1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Ölümü Yakıştırmayın, Ahireti Hatırla(t)mayın
Ölümü Yakıştırmayın, Ahireti Hatırla(t)mayın

Ölümü Yakıştırmayın, Ahireti Hatırla(t)mayın

Neşet Ertaş’ın hastalık ve ölümü bir kez daha gösterdi ki âlemlerin Rabbi Allah-u Teala’yı fikren ve fiziken hayatın dışına atma siyaseti kamuoyunu şekillendiren araç ve aktörlerde bir hayli ağırlık kazanmış.

27 Eylül 2012 Perşembe 00:08A+A-

 Kenan ALPAY

Ölümü Yakıştırmayın, Ahireti Hatırla(t)mayın

Hastalık ve ölümü dahi imaj yaratmak üzere kullanmayı marifet bilen bir tarz giderek yaygınlaşıyor. Öyle bu imaj yaratma tutkusu ideolojik-siyasi kimlik ayrımı yapmaksızın hemen herkesi sekülerize ediyor. Yani en çok kendisini hatırlatması gereken zamanda ahireti, hesap gününü unutuyor ve unutturuyor.

Hatta her türlü zaaf belirtisi, en doğal zayıflık görüntüsü hatta ihtimali karşısında tüm imkânlar biricik hedef için seferber ediliyor: İmajı korumak. Siyasetçisi, sanatçısı, akademisyeni, sporcusu hatta sıradan her hangi bir insanı en çok kaygılandıran meselelerin başında ‘imaj kaybı’ geliyor. Hastalığında ya da ölümünde imajından bir şeyler kaybetmemeyimerkeze alan psikoloji her açıdan sakatlıklar ihtiva ediyor.  Ama imaj üzerine kurulan bu algı ve duygu biçimi en başta kendine yani insanın varoluş amacına yabancılaştırıcı bir dünyaya mahkûm ediyor muhataplarını.

Eserinve Bedenin Ölümsüzlük Arzusu

Neşet Ertaş’ın hastalığı ve ölümü üzerinden topluma takdim edilmek istenen sanat ve sanatçı imajını tartışma imkânı bulabilir miyiz acaba? Yoksa insan ve varoluş amacını ıskalamak ve ıskalatmakta kararlı seküler/dünyevi söylemlerle yarışa girip ‘Bozkırın Tezenesi’ne övgüler düzmekle mi meşgul olacağız? Anlaşılan o ki biz istesek de istemesek de Anadoluya, Neşet Ertaş’a, kişiliğine, sazına, türkülerine dair övgüler düzmek için fırsat kollayanların güzellemelerinden asıl gerçeğe, ölüme ve ölüm sonrasına sıra gelmeyecek.

Neşet Ertaş’ın hastalık ve ölümü bir kez daha gösterdi ki âlemlerin Rabbi Allah-u Teala’yı fikren ve fiziken hayatın dışına atma siyaseti kamuoyunu şekillendiren araç ve aktörlerde bir hayli ağırlık kazanmış. Ertaş’ın ölümüyaratan ve yaşatan, öldüren ve dirilten Allah’ı anmaksızın, hesaba katmaksızın inşa edilen hayat tasavvurunu bir kez daha karşımıza dikti.

Karşı konulamaz bir moda olmuş. Sanatçı her ne yapmışsa sadece ve sadece sanatıyla, eseriyle anılıyor ve anlatılıyor. Sorumluluk çizgisi ve çerçevesi sanattan ve o sanatın halk nezdinde edindiği itibardan ibaret olarak kritik ediliyor. Sanat, sanatçı ve eseri için telkin edilen laik-seküler formlar üzerinden düşünme biçimi kısa bir zaman zarfında hayatın tamamını kapsam alanına alıyor. Sonrasında unutulmamak, unutturmamak en matah iş olarak addediliyor. Ölümsüzlük duygusu ve arzusu, hayranlardan başkasına hesap vermeme kibir ve gururunu kabarttıkça kabartıyor. İmaj bunun için merkeze alınıyor. Bunun için imaj merkezli hesaplar bütün hesapların üstünde tutuluyor. Ölümü ve sonrasını değil ölüyü ve eserlerini seküler imajlarla güzelleştirmenin peşine düşülmesinin sebebi de bu öncelikten kaynaklıyor.

Ebedi İstirahatgâh mı Dediniz?

Barış Manço’nun ‘zamansız’ ölümüyle birlikte ciddi bir start almıştı sanatçılara mahsus cenaze törenleri.

Yazının Devamı…

HABERE YORUM KAT