1. YAZARLAR

  2. AHMET MARUF DEMİR

  3. Sabrımızı Zorluyorlar
AHMET MARUF DEMİR

AHMET MARUF DEMİR

Yazarın Tüm Yazıları >

Sabrımızı Zorluyorlar

27 Haziran 2017 Salı 10:12A+A-

Müslümanların mabedi. Bir bayram günü. Namaz esnası. Secde anı. Bir bıçaklı saldırı. Yaralılar ve şehit/ler. Ve yakınmaların, sitemlerin aksine; Müslümanların takdire şayan feraseti. Cami cemaatinin yakınlarının basireti. Hikmetli açıklamaları.

Kanaatim, meczup veya saldırgan... Bilinçli veya bilinçsiz... Planlı veya plansız... Hiç farketmez. Önemli olan böyle bir hadise karşısında hedef kitlesi olarak olayın muhattaplarının, yani Müslümanların o an, o duruşu sergileyebilmesi, sergilemesi.

Ortalığı birileri gibi talan etmemesi. Tasmaları başkalarının elinde olan vahşi köpekler gibi ağızlarından salyalar akıtarak ortalığa saldırmaması. Kaldırım taşlarını sökmemesi. Ağaçları, sokak lambası direklerini devirmemesi. Yakıp, yıkmaması. Olması istenilene müsaade etmemesi.

Tam da bundan dolayıdır ki içinde yaşanılan bu toplum da, bu ülke de ve bu dünya da bu bilince, bu kimliğe,  bu dine muhtaç!

Şöylr bir olayı tersinden okuyalım. Ki zaten hergün kurgusal olarak da okuyoruz. İzliyoruz. Duyuyoruz ya. "Görgü tanklarının ifadesine göre ... vuran sakallıydı. Genç biriydi. Eylemi gerçekleştirdikten sonra olay yerinden koşarak tekbir getirdi." gibi mesela.

Bu söylem, geçmişte, bir hadise karşısında, ulusal bir TV'de dile getirildikten hemen sonra D.Bekir'de olaylar baş göstermişti. Elbette bu,  örneklerden yalnızca biri. Daha kaotik, marjinal örnekler de var. Fakat konumuz ile alakası olduğu için bu misal "cuk" oturuyor. Çünkü bu olayda eylemi gerçekleştirenin sadece genç biri olduğu doğruydu. Bunun dışında diğerleri ise hepsi yalan. -Hangi eylem olduğunu ise eylemde vefat edenin kim olduğu vicdan sahiplerini üzeceği için söylemeyeceğim. Dört ayaklı minare dersem herhalde anlaşılacaktır-

Sonradan anlaşıldı ki bu eylemde ne kendisini İslâm'a nispet etme var, ne de Müslümanlığın M'si. Fakat hikaye bu işte. Dert başka olduğu için söylem bu şekilde olmalıydı. O gün, CNN'de 'sözümona sunucu' Nevşin Mengü her zaman olduğu gibi kendine yakışan rolünü iyi oynamıştı. Halkı galeyana getirmesini iyi becermişti.

İmdi. Aynı samimiyetsiz, çıkarcı, taşeron haber mantalitesine, Müslümanların; kendisini İslâm'a nispet eden haber kanallarının, radyoların, sitelerin, sosyal medya hesapların, gazetelerin olduğunu bir anlık düşünsek...

Aman Allah'ım!

Alın size yeni bir Menemen hadisesi. Yoksa alın size " Menemen tiyatrosu" mu demeliyim?! Ve kurban edilen Kubilay Teğmen?!

15 Temmuz Darbe Girişimi. Başarı sıfır. OHAL sürecinde bilinçli oluşturulan mağduriyetler dizisi. Başarı sıfır. Toplum güvenini sarsan tahliyeler. Başarı sıfır. Askeriyede zehirlenme vakaları. Başarı sıfır. Samimiyetten zerre nasibini almamış yürüyüşler. Başarı sıfır. Suriyeli muhacirlere karşı kışkırtma olayları. Başarı sıfır. Alevi kanadı Esed, İran, DHKP-C, PKK, PYD destekli hedef gösterme çabaları. Başarı sıfır. Hendek siyasetleri. Başarı sıfır. HDP'li belediyelere atanan bazı kayyumların ilk icraatlarının, hala bile milliyetçi refleks ile (genel değil de, salt bir kesimi temsili) anıtları yıkmaları. Başarı sıfır. Bunlardan sonuncu olmayacak olan cami saldırısı. Başarı sıfır.

Peki, niye?

Başta ifade edilen sepeblerden ötürü. Yani bu ülkede yaşayan tüm etnik, mezhebi, meşrebi, mizacı ile Müslümanların duruşundan dolayı. İşte, bu dinin kazandırdığı feraset, basiret ve hikmet.

Böylesine bir nimete sahip devlet aklı, bu hassasiyeti değerlendirmelidir. Yol haritasını buna göre çizmelidir. Bu ülkede bir şekilde eksik ya da fazla; yanlış ya da doğru kendisini İslâm'a iltisap eden büyük bir kesim var. O kesimin sabrını zorlayacak, onların bam tellerine dokunacak hareketlere ne kendisi düşmelidir, ne de bir başkasının dokunmasına izin vermelidir.

Şuan için bütün oyunlar bu kesim üzerinden oynanmaktadır.

Çünkü farkedilmiştir ki bu kesimdir; tankların altına yatan, kurşunlara baş koyan, uçaklara meydan okuyan, zalime kafa tutan, "benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var" diye haykıran.

Açık ve net. Bu kesimi bu devlete, bu hükümete, bu yöneticilere küstürme telaşesi yaşanıyor biline.

Hamdolsun. Yönetilenler şimdiye dek kendilerine düşeni, yakışanı fazlasıyla yaptılar. Lâkin yöneticiler... Umarız bütün bu söylediklerimizden dersler çıkarırlar.

Bürokratlar, vekiller ise bu süreçte ihale peşinde, adam kayırma derdinden vazgeçip, FETO'nun kırk yıllık hükümranlığının sonunda düştükleri bu rezil durumdan ibret alırlar!

YAZIYA YORUM KAT

3 Yorum