7 Kasım 1917’de, Petrograd'daki geçici hükümetin devrilerek, iktidarın Lenin önderliğindeki Bolşeviklere geçmesini sağlayan ve Sovyetler Birliği'nin kurulmasına yol açan olay.

5- Semerkant dahilinde, ziyaret edilen ve kutsanan, çevresinde mescidi ve odaları bulunan kubbeli bir türbede medfun olan Şeyh Abdullah.

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum