1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Suriye Baas Rejimi ve Mezhepçilik
Suriye Baas Rejimi ve Mezhepçilik

Suriye Baas Rejimi ve Mezhepçilik

Rejim, kendi devlet yapısı içinde mezhepçi-milliyetçi çekişmeyle savaştığını söyleyip mezhepçilikle ilgili her şeyi ‘geri kalmışlık’ olarak nitelese de tam tersine bu karşıtlık, tarihsel olarak Baas Partisi içinde tetikleyici gücü oluşturdu.

23 Nisan 2015 Perşembe 20:27A+A-

İmad Mufrih Mustafa / Al Jazeera

Bazıları Suriye’deki devletin hâlâ çökmemesine ve ana gövdesini korumasına şaşırıyor. Özellikle de dört yıl önce başlayan halk hareketinden bu yana ahlâki ve siyasi meşruiyetini kaybetmesine rağmen... Bu halk hareketini, devletin Suriye toplumunun geniş kesimlerine karşı açtığı savaşa girmesiyle uğradığı musibetler ve müstesna şartlar izledi.

Aslında, başlıktaki sorunun yanıtı bir yönüyle İran, Rusya ve bu iki ülkenin bölgedeki müttefiklerinden gelen sınırsız aktif destekle; rejimin para, silah, petrol ve veri paylaşımı gibi imkânlardan yararlanmasıyla ilgili. Yalnız rejimin çökmemesinin temel sebebi, devlet içindeki otoriter 'derin yapı'yla irtibatlı öz etkenlere dayanmasıdır. Bu yapı kriz zamanlarında taşlaşmış bir tutuculuk şeklinde içe kapanmaktadır. Tıpkı şu an yaşandığı gibi askerî ve güvenlik eğilimi, 'sivil' yüzü gölgede bırakmakta, 'mezhepçilik' ve 'faşist' formatıyla ilkel kimlikler baskın gelmektedir.

Gerçekten de Suriye toplumundaki tüm güç kaynaklarını ve serveti tekeline almış bu katmanlı ve komplike yapı (ki, etkin bir iktidar olması için kendisini rejime amade kılmıştır), mezhepçi-milliyetçi çekişmenin rejim tarafından sürekli kullanılması sonucunu doğurdu. Bu çekişme, devlet yapısı ve organları içindeki despotluğun ve yolsuzluğun gücünü bir araya getirdi.

Özünde Suriye toplumunu siyasetin dışına itme ve içine kapama girişimi barındıran bu dinamik mezhepçi-milliyetçi karşıtlık, çeşitli düzlemlerde farklı işlevsel roller oynaması yönünde rejime etkin temeller sağladı. Devletin görünen yapısındaki ‘milliyetçi/Arapçı’ yön Lübnan, Filistin ve Irak’taki müdahalelerini kolaylaştırırken, iç yapıdaki ‘mezhepçi’ yön de komşu ülkelerdeki mezhep gruplarına destek sağladı.

Mezhepçi boyut, milliyetçi boyuta tercih edildi

Mezhepçi-milliyetçi çekişmeyi kullanmadaki artışın temel sebebi, Suriye içindeki iktidar denklemiyle ilgiliydi. Rejim, kendi devlet yapısı içinde mezhepçi-milliyetçi çekişmeyle savaştığını söylese, hatta böyle bir çekişmenin varlığını inkâr etse ve mezhepçilikle ilgili her şeyi ‘geri kalmışlık’ olarak nitelese de tam tersine bu karşıtlık, (tarihsel olarak) Baas Partisi içinde tetikleyici gücü oluşturdu. Bu da iktidar ve nüfuz isteyen ‘mezhepçi azınlık’ oluşumuna ‘milliyetçi’ söylem ve iktidara gelmek için uygun şartlar ve araçlar kazandırılarak yapıldı.

İktidar ve yönetimde ölümsüzlüğe dayalı bu otoriter projenin neticesinde aynı devlet içinde mezhepçi boyut milliyetçi boyuta tercih edildi; mezhepçi boyuta derin ve iç içe geçmiş yapının oluşturulması için gerekli ivme kazandırılarak kurumlar arasında ayrıma ve kamplaşmaya gidildi.  

Bu ayrım farklı derecelerde tüm devlet organlarında ortaya çıktı, ancak ‘ideolojik’ ve ‘milliyetçi’ olması öngörülen orduda daha belirgin şekilde görüldü. Şöyle ki, baba Esed ordunun siyasete müdahale etme yollarını kapatırken mezhepçi yapının baskın olduğu Devrim Muhafızları ve özel güçler gibi askerî birimleri destekledi.

Devlet içindeki yapısal dönüşümler, Baas Partisi içinde bulunan güç merkezleri arasındaki çekişmelere bağlıydı. Bu dönüşümler mezhepçiler eliyle stabilize edildi. Baas ‘milliyetçisi’ devlet içindeki mezhepçi uygulamaların yapısı, askerî ve despotik eğilimlerle doğru orantılı şekilde sürekli artıyordu. Paralel şekilde Arap söyleminde de gerilim ve aşırılık eğilimleri artış gösteriyordu.

Baas’la birlikte askerî niteliklere sahip mezhepçi otoriter eğilim, Suriye’deki siyasi hayata ağırlığını dayatıyordu. Milliyetçi-mezhepçi karşıtlığını siyasi ve ideolojik parçalanma derecesinde kullanma eğilimi, Suriyelilerin kendilerini ve kültürel çeşitliliklerini inkâr etmeleri, totaliter milliyetçi devlet yapısı içinde erime ve boyun eğme oyununu açıktan kabullenmeleri sonucunu getirdi. Mezhepçi oluşum ise bireylerin bilinçlerini gizliden formüle ettikleri bir alana dönüştü.

Ancak en önemli dönüşüm, devletin kendi totaliter yapısı içinde despotluğun klasik özelliklerini toplamasıyla sınırlı kalmadı. Hafız Esed’in Suriye devletinin ‘lider babası’ teorisini benimsemesiyle birlikte devlet modern totaliterliğe ve Stalin modeline uyumlu hâle getirildi. ‘Din devletlerinin’ yapısıyla uyumlu bu ‘lider baba’ teorisi itaat ve bağlılığın gereklerini yerine getirecek ‘müritlerin’ ve vatandaşların varlığını elzem görmektedir. İşte Baas devletindeki gizli mezhepçi boyut bu boşluğu doldurmaktadır. 

Güvenlik birimlerinin rolü

Güvenlik organları, mezhepçi boyutun en önemli başarılarından ve bağlılarından olduğu için milliyetçi-mezhepçi karşıtlığı idare görevi de bu organlara verildi. Güvenlik organları bu derin tutucu yapıyla desteklendi, herkesin herkesi ispiyonlamasına katkıda bulunan katmanlı bir yapı sağlandı.

Ayrıca Suriye devletine muhalif farklı görüşlerle ilgili derin ayrılıkların idaresi ve ihtiyaç hâlinde kullanmak üzere bu görüşlerle olan gerginlikleri koruma görevi de güvenlik organlarına verildi. Hâl böyle olunca Sünnilerin büyük bölümü güvenlik organlarını ülke yönetimindeki ‘meşru haklarını’ alan zalim bir güç olarak görmeye başladı. Suriyeli Kürt çoğunluk, bu organları Arap milliyetçiliğinin bir yüzü olarak görüyor ve şovenlikle suçluyor. Fakirler için güvenlik organları soyguncu bir güç; zenginler ise bunları hiçbir sınır tanımayan şantajcı güç olarak görüyorlar.  

Burada dikkat çekici nokta devletin yaşadığı dönüşümlerin, devlet içindeki mezhepçi ve milliyetçi oluşumlar arasındaki çekişmenin devrim sonrasına kadar istikrarı bozacak bir seviyeye çıkmamasıdır. Aksine bu çekişmenin iktidarın çok katmanlı araçlarının desteklenmesi noktasında büyük rolü oldu. İktidar bu çekişmeyi destekledi. Bunu da ya toplumu ‘ulusalcılık öncesi kimliklerine’, yani mezhepçiliğe çekerek ya da Arapçılığı ve Arapları savunma iddiasını taşıyarak yaptı.

Şimdi Suriye krizi, rejimin milliyetçilik iddiasının ve sahtekârlığının boyutunu gözler önüne serdi. Rejimin ve devletin yapısındaki mezhepçi boyutun milliyetçi boyuta baskın geldiği aşikâr. Suriye krizi (mezhepçi bilincin ve onun ölüm-kalım savaşı veren yetersiz yapısının tüm ulusalcı seçeneklerin önüne geçmesi sonrası) ulusalcılığın zayıf kalma ve mezhepçi grupların ulusalcılığa nüfuz etme sebeplerini gösterdi.

Bugün Suriye’deki gelişmelerin, ‘Esed Suriye’sinin devleti’ kavramıyla irtibatlı aşırı ideolojik ve kültürel yönleriyle tortulaşan iktidarın ve devletin kökünü su yüzüne çıkarma sahası olduğu söylenebilir. Bu devlet Suriye’deki her siyasi çekişmeyi kimlik çekişmesine dönüştürdü. Bu çekişme Suriyelilerin kendi bilinçleriyle, farklı oluşum ve kültürleriyle uyumlu bir siyasi sistem ve toplum kurmalarını engelledi. Yoksa devlet Suriyelilerin haklarına ve geleceklerine yönelik kapsamlı siyasi soygunda bulunan bir araç değildir. 

İmad Mufrih Mustafa, Suriyeli gazeteci. Şam Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden mezun oldu. Suriye'de Usbu dergisinin kültür bölümünün editörlüğünü yaptı. Suriye Haber Ajansı SANA'da baş editör olarak çalıştı. Çeşitli Arap gazetelerinde makale ve araştırmaları yayınlanıyor. 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum