1. YAZARLAR

  2. Davut Dursun

  3. Olayların gerisinde nasıl bir zihin yapısı var?
Davut Dursun

Davut Dursun

Yazarın Tüm Yazıları >

Olayların gerisinde nasıl bir zihin yapısı var?

07 Mayıs 2009 Perşembe 13:34A+A-

Her gün gazetelerin üçüncü sayfalarına ve televizyon ekranlarına yansıyan toplumsal olayların sağlıklı bir analizi Türkiye toplumunun nasıl bir değişme içerisinde olduğunu ortaya koyabilir. Bu olayların bir kısmında medyanın doğasından kaynaklanan bir abartı, olduğundan daha farklı gösterme, okuyucu ve izleyicinin ilgisini çekecek bir takım ek ifade ve unsurlarla süsleme gibi hususlar söz konusu olsa da temelde meydana gelmiş bir olayın ve gelişmenin sunumundan başka bir şey değil.

Bu olaylar toplumu bir anda uyandırmakta, belli bir zaman konuşulmakta ve arkasından da unutulup gitmektedir.

Mesela geçenlerde İstanbul'da bir genç kızın vücudu parçalanarak katledilmesi olayına şahit olduk. İddiaya göre varlıklı bir aileye mensup sevgilisi genç, evinde kızın başını kesilerek öldürüldükten sonra vücudunu parçalayıp bir çöp konteynerine atmış. Bu vahşet katil zanlısı gencin yakalanmaması nedeniyle hala gazete köşelerinde yer almaya devam etmektedir. Elbette böylesine bir vahşeti işleyen kişi ve kişilerin yakalanması son derece önemlidir. Bu tür vahşeti yapanların en ağır şekilde ceza görmeleri adalet duygusunun canlı tutulması bakımından vazgeçilmez.

Yine önceki gün Mardin'de bir düğün evinin basılması ve kırkbeş kişinin hunharca katledilmesi bütün Türkiye'yi ayağa kaldırmıştır. Bütün gazeteler, televizyonlar ve diğer medya organları iki gündür bu olaya ilişkin trajik denebilecek yayınlar yapıyor, yetkilileri konuşturuyor, muhtelif değerlendirmeler yapılıyor. Şimdiye kadar benzeri görülmemiş olan bu katliamın hangi sebeple yapıldığına ilişkin çeşitli bilgiler ortada dolaşıyor. Terörden kan davasına, iki aile arasındaki bir takım sebeplerden kaynaklanan husumete, kız alıp vermeye ve benzeri nedenlere dayanan açıklamalar var.

Olayın bizzat kendisi önemli ve bu hunharca katliamın oluş biçimi ciddi bir konu. Ancak asıl önemli olan ve üzerinde düşünülmesi, çözümlenmesi gereken nokta ise bu tür olayların geri planında bulunan zihniyetin keşfedilmesi, anlaşılmasıdır.

Bu toplumda, dünyanın her yerinde olduğu gibi çeşitli nedenlerle cinayetler işlenir, birtakım sorunlu zihinlere sahip kişiler problemlerini silah ve güçle çözümlemeye çalışırlar. Kimisi sorunun çözümünü medeni şekilde yaparken kimisi kaba kuvvete, güce, silaha ve vahşiyane yöntemlerde görüyor. Adalet mekanizmasının yetersizliği kimi çevrelerde “ihkak-ı hak” türü uygulamaları gündeme getiriyor. Bütün bunların belli bir noktaya kadar anlaşılması mümkün, ancak giderek artan yukarıda örneklerini verdiğimiz türdeki vahşiyane eylemlerin gerisindeki zihin problemini açıklamıyor.

Cinayeti bir biçimde anlıyoruz. Bunun gerisinde töre, kan davası, bireysel husumetler, anlaşmazlıklar yer alabilir. Ancak cinayeti işledikten sonra öldürdüğü insanın cesedini parçalara ayırmayı, vücut parçalarını muhtelif şekillerde çöp bidonlarına atmayı ve benzeri vahşiyane davranışları açıklayacak bir argüman var mı? Benim işaret etmek istediğim sorunun temel noktası burası.

Önceki gün meydana gelen Mardin'deki katliamda ortalıkta dolaşan haberlere göre bir grup akşam vakti köye geliyor. Düğün evinde erkekler tam namaza durdukları anda evi basıyor ve otomatik silahlarla cemaati tarayarak büyük küçük demeden, kadın erkek ayrımı yapmadan, kim varsa herkesi katlediyorlar. Bu olay asla sıradan bir olay olamaz ve bu topraklardaki cinayet işleme kültürüyle açıklanamaz.

Evet kan davaları bu ülkenin bir toplumsal gerçeği ve ciddi sorunudur. Ancak buna ilişkin bir kültür vardır ve bu kültürde bilebildiğim kadarıyla bu şekilde icra edilen bir kan davası olayı yoktur. Namaz kılan bir topluluğun arkadan taranarak katledilmesi, bırakın kan davasını, töreyi veya başka bir şeyi savaşlarda bile olmayacak bir şeydir. Bu ülkenin insanı savaşta bile ibadet yerlerinin, ibadet halindeki insanların, kadınların, çocukların saldırılmayacağını bilir, bilmesi gerekir.

Bu gelişmelerin gerisinde ciddi bir toplumsal zihniyet dönüşümünün kendini ele verdiği açık. Son yıllarda toplum bilimcilerin sıkça kullandıkları “şizofrenik toplum” nitelemesi üzerinde daha bir özenle durmak gerekiyor. Televizyonlarda ve internet kafelerde sürekli seyredilen sanal ortamdaki savaş ve çatışma sahnelerinin bunda bir payı var mıdır? Araştırılması gereken bir nokta olmalıdır. Diğer yandan toplum giderek geleneksel kültür değerlerinden ve kotlardan uzaklaşırken televizyon ve kafelerin sanal dünyasına mı teslim olmaktadır?

Bitirirken demek istediğim şudur ki toplum davranışlarıyla ilgilenen herkesin, bu tür olayların faillerini olaylara yönlendiren sorunlu zihin yapısıyla ilgilenmeye davet ediyorum.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT