Joost Lagendijk

Joost Lagendijk

Yazarın Tüm Yazıları >

R2P*

30 Mart 2011 Çarşamba 00:13A+A-

Libya üzerinde uçuşa yasak bölge ilan etmek ve gerektiğinde bunu uygulayarak Libyalı sivilleri acımasız şiddete karşı korumak Batı emperyalizminin bir başka örneğinden mi ibaret?

BM Güvenlik Konseyi tarafından verilen müdahale yetkisi, özünde Amerika ve Avrupa'nın Libya'nın petrol rezervlerine erişimini garantiye almak yönünde adi bir çaba mı? Kaddafi'ye karşı halk isyanına, Libya diktatörünün uçakları ve tanklarını bombalayarak kalkan olmak yönündeki mevcut çabayı eleştiren birçok solcuya kulak verirseniz cevap net: 'Evet'. Türkiye ve başka ülkelerdeki solcular için Libya müdahalesi ABD ve AB'nin ikiyüzlülüğünün ve çifte standardının kanıtı. Bu ülkeler sözgelimi hasım gruplar arasındaki şiddetli çatışmalarla paramparça olan Fildişi Sahili'ne değil de Libya'ya müdahale etmeye karar veriyor, zira Fildişi Sahili'nde petrol yok.

İronik olan şu ki, bu radikal Batı karşıtlığına destek verenler ultra-soldan ibaret değil. Bilhassa Müslüman dünyada birçok muhafazakâr da bu yaklaşımı benimseme eğiliminde. Türkiye'de düşük tonlu bir versiyonunu Ankara'nın Libya politikasını izah etmek yönündeki son zikzak hareketleri sırasında hükümetin bazı açıklamalarında da bulmak mümkün. Söz konusu açıklamalarda petrole atıfta bulunuluyor. Libya müdahalesi aleyhinde konuşanların bir başka klasik teması mahiyetinde, Amerika'nın Afganistan ve Irak müdahaleleriyle kıyaslama yapılıyor.

Ben Libya ile Afganistan ve Irak arasında bağ kurmanın, mevcut olayları külliyen yanlış okumak olduğu kanaatindeyim. Sebebini izah etmek isterim: Bence şu an Libya'da olan bitenler, geçmişte Ruanda ve Bosna'ya müdahale edilmemesiyle yakından bağlantılı. Ruanda'da 1994'te gerçekleşen soykırımın dehşetini hepimiz hatırlıyoruz; bu küçük Doğu Afrika ülkesinde yaklaşık 800 bin insan öldürülmüştü. Uluslararası toplum öylece seyretmiş ve nasıl karşılık vereceğini bilememişti. Sonrasında, benzer mezalimlerin gerçekleşmek üzere olduğu durumlarda ne yapılacağına dair uzun ve hararetli tartışmalar yaşandı. 2006'da BM Güvenlik Konseyi müstakbel soykırımları, savaş suçlarını, insanlığa karşı suçları ve etnik temizlikleri önlemeyi amaçlayan bir ilkeler dizisinin yer aldığı bir tasarıyı kabul etti. Tasarının ortaya koyduğu kavram 'Koruma Sorumluluğu' (R2P) idi. Eğer bir devlet vatandaşlarını kitlesel mezalimden koruyamıyorsa ve barışçı önlemler işe yaramıyorsa, uluslararası toplumun son çare olarak askerî güçle müdahale sorumluluğu vardı. Fakat ulusal egemenliğin dokunulamaz sayıldığı geçmişle bu son derece devrimci kopuşu tetikleyen sadece Ruanda değildi. Birçokları kararsız ve bölünmüş dünya güçlerinin Bosnalı Sırpların 1992 ile 95 arasında binlerce Bosnalı Müslüman'ı öldürmesine nasıl göz yumduğunu unutmamıştı. Türkiye'nin gayet haklı gerekçelerle Saraybosna'daki cinayetleri durdurmak amacıyla harekete geçilmesi için nasıl bastırdığını ve Amerikalılar nihayet müdahale ettiğinde nasıl mutlu olduğumu dün gibi hatırlarım. General Mladiç'in yaklaşan birliklerini bombalamak yönündeki gönülsüzlüğün 1995'te Srebrenica'da 8 bin Müslüman erkeğin ve erkek çocuğunun öldürülmesine yol açmasını asla unutmayacak olan sadece ben değilim. Dünyanın R2P noktasına gelmesi için bütün bu trajedilerin yaşanması gerekti. BM'nin insani müdahale yetkisi vermesi, bundan böyle bu tür vahşetlere artık hiç tanık olmayacağımız anlamına mı geliyor? Ne yazık ki hayır. 2003'te Darfur'da binlerce insan ölürken dünya müdahale etmedi. Harekete geçmek yönünde siyasi irade olmadığında, büyük küresel güçlerden birinin kısa vadeli çıkarları tehlikeye girdiğinde veya R2P'nin normlarını etkili bir operasyona tercüme etmek son derece zor olduğunda bu trajediler başka bir yerde tekrar yaşanabilir.

Hepsinin ötesinde müdahalelerin büyük kısmı belirsizliklerle dolu. Hatta başarısız da olabiliyorlar. Yine de 1999'da binlerce Kosovalının hayatını kurtaran NATO müdahalesinden yanaydım. Aynı sebeplerle Kaddafi birliklerine yönelik hava saldırılarının Bingazi'de bir katliamı önlemesinden memnunum. Libya müdahalesi yasal, gerekli ve hem Libya halkı hem bölge kamuoyu tarafından destekleniyor. Dünya liderlerini gerektiğinde R2P doğrultusunda müdahaleyi reddettiklerinde eleştirelim, müdahale ettiklerinde değil.

(*) Responsibility to Protect ifadesinin kısaltması olan R2P Türkçeye "koruma sorumluluğu" olarak çevrilebilir.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT