1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. "Suriyeli Muhaliflerin Esed'le Savaşı Devam Edecek"
"Suriyeli Muhaliflerin Esed'le Savaşı Devam Edecek"

"Suriyeli Muhaliflerin Esed'le Savaşı Devam Edecek"

Suriye muhalif koalisyonunun yeni başkanı Halid Hoca Al Jazeera Türk'e konuştu, Suriyeli muhaliflerin Esed ile savaşının devam edeceğini söyledi.

14 Ocak 2015 Çarşamba 16:10A+A-

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu (SMDK) 5 Ocak’ta dördüncü başkanını seçti. Koalisyonun başına Türkmen kökenli Halid Hoca seçildi. Geçen Aralık ayında Suriyeli muhalif gruplar Suriye’de çözüm için Kahire’de ‘ortak yol haritası’ hazırlamıştı. 22 Ocak’ta bu yol haritasının Kahire’de tekrar ele alınacağını söyleyen Halid Hoca Moskova’dan SMDK adına davet almadıklarını söyledi. Başkanlığa seçildikten sonra ilk kez Al Jazeera’ye konuşan Halid Hoca, SMDK içinde yapmak istediği köklü değişiklikleri anlattı.

Kahire görüşmeleri için hazırlıklar yapıyorsunuz? Nedir öngörünüz, Kahire’den ne çıkacak?

Kahire görüşmeleri benden önceki liderliğin çabalarıyla başlatılan bir diyalog süreciydi. Aslında bu inisiyatifin amacı koalisyonun dışında kalan diğer muhalif grupları koalisyonla beraber tek platformda bir araya getirmek. İlk görüşmelerimiz Ulusal Koordinasyon Komitesi (UKK) ile başladı. Bu yüzden UKK’ya bir öneride bulunduk. Bir iyi niyet anlaşması olarak altı maddelik bir mektup gönderdik. Şimdi onların bazı noktalara itirazı oldu. Onlara hangi maddelere itirazları olduğunu soracağız. Kendi düşüncelerini soracağız. Siyasi komitede de değerlendireceğiz. Sonraki adımı ona göre atacağız. Fakat daha önce bizim, merkezleri Şam’da olan muhalif gruplar ya da diğerleri olsun beraber görüşmelerimiz devam ediyordu. Genellikle stratejik hedeflerde buluşuyoruz ama taktiksel anlaşmazlıklar var.

Nedir o taktiksel anlaşmazlıklar?

Biz genellikle Şam’ın dışında olduğumuz için çok daha rahatız, onların merkezi Şam olduğu için bazı zorluklarla karşı karşıyalar. Onu aşmaları biraz zor. Biz de o durumları anlıyoruz. Fakat sonuçta tüm muhalif gruplar bu rejimin değişmesi, bunun yerine diktatörlükten kurtulup yerine çoğulcu demokratik bireysel özgürlüklere ve kolektif haklara dayanan bir Suriye’yi inşa etmek istiyor. Üniter yapı bünyesinde demokratik Suriye’yi inşa etmek istiyorlar. Şimdi bu çerçevede onlarla görüşmemiz devam ediyor.

Bu arada Rusya da Moskova’da arabuluculuk yapmak istiyor. Gidecek misiniz Moskova’ya?

Moskova’dan bir çağrı geldi. Fakat Rusların inisiyatifi rejimle diyalog şeklindeydi. Hâlbuki bizim rejimle olan ilişkimiz diyalog ilişkisi değil. Cenevre 2’de müzakereler başladı, fakat daha önce BM Özel Temsilcisi Lahdar Brahimi burada iki tarafın temsilcilerinden oluşan bir yürütme organı kurulmasını istedi. Şimdi bu da Esed’in yetkilerinin alınması, devredilmesi demek. Bu noktaya gelince Esed çekildi masadan. Müzakereci olarak masadan çekildi. Tabii orada Rusların da etkisi vardı. İranlıların da etkisi vardı. Ruslar şimdi ikinci hamle yaparak müzakereleri Moskova‘ya çekmek ve müzakere değil diyalog olarak konsepti değiştirmek istiyorlar. Tabii ki bizim rejimle diyaloğumuz söz konusu değil. Dediğim gibi müzakere sürecinin durduğu yerden devam etmesi söz konusu. Biz ancak diğer muhalif gruplarla diyalog kurabiliriz. Yani Şam’daki, Avrupa’daki siyasi ve askeri muhaliflerle diyalog ilişkisi kurarız. Yani diyaloğumuz muhalefetle olur, rejimle ancak müzakere olur. Biz bunu net bir şekilde açıkladık. 

Moskova’dan size başkan seçildikten sonra tebrik ve davet geldi mi?

Hayır, Moskova’dan tebrik telefonu almadım. Moskova muhalif grupları tanımayarak çağrıyı kişisel yaptı. Bireysel çağrılar yaptı. Bize olan çağrısı beş ayrı milli şahsiyete gönderildi. Bu da tabii ki kabul edilen diğer UKK olsun, Şam’da olan Devlet İnşası Akımı olsun aynı şekilde çağrı yapıldı. Yani kurumları tanımıyor. Moskova burada yine sadece Esed rejimini tanıdığını vurgulamış oluyor. Tabii bu da Moskova’nın inanılırlığını ve tarafsız olma özelliğini yitiriyor. O tarafsızmış gibi arabulucu gibi olmaya çalıştı. Ama pozisyonunu da açığa çıkarmış oldu. Devlet İnşası Akımı da Moskova’daki toplantıya katılmayacağını açıkladı. Bizim koalisyonun eski başkanı Ahmed Muaz Hatip ilk Moskova görüşmelerine katılmıştı. Fakat bu tür bir konferansa katılmayacağını açıkladı. Sadece PYD Eş Başkanı Salih Müslim, eski bakan Kadri Cemil ve Esed tarafı katılacağını bildirdi. Yani burada muhalefetin katılması söz konusu değil. Kahire’deki görüşmeler ise Moskova’dan bağımsız. Şu anda Kahire görüşmelerinin tarihi ayın 22’si gibi.

SMDK, muhalefetin çatı örgütü olarak tanımlanıyordu. Bu çatının haricinde şimdi birçok muhalif grup oluştu. Bütün muhalif grupları bir araya toplayıp bir uluslararası alanda ve diplomatik anlamda güç elde edebilecek misiniz?

SMDK 120’den fazla ülke tarafından tanındı. Fakat bu, siyasi tanınma. Hukuki tanıma yok. Maalesef BM yine rejim tarafını tercih ederek hukuken rejimi tanıyor. Fakat bu 120 ülke daha sonra Suriye Halkı Dostları Grubu'nu oluşturdu. Devrim uzadıkça, bölgedeki dinamikler çok hızlı değiştikçe bölgeye karşı bakış açıları da değişti. Sadece Suriye devrimi de değil. Fakat bu ülkeler tarafından hâlâ SMDK Suriye halkının temsilcisi olarak tanınıyor. Suriye halkının tek meşru temsilcisi olarak tanınıyor. Hukuki tanımaya maalesef geçemedik. Bize destek veren ülkeler de askeri çözüm değil, siyasi çözüm istiyor.  Bu konuda da bize destek veriyorlar. SMDK’yı Suriye halkının müzakerelerde muhalefetin temsilcisi olarak kabul ediyorlar.

Uluslararası tanınma hedefi haricinde sizin yeni başkan olarak SMDK için ne tür projeleriniz var?

Önümüzdeki dönemde yapmak istediğim çok önemli değişiklikler var. Birincisi iç yapıyı korumak, inanılırlığı ve güveni tekrar kazanmak. İkincisi koalisyonun yapısını ayakta tutmak için iç reformlar yapmak. Bunun için mekanizmaları değiştirmek gerekiyor. Üçüncüsü bizim itibarımızı tekrar kazanmak, imajımızı tekrar düzeltmemiz gerekiyor. Bunun için de sahayla olan bağlantılarımızı güçlendirecek köprüler oluşturacağız, tıptaki tabiriyle harap olmuş damarları tek tek dikeceğiz, kan pompalayacağız içeriye. Parasal destek olsun, insani destek olsun, ÖSO’nun ihtiyaç duyduğu destek olsun hepsini sağlayacağız. Eğer sahada itibarımız artmazsa dışarıda da git gide azalacak.

SMDK’nın sahada bir ağırlığının kalmadığını mı söylüyorsunuz?

Ağırlık kalmadı değil, azaldı. Yani bizim şu anda içeriyle olan bağlantımız zamanla zayıfladı. Dediğim gibi farklı gruplar oluştu. O gruplar dış ülkelerden destek aldı. Biz burada biraz kenara itilmiş olduk. Biz konseyde de, koalisyonda da kendi kavgalarımızla uğraşmak zorunda kaldık. Bu durum bizi sahadan uzaklaştırdı. Bu siyasi yapılar kurulurken birçok dış ülkeden destek geldi.  Fakat zamanla bizim dayanacağımız asıl destek ekseninin dışarda değil içeride olduğunu fark ettik. Siyasi yapıyla askeri yapı arasındaki damar kesildi. Şu anda yapacağımız operasyon doktor tabiriyle o damarları tek tek buluşturup dikmek.

Bu planlarınızla ilgili geçici hükümetle görüşmeler yaptınız mı?

Tabii ki ben geçici hükümetle görüştüm. Şimdi bu reform politikasının bir parçası. Daha önce SMDK hem yasama organı hem siyasi temsilci hem de yürütme unsuru olarak hareket ediyordu. Bu sefer geçici hükümetle olan ilişkimizde bir görev çatışması oldu. Hükümet siyasi demeçler vermeye başladı. Biz de uygulama alanlarına karıştık. İlk yapacağımız şey görev tanımları ile sorumlulukları ayırmak olacak. Herkesin görev yeri belli olacak. SMDK yasama olacak ve devrimin siyasi temsilciliğini üstlenecek, geçici hükümet ise sadece uygulamaya bakacak. Şimdi Savunma Bakanlığı oluşturuldu. Şimdi bütün sahadaki oluşan gruplar işte askerler ya da devrimci hareketler bu bakanlığa bağlanacak ve onun aracılığıyla destek verecek.

Sahada ÖSO’ya bağlı olmayan birçok silahlı grup var. O silahlı grupları bir araya toplayabilecek misiniz?

Sahadaki gruplar çok olumlu tepkiler verdi. Şimdi bu biraz dış ülkelerin de günahı. Çünkü kurumsal olarak değil direkt kendi seçtikleri gruplara yardım ediyorlar. Biz yardım yapan ülkelerle de görüştük. Amerikalılarla görüştük. Şimdi biz net bir duruş sergilediğimiz zaman bu düzene girer. Hatta oluşumlar değişti. Önceden her tugayın farklı bir ismi vardı. Şu anda tugaylar nizami ordu gibi 10. Tugay 7. Tugay gibi isimler aldılar. Bütün bunlar savunma bakanlığı bünyesinde olacak. Keza Suriye’de faaliyet gösteren hastaneler, okullar, polis güçleri, bütün bunla tek tek ait oldukları bakanlıklara bağlanacaklar. Böylelikle hükümetin elini güçlendirmiş olacaklar. Bu da bizim itibarımızı arttırır. Bütün bu mekanizma kurumsallaşma hem de en azından yapılan hizmetlerin iyi bir şekilde kanalize olmasını sağlayacak.

SMDK’nın yapısında ne tür değişiklikler yapacaksınız?

SMDK başkanı altı ayda bir seçiliyordu. Çünkü biz devrimin bu kadar uzun süreceğini düşünmemiştik. Her görüşten temsilci olsun diye altı ayda bir başkan değiştirelim denmişti. Ama şimdi bunu değiştireceğiz. Yani iç tüzükteki bu altı ayda başkan seçilir meselesini en azından iki yıla çıkaracağız. İkincisi seçim mekanizması yerine konsensüs mekanizmasını yerleştireceğiz. Bu şekilde sahadaki dinamiklere uygun bir mekanizma olmuş olacak. Sahayla olan bağlantılarımız hala devam ediyor. Halep’le Guta’yla her gün görüşüyoruz. Bugün içerideki mülteci kamplarıyla görüştük. İki gün sonra o kampların temsilcileriyle bir görüşme olacak. Sınırda da görüşebiliriz. Şu anda yer belirlemedik.

SMDK eski Başkanı Hadi Bahra "Muhalifler olarak bir ortak yol haritası sunacağız" demişti, böyle bir yol haritası sunacak mısınız?

Biz daha yol haritası noktasına kadar gelemedik çünkü daha kendi yol haritamız yok. İlk başta bu reformları yaptıktan sonra yol haritamızı kendimiz çizeceğiz. 2012’de Kahire bildirgesi diye ortaya attığımız bir vizyon var. Fakat 2012’den bu yana çok şeyler değişti. Bu yüzden yeni bir yol haritası ve yeni bir vizyon sunacağız. O vizyona tabii ki diğer grupların katılmasını ve vizyonu bizzat kendilerinin oluşturmasını sağlayacağız. Fakat bu hiçbir zaman devrimin nabzından uzak bir vizyon olmayacak. Yani Esed'e müsamaha gösteren ve Esed’in etrafındaki dar halkayı ayakta tutacak, ona bir süre verecek bir vizyon olmayacak. Bu da dediğim gibi bizim Cenevre 2’deki tutumumuz ne idiyse orada devam edecek.

Türkiye ve ABD üç yıl sürecek bir eğit-donat projesine hazırlanıyor. Zaten ortada uzayan, binlerce kişinin ölümüne yol açan bir savaş var.  Bu 3 yıllık projeden umutlu musunuz, çözüme katkı sağlayacak mı?

Şimdi şunu karıştırmamak lazım. Daha önce olan ve daha önce oluşan Suriye Halkı Çekirdek Grubu’nun güneyde ve kuzeyde oluşturduğu operasyon merkezleri var. Bu operasyon merkezlerine bütün çekirdek grubun üyeleri katılıyor. Ve operasyon merkezlerine destek geliyor. Şu anda Pentagon’un 500 milyon dolarlık para ayırarak onayladığı Eğit-Donat programını daha önce Suriye muhalefetine yapılan destekten ayırmak lazım. Bu proje sadece şöyle bir şey öngörüyor: Daha önce Obama yönetimi Irak’tan farklı olarak Suriye’de sadece hava operasyonlarını sürdürmeyi uygun gördü. Bununla bir netice alınmayacağı belli oldu. Bu zeminde müttefiklerin olması gerektiğine inandı ve bu zemindeki müttefikleri organize etmek için General Michael Nagata’yı atadı. Şimdi Türkiye’de biliyorsunuz görüşmeler oldu. Ama ‘IŞİD ile ÖSO savaşsın birbirini tüketsin Esed ayakta kalsın’ diye bir algı oluşuyor. Kesinlikle öyle bir durum değil. Bu programın dışında dediğim gibi ÖSO Esed ile savaşıyor. O ayrı devam edecek. Ayrıca bu program çerçevesinde kullanılan silahlar IŞİD’e karşı saldırı silahları fakat Esed saldırılarına karşı bir savunma olacak. Esed’in saldırılarına karşı yine bir savunma yetkisi veriyor. Ama alınan bu silahlarla Şam’a doğru gidilmeyecek.

Bu anlaşmada silahlar Esed’e karşı kullanılmayacak mı deniyor?

Program bunu vurguluyor. Uygun görüyor. Fakat dediğim gibi bu programın dışındaki yardımlar devam ediyor. 
Esed’e karşı mücadele programı ayrı devam ediyor baştan beri. Fakat bizim iki yıldır talep ettiğimiz bu niteliğin artması. Özellikle omuzda taşınan füzelerin sağlanması. Gelişmiş anti tank silahları aldık. Çok ciddi bir şekilde başarı elde ettik. Maalesef henüz uçaksavar silahları gelmedi. Bunun için görüşmelerimizi yoğunlaştıracağız. Şu anda rejimden ayrılmış üst rütbeli generaller yer alıyor bizim askeri ekibimizde. Bunların himayesinde bu silahlar kullanılacak. Bu da tabii ki önümüzdeki dönemde fark edilecek. 

Bu eğit-donat öncesi de biz iki cephede bazen üç cephede savaşıyorduk. PYD güçleri Esed’e yardımcı olduğunda elimizdeki silahlar, imkânlar çok azdı. Bu eğit donat programı çerçevesinde Suriye’nin kuzeyini de kurtarmak istiyoruz. 

NATO eski Genel Sekreteri Anders Fogh-Rasmussen Suriye için Bosna planını önerdi. Sizce bu planın Suriye için uygulanabilirliği söz konusu mu?

Çok farklı modeller çıkıyor. Herkes kendi kafasından bir model öneriyor. Suriye Bosna değildir, Afganistan değildir, Somali değildir, Irak değildir. Osmanlı devletinin çöküşünden sonra Fransızlar da aynı şekilde bölmeyi düşündü.  Farklı modeller çıkıyor. Sonuçta yapılmak istenen aynı; Suriye’yi bölmek. Üç ya da beş  bölgeye bölüp oradaki azınlıkların da kendi kantonları oluşsun düşüncesi var. Fakat Fransızlar bunu başaramadı. Bugün şu anda oluşan statükoda da farklı kantonlar var. Şu anki coğrafi sınırlar çizilmiş değil. Güneyde farklı bir ÖSO hâkimiyeti, Esed’ın Şam’da, Humus’un bir kısmında hakimiyeti var. Kuzeyin de ikiye ayrılması, kuzey doğu ve kuzey batı gibi. Bugün böyle farklı kantonel yapı oluşmuş. Bu statükonun emrivaki olarak kabul edilip, bunu bu şekilde yapalım fikri kesinlikle Suriye halkı tarafından kabul gören bir düşünce değil. 

De Mistura’nın dondurulmuş bölgeler planına muhaliflerin tepkisi vardı, bu plan hâlâ masada mı diyorsunuz?

O bir plan değil bir öneri. Bunu plan haline getirmek için detaylandırmak lazım. Bir de şu var.  De Mistura bölgeyi silahsızlandıralım diye düşünüyor ama şu anda biz eğit-donat programı çerçevesinde orada savaşacağız. Bu tezatlığı ortadan kaldırmak lazım. Bu yüzden bütün bu ayrı ayrı önerileri, ayrı ayrı ele almaktansa mevcut olan durumu kapsayıcı bir şekilde bu verilere göre gerek siyasi çözümde gerek insani öneride gerekse Esed’e karşı savaşta bütün bunları masaya dökerek tek bir strateji çizmek gerek. Hem De Mistura planının arkasından gidelim, hem de eğit-donatın arkasından gidelim, böyle bir şey olmaz. Çünkü birbirine tezat oluşturuyor. Şu kesin ki Suriye üniter yapısını koruyacak. Mücadelemiz biraz uzun sürecek tabii mevcut olan imkânlarımız çok az. Gerek eğit-donat programı çerçevesinde gerek önce öngörülen ve sağlanan programlar çerçevesinde hem siyasi çözüm hem askeri mücadele devam edecek.

HABERE YORUM KAT