1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Suriye’de Uhud Günlerini Hatırlatan İşkenceler
Suriye’de Uhud Günlerini Hatırlatan İşkenceler

Suriye’de Uhud Günlerini Hatırlatan İşkenceler

Masum ve savunmasız insanlara Esed güçlerince gaddarca yapılan işkenceler ve cesetlere yapılan korkunç muameleler sistematik bir hal almasına rağmen ne hikmetse muhaliflere atfedilen münferit birkaç hadise kadar gündemleşmiyor.

01 Aralık 2012 Cumartesi 20:33A+A-

Mehmet Ali Aslan

Suriye’de Uhud Günleri

Fiziksel ya da ruhsal bilinçli bir şekilde insanlara ağır acı çektirmek için kullanılan her türden edimler “işkence” olarak tanımlanmıştır. Bu edimler göz korkutmaya ve caydırmaya dönük olabileceği gibi kimi zaman intikam ya da cezalandırma kastıyla ortaya çıkabilir ve çoğu zaman bilgi toplama amacına dayanır.

Uluslararası hukukta yasak olan ve insan hakkı olarak değerlendirilen işkencenin bir tanımı şöyle yapılır: “Bir kimseye karşı, kendisinden itiraf almak veya üçüncü kişi hakkında bilgi edinmek, kendisinin veya üçüncü kişinin yaptığı veya yaptığından kuşkulanılan bir eylem nedeniyle cezalandırmak veya kendisini veya üçüncü kişiyi korkutmak veya zorlamak amacıyla veya ayrımcılığa dayanan herhangi bir sebeple, bir kamu görevlisi veya resmî sıfatla hareket eden bir başka kişi tarafından veya bu görevlinin veya kişinin teşviki veya rızası veya muvafakatiyle işlenen ve işlendiği kimseye fiziksel veya ruhsal olarak ağır acı veya ıstırap veren herhangi bir edimdir.” (Bkz. BM İşkenceye Karşı Komite, UNCAT Sözleşmesi)

İşkence ile ilgili herhangi bir sözlükten ulaşılabilecek ve uluslararası hukukta nasıl tanımlandığına ilişkin merakımızı gidermeye dönük bu aktarımı Suriye’de yaşanan ve kimisi video kayıtlarla bizlere de ulaşan görüntüler üzerine hatırlamak istedik. Çünkü Suriye’de yaşananlar mevcut tanımların da ötesinde “işkence” olgusuna vahşet ifadesinin dahi yetersiz kaldığı yeni boyutlar ekliyor.

Korkunç bir caniliğin sergilendiği ve izleyenlerde dehşet duyguları uyandıran ve hatta psikolojik travmalara yol açan görüntüleri “savaş hali” diyerek yumuşatmak mümkün değil. “Her ne olursa olsun, savaş durumu, savaş tehdidi, iç siyasal huzursuzluk veya diğer olağanüstü hal gibi herhangi bir istisnaî durum; bir amirin veya bir kamu makamının verdiği bir emir işkenceyi haklı göstermek için ileri sürülemez.” şeklinde söz konusu sözleşmede yer alan vurgular bir yana Suriye’den yansıyan görüntülerin insanlıkla bir ilintisini kurmak mümkün değil. Örneğin işkencenin yaygın olarak kullanılmasına yol açan “bilgi toplama” gibi bir kaygı dahi görülmüyor Baasçı asker ve çetelerde. Tek amaç aşağılamak, ağır bir şekilde cezalandırmak ve son nefesini verene kadar acı içinde bağırtmak. Çocuklara yapılan işkence bunun göstergesidir. Vakıf oldukları örgütsel bilgileri itirafa zorlamak için mi çocuklara işkence yapılır?! Muhaliflerin eylem planlarını öğrenmek için mi yoksa? Küçücük bir çocuktan düşmanı çökertmeye dönük bilgi almak söz konusu olamayacağına göre Baasçı işkencecilerin psikolojik hallerini tanımlamaya yetecek bir kavram bulmanın zorluğu ortadadır. Hayvanlar âleminde dahi yaşanmayan bu vahşeti “hayvanî haz duygularının tatmini” olarak nitelemek de mümkün olmuyor.

Bu vesileyle özellikle son zamanlarda çok sayıda video kayda yansıyan “cesetlere işkence” görüntülerine dikkat çekmek istiyoruz. İnsanlıkla ilişkilendirmenin mümkün olmadığı yönünde söz ettiğimiz ruh hali özellikle burada çok daha belirgin ortaya çıkıyor. Öyle ya, ölmüş -hem de kendileri tarafından öldürülmüş- bir bedenden bilgi almak mümkün değildir. Ölü bir bedeni lime lime etseniz acı çektirmek yoluyla onu cezalandırmanız da söz konusu olamaz. Zaten siz öldürmüşsünüz; hayatına son vermişsiniz. Cahiliye dönemi müşriklerin yaptıklarını dahi aşan bu utanç verici çirkinliklerin hangi arzuların tatminine dönük olduğunu insan olanın hesaplaması mümkün olmasa gerek.

Görüntülerden birinde birçok muhalifin katledildiği görülüyor. Esed’e bağlı askerler yerde yatan çok sayıda cesede rağmen hırslarını alamamışlar ölü bedenlere saldırıyorlar. Biri belinden çıkardığı bıçağı önce ÖSO savaşçısı olduğu anlaşılan ve şehit düşmüş bir Suriyeli kardeşimizin göğsüne, karnına, kalbine defalarca saplıyor. Hırsını alamıyor, bu sefer yüzünü ve kafasını bıçakla delik deşik ediyor. Video kaydı alan bir diğer Esed askerinin yaşanan vahşeti zumladığını fark edince göstere göstere cesedin boğazını kesiyor.

Bir diğer Esed askeri elinde, az önce bir bedenden kopardığı kulağı büyük bir gururla kameraya gösteriyor. Bir başka kayıtta yine bir Esed askerinin yoğun küfürler eşliğinde bir cesetten kulağı bıçakla kesmesi görüntüleniyor. Cesetlerin tekmelenmesi, kıyafetlerinin çıkartılması, yakılması, yüzün dipçikle darbelenmesi ve Yezid’in Hz. Hüseyin’in kesilmiş başı önüne konduğunda mızrakla dudaklarına vurmasını anımsatan görüntüler ise adeta vakay-ı adiyeden…

Bu, korkunç görüntüler bütün dünyaya ulaşıyor. Tüm dünya insanlığı önünde Suriye’de tarifi imkânsız bir vahşet sergileniyor. “Uluslararası hukuk”un yasakladığı her şeyin çok daha fazlası her gün tüyleri ürperten bir boyutta sergileniyor.

Yaşanan bu görüntüler insana Uhud’da cahiliye müşriklerinin Müslüman şehitlere yaptıklarını anımsatıyor. Uhud’da ağır bir darbe alan Müslümanlar geri çekilmek zorunda kaldıklarında savaş meydanında şehit düşmüş tüm Müslümanların -Hanzala hariç- burunlarının ve kulaklarının kesildiği ve müşrik kadınların bir süre bu kesilen uzuvları boyunlarında ve bileklerinde taşıdıkları rivayet edilir. En ağır işkence de Peygamberimizin amcası Hz. Hamza’ya yapılacaktır. Ebu Süfyan’ın karısı Hind, şehit düştükten sonra Hz. Hamza’nın göğsünü yardırıp ciğerini söktürmüş ve ciğerin bir parçasını ağzında çiğnemişti. Hz. Hamza’nın burun ve kulakları da bizzat Hind tarafından kesilmişti.

Yazının Devamı… 

HABERE YORUM KAT