1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. ‘PYD’nin PKK Olmadığı Söylemi Bir Safsata’
‘PYD’nin PKK Olmadığı Söylemi Bir Safsata’

‘PYD’nin PKK Olmadığı Söylemi Bir Safsata’

ABD’nin 2014’e kadar Suriye politikasındaki en etkili isimlerinden olan eski Şam Büyükelçisi Robert Ford, Al Jazeera’nin sorularını yanıtladı.

02 Ekim 2015 Cuma 21:54A+A-

Röportaj: Ece Göksedef / Al Jazeera

Suriye’de ayaklanmanın başladığı zamanlarda, 2011-2014 yılları arası ABD’nin Suriye Büyükelçisi olarak görev yapan ve ABD'nin o dönemki Suriye politikasında etkili bir isim olan Robert Ford, ABD’nin son dört yıldır Suriye’de sürdürdüğü politikayı ve bu süreçte Türkiye ile ilişkilerin seyrini Al Jazeera’ye anlattı.

Ford, ‘ABD, PYD’ye Kürtleri sevdiği için değil, Amerikan askerinin yerine savaşacak bir milis grup bulduğu için destek veriyor’ diyor. ABD’nin PYD’ye destek verirken resmi olarak PKK ile aynı olmadığı söylemini sürdürmesini ise ‘safsata’ olarak nitelendiriyor.

Ford’a göre Suriye, artık ABD için kendisinden çok uzakta ve acilen adım atılmasına gerek olmayan bir sorun. Yönetimden hiç kimsenin açıkça Esed’in kalmasını desteklemeyeceğini ama bunun için bir şey de yapmayacağı görüşünde. Dört yıldır Esed’e yönelik herhangi bir adım atılmamasındaki tek sebep ise, Irak’ta ölen 6 bin Amerikalı. Türkiye’ye ise şu soruyu soruyor: Meksika’daki sorunu çözmek için Türkiye ne kadar yardımcı olurdu?

Türkiye’nin Suriye politikası için ‘iyi bir politika’ diyor. Ancak adım atmak için Türkiye’nin artık ABD’nin onayına ihtiyacı olmadığı görüşünde. Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte, Rusya’nın yükselişini durduracak girişimlerde bulunabilir. Ford'a göre Esed görevde kaldığı sürece kimse IŞİD'le ciddi bir şekilde savaşmayacak.

Rusya’nın son adımlarını ise Türkiye ve ABD’ye ‘Dur!’ demek için ve bölgede güçsüzleşen müttefiki Esed’i korumak için attığını söylüyor, radikal gruplarla mücadele etmek için değil… Robert Ford, Rusya'nın Suriye'deki hava operasyonundan bir gün önce sorularımızı yanıtladı.

Suriye’de ayaklanmanın ilk başladığı günlerde ABD’nin Şam Büyükelçisi’ydiniz. O günlerde krizin bu noktaya geleceğini tahmin ediyor muydunuz?

"Şam’dan ayrılmadan bir gün önce, Büyükelçilikteki Suriyeli çalışanlarla bir toplantı yaptık. Toplantıdan sonra birkaç tanesi yanıma geldi, 5 Şubat 2012’ydi. Bana, Suriye’de bundan sonra ne olacağını sordular. Onlara şu cevabı verdiğimi hatırlıyorum: Çok büyük bir iç savaş çıkacak, terörizm şehirlere yayılacak, hayat çok pahalanacak, maaşlarınız çok düşük kalacak ve her şey korkunç olacak. Onlara, mümkünse ülkeyi terk etmelerini söyledim…"

'Suriye, Amerika'nın Irak'taki korkunç deneyiminin kurbanı oldu'

Bu durum Amerikalı bir diplomat açısından bu kadar açık şekilde öngörülebildiyse, ABD neden bunu durdurmak için gerçek bir adım atmadı? Yönetimde farklı fikirde kişiler olduğunu biliyoruz, bu engellerden biri miydi?

"Farklı görüşler vardı tabii, ama Amerika’nın Suriye politikası için anlamamız gereken en önemli şey, Amerikalılar Irak savaşı kâbusunu unutmadı. Suriye, bir şekilde, Amerika’nın Irak’taki korkunç deneyiminin kurbanı oldu. Yönetimde benim gibi kişiler Suriye’de daha fazlasını yapmamız gerektiğini söylediğinde, cevap çoğunlukla ‘Irak’taki gibi bir deneyimi daha Amerikalıların istemiyor’ oldu.

Burada New York’ta, Amerikalılara Suriye’ye daha fazla dâhil olmak gerekip gerekmediğini sorarsanız, yanıtları ‘asla’ olur."

Bugünlere gelinmesinde etkili olan başka bir tarih de var. 1940'ların sonu-50'lerin başında Suriye özgürlüğünü yeni kazanmıştı. O dönem özellikle bazı liderler ayakta kalabilmek adına Amerika’nın desteğini almak için çok çabaladı. Ancak bir yanıt alamayınca Sovyet Rusya devreye girdi.

"Amerikalılar bu kadar eski tarihi düşünmez. Hafızamız genelde en fazla beş, on yıl öncesine kadar gider. Irak Savaşı hâlâ taze. Amerikalılar için Suriye çok uzakta bir ülke, biz Türkiye gibi Suriye’yle uzun bir sınırı paylaşmıyoruz. Türkiye gibi kültürel ilişkilerimiz de yok. Suriye’de, kökenleri Türkiye’ye dayanan birçok insanla tanıştığımı hatırlıyorum. Yani Amerikalıların Suriye ile ilgili düşüncesi, Türklerinkinden çok farklı."

'Türkiye'nin politikası, siyasi çözüm için iyi bir politika'

Askeri müdahalenin dışında, Amerika’nın en azından bu son dört yılda daha stabil, daha güçlü bir Suriye politikası olamaz mıydı?

"Bu yıl Mayıs ayında Dışişleri Bakanı John Kerry Soçi’ye gitti. Putin ve Lavrov’la bir araya gelerek Suriye’yi konuştu, hatırlarsınız. Ruslara, Suriye’de siyasi bir uzlaşıya varmak için yeni bir şans olduğunu söyledi. Bu şans neydi? Bu şansı yaratan şey neydi? Dürüst olalım. Bu şans, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın Esed’le savaşan silahlı muhalefete verdiği para ve silah yardımını artırmasıydı. Esed’in ordusu örneğin İdlib’de, güneyde Deraa’da büyük yenilgiler alıyordu. Esed rejimi birden güçlü görüntüsünü kaybetti, güçsüz görünmeye başladı.

Biz her zaman ciddi bir müzakere sürecine geçişin, Suriye hükümetinin müzakereye geçmezse yok olacağını anladığı zaman mümkün olacağını düşündük. Yani bana göre Türkiye’nin politikası aslında, siyasi bir çözüm için iyi bir politika. Türkiye’de bu politikadan memnun olmayanlar olduğunu biliyorum. Bunu da anlıyorum, Türkiye için zor bir süreç oldu. Türkiye’de 2 milyonun üzerinde mülteci var. Türk halkı Suriyelilere karşı çok cömert, çok iyi davrandı.

'Esed bu yıpranma savaşını kazanamaz, Rusya bunu değiştiremez'

Bunun bir yıpranma savaşı olduğunu hissediyorum. Esed hükümeti yıpranma savaşını kazanamaz, ama bu savaş uzun sürebilir. Esed hükümeti bir azınlık hükümeti. Yıpranma savaşında, çok açık ki çoğunluk kazanır. Tek ihtimal budur. Rusya bile bunu değiştiremez. Tüm söyleyebileceğim, Suriye’nin ılımlı muhalefetini daha fazla desteklemeye devam etmek. IŞİD’i, Nusra’yı değil; Suriye’de savaşan ve siyasi müzakereye gitmeyi kabul edebilecek olan diğer muhalif grupları… Bu yardım etmek için şartımız. Yardım mı istiyorsun? Öyleyse en sonunda siyasi müzakereyi kabul etmelisin."

‘Ilımlı muhalefeti’ seçme konusunda Amerikalılar biraz fazla seçici davranıyor ama, eğit-donatta gördük. Sahada olan onca savaşçıdan ‘ılımlı’ diye seçebildiği savaşçı sayısı 200’ün üzerine zor çıktı. Bu durumda bu dediğiniz nasıl mümkün olacak?

"Amerikalılar, benim fikrime göre, fazla dikkatli davranıyor. Amerikan İngilizcesinde kullandığımız bir deyim vardır: Mükemmel, iyinin düşmanı olabilir. Diğer bir deyişle; eğer mükemmeli beklemeyi sürdürürsek, mükemmeli de iyiyi de asla elde edemeyebiliriz. Bence Suriye’de olan bu.

Çok açık olacağım. Türkiye Suriye’de İslamcı grupları destekledi, Ahrar-ı Şam gibi… Biz aşırı İslamcı grupları sevmiyoruz, Ahrar-ı Şam’ın da ideolojisi Amerikalıların hoşlandığı türden değil. Ama Ahrar-ı Şam ile IŞİD arasında, Ahrar-ı Şam ile Nusra arasında seçim yapmanız gerekirse, elbette Ahrar-ı Şam, elbette! Mükemmel değil ama hiçbir şeyden iyidir. Bu Amerikalıların çok zor anlayabileceği bir şey. ABD yönetiminde hâlâ Ahrar-ı Şam ile Nusra’nın ya da IŞİD’in ideolojisi arasındaki farkı bilmeyen insanlar var."

ABD’nin son dört yıldaki genel politikasına gelecek olursak, nasıl yanlışlar yaptı ABD? Suriye politikasındaki yanlışlarda İsrail’in etkisi ne oldu?

"İsrail’in ABD’nin Suriye politikasına etkisi çok az oldu, bu tamamen Irak’la ilgili. İsrail’le değil, Irak’la, ABD’nin kötü Irak deneyimiyle ilgili."

Irak da bir noktada İran’ın eline bırakılmadı mı?

"Çünkü Irak’tan çok yorulmuştuk. Biz eşimle kuzeyde küçük bir kasabada yaşıyoruz. Nüfusu 6 bin. Oraya taşınmadan önce, Irak büyükelçiliğindeki görevimin hemen sonrasında bu kasabayı ziyaret etmiştik. Ziyaretimiz sırasında, liseden sonra ABD ordusuna katılıp Irak’a giden bir gencin ölüm haberi geldi. 2010’du, Bağdat’ta öldürülmüştü. Bu küçük kasaba için bu çok büyük bir şoktu.

Gencin ailesini bizzat tanımıyorduk ama aileyi tanıyan bir arkadaşımız vardı. Onun aracılığıyla gidip aileye başsağlığı dilemek istedim, çünkü ABD’nin Irak Büyükelçi Yardımcısı’ydım, oradaki iki numaralı kişiydim. Aile ‘Teşekkür ederiz ama sizi görmek istemiyoruz’ diye mesaj gönderdi. Tabii ki beni görmek istemezler, çok üzgünlerdi. Kasabadaki herkes çok üzgündü.

'Türklerin anlaması gereken şey, bu Rusya ile değil, Irak'ta ölen 6 bin Amerikalıyla ilgili'

Türkiye’deki insanların anlamasını umduğum şey, biz Irak’ta bu şekilde 6 bin Amerikalıyı kaybettik. Amerikalıların Suriye’ye bakmasının sebebi, Irak’ta kaybettiğimiz 6 bin Amerikalı. Birinci sebebi bu. Şu an neden Barack Obama ABD Başkanı da Hillary Clinton değil? Çünkü 2002’de Hillary Clinton Senato’daydı. Bir Demokrat olarak Irak savaşında Bush’u destekledi. 2008’de Barack Obama Demokrat Parti adaylığı için Clinton’a karşı yarışırken ‘Ben savaşa karşıyım ama o Irak savaşı için evet oyu verdi’ dedi. Ve yarışı kazandı.

Türklerin anlamasını umduğum şey bu İsrail ile, Rusya ile ilgili değil. Irak’ta ölen 6 bin Amerikalıyla ilgili.

ABD’nin süreçteki hatalarını bana sorduğunuzda, Obama’nın ordusunu Suriye’ye göndermemiş olması çok iyi derim. Ben de Suriye’de Amerikan ordusunu görmek istemiyorum. Şimdi Amerikan Hava Kuvvetleri Suriye’yi bombalıyor. Bence bu korkunç. Suriye’de Amerikan ordusunun hiçbir şekilde görmek istemiyorum.

Suriyelilerin bu sorunu çözmesini istiyorum. Suriyelilerin müzakere etmesini istiyorum. Esed müzakereyi kabul etmezse o zaman siyasi çözümü kabul eden kişilere, Esed’i masaya oturtmak için baskı uygulamaları için yardımcı olmalıyız."

ABD’nin PYD’ye verdiği destek Türkiye ile ilişkilerini olumsuz yönde etkiliyor. Sizce bu bir hata mı? Amerika’nın bölgedeki en güçlü müttefiklerinden Türkiye’nin tavrı karşısında ne yapması gerekirdi?

"Dürüst olmam gerekir. Türkiye IŞİD konusunda yardımcı olabilecek bir rol oynamadı. Amerikalılar PYD’ye Kürtleri sevdiği için ya da PYD’yi sevdiği için yardım etmeye başlamadı. Eminim, sizi temin ederim, Washington’a gidip ‘PYD neyin yerini tutuyor?’ diye yetkililere sorarsanız, bilmezler. Hiçbir fikirleri yok.

Bildikleri şey; IŞİD’e karşı savaşan bir milis grup var. Böylece Amerikalılar gidip savaşmak durumunda kalmıyor. Suriyeliler savaşıyor, bu olayda Suriyeli Kürtler… Ve yeni bir halifelik kurma çağrısı yapmıyorlar, Nusra gibi gruplarla işbirliği yapmıyorlar. Ahrar-ı Şam gibi gruplar Nusra gibi örgütlerle işbirliğine gittiğinde, Washington’daki yetkililer için bu şeytanla anlaşma yapmak anlamına geliyor. El Kaide Amerikalılar için bir şeytan. Yani, Suriye muhalefetindeki gruplar, PYD değil, Nusra ile bir şekilde işbirliği yapan diğerleri, Amerikalıların gözünde anında şüpheli konumuna düşüyor. PYD’nin böyle bir sorunu hiç olmadı.

'PYD'nin PKK olmadığı söylemi bir safsata'

PKK ile ilişkisine gelirsek, Amerikalı yetkililer ‘PYD, PKK’nın resmen bir parçası değil’ diyeceklerdir. Amerikalı yetkililerin PYD’nin PKK olmadığını söylemesi bence bir safsata. Yani bu, ciddi olmadıkları bir sözlü savunma. Söylersiniz ama aslında doğru değildir ve dinleyen herkes bunun doğru olmadığını bilir.

Washington’da bir iş arkadaşım var. Mayıs-Haziran aylarında Kobani ve Kamışlı’ya gitti. Duvarlarda, ofislerde Abdullah Öcalan’ın fotoğrafları olduğunu söyledi… Amerikalı yetkililerin PKK’nin PYD ile bağı olmadığını söylemesi bir safsata.

Amerikalılar için El Kaide ve IŞİD gibi grupların çok yakın tehlike olarak görüldüğünü hatırlayın. New York’tayız, 11 Eylül’deki Dünya Ticaret Merkezi saldırısı hâlâ bizimle. Amerikalı yetkililer buna bakıyor ve ‘Bu Kürt savaşçılar, bize 11 Eylül’de bunu yapan insanlarla savaşıyorlar’ diyor. Bence bunun Türkiye’de ve Suriye’de sorun yarattığını görüyorlar. Ancak hem Türkiye hem ABD için, herkes için en büyük ve en yakın tehlikenin bombalarıyla Suriye’den çıkan ve İstanbul’a, New York’a binaları patlatmaya gelen radikaller olduğu görüşündeler."

'Türkiye, ABD'ninkinden daha sağlam bir Suriye politikasına ihtiyaç duyacak'

Türkiye ile ABD arasında Suriye konusunda bir paralellik sağlanamadı. ABD Esed’in gitmesi gerektiğini en sert şekilde söylerken Davutoğlu Ağustos 2011’de Şam’a giderek Esed’i reformlara ikna etmeye çalıştı. Yaz sonunda Türkiye de aynı dili kullanmaya başladı. Ancak birkaç ay içinde ABD, ‘Esed’in gidişi çok da acil değil, onunla da yapabiliriz’ noktasına geldi. Söylemde değil ama pratikte yön değiştirdi. Bunun sebebi nedir sizce?

"Ne söylediğimi hatırlayın, Amerikalılar Suriye’nin çok uzakta olduğunu düşünüyor. Bu yüzden Suriye onlar için, Türkiye için olduğu kadar büyük bir sorun değil. Ankara’daki yetkililere sorsak, Türkiye Meksika’daki uyuşturucu savaşları sorununu çözmek için ne kadar yardımcı olurdu? Meksika ABD için acil bir sorun haline gelebilir. Amerika’nın güneyine gittiğinde, basit bir çitin ardından çıplak gözle hemen yakındaki Meksika kasabasını görebilirsin. Türkiye’nin de Suriye’de ABD’nin olduğundan daha fazla çıkarı var. Bu aynı zamanda şu anlama geliyor; Türkiye, ABD’ninkinden daha sağlam bir Suriye politikasına ihtiyaç duyacak.

'Amerika için uzak, Türkiye için aciliyeti olan bir sorun'

Bu, Amerika’nın Türkiye’nin ihtiyaçlarıyla hiç ilgilenmeyeceği anlamına gelmiyor. Türkiye dost ülke, NATO müttefiki, Amerika’nın ortak çıkarları olan bir ülke… Yani işbirliği yapmamız lazım. Açık olacağım. Suriye, Amerika için uzak; Türkiye için aciliyeti olan bir sorun."

Amerika’nın Suriye politikasında bir değişim oldu ama. Ayaklanma başladığında Amerika’nın tutumu bugünkü gibi değildi.

"Ben öyle düşünmüyorum. Sanırım Türkiye’nin politikası Davutoğlu’nun Şam ziyaretinden üç hafta sonra değişti. Başkan Obama, 2011’de Ağustos’un ikinci haftasında Esed’in görevi bırakması gerektiğini söyledi. Suriye Ordusu Deyrezzor ve Hama’ya girip büyük zararlar verdikten sonra. Davutoğlu da o sıralarda reform ve Esed’in ordusunu Hama’dan çekmesi önerisiyle Şam’a gitti.

O dönem Şam’da Türk Büyükelçisi olan Ömer Önhon Esed’in ordusunu Hama’dan çekmediğini gördüğünde ve Ankara’ya haber verdiğinde, o zaman Türk hükümeti söylemini değiştirdi. Pozisyonu, ABD’nin pozisyonuyla aynı noktaya geldi. 2011 Ağustos’unun sonundan ya da Eylül’ünden beri bu konuda Türk ve Amerikan görüşü aynı.

Bazı Amerikalı gazeteciler Amerika’nın Esed’e yönelik tavrının değiştiğini söylüyor. Kişisel olarak ben böyle olduğunu düşünmüyorum. Sebeplerine gelirsek, ilk olarak, Washington’da Cumhuriyetçiler Esed’den nefret ediyor. 55 Cumhuriyetçi Senatör arasında sadece biri, Rand Paul, Esed’in sorun olmadığını düşünüyor. Diğer 54’ü gitmesi gerektiğini düşünüyor.

'Obama açıkça Esed'i orada tutacağız dese hezimet olur'

Kongre’de Demokrat Parti’ye bakalım. Muhtemelen yüzde 70 – 80’i Esed’in gitmesi gerektiği görüşünde. Temsilciler Meclisi’nde de aynı şey geçerli. Demokratlar da Cumhuriyetçiler de Esed’in gitmesini istiyor.

Şimdi başkanlık yarışı başladı, siyasi kampanyalar yapılıyor. Obama halka açık şekilde ‘Esed’i orada tutacağız, kalışını kabul ediyoruz’ dese bu onun için büyük bir hezimet olur. Cumhuriyetçiler Obama’yı zayıflıkla suçlar, başkanlık yarışındaki Demokratlar bile onunla aynı fikirde olmaz.

Eğer başkanlık için yarışıyorsanız ve gazeteciler size ‘Esed’in kalışını mı istiyorsunuz? Çocukları öldürüyor ama siz onu orada tutacak mısınız?’ diye sorduklarında ‘Hayır, tutamayız’ diyeceksiniz. Yani hepsi bunu reddedecek.

Suriye’de İran ve Rusya ile birlikte çalışacağımız söyleyenler, Amerikan politikasını anlamıyor. Ama Amerikan ordusunu Suriye'ye gönderecek miyiz? Yanıtı: Irak’ta ölen 6 bin Amerikalı."

'Rusya, ABD ve Türkiye'ye 'Dur' dediğini göstermeye çalıştı'

Rusya’nın Suriye’ye askeri yığınak yapması, uçaklarını göndermesi, güç kayması anlamına mı geliyor?

"Benim buna yorumum şöyle: İdlib, Deraa ve Kunetra’da uğradığı bozgunlardan ve Ceyş-ül İslam’ın Şam-Humus arasındaki otoyolun bir kısmını ele geçirdikten sonra, Suriye rejimi sarsılmaya başladı. Her an düşebilecek gibi sallanmaya başladı.

Bu sebeple Rusya en hızlı şekilde askeri gereçleri Suriye’ye gönderdi. Bütün o silahları taşıyan gemiler Boğazlar’dan geçti. Fotoğraflara bakıp ‘Burası İstanbul!’ dedik. Rusya’nın yapmaya çalıştığı, Türkiye ve ABD’ye ‘Dur!’ dediğini göstermekti.

Ben şu an Esed rejiminin çok zayıf olduğunu düşünüyorum. Zabadani savaşında, Hizbullah, İran, Suriye ordusu üç hafta boyunca ilçeyi geri almaya çalıştı ama başaramadı. Üstelik büyük bir ilçe de değil. 10 bin kişi yaşıyor, alamadılar. 2013’te Kuseyr’de yapabildikleri gibi olmadı. Artık o kadar güçlü değiller ama muhalefet daha güçlü. Türkiye ve Suudi Arabistan sayesinde.

Rusya, Esed’in düşüşünü engellemek için bu adımı attı. İskambil oynuyor olsak elinizde 6’lar, 7’ler mi olsun istersiniz, Kız’lar Papaz’lar mı? Esed rejiminin elinde şu an en fazla 7 ve 8’ler olduğunu düşünüyorum.

Rusya da onlara çok güçlü kartlar veremeyecek. 28 uçakları var Lazkiye’deki hava alanında. Lazkiye, muhalifler tarafından bombalanan bir bölge, Türkiye’nin yardım ettiği muhalifler tarafından. Rusya’nın da şu an çok iyi bir durumda olduğunu söyleyemem.

Yıpranma savaşına Rusya’nın Rus askerlerini göndereceğini düşünüyor musunuz? Eğer asker göndermeyecekse, Esed’in azınlık hükümeti hâlâ savaşı kaybediyor demektir.

Rusya’nın desteği, Suriye’deki silahlı muhalefet için Lazkiye’yi almayı zorlaştıracak çünkü muhtemelen Ruslarla savaşmak zorunda kalacaklar. Şam’ı almalarını zorlaştıracak. Ruslar, İranlılar, Esed Rakka’yı, İdlib’i geri almayacaklar. İdlib’de beş gün önce ateşkes yapma konusunda uzlaştı Esed, bu güçlü bir yönetim gibi gözüküyor mu?

'Suriye'nin bir bütün olarak kalması zor görünüyor'

Bu, Suriye’nin gittikçe bölünmeye daha fazla yaklaştığı anlamına mı geliyor? Esed Tartus, Lazkiye ve Cible’yi alacak. Belki Humus ve belki Şam’ın bir kısmı… Hepsi bu.

Türkiye sınırındaki bölgeler Ahrar-ı Şam, Nusra gibi grupların eline geçecek. Daha doğuda Suriyeli Kürtler ve PYD, güneyde de Özgür Suriye Ordusu, Ürdün sınırında Deraa ve çevresinde… Ve IŞİD, ülkenin doğusunda… Kim bunun peşinden gidecek? Kimse! Bence bu ABD için korkunç. IŞİD uzun bir süre varlığını devam ettirecek.

Bölünme üzücü bir olay, Suriye’nin bir bütün olarak kalmasını isterdim. Ama bir bütün olarak kalması zor görünüyor.

Ama Suriyelilerin aslında bunu istediğinden emin değilim. Bugüne kadar hiç bölünme isteyen bir Suriyeliyle, PYD’li ile bile tanışmadım. Merkezi yönetimi istemeyen, Almanya, İsviçre gibi federal bir devlet isteyen bazı Kürtler tanıyorum. Ama küçük bağımsız ülkeler isteyen Suriyeliye hiç denk gelmedim."

'Ilımlı muhalefete desteği artırmazsak Suriye'nin bölünmesini izleyeceğiz'

İşler bu noktaya gelirse Amerika tutum değiştirir mi, değiştirmeli mi sizce?

"Benim fikrim, Amerikalılar Suriye’deki varlıklarını artırmayacak. En azından seçime kadar bu yönetim bunu yapmayacak. Büyük bir girişim başlatmayacaklar. Benim sorum, eğer siyasi müzakere noktasına gelmek, John Kerry’nin Soçi’de bahsettiği şansı kullanabilmek için Türkiye, Suudi Arabistan, Katar Rusya’nın yaptığına bakarak ‘Teslim olmuyoruz, hâlâ siyasi müzakere isteyen ılımlı muhalefete desteğimizi artırıyoruz’ diyecekler mi? Ruslar yükselirken, biz bunu kabul edecek miyiz?

Benim düşüncem eğer bir müzakere istiyorsak ılımlı muhalefete desteği artırmaktan başka çare yok. Yoksa Suriye’nin bölünmesini izleyeceğiz.

'Amerikalıların açıkça bir şey söylemesini beklemeyin...'

Söyleyeceğim şey, Amerikalıların açıkça bir şey söylemesini beklemeyin. Bazen izin istememek daha iyidir. Türkiye’nin, Suudi Arabistan’ın, Ürdün’ün çıkarları var. ABD Meksika için Türkiye’den izin ister miydi? Bazı silah sistemleri, gelişmiş sistemler için Amerika’nın iznine ihtiyaç olabilir. Bunları bazı gruplara vermek Türkiye için korkunç sonuçlar doğurabilir. Ama diğerleri, Türkiye’nin ulusal güvenliği…

Yoksa Ruslar ve müttefikleri Esed’in kalması için ısrara devam edecekler. Rusya veya İran’ın Esed’in değişmesi için hazırlandıklarına dair herhangi bir belirti göremiyorum. Esed orada olduğu sürece silahlı muhalefet onunla savaşacak, IŞİD bazen savaşacak. Suriye’de hiç kimse gerçekten radikallere karşı savaşmayacak.

Suriye’de ihtiyacımız olan, radikaller sorunuyla savaşılması gerektiğine çok daha fazla Suriyeliyi ikna edebilecek olan yeni bir hükümet. Beşar Esed’ın bunu yapmak için dört yılı vardı ve şu an radikalizm sorunu iki yıl önce olduğundan çok daha kötü. Sonuç olarak Beşar Esed’in doğru kişi olduğunu düşünmüyorum. Başka bir hükümete ihtiyacımız var. Ruslar Rakka ve Deyrezzor’u umursamıyor. Eminim İranlılar da öyle… İranlılar neyi umursuyor? Hizbullah’ı!

'Rus uçaklarının misyonu Esed rejimini korumak'

Ruslar da aynı şekilde, Esed’i uluslararası çıkarları için bir unsur olarak görüyor. Esed bir müttefik ve Rusya müttefikinin düşmesine izin vermeyecek.

Rus uçakları kaç gündür Suriye’de? Üç hafta… Hiçbir Rus uçağının IŞİD’i bombaladığını gördün mü? Ben, IŞİD’le savaşacaklarını söylediklerini sanıyordum. Neyi bekliyorlar? Hava mı çok kötü? Pilotlar mı tatilde? Ben görevin IŞİD’e saldırmak olduğunu düşünmüyorum. Bence misyon Esed rejimini korumak.

Türklerin Rus politikasına bakmaları ve ne yaptıklarını izlemeleri gerek. Rus uçakları ne yapıyor takip edelim. IŞİD’i mi bombalıyorlar? Yoksa IŞİD’i ve diğer muhalif grupları mı bombalıyorlar? Eğer ikisini de bombalıyorlarsa misyon, Beşar Esed’i desteklemektir, terörizmle savaşmak değil. ABD’nin bu noktada bir şey yapacağını sanmıyorum."

Kaynak: Al Jazeera

HABERE YORUM KAT