1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. LÜBNAN

  4. Suudi Arabistan-Lübnan İlişkilerindeki Yeni Gerilim
Suudi Arabistan-Lübnan İlişkilerindeki Yeni Gerilim

Suudi Arabistan-Lübnan İlişkilerindeki Yeni Gerilim

Suudi Arabistan-Lübnan ilişkilerinde, Hizbullah'ın Lübnan siyasetinde oynadığı rol nedeniyle geçmişte görülmemiş bir gerilim yaşanıyor.

26 Şubat 2016 Cuma 20:29A+A-

İki ülke arasındaki gerilime ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulunan uzmanlar, Riyad’ın Lübnan hükümeti aleyhinde yeni yaptırımlar uygulayabileceği uyarısında bulunurken, krizin asıl nedeninin Hizbullah'ın Lübnan siyasetini İran safına çekmesi olduğunu belirtti.

Suudi Arabistan’ın cuma günü Lübnan ordusu ve emniyetine yapacağı 4 milyar dolarlık yardımı kesme kararını açıklamasının ardından, Lübnan'ın Suudi Arabistan ve dolayısıyla Körfez ülkeleriyle ilişkileri, geçmişte görülmemiş bir şekilde gerildi. Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu, pazartesi günü düzenlediği toplantıda "Lübnan'ın, Suudi Arabistan'ın İran'daki diplomatik temsilciliklerine yapılan saldırıları kınamaması" nedeniyle böyle bir karar aldıklarını kaydetti.

Söz konusu kararın ardından Lübnan Bakanlar Kurulu olağanüstü toplanarak, Suudi Arabistan ile ilişkileri düzeltmek için bakanlardan oluşan bir heyetin Körfez ülkeleri turuna çıkması yönünde karar aldıklarını açıkladı. Hizbullah'a müttefik partilerin de aralarında bulunduğu tüm bakanlar kurulunun imzasını taşıyan hükümet açıklamasında Lübnan'ın İran safına kaydığı eleştirilerine karşı Beyrut’un “Arap oy birliği ile hareket ettiği ve Arap dünyasının bir parçası olduğu” mesajı verildi.

Aynı saatlerde basının karşısına çıkan Hizbullah müttefiki Dışişleri Bakanı Cibran Basil ise hükümetin aksine açıklamalarda bulunarak, "Arap ülkeleri Lübnan'ın iç bütünlüğü ve tarafsızlık duruşunu dikkate almazsa, çok ciddi sorunlar ortaya çıkacaktır” ifadelerini kullandı.

Riyadlı yetkililer, Suriye konusunda rejim güçleriyle aynı safta yer alan Hizbullah’ın başını çektiği 8 Mart İttifakı’ndan Dışişleri Bakanı Basil’in, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) toplantısında, “Suudi Arabistan’ın İran'daki diplomatik temsilciliklerine yönelik saldırılar sonrasında Tahran’a yönelik kınama kararında çekimser oy kullanması” ve Arap Birliği toplantısında Hizbullah’ın terör örgütü olarak zikredildiği karar metnine itiraz etmesinin bu kararda etkili olduğunu dile getirdi.

Suudi Arabistan ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Kuveyt ve Katar'ın Lübnan’daki vatandaşlarına, Lübnan’ı terk etme ve bu ülkeye seyahat etmeme tavsiyesinde bulunmasının ardından kriz başka bir aşamaya taşındı.

Seyahat yaptırımının ardından Suudi Arabistan’ın başını çektiği KİK ülkelerinin, Lübnan Lirası’nı güçlendirmek için Lübnan Merkez Bankası’nda tuttuğu yaklaşık 850 milyon dolarlık mevduatı çekebileceği, bunun da Lübnan ekonomisine büyük darbe vuracağı yorumları yapılıyor.

KİK üyesi ülkelerde çalışan Lübnan diasporasının Lübnan bankalarına gönderdiği döviz miktarı, gayri safi yurt içi hasılasının (GSYH) yaklaşık yüzde 8’ini oluşturuyor. Beyrut'un, petrol zengini Arap ülkeleriyle ilişkilerin kötüleşmesinin bu döviz gelirinde azalmaya yol açabileceği de olası yaptırımlar arasında zikrediliyor.

Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, Riyad’ın Lübnan’a yaptırımlarının artabileceği uyarısında bulunarak, Riyad'ın Lübnan’ın İran tarafına çekilip, Suudi Arabistan’a saldırının bir merkezi haline gelmesinden rahatsız olduğunu ifade etti.

“Hizbullah Lübnan siyasetinde yalnız kalmalı”

Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistan’ın Lübnan’ın güvenliği için "buzluğa kaldırdığı meseleleri yeniden açmak istediğini" belirterek, "Riyad, Lübnan’ı sürmekte olan krizden uzak tutmaya çalışırken, Lübnan Suudi Arabistan’a karşı saldırıların merkezi haline gelip, Suudilerin karşısında yer aldığı İran projesinin destekçisi olmuştur" dedi.

Krallığın son kararı ile "bize karşı düşman olan Lübnan’dan sorumlu olmayacağız" mesajı verdiğini ifade eden Kaşıkçı, "Suudi Arabistan, Batı’ya Hizbullah’ın Suriye’de savaşan El-Kaide ve DAEŞ ile aynı ihlallerde bulunduğunu ve bu gibi aşırı gruplarla aynı çizgide görülmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyor" diye konuştu.

Suudi Arabistan’ın Lübnan’a karşı kendini sorumlu hissetmemesinin yeterince büyük bir adım olduğunu söyleyen Kaşıkçı şunları kaydetti:

"Hizbullah Lübnan siyasetinde yalnız kalmalı. Çünkü Lübnan’ın bağımsızlığı aleyhine bir proje için çalışıyor. Zaman tüm Lübnanlılar için Hizbullah'a karşı ayağa kalkma zamanıdır. Maruni Hristiyan bir partinin (Özgür Yurtsever Hareketi) Hizbullah ile ulusal çıkarların aksine bir ilişki geliştirmesi kabul edilemez."

Suudi Arabistan’ın Lübnan’da sistemin çökmesinden yana olmadığını aktaran Kaşıkçı, “Biz saldırgan bir Lübnan’ı finanse edemeyiz. Suudi Arabistan hükümeti, milyonlarca doları Lübnan Merkez Bankası’na yerleştirerek Lübnan Lirası’nı döviz karşısında güçlendirirken, hastaneler yollar inşa ederken, Hizbullah aynı yolları Suriye’ye savaşçı taşımak için kullanıyor” ifadelerini kullandı.

“Seyahat yasağı siyasi değil, güvenlik amaçlı”

Kral Faysal İslami Araştırmalar Merkezi Kıdemli Araştırmacısı Joseph Kechichian, Körfez ülkelerinin Lübnan’a uyguladığı seyahat yaptırımının siyasi değil, vatandaşlarının güvenliği gerekçesiyle alındığını belirtti.

Riyad’ın olası hamlelerinden birinin de Körfez ülkelerinin Lübnan Merkez Bankasında tuttuğu mevduatı çekmesi olabileceğini ifade eden Kechichian, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde çalışan Lübnan vatandaşlarının "sınır dışı edilmesinin" de bir yaptırım biçimi olabileceğini ekledi.

Suudi Arabistan’ın Lübnan hükümetini güven tazelemeye yönlendirdiğini ifade eden Kechichian, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Cübeyr’in geçen ay tartışmalı Arap Birliği toplantısında Lübnan Dışişleri Bakanı Basil’e, “Ya bizimlesindir, Ya bize karşısındır” sözlerini sarf ettiğini hatırlatarak, şunları söyledi:

"Suudiler, Lübnan’daki hükümeti devirmek istemiyor, Lübnan'dan 'Arap dünyasının yanında yer almak' ile 'İran'la taraf tutmak' arasında seçim yapmasını istiyor. Temel nokta budur. Arap dünyasının bir parçası mı olmak istiyorlar yoksa Lübnan’da Velayet-i Fakih sistemini mi getirmek mi istiyorlar buna karar vermeliler. Bence Suudiler seçim sunuyor, dikte etmeye çalışmıyor. Lübnanlılara ne istediğinize karar verin demek istiyor.”

AA

HABERE YORUM KAT