1. YAZARLAR

  2. Cengiz Çandar

  3. Silahlar sussun, Türkler-Kürtler konuşsun
Cengiz Çandar

Cengiz Çandar

Yazarın Tüm Yazıları >

Silahlar sussun, Türkler-Kürtler konuşsun

22 Eylül 2010 Çarşamba 12:07A+A-

20 Eylül günü yani önceki gün sona eren PKK’nın ‘eylemsizlik’ kararının bir hafta daha uzatıldığı anlaşıldı. Ama bu bir yanlış anlama. Tek taraflı ‘ateşkes’, bir hafta daha uzatılmış değil. Bir hafta boyunca ‘eylemsizlik’e devam edilip edilmeyeceğinin gözden geçirileceği, karar açıklamasına kadar ‘eylemsizlik’in devam edeceği belirtildi.
Aslında, bir bakıma da aynı kapıya çıkıyor. 21 Eylül’de, yani dün ‘eylemsizlik’ sona ermedi, tek taraflı ateşkes, aksine bir açıklama yapılıncaya dek devam etmiş olacak.
Bu zaman dilimi, dolayısıyla önümüzdeki birkaç günün ‘hayati önemde’ olduğunu gösteriyor. ‘Eylemsizlik’ halini kalıcı kılmak için bir şans var.
Peki, nasıl yapılacak bu?
Kürt siyasi hareketine kulak verirseniz, formül basit: “Operasyonlar durursa, eylemsizlik de devam eder.”
Peki, ya PKK’nın içindeki ‘otonom birimler’ ya da kontrol edilemeyen veya ‘başkalarının kontrol ettiği’ unsurlar bir kanlı eylem gerçekleştirirlerse ne olacak?
“O takdirde” diyorlar, “operasyonların olmadığı bir ortamda bu işe kalkışan PKK’lıların karşısına herkesten önce Kürtler dikilir.”
Operasyonların yapılması ve devamı ise PKK’ya ‘eylemsizlik’ten yan çizmek için kendilerince geçerli bir bahane oluşturmanın ötesinde, PKK eylemlerine de bölgedeki halkın en azından bir kesiminin gözünde meşruiyet sağlamış olacak.
Türkiye sınırları içinde yasa dışı silahlı birimler dağlarda dolaşır ya da yaşar durumda bulunurlarsa, güvenlik güçlerinin bunlara karşı operasyon yapması da doğal ve meşrudur ama.
Evet, bu argüman kâğıt üzerinde doğrudur ama pratikte sorunlu. Zira bir şiddet kısır döngüsünü yaratmaktan ve provokasyonlara açık bir siyasi ortam sağlamaktan gayrı bir şeye yaramıyor.
Şu dönemde öncelikli olan, sözünü ettiğimiz, şiddet kısır döngüsünü kırmak, bu şiddet kısır döngüsünden çıkmak.
Aksi halde, işi tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan şeklinde kesin cevabı asla olmayan duruma düşülür.
***
Öncelikle bölgedeki Kürt atmosferine güven vermek şart ve bu güven, operasyonların durmasıyla ilk aşamada verilebilir.
“Operasyonlar durmuştur” diye ne resmi açıklama yapmak gerekiyor ne de bölgedeki minarelerden bunu hoparlörle ilan etmek. Durdurursunuz ve durduğu, ülkenin en teyakkuz halinde yaşayan bölgesindeki insanlar tarafından anında anlaşılır, bilinir, öğrenilir.
Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Şiddet ortamının önüne geçmek için en anlamlı ve somut adımlardan biri elbette ki PKK’nın silahlı güçlerinin Türkiye sınırı dışına çıkarılmasıdır. Ancak, bunun olması için dahi, ellerin tetiklerden çekilmesi, silahların susması ve bunun mümkün olabileceği bir siyasi iklimin oluşturulması gerekiyor.
Operasyonların durdurulması ve buna eşlik edecek bir ‘eylemsizlik’ halinin kalıcı olmasına işaret edecek olansa insanların vuruşmaya devam etmesi yerine konuşmaya başladığının göstergesini ortaya çıkarmaktır.
‘Diyalog’ budur zaten.
BDP ile iptal edilmemiş ertelenmiş- olan diyaloğun hükümet tarafından bir an önce kurulması. Buna ek olarak yakın geçmişte ülkenin temel siyasi gündemine ilişkin ‘bölge vicdanı’nın sesi olmayı başarmış olan Diyarbakır STK’larının, bölgenin diğer merkezlerinden katılımcıların, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un da yer almasıyla, Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile görüşme randevusuna olumlu cevap verilmesi. İmralı ile devlet birimleri arasındaki diyaloğun devam etmesi.
Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk isimlerine itiraz, şu sırada atın önüne arabayı koymak ve “DTK’yı meşrulaştırmış oluruz” gibisinden sudan bir gerekçeyle tüm bölgeye güvensizlik mesajı vermek demektir. Devlet, Öcalan’la bile görüşürken, ‘sağduyulu yaklaşımları’ ve ‘saygın kimlikleri’yle tanınan bu iki şahsiyetle görüşmemek, işi anlamsız bir şekilde yokuşa sürmekten başkaca algılanmaz, algılanmıyor.
Bu üçünün bir arada gerçekleşmesi, bölgeye kendiliğinden vereceği yüreklendirici bir mesaj olduğu için önemli. Ne konuşulacağından ziyade ki, elbette o da çok önemli- bu görüşmelerin gerçekleşmesi başlı başına çok önemli.
Bu görüşmeler, tüm bölgeye sorunlarının konuşulabildiği, silahları konuşturmanın gereksiz olduğu mesajını vererek, operasyonların durdurulmasının işlevsel bir seçeneği bulunduğunu göstermiş olacak.
Dolayısıyla ister PKK kaynaklı, ister başkası, her türlü provokasyona karşı Kürtlerin sağlam durması mümkün kılınacak.
***
Ankara, “Kim muhatap?”, “Niye o muhatap?”, “Bunlara ne kadar güvenilir?”, “Bunlara güvenilmez”, “Bunlar zaten birkaç parça”, “Terör örgütü sıkışmış durumda”, “Biz terör örgütüne karşı halkı kazanmaya bakmalıyız”, “Örgüt varlığını devam ettirmek için silahlı eylem yapmak zorunda” vs. vs. gibi sorular ve saptamalarla çok değerli vakti bir kez daha boş yere harcamamalı.
Yukarıya sloganlar halinde aldığımız soru cümleleri ve değerlendirmelerin, bugüne dek kaç kez yapıldığını, kaç kez yazılıp çizildiğini arşivlere bakarak bulabilirler. Rekor sayıdadır ve hiçbiri bugüne dek derde deva olmamıştır.
Yapılacak iş, bütün bunlar doğru ve geçerli olsa bile, şiddet ortamını ortadan kaldırmak, silahların kalıcılaşacak biçimde sustuğu, insanların konuşabileceği bir ortamı oluşturmaktır.
Ne Kürt sorununun çözümü, ne PKK’nın silahsızlandırılması, ne o, ne bu. Bunlar, birkaç günün içinde halledilecek şeyler değil. Önümüzdeki birkaç gün içinde, silahların suskunluğunu, insanların konuşmasını kalıcılaştıracak adımların atılması gerekiyor.
En acil iş budur.
Hükümetin yükümlülüğü de budur.

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT