1. YAZARLAR

  2. Muhammed el Semmak

  3. Rusya ve Çin niçin Suriye'nin yanında?
Muhammed el Semmak

Muhammed el Semmak

Yazarın Tüm Yazıları >

Rusya ve Çin niçin Suriye'nin yanında?

07 Şubat 2012 Salı 00:03A+A-

Suriye krizi başladığından bu yana soru işaretleri halen Rusya ve Çin'in tutumlarını kuşatıyor.

Niçin Moskova ve Pekin, Suriye'de rejimin kınanmasına karşı çıkıyor? Niçin Suriye rejimini savunuyorlar? İlkesel açıdan rejimin değiştirilmesini reddetmesine veya Suriye değişim hareketi veya devrimine sempati duymamasına yol açan sebep ne? Niçin rejimi veya devlet başkanını Güvenlik Konseyi'nin kınama tasarısına karşı vetoyu tercih ediyorlar? Bu sorulara cevap verme girişimi Rusya ve Çin'deki iç şartlar üzerinde durmayı gerektirmektedir. Rusya açısından Suriye halkına sempati duyan veya siyasi reform taleplerine anlayış gösteren bir tutum, Kremlin'in Çeçenistan'daki davranışlarını da suçlu görecektir. Zira Çeçenistan ulusal hareketi uzun yıllar boyunca kanlı ve yıkıcı askerî baskıya maruz kaldı. Bu yüzden Kremlin, Suriye'deki halka, Çeçenistan'daki halka vermeyi reddettiği şeyi veremez.

Kremlin, NATO'nun Rusya Federasyonu sınırlarına ulaşacak kadar doğudan yayılmasına yönelik endişesini gizlemiyor. ABD'nin Polonya ve Çek Cumhuriyeti'nde kurduğu gelişmiş füze sistemleri Rus derinliği üzerinde tehdit ve hatta tehlike oluşturmaktadır. Bu yüzden Kremlin'in çıkarı, Ortadoğu'daki gelişmiş konumunu yani Suriye Tartus limanını koruyarak, müttefiki ve işbirlikçisi siyasi rejime tutunarak bu yayılmacılığı kontrol altına almasında. Rusya, ABD'nin ve müttefiklerinin -özellikle de İsrail'in- Gürcistan'a siyasi, askerî ve medya desteğini unutmaz. İki devlet arasında sınırlı bir savaş patlak vermişti. Rus askerî güçlerinin sayı ve teknik üstünlüğü savaşı bitirmişti. Kremlin, ABD'nin Avrupa'daki müttefiklerini hedef alabilecek muhtemel İran füzeleri tehlikesine karşı koymak gerekçesiyle Türkiye'de kurduğu çok gelişmiş elektronik izleme istasyonlarına büyük endişe ile bakıyor. Kremlin, bu istasyonlarda açıklanmamış şekilde kendisinin hedef alındığını düşünüyor. Zira Polonya ve Çek Cumhuriyeti'nde gelişmiş füze mevzileri kurulması, Türkiye'de izleme istasyonları kurulmasıyla tamamlanıyor. Keza Kremlin hâlâ resmî sonuçlara göre Putin'in ve partisinin parlamentoda mutlak çoğunluğu kazanmasına yol açan genel seçimlerin nezihliğini yaralama amaçlı Batılı-Amerikan kışkırtmasıyla mücadele ediyor. Seçim sonuçları Putin'in halihazırdaki devlet başkanı Medvedev'in halefi olarak bir kez daha Kremlin'e dönmesine imkân sağlayacak.

Bu noktadan hareketle Kremlin, üzerindeki siyasi-askerî ablukayı dağıtmak için pazarlık kartlarına muhtaç. Bu pazarlık kartlarından biri de Suriye. Kremlin, bölgede elinde tuttuğu başka bütün kartları kaybetti. Irak (Saddam Hüseyin) ve Libya kartı (Kaddafi) bunlardan. Daha öncesinde de Sedat'ın parçaladığı Mısır kartını kaybetti. Hatta Filistin kartı dahi elinde değil. Keza Yemen (Salih rejimi) kartı da. Bu yüzden Suriye kartını bırakması mantıklı değil.

Çin açısından ise durum çok da farklı değil. Çin Tibet'te ve Sincan'da iki muhalefet hareketiyle mücadele ediyor. Çin, iki hareketle mücadelede askerî güce başvuruyor. Bu yüzden Tibet ve Sincan'da iki değişim hareketini reddederken Suriye'de değişim hareketinin taleplerine karşılık veremez. Çin, 1989 yılında başkent Pekin'in göbeğinde yaşanan iç değişim hareketini bastırmıştı. Tiananmen Meydanı'nda on binlerce Çinli, siyasi ve sosyal reformlar isteyerek oturma eylemi yapmıştı. Uluslararası toplumun bu harekete Çin'e yaptırımlar öngörecek ve izole edecek derecede olumlu yaklaşmasına rağmen askerî güç kullanarak kontrol altına alabilmiş, meydanı boşaltıp yüzlerce göstericiyi tutuklamıştı. Sonra Çin, Obama'nın açıkladığı ABD'nin 'Atlantik'ten Pasifik'e dönüşüm' söylemi altında bölgeye hegemonyasını dayatmak için Asya kanalıyla yaptığını etrafını kuşatma girişiminden artan bir endişe duyuyor.

Ayrıca Çin, Amerikan hegemonyasının siyasi ve askerî olarak 'ulusalcı Çin' üzerinde sürmesinden endişe duyuyor. Keza Çin, ABD'nin askerî ve nükleer olarak desteklediği ve siyasi koalisyon kurduğu Hindistan'ın niyetlerinden de şüphe ediyor. Çin bu koalisyona stratejik boyutu itibariyle doğrudan kendisini hedef aldığını, Hint-Pakistan düşmanlığının geçici bir kılıf olduğunu düşünüyor. Bu yüzden sanayi devrimi daha fazla enerji kaynaklarına muhtaç olan Çin, İran petrol ithalatı yasağına katılmayı ve İran-Suriye eksenini vurmayı reddediyor. Keza kendi ulusal, ekonomik ve stratejik çıkarları aleyhine olacak şekilde ABD'ye karşılıksız hediye sunmaya karşı çıkıyor. Buradan hareketle halihazırdaki denklemin sürmesi ışığında Suriye konusunda Güvenlik Konseyi içinden veya dışından Rus ve Çin tutumlarının değişmesini beklemek boşuna. Yalnız Rusya ve Çin kendilerini ya Suriye ya Arap bölgesi şeklinde bir seçim arasında görürse bu denklemler değişebilir. Şu ana kadar böyle bir seçim gündemde değil. Rusya, Suriye'ye 550 milyon dolarlık yeni silahlar sattı. Ortadoğu'ya deniz filosu gönderdi. Çin, Avrupa Birliğinin İran petrolünü boykot etme kararı çıkardığı bir zamanda İran'la petrol ithalat anlaşmasını yineledi. Bu durum 'Bundan sonra ne olacak?' şeklinde büyük ve tehlikeli bir soru işareti oluşturuyor.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT