1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Siyasetten Çatışmaya Bir Yıl
Siyasetten Çatışmaya Bir Yıl

Siyasetten Çatışmaya Bir Yıl

7 Haziran seçimlerinden sonra Suriye sahasındaki gelişmelerin etkisiyle PKK’nın saldırıları bir anda hız kazandı. İşte son bir yılda Türkiye’de çözüm sürecinin nasıl dönüştüğünün aşama aşama hikayesi…

10 Haziran 2016 Cuma 12:04A+A-

Gonca Şenay / Al Jazeera

Bundan tam 1 yıl önce… 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde Türkiye’de Kürt sorunu bugün neredeyse tamamen unutulan bambaşka bir çerçevede tartışılıyordu. 2013 yılında başlayan çözüm sürecinde 2015 Nevruzu'yla birlikte bazı soru işaretleri akıllardaydı ancak sürecin bu kadar tepe taklak olacağını hiç kimse tahmin etmiyordu.

Süreç çerçevesinde sık sık olduğu gibi anlaşmazlıklar yaşandığı, seçim sonrası yeniden İmralı Cezaevi'ndeki Abdullah Öcalan ile görüşme trafiğinin başlayacağı, hatta PKK’nın silah bırakma aşamasına geleceği tahmin ediliyordu. İzleme heyeti devreye girecek, Öcalan’a sekretarya görevi yapmak üzere adaya gönderilen iki mahkûmun da katılımıyla yeni bir aşamaya geçilecekti.

Ancak Suriye sahasındaki gelişmeler, PKK’nın Türkiye’deki politikasını da değiştirmesini beraberinde getirdi. IŞİD’in çekilmesinden sonra, Suriye-Türkiye sınırında bazılarında Kürt nüfusun bazılarında Arap nüfusun çoğunlukta olduğu  kantonların PYD yönetiminde birleştirilmesi çabaları hızlandı. Amerikan yönetiminin kendi askerini bölgeye sokmak yerine IŞİD ile savaşmak için PKK/PYD/YPG unsurlarını kara gücü olarak kullanması örgütün Türkiye’deki sürece bakışının değişmesindeki en önemli unsurlardan biri oldu.

Seçim sonrasında yaşanacaklara ilişkin ilk açıklama 11 Temmuz 2015’te KCK Yürütme Konseyinden geldi, ateşkesin bittiği mesajı verildi. Gerekçe olarak ise “bölgede ihtiyaç olmadığı halde baraj ve karakol inşaatlarının devam etmesi” gösterildi. HDP’ye yönelik operasyonların da hatırlatıldığı yazılı açıklamada, “Barajların, baraj yapımında kullanılan araçların gerilla güçlerinin hedefinde olacağı” ayrıca  “Tutuklamaların da gerilla için misilleme nedeni olacağı” belirtildi.

Zaten bu açıklamadan bir ay kadar önce Adıyaman’da Koçali barajı inşaatına saldırı düzenlenmiş, şantiyede iş makineleri yakılmıştı. Bu açıklamanın ardından aynı bölgeden şehit haberi geldi. Bölgede operasyon yapan jandarma timlerine PKK ateş açtı, Onbaşı Müsellim Ünal şehit oldu.

Ceylanpınar Saldırısı

Süreci derinden etkileyen olay Ceylanpınar'da yaşandı. 

22 Temmuz günü şehit haberi bu defa Şanlıurfa Ceylanpınar’dan geldi. Polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar uyurken evlerinde uyurken başlarına sıkılan kurşunlarla  şehit edildiler. PKK’dan önce, 'bu saldırının Suruç’taki canlı bomba saldırısına misilleme olarak gerçekleştirildiği' açıklaması geldi ancak, daha sonra örgüt saldırıyı üstlenmedi ve 'karanlık güçlerin devreye girdiği' iddia edildi. Suruç saldırısını IŞİD gerçekleştirmişti.

Ceylanpınar saldırısı ile birlikte hükümet  uzun bir aranın ardından ilk kez operasyon kararı aldı. Diyarbakır’dan havalanan askeri uçaklar PKK’nın Kuzey Irak’taki kamplarına kapsamlı bir operasyon düzenledi. Aynı gün IŞİD hedeflerine de bombardıman düzenlendi.

Artık süreç “bitmişti” ama resmen açıklanmıyordu.

25 Temmuz’da Diyarbakır Lice’de askeri aracın geçişi sırasında PKK bomba yüklü araçla saldırı düzenledi. İki asker şehit oldu. 27 Temmuz’da ise Malazgirt Jandarma Komutanı Binbaşı Arslan Kulaksız eşi ve çocuğu da arabadayken öldürüldü.  28 Temmuz’da Hakkari Şemdinli’de sivil kıyafetle çarşıya çıkan Uzman Çavuş Ziya Sarpkaya, babası ile telefonda konuşurken arkasından yaklaşan PKK’lılar tarafından şehit edildi.

2015 yılı yaz aylarında hemen her gün bölgeden şehit haberleri geliyordu.

Hendek siyaseti

Bu süreçte Türkiye 7 Haziran seçimleri öncesinde bazı merkezlerde görülen ancak seçim sonrasında ilk defa il ve ilçe merkezlerine taşınan yeni bir gerçekle tanıştı. Hendekler…

Temmuz ayı sonuna doğru PKK’nın gençlik yapılanması olduğu belirtilen YDG-H bazı il ve ilçelerde hendekler kazmaya ya da daha önce kazıp kapattığı hendekleri yeniden açmaya başladı. Hendeklerin kapatılması için güvenlik güçleri operasyon kararı aldı. Birçok merkezde “sivillerin operasyonlardan zarar görmemesi ve bir an önce sonuç alınabilmesi” için sokağa çıkma yasakları ilan edildi.

Nusaybin, Dargeçit, Sur, Silvan, Lice, Cizre, Hani, Bismil, Derik, Dargeçit, Silopi, Dicle, Yüksekova, Hazro, Arıcak, Varto, Bağlar, Sason, Kocaköy, Kayapınar, İdil, Yenişehir bu ilçelerden bazıları oldu.

Geçen 4 ayda yaşananlarla artık masada yapılan görüşmeler, süreç, PKK’nın silah bırakması tamamen gündem dışıydı. Terör saldırıları, il ve ilçe merkezlerinde kazılan hendekler, binalar arasında geçiş için yıkılan duvarlar, harabeye dönen şehirler, güvenlik operasyonları ve sokağa çıkma yasakları Türkiye’nin günlük hayatının gerçekleri arasına girmişti. Bir çok bölgede hendek kazıldı ama en çok konuşulan Diyarbakır’ın tarihi ilçesi Sur’un durumu oldu.

Tarihi ilçe: Sur

Sur ilçesi Diyarbakır’da turizmin ve ticaretin en önemli merkezlerinden biriydi. Ancak Ağustos ayının başında bir gece ansızın mahallenin iç kesimlerinde kazılmaya başlayan hendekler Sur’un kaderini değiştirdi. Sur’daki operasyonlar ve güvenlik güçlerine ağır silahlarla verilen karşılıkla doğan çatışmalar şehrin dört bir yanından duyuluyordu.

İl ve ilçe merkezlerinde operasyonlar sürerken şehit haberleri de gelmeye devam ediyordu.

19 Ağustos 2015 günü Siirt’in Pervari ilçesinde yol emniyeti için görevlendirilen jandarma ekiplerine ait zırhlı aracın geçişi sırasında PKK tarafından daha önce yol kenarına yerleştirilen el yapımı patlayıcı uzaktan kumanda ile patlatıldı. 8 asker şehit oldu.

7 Eylül günü ise yeni saldırı haberi Dağlıca’dan geldi. PKK’lılar yine yol kenarına yerleştirilen patlayıcıları uzaktan kumanda ile patlattı. 16 asker şehit oldu. Daha bu saldırıda şehit olan askerlerin ailelerine haber gidiyordu ki, bu defa Iğdır’da bir saldırı oldu. Bombanın hedefinde gümrük kapısında görevli polis memurlarını taşıyan servis minibüsü vardı. 14 polis şehit oldu.

Türkiye 1 Kasım seçimlerine doğru giderken yeni bir saldırı dalgası daha başladı. Büyükşehirlerde canlı bomba eylemleri onlarca cana mal oldu. Bunlardan ilki HDP ile bazı sivil toplum örgütlerinin miting yapmak için biraraya geldiği Ankara tren garı önünde yaşandı. Grubun arasına giren iki canlı bomba kendini patlattı. 102 kişi hayatını kaybetti. Babası ile birlikte Ankara’ya gelen 9 yaşındaki Veysel Atılgan saldırının en küçük kurbanıydı.

9 yaşındaki Veysel Atılgan, Ankara garı önündeki saldırıda hayatını kaybetti.

Böyle bir ortamda yapılan 1 Kasım genel seçimlerinde HDP oy oranının düşmesiyle birlikte 7 Haziran’da çıkardığı 80 milletvekilliğinden 21’ini kaybetti. AK Parti yeniden tek başına iktidar olacak oyu aldı ve hükümet kuruldu. Yeni hükümetin gündeminde de artık 'çözüm süreci' değil, 'kamu güvenliğinin sağlanması' vardı.

Özerklik deklarasyonu ile bir adım ileri

1 Kasım seçimleri sonrasında “hendek” eksenli tartışmalarda HDP’nin takındığı tutum daha da alevli tartışmaları beraberinde getirdi. “Hendekleri halkın kendini savunma aracı” olarak gördüklerini ilan eden HDP Eş Başkanları bir de özerklik tartışması başlattı. Demokratik özerklik ile ilgili birbiri ardına yapılan açıklamalar sonrasında kavram, Diyarbakır’da yapılan bir toplantı ile “ayrıntılı olarak” tarif edildi.

Ülke genelinde kültürel, ekonomik, coğrafi yakınlıkları dikkate alınarak bir veya bir kaz komşu şehri kapsayacak biçimde demokratik özerk bölgelerin oluşturulması, tüm bu bölgelerin yerel meclisler tarafından idare edilmesi, eğitim, sağlık ve yargı hizmetlerinin öz yönetimlere bırakılması gibi öneriler tartışmaya açıldı. HDP ve Demokratik Toplum Kongresi bu tekliflerini diğer partilerle de tartışmak istediklerini açıkladı ancak bu mümkün olmadı. Deklarasyon toplantısında yaptıkları konuşmalar nedeniyle bir çok isim hakkında soruşturma başlatıldı.

Canlı bomba saldırıları

2016 yılında bazı il ve ilçelerde hendek kazılmasıyla başlayan operasyonlar tamamlandı. Sokağa çıkma yasaklarının kaldırılması ile çatışmaların ne boyutta olduğu da net olarak görüldü.

Şubat ayında Ankara’dan bir saldırı haberi daha geldi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde asker ve sivil memurları taşıyan servis araçlarının çıkış güzergahında bomba yüklü bir araç patlatıldı. Ankara’nın en merkezi noktalarından birinde 17 Şubat günü gerçekleşen bu saldırıda 29 kişi hayatını kaybetti. Onlarca insan yaralandı. Ağır yaralananlardan biri 4.5 yaşındaki Buse Şenses’ti. Saldırıyı PKK bağlantılı TAK üstlendi.

Buse Şenses amcası ve kuzeni ile birlikte

Merasim Sokak saldırısını gerçekleştiren Abdülbaki Sönmez’in cenazesi zaman zaman konuşulan ama hep bir kenarda bekletilen bir tartışmayı da alevlendirdi. HDP Van Milletvekili Tuba Hezer’in Sönmez için kurulan taziye çadırını ziyaret etmesi ve buna gösterdilen tepkilerin ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiğini savundu. Hükümeti ve Meclis’i göreve çağırdı.

Mart ayında PKK aralarında MLKP’nin de bulunduğu örgütlerle bir yapı oluşturdu ve birlikte eylem kararı alındı. Bu kararın ilanından kısa bir süre sonra Ankara’da yeniden bombalı saldırı gerçekleştirildi. 13 Mart 2016 günü saat 18:45’te bu defa Kızılay’ın en yoğun noktalarından birinde görev yapan Çevik Kuvvet’i hedef aldığı iddia edilen bombalı araç otobüs durağında patladı. 37 kişi öldü, aralarında Destina Peri Parlak, Atakan Eray Özyol ve Mehmet Emir Çakır gibi evine gitmek için durakta otobüs bekleyen liseli çocuklar ve üniversiteli gençler de vardı. PKK bağlantılı TAK bu saldırıyı da üstlendi.

Bölgede ise polis ve askere yönelik saldırılar sürüyordu.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 23 Mayıs 2016 günü yaptığı açıklamaya göre 2015 yılı Temmuz ayından bu yana PKK saldırılarında 483 şehit verildi. 2 bin 859 güvenlik görevlisi yaralandı. Aynı dönemde 2 bin 583’ü Türkiye’de, 2 bin 366’sı ise yurtdışında olmak üzere 4 bin 949 PKK’lı öldürüldü.

Saldırılar bu açıklamadan sonra da devam etti. 7 Haziran'da İstanbul Vezneciler'de bir bombalı araç saldırısı meydana geldi. Aralarında 6 polisin de olduğu 11 kişi hayatını kaybetti. Bu saldırıda hayatını kaybedenler toprağa verilmeden yine aynı yöntemle, bombalı araç ile bu defa Mardin Midyat Emniyet Müdürlüğü'ne saldırı düzenlendi. Bu saldırıda 6 aylık hamile polis memuru Şerife Özden Kalmış, 4 yaşında bir çocuk annesi polis memuru Nefize Özsoy ile polis memuru Ökkeş Özdemir şehit oldu. 3 sivil de hayatını kaybetti. 

Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin siyasi hamle de bu aşamada tamamlandı. Büyük kavgalara sahne olan komisyon aşaması sonrasında Meclis Genel Kurulunda yapılan oylamayla haklarında fezleke düzenlenmiş tüm vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması kabul edilmişti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da değişikliği onayladı. HDP’li milletvekilleri hakkında 500’ün üzerinde fezleke bulunuyor.

MGK bildirisi

26 Mayıs 2016 günü toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nun açıklaması da 7 Haziran’dan bu yana gelinen noktanın en net biçimde ortaya koyulduğu önemli aşamalardan biri oldu. Açıklamada “terör örgütünün siyasi uzantısı” olarak tanımlanan HDP’ye ve bazı Avrupa ülkelerine yönelik sert eleştiri dikkat çekiciydi.

“Devletin hukuk sınırları içinde, kararlılık ve hassasiyetle yürüttüğü operasyonlar neticesinde, halkın desteğini alamayan ve teslim olmaktan başka çaresi bulunmayan terör örgütünün ve siyasi uzantılarının bölgede yaşayan vatandaşlarımızın temsilcisi olamayacağı vurgulanmıştır…. Bölücü terör örgütünün Suriye kolu olan PYD/YPG’nin Prag, Stockholm, Berlin ve Paris’te temsilcilik açmasına izin verilmesinin, ülkemizi kana bulayan teröristlere imkân ve cesaret verdiği, bu tutumun dostluk ve müttefiklikle bağdaşmayacağı, verilen kararların yeniden değerlendirilmesinin Türkiye tarafından beklendiğinin altı çizilmiştir.”

Bu açıklama HDP cephesinden tepkiyle karşılandı. Dokunulmazlıklar 6 Haziran akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayıyla kaldırıldı. HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, daha önce dokunulmazlıklar kaldırıldığında ifade vermeye ancak zorla gideceklerini belirtmişti. Şimdi gözler hâkim ve savcıların bu süreci nasıl yürüteceğinde olacak. 

 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum