1. YAZARLAR

  2. HÜSEYİN ALAN

  3. Sözün Bittiği Yer
HÜSEYİN ALAN

HÜSEYİN ALAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Sözün Bittiği Yer

30 Aralık 2008 Salı 03:56A+A-

Yahudi milletinin siyonist katilleri, İsrail'in korsan hükümeti ve cellât ordusu Gazze’de bir katliama daha başvurdu. Birikmiş suç dosyasına eklediği 27 Aralık’taki alçakça saldırılarına, kara harekâtı ile devam edeceğini beyan ediyor. Meskenlere, yollara, elektrik şebekelerine, su kanallarına, okullara ve hastanelere bile bomba yağdırmaktan çekinmedi. Çocuk, kadın ayrımı yapmaksızın önceden tespit ettiği noktaları vuruyor. Yüzlerce ölü, binlerce yaralı var.

Yahudi milleti korkak bir millettir. Cibilliyeti, haksızlık ve alçaklığa çok müsaittir. Bu kadar vahşi, bu kadar saldırgan ve gaddar olması, cibilliyetinin bir gereğidir. Kendisine güveni olan, insanlıktan birazcık nasiplenmiş, ayağı yer tutan ve haklı sebeplere de sahip bir millet böylesi bir vahşete asla başvurmaz. O nedenledir ki, yeryüzünde kan döküp fesat çıkarmaktan asla vazgeçmediler. Geçmiş dönemlerde Allah onları, daha önce iki kez lanetlemiş ve zillete düşürmüştü. Henüz hafızalarda taze olanı ise bütün insanlık bilir; 20. yüz yılda Alman faşistleri eli ile yine zillete düşmüşler, yine aşağılanmışlardır.

Onlar insanlığın dilinden, merhamet ve adaletten anlamıyorlar. Geçmişte olduğu gibi bu günde onların anladığı dili konuşacak henüz bir ordu, bir devlet yok. Ama yaptıklarına elbet cevap verecek, alçaklıklarının hesabını elbet görecek bir sürü orduların oluşmasına da sebep olmaya devam ediyorlar.

Onlar korkaklığından dolayıdır ki, sadece kendi çıkarları adına tüm insanlığın lanetlediği katliamlara girişmekten vazgeçmiyorlar. Onca alçaklığı, aşağılık davranışları yaparken onları yüreklendirenler, yaptıklarına destek verenler var. Cesaretlerini ve azgın tutumlarını, sanılanın aksine ABD'den de almıyorlar. Onlar da biliyor ki ABD, gerçekten güçlü ve her şeye muktedir bir devlet değildir. Hatta kendileri gibi olan ABD, bu güne kadar haksız yere işgal ettiği onca devletlerde asla başarılı olamamıştır. Çömezi İsrail devleti ve ordusu gibi ABD de, bir sürü yalan dolanla gizlediği hain niyetleri için onca ülkeyi işgal etti, onca zulme ve vahşete imza attı. Teknik güç üstünlüğüne, ekonomik zenginliğine, uluslararası tecrübeye sahip ordularına rağmen asla nihai bir zaferi kazanamadı. Defolup gitmek zorunda kaldığında da, her zaman virane bir ülke, birbirine düşman bir toplumsal yapı, çökmüş bir ekonomi ve zalim idareciler bırakıp gitti.

ABD, özellikle müslümanların ülkelerini işgal ettiğinde rezil oldu. 40 yıldır savaş ve iç kargaşa ile bahşetmeye çalışan fakir, perişan, kendi ülkesinde ve dışarıda mülteci durumuna düşmüş milyonlara sahip Afganistan’a saldıralı çok olmadı. Bombalamadık şehir-kasaba, dağ-taş, ova-kır bırakmadı. Katliamlar yaptı, kendi uşaklarının iktidarını destekledi. Yoldaşları ile birlikte hala bombalamaya devam ediyor, yetmedi asker sayısını artırmaya bakıyor. 7 yıldır elde ettiği tek üstünlüğü havadan bombalama gücü ve Kabil’de bir kaç sokağın hakimiyeti... Askeri teçhizattan yoksun, düzenli ordusu ve uçağı olmayan, savaş sanatının kalleşliğinden hiç anlamaz yiğit Afganlının fakir ve aç halkı karşısında rezil olmuş durumdadır. Tek vasfı menderese öğrenciliği olan TALİBAN'ın karşısında diz çökmüş, koca ülkeyi ikiye bölüp fitne sokmaya, güney Afagnistan'ı ona bırakacak kadar çaresizliğe ve zavallılığa oynamaktadır...

Birinci körfez savaşı sonrası Irak'a oniki yıl boyunca boykot uyguladı, uygulattırdı. Irak halkını açlığa mahkûm etti, hastaneleri ilaçsız ve ordusunu silahsız bıraktı. Onca yıl sonra diz çöktürdüğünü sandığı Irak'ı, dostları ile birlikte kahramanca işgal etti. Ülkeyi fiilen üçe böldü, önceki rejimin despotluğunu aratır şekilde azgınlaştı. İnsanlar arasındaki masum ayrılıkları körükledi, birbirine düşürdü. Irak'ı harap etti, tarihi dokuları mahvetti. Cinayet şebekeleri oluşturdu, akla hayale gelmeyecek sapıklıkta işkenceler uyguladı. Bir buçuk milyon ölü, yüzbinlerce tutuklu, beş milyon mülteci, beş milyon dul ve yetime rağmen direnişi kıramadı, rezil rüsvay oldu. Yalanlarının tümü açığa çıktı ama utanmadı. Vaatlerinin hiç birisi gerçekleşmedi ama milyonların geleceği ile oynadı. Şu anda çaresizliğini ve aczini örtmek için kaçış yolları arıyor.

ABD'nin gücü bu kadardır, sanal büyüklüğü de zavallılığını örtmeye yaramıyor. İsrail bunu bildiği için sırf ABD'ye güvenerek yola çıkmaz. Bunca alçaklığı göze de alamaz. O nedenle İsrail'in ekstradan güvendiği devletler ve bölgesel işbirlikçi rejimler vardır. Asıl güvendiği, her zaman arkasında gördüğü merkezler, bölgededir. Son vahşetine başlamadan bir kaç gün önce İsrail başbakanı Türkiye’de, dış işleri bakanı Mısırdadır. Suudi yetkilileri kadar bu ülkelere de, ziyaretler sonrasında yapılacak operasyonlar konusunda haber verilmiş, belli konularda izin alınmış olmalıdır. İsrail’in görevi Gazze’yi düşürmek, bölge ülkelerinin görevi de, ezberlenmiş beylik laflarla kınama yaparak işi geçiştirmek olmalıdır.

Fakat, bu defa evdeki hesap çarşıya uymadı. Bütün müslüman topluluklar, hesap edilenin ötesinde duyarlılık gösterdiler, son saldırıları protesto ettiler. Giderek tüm dünya tepki verecektir. Kamuoyu baskısı o dereceye ulaştı ki, işbirlikçi rejim temsilcileri, ABD'ye rağmen tepki veriyorlar. Bu tepkiler doğal reflekslerden ve insani utanç belirtilerinden öteye geçecek gibidir.

Gazze’nin bombalanması, sadece Gazze’nin ablukaya alınması dikkat çekicidir. Bunun sebebi ise, Gazzelilerin Müslüman temsilcileri olan Hamas'ı desteklemesinden kaynaklanmaktadır. Hamas, sadece FKÖ gibi işbirlikçi, dolandırıcı, ırkçı ve sözde demokrat Filistinli örgütleri değil, bölgenin gerici krallıkları dâhil tüm rejimleri için bir tehdit oluşturmaktadır. Hamas, başından beri İslami söylemden vazgeçmemiş, direnişi İslami perspektiften hareketle yürütmüştür. Onca yıllık FKÖ'nün elde edemediği halk sevgisi ve cephe başarılarını da bu sebeple kazanmıştır. Tıpkı kardeşleri İslami cihad, Lübnan’daki Hizbullah ve Afganistan’daki Taliban gibi, direnişini ve gelecek tasarımını İslamla şekillendirmektedir.

Başta ABD olmak üzere AB, ÇİN, Japonya ve Rusya gibi güçlü devletlerin asıl korktukları nokta buradadır. Yürekleri ağza getiren işte bu durum, sadece İsrail’in geleceğini ciddi biçimde rahatsız etmemekte, aynı zamanda bölgenin işbirlikçi rejimleri için de ciddi tehdit oluşturmaktadır. Bölgenin ve dünyanın dengelerini değiştirecek özelliğe sahip bir potansiyel vardır burada. Birbuçuk milyon insanın duvarlarla çevrilerek açlığa ve ölüme terk edilmesinin, onca çıplaklığa rağmen olup bitenlerden Hamas’ı sorumlu göstermeye çabalamanın ardında yatan bir önemli sebep budur. Arkasından, Hamas’ı terörist göstermeye ısrarla devam ederek benzer örgütlenmeleri yok etmede bahane oluşturmak da, diğer önemli bir hesaptır.

Bu nedenle Hamas’ın başarısı, gelecek tasarımını ırkçı ve demokrat söylemde gören, bölgeye huzur ve refah getireceğini vadeden, bölgenin bütün örgütlerini ve rejimlerini boşa çıkartacak ve hatta onları da dönüştürecek çapta bir gelişmedir. Bu da görüldüğü için, diğerleri tarafından vahamet boyutunda algılanmaktadır.

Bütün vahşete, katliama rağmen Gazzelilerin Hamas’ı destekleyeceğini biliyoruz. Biliyoruz, çünkü Hamas asla umutsuzluk vermedi. Var olan kötü durumlarından istifade ederek paylaşım oyununa girmedi. Onlar, toplumuna yabancı olmadı, toplumunu iktidarları uğruna kullanmadı, yolsuzluğa bulaşmadı. Kardeşlerinin kanı üzerine oynanan pis oyunlara ortak olmadı ve İsrail ile birlikte destekçilerine müdane etmedi. Kardeşlerini satmadı, gelecek umutlarını pazarlık konusu yapmadı. Tam tersine umut oldu, heyecan verdi, umut dağıttı. Kaderi birlikte paylaştılar, sıkıntıya birlikte katlandılar, geleceği İslam üzere birlikte düşlediler...

Bu direniş ve dayanışma, 300 şehit verir 3.000.000 direnişçi üretir. 1.500 gazi verir, 1.500.000 müslümanı diriltir. İsrail, tüm zalimlerin arkadan itelemesine rağmen başarılı olamayacaktır. Çünkü bu davanın sahibi Allah'dır. Sınama ve arınma devresidir inşaallah. Süre dolmuş, yardım da ufukta görünmüştür. Rabbimize şükürler osun, bu da bir imtihandır ve kazananları bol olsun inşaallah.

İsrail ve destekçilerinin bu yaptıkları ve yapacakları ile, ancak müslümanların tırnakları kesilmiş olur. Acısı da, sızısı da bu kadar etkiler. 2006 yılında Hizbullahtan yediği zılgıtın ve aşağılanmanın acısını iyi bilir o. Korkusu da çok yakındır onun. Hele şu şaşkınlık bir geçsin bakalım. Biz aldanmayalım son gösterisine, silahsız ve korumasız insanlara alçakça saldırmasına. Kısa sürede geçer bu durum ama, bizler de üstümüze düşene bakalım.

Filistin’de güneş doğmuş, yakın bölgeleri de ısıtmaya başlamıştır. Allah kendisine umut bağlayanlarının umudunu boşa çıkartmaz. Bu umut, sadece Filistinliler için değil, bütün bölge için de umuttur. Ayrıca dünyadaki tüm insanlık için, hak adına, insan şeref ve haysiyeti adına da bir umuttur. Soylu amaçlar uğruna direniş umutların tükenmeye yüz tuttuğu bir zamanda, geleceğin haksız tiranlar ve ortakları lehine karanlık görüldüğü bir zamanda yeniden canlanan bir umuttur. Işık buradadır, aydınlık ve huzur buradadır. Hamas, dolayısıyla insan kalmak isteyen her insana, her inanca da umut oldu. Bu dönemde Hamas umutları yeşertiyor, direnişleri canlandırıyor ve geleceği aydınlatıyor.

YAZIYA YORUM KAT

3 Yorum