1. YAZARLAR

  2. Ümit Kardaş

  3. Süreç odaklı demokratik anayasacılık
Ümit Kardaş

Ümit Kardaş

Yazarın Tüm Yazıları >

Süreç odaklı demokratik anayasacılık

18 Aralık 2010 Cumartesi 00:45A+A-

Dünya, anayasacılıkta 8. dalgayı yaşıyor. Soğuk Savaş döneminin sona ermesinin ardından son 30 yılda başta Varşova Paktı'ndan ayrılan ülkelerde 7. dalga olarak başlayan anayasacılık hareketleri ile tarihsel sorunları çözmeye yönelik anayasa yapma süreçleri gerçekleşti.

8. dalga anayasacılık, Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkelerinde iç savaş koşullarından çıkmayı ve toplumsal barışı amaçlayan anayasa yapma süreçlerinde yaşandı. Bu anayasalar, toplum içindeki farklı kesimlerin barış içinde özgürlüklerden eşit olarak yararlanabilmelerinin ilkelerini müzakere süreciyle toplumsal mutabakat sonucu belirledikleri metinler oldular. Anayasaların, herkesin özgürlüklerden eşit olarak yararlanabilmelerini kâğıt üstünde olduğu kadar uygulamada da güvence altına alabilmesi için içeriklerinin hangi ilkelerden oluşacağı ve bu ilkelerin kurumsal olarak nasıl korunup destekleneceği önemlidir. Ancak bundan daha da önemlisi anayasanın nasıl bir yöntem ve süreçle inşa edildiğidir. Çünkü anayasaların nasıl yapıldığı toplumdaki çeşitli kesimlerin özgürlüklerini ciddi şekilde güvenceye alabilir ya da aksine, baştan bunu imkânsız kılabilir. Bu nedenle anayasa inşa sürecinin çeşitli toplumsal katmanların katılımını mümkün kılacak şekilde ve önceden belirlenmiş sürede yürütülmesi ortaya çıkacak anayasanın geniş halk kesimlerine dayalı olmasından doğacak olan meşruiyetini, kalıcılığını ve kendini unutturan bir anayasa olmasını sağlayabilir. Bu aynı zamanda barışın güvence altına alınmasının sağlanması demektir. Kimlikler, aidiyetler, inançlar, amaçlar ve değerler temelinde derinden kutuplaşma yaşayan toplumlarda geniş katılımlı ve müzakere süreçli bir anayasa inşa sürecinin sağlanması yeni bir toplumsal sözleşmede uzun vadeli ve kalıcı bir mutabakatı mümkün kılabilir. 8. dalga anayasacılıkta ortak yaklaşım çoğunlukçu yöntem ve usullere itibar edilmeyişi, aksine mümkün olan en geniş müzakere ve mutabakat düzlemini oluşturmak üzere gerekli olan katılımı sağlayan süreçleri kurumsallaştırmak olmuştur. Süreç odaklı anayasacılık yöntemini izleyen ülkeler, demokratik meşruiyeti en çok sağlayan ve uzun vadede de demokrasi ve barışı güvenceye alan anayasalar inşa edebilmişlerdir. Bu yöntemle anayasa inşa eden ülkeler arasında 7. dalgadan Macaristan, 8. dalgadan Güney Afrika, Tayland, Brezilya, Nikaragua, Ruanda, Eritre, Uganda gösterilebilir.

Sürecin ortak özellikleri:

Sürecin birinci unsuru halk tarafından anayasa inşa süreci için özel olarak seçilmiş bir kurucu meclisin oluşturulmasıdır. Bu meclisin üyelerinin halk tarafından seçiminde salt çoğunluğa dayalı seçim sistemi yerine nispi temsil sisteminin kullanılmasına ve parti liderlerinin liste oluşturmamasına dikkat edilmiştir. Bu meclisin tüm toplum kesimlerini makul ölçüde temsil etmesine ve tüm kesimlerin eşit özgürlüklere sahip olduğu inancını dile getirebilecek nitelikte olmasına da özen gösterilmiştir.

İkinci olarak, süreçte toplum katmanlarının katılımına açık ve bu katılımı gerçekleştirecek yöntemlerle yapılmasını sağlayacak düzlemler ve kurumlar oluşturulmuştur. Böylece toplumsal katmanların katılımına açık bir müzakere süreci işletilmiştir. Toplumsal katmanlarla birlikte liyakate dayalı olarak hukukçular ve akademisyenlerin de müzakere sürecine katılmaları sağlanmıştır.

Sürecin ilkeleri:

1. Süreç "açık", "dürüst" ve "zamana yayılmış" olmalıdır. 2. Süreçte toplumsal dışlama olmamalıdır. 3. Toplumsal katmanlarla siyasi ve toplumsal aktörler arasındaki iletişim açık olmalıdır. 4. Müzakere süreci gerçek temsilci ve gruplara ve doğrudan bireylere ulaşarak gerçekleştirilmelidir. 5. Müzakere, genel ilkeler çerçevesinde yapılmalıdır. 6. Yerel ve bölgesel müzakere düzlemleri oluşturulmalıdır. 7. Kadınlar ağı oluşturarak sürece kadınların etkin bir şekilde katılımları sağlanmalıdır.

Süreç odaklı anayasacılık örnekleri:

Güney Afrika'da toplum anayasa inşa sürecine doğrudan katılmış, toplum süreç boyunca konuşmak ve tartışmak üzere harekete geçirilmiş, radyolar 11 farklı dilde yayın yapmış, okullar, kiliseler, il ve ilçe meclisleri, spor kulüpleri tartışma alanı haline getirilmiş, toplumla iletişim % 73 oranında sağlanmış, açık tartışmalar yürütülürken toplumdan 1,7 milyon dilekçe toplanmış, bu dilekçelerden 11.000 kadar öneri çıkarılmış, 1990 yılında başlayan süreç anayasanın anayasa mahkemesinden onay almasıyla 1997 yılında sona ermiş, Mandela bu süreci şu sözlerle noktalamıştır: "Halk artık özgür olmakta özgür."

Eritre'de insan hakları uzmanları kırsal alanda müzakere sürecini başlatmış, anayasa komisyonunun önerisi bölgesel, yerel düzlemlerde müzakere edilerek öneriler alınmış ve son metin oluşturulmuştur.

Tayland'da her ili temsilen gösterilen adaylardan parlamentonun seçtiği 76 üye ve uzmanlardan seçilen 23 üyeden oluşan 99 üyeli bir "Anayasa Taslağı Kurulu" oluşturulmuş, "Kadınlar Ağı" organizasyonu ile kadınların ATK'da temsilleri güvenceye alınmış, ATK'nın hazırladığı taslağı tartışmak üzere illerden gelen temsilciler bölgelerinde kamuya açık müzakere süreçli toplantılar düzenlemiş, radyo ve televizyonlar müzakere sürecini desteklemişlerdir. Tayland tarihinde ilk kez toplumsal konular toplum tarafından derinlemesine ve açık olarak tartışılmış, müzakereler sonucu taslak ATK tarafından yeniden yazılmış, kurulca kabul edilerek parlamentoya gönderilmiş, parlamento anayasayı 27.9.1997 tarihinde kabul etmiştir.

Nikaragua'da kurucu meclisin hazırladığı taslak 73 bölgede yapılan yerel meclis toplantılarında 100.000 kişi tarafından tartışılmış, sürece kadınlar etkin bir şekilde katılmış, müzakere süreci radyo ve televizyonlarca yayımlanmış, öneriler tartışılarak ve uzlaştırılarak ikinci bir metin kabul edilmiştir.

Brezilya'da toplumdan gelen 60.000 kadar öneri komisyonlarca toplumda açık olarak müzakere edilmiştir.

Fiji ve Kamboçya'da süreç kapalı, üstten belirleyici ve salt çoğunlukçu olarak gerçekleştiğinden başarılı olunamamıştır.

Söz konusu anayasa inşa süreçlerinde temel hak ve özgürlükler tartışma konusu yapılmamış, bu konuda evrensel demokratik standartlar referans alınmıştır. Özgürlüklerin sınırlandırılmasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden ileri gidildiği görülmüştür. Mesela Macaristan özgürlüklerde savaş, doğal afet gibi olağanüstü durumlarda dahi sınırlamaya gitmemiş, özellikle azınlık hakları tam anlamıyla güvenceye alınmıştır.

Güney Afrika Anayasa Mahkemesi Başkanı Pius Langa, koloni öncesi Afrika'nın hatırlanması gereken değerlerinden biri olan "ubuntu"dan söz ederek bu kavramın kökeninin "insaniyete" yüksek bir değer yükleyen geleneksel Afrika toplumlarına dayandığını, Güney Afrika'da çoğunluğun diğer kişilerle ilişkilerinde kişiliğini ve onurunu hissettiğini, bireyin kimliğinin ötekinin ve diğer toplulukların kimliklerine saygı göstererek şekillendiğini, bu ilkenin insanlığı, insancıllığı ve insanların birbirleriyle bağlılığını kapsadığını belirtiyor. Güney Afrikalı aktivist ve din adamı Desmond Tutu bu felsefeyi şöyle özetliyor: "Ubuntu sadece sen insan olduğun için benim insan olduğumu söyler. Eğer ben senin insanlığını zayıflatırsam, kendi kendimi insanlıktan çıkartırım." Bu Afrika felsefesi, Güney Afrika geçici anayasasının son sözünde şöyle yer almış: "Bu anayasanın benimsenmesi, insan haklarının büyük ihlallerini, vahşi çatışmalarda insani prensiplerin ihlalini ve bir nefret, korku, suç, intikam mirasını meydana getiren geçmişin çatışmacı bölünmelerini aşmak için Güney Afrika'nın insanları bakımından güvenli bir temel oluşturmaktadır. Şimdi bunlar bir intikam değil anlayış ihtiyacı, bir misilleme değil ıslah ihtiyacı, zulüm değil ubuntu ihtiyacı şeklinde ifade edilebilir." Ubuntu yani bir anlamda insaniyet ve ötekinin ve diğer toplulukların kimliklerine saygı değeri bizim kültürümüze hiç de yabancı değil. Yeni anayasayı inşa ederken insaniyet ve insancıllık bize yol gösterecektir. Anayasacılıkta 8. dalgayı yaratan ülkelerden hiçbiri Türkiye'den daha iyi koşullara sahip değil. Ülkemizde toplum katmanlarında siyasi bilinç gelişmiş, özgürlük talebi artmıştır. Toplum sürece katılmadığı, açık, katılımcı, dürüst ve müzakereci bir yöntem izlenmediği takdirde çoğulcu, özgürlükçü ve demokratik bir anayasa inşa etme şansımız kalmaz. Toplumsal barış umudumuz kaybolur.

Topluma "Yeni anayasa için söylediğin bir sözün olsun, sen de bir iz bırak" "Özgürlük ve barış sorumluluktur, sen de bu sorumluluğa katıl" ya da Güney Afrika'da yapılan çağrı gibi "Tarihe izinizi bıraktınız, şimdi sıra fikrinizi belirtmekte" diyerek seslenebiliriz.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT