1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. PKK’nın İçinden ‘Chucky’yi Çıkarmak…
PKK’nın İçinden ‘Chucky’yi Çıkarmak…

PKK’nın İçinden ‘Chucky’yi Çıkarmak…

PKK, kötü arkadaş çevresini susturup, içindeki devrimci 'Chucky'leri bastırıp medeni bir aktör olarak masada oturmaya devam etmeli.

27 Ekim 2014 Pazartesi 19:32A+A-

Yıldıray OĞUR
Türkiye Gazetesi

19.2 milyon varil. 2 milyar dolar... Bu rakamlar bir kenarda dursun.

Önce devrimci kurtlar vadisine bakacağız:

“Bir dönem devrimcilerin avukatlığını yapmış olan T.T, işlediği suçlar nedeniyle 23.10.2014 tarihinde saat 00.10 civarında Avcılar'daki evinin önünde Cephe'nin adaletiyle karşılaşmıştır. Tanay'ın arabası Cepheliler tarafından taranmış, camları sopalarla kırılmıştır. Peki T.T. ne yaptı? En pespaye, üçüncü sınıf otellerde evli, bekâr, çocuklu, dul, bir siyasi çevreye yakın veya tamamen düzen içi, kendisinden büyük-küçük kadınlarla, halkımızın deyimi ile düşüp kalktı...

Halkımız, bu ahlaksız adamı evinize sokmayın. Kadınlarınızı, annelerinizi kız kardeşlerinizi, arkadaşlarınızı koruyun bu soysuzdan.

T.T. devrimci tutsaklara ve halkımıza öz eleştiri yapacak. Özür dilesin sonra hangi cehenneme giderse gitsin. Hangi bataklıkta çırpınırsa çırpınsın. Cehennemin dibine kadar yolu var.

Özür dileyecek. Özeleştiri yapacak. Aksi takdirde torunlarına kadar anlatacağız o soysuzun ahlaksızlıklarını.

Not: Cezalandırma öldürme amaçlı değil, sadece uyarı amaçlıdır.”

DHKP-C, örgüt sempatizanı meşhur avukatlardan birine yönelik saldırıyı böyle üstlendi.

Hayat tarzımıza karışılıyor diye sokağa dökülen Gezi Ruhu’nun doruklarda yaşandığı günlerde neredeyse meşru bir örgüt muamelesi gören CHP’li vekillerin davalarına dayanışmaya koştuğu silahlı bir devrimci örgütün geçmişinde daha da zalimce örnekleri olan iç hesaplaşmalarından biriydi bu.

Metindeki ahlaki yozlaşma vurgularını okuyunca 'D' harfinin “devrimci” değil “dinci”nin kısaltılması olma ihtimali üzerinde düşünebilir insan. Bu kötücüllüğün, mafyözlüğün 2014 yılında bir ideolojik hareket olarak İstanbul’da yaşıyor olması, bu şiddet sarmalını yaşatan, hâlâ içine insanları sokan motivasyon üzerinde uzun uzun düşünüp şaşırmanın âlemi yok. Eli silahlı liderlerinin, ideologlarının posterleri en lüks sitelerde liseli gençlerin duvarlarında, mavzerli şarkıları stadyumlarda, merkez medya gazetelerinde ağırlanıyor. Eski yoldaşlarının hâkim olduğu merkez medyada insan hakları aktivisti muamelesi görmekteler.

70’lerin ürettiği hâlâ hesaplaşılmamış bir fikri nobranlığın, devrimci şiddetseverliğin, lümpen bir solculuğun tezahürleri bunlar. Ve fikri iklim şartları bu nostaljik bakterinin yaşaması için hâlâ çok elverişli.

Neyse ki İstanbul’da bir mahallenin hayatını Kuzey Koreleştirecek kadar bir çaptalar. Ama Kürtler o kadar şanslı değil. Onların 70’lerin o ikliminde doğan örgütleri devletin zulmüyle büyüdü, serpildi. Diğer rakiplerini tasfiye etti. Kendine yurt dışında büyüyecek alanlar, ittifaklar buldu. Önce gerici, feodal ilan ettiği halka açıldıkça halk hareketine döndü. Büyüdükçe 70’lerin ergen devrimciliğinden, ulusal kurtuluş hareketine doğru evrildi. Partiler kurdu, medyaları, dernekleri, vakıfları, diplomatları oldu. İstihbarat örgütleriyle, devletlerle ittifaklar kurdu, görüşmeler yaptı. Türkiye Cumhuriyeti devletiyle en az 3 kez masaya oturdu. Özerk bölgeleri, kurtarılmış alanları, sürgünde parlamentoları bile oldu. Büyüdü, serpildi, uluslararası bir aktör hâline geldi.

Ama içindeki 70’lerin ergen devrimcisi, “Chucky”yle birlikte.

Devrimci şiddete, silaha iman etmiş, inşa etmeyi değil, yıkmayı; yaşatmayı, ödüllendirmeyi, büyütmeyi değil; öldürmeyi, cezalandırmayı, devirmeyi, iş birliğini değil tasfiyeyi iyi bilen ve makbul gören o Chucky, o proto-DHKP-C, PKK’nın içinde de yaşamaya devam ediyor.

Çözüm sürecinde devlet o mafyöz Chucky'yle değil, binlerce insanın ölümüne neden olan bir savaşı bitirmek için milyonlarca insanın desteklediği bir örgütle görüşüyor. Benzer sorunları olan İngiltere’den Filipinler’e kadar her ülkenin yaptığı gibi.

O yüzden çözüm süreci aslında PKK’nın ve devletin içindeki  şeytanı, 'Chucky'leri çıkarma ayini de!..

Ama masada otururken, yol haritaları üzerinde çalışırken, medeni bir ortamda, siyasi diyaloglar sürerken o Chucky birdenbire uyanıyor.

Uyarıcı pek çok neden var, malum. Elinde silah olmanın kıymetinin yeniden arttığı zamanlar, o silahın kötü bir şey olduğunu söyleyecek cesareti olmayan dostlar, o silahı bu kez nefret ettikleri hükümete karşı bırakmasını kabul edemeyen akbabalar, savaş kışkırtıcıları.

Ortam bozuk. Arkadaş çevresi kötü. Ama hiçbir şey, hiçbir açıklama, hesap, strateji PKK’nın hem her şeyin üzerinde tuttuğu örgütsel çıkarları için hem de ikinci sırada tuttuğu Kürtlerin menfaatleri için Türkiye’de savaşı yeniden başlatmasını mantıklı kılmaya yetmiyor.

Hem de başka bir cephede boğuşurken ve yenilirken. Bunu örtbas için bile olsa mantıklı değil.

Çünkü bugün artık PKK’nın en büyük gücü silahı değil. O silahlar 20 senedir elinde tuttuğu Mahmur Kampı’nı korumasına yetmedi. Şengal’de Ezidileri korumaya da. Eğer ABD yardımı gelmese etrafı IŞİD’in eline geçmiş bir nokta gibi kalmış Kobani’de kalmaya da… PKK, Orta Doğu’daki silahlı gruplardan biri artık. İslamcı, Şii silahlı örgütlerin ortasında kalmış bir örgüt. 

O yüzden hesabını savaş, silah üzerine kurarak bu coğrafyada var olamaz. Kobani’nin ayakta kalan tek noktasının, PKK’nın aylardır IŞİD’e destek veriyor dediği Türkiye sınırının tam karşısı olması, Şengal’deki, Maxmur’daki yenilgiyi üzerine yıkıp, Salih Müslim’in “Türk Özel Harb’inden emir alıyor” bile dediği Barzani’nin Türkiye üzerinden Kobani’nin imdadına koşmasından çıkaracakları dersler çok.

PKK’nın bugün en son ihtiyacı Türkiye ile girilecek bir savaştır.

Bunu sadece iki sene önce zaten denediler. Devrimci Halk Savaşı’nda 2011 ve 2012’de PKK’nın kaybı Uluslararası Kriz Grubu’nun rakamlarına göre 1000’in üstünde oldu.

Hakkari’de sokak ortasındaki infazların ardından oyuklarından çıkıp çözüm sürecini gagalamaya başlayan akbaba cemaatine de küçük bir hatırlatma. O sırada çözüm süreci falan yoktu. Rüya kadronuz işbaşındaydı. AKP ipleri büyük stratejist muamelesi çektiğiniz İdris Naim Şahin’e vermişti. Devletin rakamlarına göre sadece o iki yılda 251 asker ve polis hayatını kaybetti. 100’den fazla da sivil. Pek çoğu sokak ortasında infaz edilerek… Neyse ki Sri Lanka formülllerini dillendirdiğiniz anda çözüm perspektifine dönüldü.

Şimdi buradan ne PKK’nın ne de devletin; dönüş şansı da lüksü de yok.

6/7 Ekim katliamı bu yoldan dönülmesinin PKK’nın içindeki 'Chucky’nin uyanmasının, DHKP-C’nin dışarı çıkmasının en başta Kürtleri vurduğunun en acı örneği oldu.

Kobani için çıkarılan olaylarda en az 40 sivil hayatını kaybetti. Çoğu Kürt. Peki, Kobani’de haftalardır süren çatışmalarda kaç Kürt sivil öldürüldü? Suriye İnsan Hakları Gözlemevinin son açıkladığı rakama göre 21. (481 IŞİD’li, 302 YPG’li ve 10 Hür Ordulu)

200 bin Kobanilinin sığındığı ülkeyi, kaçıp geldikleri Kobani’ye çevirmeye çalışmanın manasızlığını, bu kan deryasının ortasında Türkiye’yi bir liman olarak korumanın kıymetini en iyi Kobanililer anlamıştır.

Belki bunu Kandil’de kendilerini İstanbul gettolarında devrimci silahlı örgüt yönetiyormuş zanneden liderler de güvenliklerini üzerlerine aldıkları ama koruyamadıkları ortaya çıkan yüz binlerce Kürt kadar anlar ve bu sorumlulukla hareket ederler.

Kadın gerillaların Batılı dergilerin kapaklarına çıkmasına, Bernard Henry Levi’lerin gazlamalarına, Kasım Süleymani’nin akıllarına güvenip 30 yıl sonra  30 yıllar boyunca birlikte yaşayacakları komşularıyla yakalanmış bu fırsatı ıskalamazlar.

Baştaki ilk rakam Kürdistan Yönetimi’nin Türkiye üzerinden dünyaya sattığı petrol varil miktarıydı. İkincisi ise şu ana kadar buradan elde ettikleri gelirdi. ABD’nin, Bağdat’ın bütün engellemelerine rağmen o rakamlar büyümeye devam ediyor.

Bölgedeki bütün Kürtleri hatta sadece borusu üzerinden Türkleri de refah içinde yaşatacak rakamlar, işte bu rakamlar.

Sokak ortasında annesine hediye aldığı cep telefonunu gönderirken infaz edilen gençlerin, elektrik santralini yakmak için gönderilip vurulan gençlerin rakamları değil.

PKK, kötü arkadaş çevresini susturup, içindeki devrimci 'Chucky'leri bastırıp medeni bir aktör olarak masada oturmaya devam etmeli.

Savaşın rakamlarını hatırlayanlar da masanın dört ayağına sarılmaya...

TÜRKİYE GAZETESİ

HABERE YORUM KAT