1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Rus Lobisi Türkiye’de Hiç Zorlanmıyor Olsa Gerek!
Rus Lobisi Türkiye’de Hiç Zorlanmıyor Olsa Gerek!

Rus Lobisi Türkiye’de Hiç Zorlanmıyor Olsa Gerek!

Türkiye’de siyasette, medyada, askeri alanda Rus lobisinin etkinliğini giderek artırdığı bir vasatta Yıldıray Oğur, Rusya’nın Avrupa’daki kirli propaganda faaliyetlerini de hatırlatarak, bu propagandanın içeride ne oranda etkisinin olabileceğini soruyor.

22 Kasım 2017 Çarşamba 13:56A+A-

Ne Yaptıklarını Biliyor muyuz?

Yıldıray Oğur / Karar

11 Ocak 2016 günü Berlin’de yaşayan 14 yaşındaki Rus kökenli Alman vatandaşı Lisa, evden okula giderken ortadan kayboldu. Ailesi polise kızlarının kayıp olduğunu bildirdi.

Hiçbir yerde bulunamayan Lisa, tam 30 saat sonra evine döndü. Polise, güneyli ya da Arap kökenli Almanca bilmeyen üç kişi tarafından kaçırıldığını, dövüldüğünü ve tecavüze uğradığını anlattı.

Polis, genç kızın ifadesi üzerine soruşturma başlattı, telefonlarını inceledi ve aslında bu 30 saat boyunca kaçırılmadığını, gönüllü olarak 24 yaşındaki sevgilisi İsmet S.’nin evinde olduğunu tespit etti. (Daha sonra İsmet S. Lisa’yla 14 yaşından önce de ilişkiye girdiği tespit edilince çocuk istismarından tutuklandı)

Bu noktada devreye Rus medyası ve siteleri girdiler. Polisin, bir milyon Suriyeli göçmeni kabul ettiği için eleştirilen Merkel hükümetinin başını daha fazla ağırtmamak için olayı örtbas ettiğini ileri sürdüler.

Rus Kanal 1 televizyonu, Almanca ve Rusça yayın yapan Sputnik, Russia Today siteleri ve başka Rus kökenli ama Alman görüntülü propaganda siteleri üzerinden yapılan haberler Facebook’tan milyonlara ulaştı.

Yayınlar hem Rus kökenli Almanları hem de ırkçı grupları harekete geçirdi. Merkel, Başbakanlık binası önünde “çocuklarımızdan elinizi çekin”, “göçmenlere karşı çocuklarımızı koruyun” pankartlarıyla yüzlerce göstericiyi karşısında buldu. Gösteriler günlerce devam etti. Ardından devreye Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov girdi ve Almanya’yı “politik doğruculuk için göçmenlerin işlediği suçun üstünü kapatmakla” suçladı. Merkel de Rusya’yı “yalan haberlerle Alman içişlerine müdahale etmekle.”

Bir yıl sonra çok daha ciddi sonuçları olacak benzer bir olay daha yaşandı. Rusya’nın Kırım işgali üzerine NATO görevi çerçevesinde 1000 Alman askerin Litvanya’ya yerleştiği günlerde, Litvanyalı bir parlamentere bir email geldi. Emaile göre Alman askerlerinin karargahının yakınlarında Almanca konuşan bir grup asker, 15 yaşındaki bir Litvanyalı kıza tecavüz etmişti.

Savcılık, milletvekilinin iddiası üzerine soruşturma açtı. Soruşturmada iddianın sahte olduğu ve emailin yurtdışından atıldığı tespit edildi. Parmaklar bir kez daha Moskova’yı gösteriyordu.

Ama Rusya’nın Alman siyasetindeki etkisi Merkel’in ofisinin önünde gösteri düzenletebilmekten ya da Alman askerlerinin operasyonlarına taş koymaktan daha fazlasına yetiyor.

Aynı anda aşırı sol parti Die Linke’nin liderini Donetsk’teki Rus ayrılıkçılara yardıma götürürken, aşırı sağ AfD’nin gençlik başkanını pan-Slavik kongrelerine davet edip, Putin’in gençlik örgütü Nashi’nin liderleriyle bir araya getirebilen bir akıldan bahsediyoruz.

Yürüyüşlerinde Rus bayrakları sallanan göçmen ve İslam karşıtı Pegida hareketinin gösterilerine en büyük ilgiyi Almanca yayın yapan Rus televizyonu RT’nin göstermesi ve eylemlerden sürekli canlı yayınlar yapması da o yüzden sürpriz değildi. 2015 yılında Alman parlamentosu Bundestag’ın serverını hackleyip 16 gigabytelık bilgilerin çalınmasında ve 2016’da 900 bin Alman abonenin internet ve telefonla bağlantısının kopmasında Alman istihbaratı Rus hackerleri işaret edince 2017’deki genel seçimlerde Rusların seçimleri hacklemesinden ciddi olarak endişe edildi ve tedbirler alındı.

Aynı endişe yüzünden, Hollanda da son seçimlerde oyları elektronik sistem yerine tek tek elle saydı.

Herhalde bu kararlarında komşu Danimarka’nın Savunma Bakanı’nın 2015-2016 yıllarında Savunma Bakanlığı çalışanlarının emaillerinin Rus hackerler tarafından ele geçirildiğini açıklaması ya da 2013’de Finlandiya Dışişleri Bakanlığı’nın hacklenmesinden de Rusların sorumlu tutulmasının etkisi olmuştur.

Fransa’da Rus yanlısı Le Pen’e karşı Cumhurbaşkanlığı yarışını kazanan Macron’un, kampanyalarına Rus hackerler tarafından saldırı düzenlendiğini açıkladığını, bu yüzden Macron’un, seçim kampanyasını Rus medya organlarının izlemesini yasakladığını da listeye ekleyebiliriz.

Ama epey uzun bir liste bu.

İtalya’daki referandum öncesinde de Başbakan Renzi, Rusların yalan haberlerle referandumu etkilemeye çalışmasından şikayetçi olmuştu. Muhalefetin yükselen popülist partisi Beş Yıldız Hareketi’nin Rus destekli olduğu iddiaları da, partinin eski bir komedyen olan lideri ısrarla yalanlasa da hala dolaşımda.

Son olarak İspanya Hükümeti, Katalonya krizi sırasında Rus bağlantılı site ve hesapların kara propagandasından şikayetçi oldu. Üretilen yalan haberlerin Venezuela merkezli binlerce hesap üzerinden, İspanyol sosyal medyasında dolaşıma sokulduğu iddia edildi. Bu haberler iki toplum arasında kavgayı derinleştirecek yalan haberlerdi. Örneğin Vesti adlı bir Rus sitesi, Katalonya’daki okullarda artık İspanyolcanın yabancı dil statüsünde verileceğini yazdı. PolitExpert adlı bir başka Rus destekli sitenin yalan haberi ise daha tanıdık gelebilir: “Katalonya’nın bağımsızlık ilanı ve Ukrayna’daki çatışmaların arkasında Avrupa’da bir savaş çıkarmak isteyen uluslararası güçler var.”

Zaten ABD seçimlerine Rusların müdahalesi, Trump’ın Beyaz Saray’daki kaderini belirleyecek bir soruşturma olarak ilerliyor. Aşırı sağcı siteler üzerinden üretilen Pizzagate gibi komplo teorileri Türkiye’de bile gündem olmuştu.

(Rus siber istihbaratçıların Facebook üzerinde kurdukları gruplarla nasıl siyahi hareketleri mobilize ettikleri, aktivistlere gösteri organize ettirip, hiphop şarkı bestelettikleri üzerine Enes Çallı’nın harika yazısı tavsiye.

https://www.gzt.com/yazarlar/enescalli/house-of-cardsi-cok-izleyince-2040134)

Rusya’nın Avrupa’da aşırı sağ ve aşırı sol partilere destek vererek, kritik kurumları hackleyerek, medyalarıyla ülkelerin iç siyaseti tartışmalarına müdahalesine geçen yıl Avrupa Birliği resmi olarak tepki göstermişti. Bu yalan haberlerle mücadele için çeşitli siteler kuruldu ve fon programları oluşturdu.

https://euvsdisinfo.eu/disinformation-cases/?text=catalonia&disinfo_issue=&date=

Türkiye geçen hafta NATO krizini konuşurken de Avrupa’nın gündeminde yine Rusların bu yeni siber soğuk savaşı vardı.

Bu kez İngiltere Başkanı Theresa May, masaya yumruğunu vurdu, Rusya’yı “medyada sahte haberler yayınlayarak seçimlere karışmakla, Batı’da karışıklık çıkarmak adına bilgiyi silah olarak kullanmakla” suçladı ve şöyle dedi:

“Rusya için çok basit bir mesajım var. Ne yaptığını biliyoruz ve başarılı olamayacaksın.”

Peki, biz Rusya’nın Türkiye’de neler yaptığını biliyor muyuz?

Bu faaliyetlerin iki kriz döneminde yoğunlaştığı biliniyor.

İlki Suriye savaşının hararetli olduğu, Türkiye ile Rusya’nın karşı cephelerde yer aldığı günlerdi.

En somut örneği, gazetelerde de haber olarak yer alan istihbaratın tespit ettiği PKK’nın Suriye’deki iki üst düzey komutanı arasındaki şu konuşmaydı:

Nurettin Sofi: Şimdi Rusya ısrar ediyor.

Şahin Cilo: Evet.

Nurettin Sofi: Diyorlar ki sizin ajansınız bir kez desin ki bu Türklerin muhalifleri için gönderdiği silahlar var ya bizim aldığımız bilgilere göre bunların içinde kimyasallar var densin diyorlar.

Şahin Cilo: O zaman başka bir şekilde yapmak gerekiyor, yani ajans şeklinde değil de bu haberi şey şeklinde yapılabilir.

Nurettin Sofi: Valla bilmiyorum, Türklere mal edersek, sonra bunun için Türklerle karşı karşıya geliriz.

Şahin Cilo: Yani bu şekilde yapılabilir. Mesela bu haber ilk önce internetteki bir sitede yayınlanabilir. İşte böyle bir haber geçiyor falan diye.

Nurettin Sofi: İki seferdir Şişko’dan rica ediyorlar. Demişler ki onun için babamızla bile görüşme yapabilir. Mektup gönderebilirler ve buna yardım edebilir. Ama sadece bunu söyleyin, yani öyle diyor ki tarih önünde önemlidir.

Haberlere göre “Şişko” Salih Müslüm, görüştürülmesi vaad edilen “Baba” da Putin’di. Bahsedilen haber PKK’nın siteleri üzerinden dolaşıma sokulmuş, önce küçük sol siteler, sonra sol-ulusalcı siteler üzerinden Türk medyasında da kendine yer bulmayı başarmıştı.

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yildiray-ogur/577165.aspx

İkinci Rus kaynaklı yalan haber kampanyası 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaşandı. Ruslar darbenin bastırılmasının şerefine bu haberlerle ortak olmaya çalıştılar.

İlk iddia “Suriye’deki S-400 füze sistemleri ve 7 Rus avcı uçağının darbe gecesi Erdoğan’ın uçağını takip edip, darbecilerin F-16’larına kilitlendiği ve onları Erdoğan’ın uçağına en ufak saldırıda düşürürüz” diye tehdit ettikleriydi.

İddia önce Makedonya merkezli bir think tankmış gibi duran İngilizce yayın yapan bir Rus sitesinde çıkmış, ardından “ünlü Fransız matematikçi ve yazar Hannibal Genseric” imzasıyla (tabii ki uydurma) Fransızca bir sitede yayınlanmış, sonra da Fransızca’sından komplocu bir Türk mühendis profesörün sitesinden Türkçe’ye çevrilip, milyonlarca kez paylaşılmış, neredeyse bütün ana akım medya tarafından haber yapılmış hatta üzerine köşe yazıları yazılmıştı.

Daha sonra Dugin sahneye çıktı ve darbeyi bir gün önceden Türk yetkililere bildirdiği yazılıp çizildi. Vatan Partisi ve bazı AK Partili siyasetçiler bu iddiayı uzun süre hararetle dillendirmekle kalmadı, 1990’larda yazdığı Jeopolitiğin Kökenleri kitabında Rusya’nın Avrasya vizyonu için “Türkiye’nin etnik ve mezhebi patlamalarla boğazının sıkılması” gerektiğinden bahseden, kendi ülkesinde bile itibarı pek iyi olmayan milliyetçi Dugin, Başbakan’la Meclis’te poz verip, Meclis darbe komisyonundan davet bile aldı.

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yildiray-ogur/593739.aspx

Aslında Putin’in danışmanı olmadığı kısmı ise kapatılmış bir Wikipedia sayfası kadar yakın. Ama Putin’in 600 danışmanı arasında yer alan ünlü bir Rus sirkinin kaplan eğiticisine S-400 füzeleri soran bir medya için bu kadarı fazla detay bulunabilir.

Televizyonlarında her akşam Putin ve Esadsever CIA, FBI ajanları, Rus korgenerallerin cirit attığı ve kimsenin Wikipedia da kapalı olduğu için “kim bunlar” diye sormadığı bir ülkeden bahsediyoruz.

Kendisini Rus Milli Güvenlik Akademisi’nde Korgeneral diye tanıtan bir Posoflu girişimcinin tvlerde Rusya uzmanı olarak ağırlandığı bir ülkede Rus istihbaratçıların işi çok kolay olmalı.

http://m.marmarayerelhaber.com/Yildiray-OGUR/48053-Sanghaya-giderken

Aynı kişi son olarak Europol’a karşı Asiapol’un kurucusu olarak tvlerde misafir ediliyordu. Hatta bir gece yarısı Moskova’daki Rusya ‘Milli Güvenlik Akademisi’nden bir tvye canlı yayınla bağlanmış, kendisiyle konuşan deneyimli gazetecinin aklına, “peki neden Rusya Milli Güvenlik Akademisi bu saatte açık” ve “arkanızda neden Rusya bayrağıyla birlikte Türkiye bayrağı da var” diye sormak gelmemişti.

Eğer Rus istihbaratı, Avrupa ve ABD’dekine benzer faaliyetleri Türkiye’de yapıyorsa, muhakkak ki çok zorlanmıyordur. Ve galiba biz ne yaptıklarını Batılılardan daha iyi biliyoruz. Şimdilik memnun görünüyoruz. Duyduklarımız hoşumuza gidiyor. Yine de dikkat etmekte fayda var.

HABERE YORUM KAT