ZEYNEP ÜLKÜ TAŞYÜREK

ZEYNEP ÜLKÜ TAŞYÜREK

Yazarın Tüm Yazıları >

Ölümü İzlemek

15 Ocak 2009 Perşembe 11:15A+A-

Ölümü izlemek. İlk başlarda büyük bir infialle karşıladığımız ölümleri izleyebilmek, tıpkı daha önce Çeçenistan’da, Afganistan’da, Irak’ta, Lübnan’da, Cenin’de ve birçoklarında olduğu gibi. Yüksek sesle haykırdığımız lanetlerimizi, beddualarımızı gitgide mırıltıya dönüştüren bir izleme süreci. Siyonist terör devleti İsrail’in ölüm makinaları tarafından kalbura çevrilmiş, fosfor bombalarıyla yakılmış, bitmek tükenmek bilmeyen minik bedenleri seyretmek, masum insanların kadın, çocuk ayrılmadan öldürülmelerini ekranda izlemek, ölüme dair müstehcenliğin sınırlarında dolaşan görüntülere gözlerimizi alıştırmak, günahı kanıksamak, sıradanlaştırmak… O ölümleri başkasının ölümü olarak gördüğümüz sürece sonuç bundan başkası olmayacak. Ölen bebeklerin cennet kokularını duyamamak, tükenen her yaşamın cam üstüne düşen görüntüsünün gerisindekileri, toprağa uzanan her bedenin arkada bıraktıklarını, yaralanan, sakatlanan her kardeşimizin hayatı boyunca çekeceği sıkıntıları bilememek bizi bu hale sürüklememeli. Her şeyi olduğu gibi ölümü de bir çırpıda tüketmemeliyiz.

Hayır! Orada her gün biz ölüyoruz. Oralara yetişemeyen insanlığımız ölüyor. Onlara yalnızca sadaka kabilinden, koskoca İslam âlemi düşünüldüğünde devede kulak sayılabilecek yardımlarımız ulaşıyor. (O da İsrail in ablukayı gevşettiği ölçüde). Bir de topluca Rahmet-i Rahmana sığınarak yolladığımız dualarımız.

Madem öyle, bu yardımları da yapmamalı mıyız? Muhakkak ki yapabildiğimiz kadar yapmalı, hatta daha da fazlasını yapmalıyız. Zaten sayımız göz önüne alındığında yeterince yardım yapabilseydik bir buçuk milyon insanın yaşadığı Gazze şeridi ihya olurdu.

Özellikle kalplerimizin ekranlar karşısında daha da kararmasını önleyen, gönüllerimizde direniş çiçekleri yeşerten eylemlerimize devam etmeli, oradaki kardeşlerimiz için bir ümit ışığı, yaraları için merhem vazifesi gören bu gösterileri yaygınlaştırmalıyız. Aslında tüm bu çabalarımız, sadece onlara moral vermekle kalmıyor, bizlerin de bu vahşete alışmamızı, kanıksamamızı önlüyor, bizi arındırıyor, eğitiyor. Allah razı olsun, Filistinli kardeşlerimiz direnişleriyle hem bizim de onurumuz olan beldeleri savunuyorlar, hem de üzerimizdeki ataletten sıyrılıp, direniş bilincimizi geliştirmemize yardımcı oluyorlar.

Bu tarz eylemlerin İsrail üzerinde bir etkisi olmayacağını çok iyi biliyoruz. Zaten Livni’nin basın açıklamasında belirttiği gibi onlar değerlerine aykırı bir şey de yapmıyorlar. Her türlü ahlakilikten yoksun zihniyetleriyle “kimseden ahlak dersi almak da istemiyorlar”. Doğru, değerlerine aykırı bir şey yapmıyorlar, çünkü tahrif ettikleri değerleri asgari beşeri erdemlerle bile örtüşmüyor da ondan. İşte İsrail böyle değerleri bile değersizleştiren, insanlıktan yoksun varlıkları barındırıyor. Tam da bu nedenle bütün dünya bir araya gelip gösteri yapsa İsrail’i yine etkilemez, ama bu direnişler televizyon ekranları karşısında paslanan, körelen vicdanlarımızı bilese yeter. Direnen kardeşlerimize moral olsa yeter. Ve en önemlisi hesap günü Rabbimiz katında sorumluluklarımızı yerine getirmek bakımından bize mazeret teşkil etse yeter.

Ekranların karşısında tepkisiz bir şekilde o kanlı görüntüleri izlediğimizde, maalesef Gazze’ye hâkim tepelere çıkıp piknik yaparak, leblebi, fıstık eşliğinde bombardımanı seyreden ve ölüm kusan fosfor bombalarını “havi fişek gösterisi” misali ahlaksızca izleyerek katliamdan eğlence devşiren İsraillilerden (Aldıkları tuhaf zevk dışında) çok da bir farkımızın kalmadığını hissediyorum. Doğru, elimizde İsrail’i yaptığına pişman edecek gücümüz, iktidarımız yok. Ama Allah aşkına ellerinde iktidar nimetlerini tutup, kendilerini İslam’a nispet edenlerin hamasi birkaç kelime etmek ve ülkeler arası geziler düzenlemek dışında hiç mi imkânları yok. Olanlar karşısında duygularını ifade etmeleri güzel ama yeterli mi? Elinde yetkiyi ve gücü bulundurmayan halk bile duygularını ifade etmenin yolunu meydanlarda buluyor. Ey iktidar sahipleri (yoksa iktidarsızlar mı demeliyiz) utanın!, Size daha fazlası düşmez mi? İsrail’le yapılan anlaşmalar ve diplomatik ilişkiler devam ettiği sürece yaptığınız her şey anlamsız, göz boyamaya dönük girişimlerden ibaret kalıyor. Ne olur harekete geçin, ne olur kardeşlerimizin ölümünü gözlerimizde sıradanlaştırmayın. Bu duruma daha önce Irak’ta ve Lübnan’da gerçekleşen kıyımlarda da şahit olduk. Kendinize ve bize bu zilleti bir daha yaşatmayın.

Şunu iyi bilmeliyiz ki orada yaşananlar birkaç istatistiki veriden ibaret değil. Her biri bir dünyaya bedel hayatlar sönüyor, aileler dağılıyor, yoksulluk ve imkansızlık kol geziyor, sakatlananlar yürekleri kanatacak yeni hikayelerin kahramanı oluyor. Orada başkası değil, biz ölüyoruz. Bizim evlatlarımız ölüyor. O halde biz ölüyor, öldürülüyormuşuz gibi harekete geçmeliyiz. Meydanları doldurarak, ülkemizi yönetenlerin bizim sırtımızdan İsrail’e destek vermelerine karşı çıkmalı ve onları bu terör devletiyle ilişkiyi kesmeye, zillet anlaşmalarını iptale, hava sahamızın katil uçaklara tahsisini sona erdirmeye,  kardeşlerimizin karşısında başımızı utançla yere eğdiren tüm bu İsrail yanlısı ilişkiyi bitirmeye zorlamalıyız. 

Biz Müslümanlar, yıllardan beri Irak ta, Lübnan da, Filistin de, tarlalara tohum yerine çocuklarımızı ekmekten bıktık, onlar öldürmekten bıkmadılar. Veyl onlara, lanet…

YAZIYA YORUM KAT

6 Yorum