1. YAZARLAR

  2. SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

  3. Okuyucularla Hasbihal…
SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

Yazarın Tüm Yazıları >

Okuyucularla Hasbihal…

21 Mart 2017 Salı 12:53A+A-

-A-Hamid Yeşilöz (Washington‘dan): 20.03.17 Buraya CHP heyeti geldi referandumu anlatmak için.. Ben de gittim.. Başkanlık Sistemi‘nin Türkiye’ye niçin uymayacağına dair sözler ettiler. Anlattıklarına baktım.. Sizin daha önce dile getirdiğiniz, ‘hukukî metinler üzerinde tartışmaya girmeye gerek yok, herkes bir başka tarafa çekebilir.. Meselenin özü, ilkeleriyle, ‘inkilab‘larıyla 90 yıllık ‘tek adam‘ rejiminin bir kesime kazandırdıklarının elden çıkması ve halka iade edilmesi korkusuna dayanmaktadır. ‘Tek adam‘a karşı çıkanlara bakınız, gerçekte kendi tek adam anlayışlarını o kadar tabiî sayıyorlar ki, ona rakib çıksın sitemiyorlar..‘  şeklindeki görüşünüzün doğrulandığını bir daha farkettim. Bu kişiler ayrıca, referanduma ‚ ‘Evet..‘ diyenlerin aslında niçin ve neye‚ ‘Evet‘ dediklerini bilmediklerini söylediler; sanki ‘Hayır..‘ diyenler biliyorlarmış gibi..

Ben‚ ‘Yahu kardeşim, bırakınız halkı, sizin lideriniz bile bilmediğini ortaya koydu, referandumda ‚Evet‘ denilirse, o anayasada hâlâ başbakanlığın kalacağını sanıyor..‘ diyecektim, ama, orada tadsızlık olmasın diye sustum, çünkü belki de orada aykırı tek kişi bendim.. Nerede ‚ateist, kemalist, laik, solcu, komunizan fikirli, askerci-darbe alkışçısı ve de ayrılıkçı‘ varsa hepsi de hayır diyorlardı; hemen bütün Batı kamuoyundaki medya organlarının Türkiye sanki kendi ülkeleriymiş gibi koro halinde ‘Hayır..‘ deyişlerinde olduğu gibi..

 

*‘Kraliçe’nin ‚alçak ülke‘sindeki bir seçimin getirdikleri..‘ başlıklı yazı etrafında..

-Ali Cihaner: Selahaddin Bey, Siyasetçileri haksızlık yaptı diye siz de haksızlık yapmak zorunda değilsiniz. "Alçak ülkesi"ni özellikle seçmiş olmanız size yakışmadı. Hollanda, Türkiye konusunda Türkiye'nin yanında yer alan Hollandalıların da ülkesi, "Alçak Ülke" diyerek onlara hakaret ediyorsunuz diye düşünüyorum.

*SEÇ: Kesinlikle hakaret kasdı yoktur, sadece Niederland ismi üzeriden bir espri yapılmıştır. O kadar kasd yoktur ki, yazının son paragrafı bile buna delildir. O paragrafı tekrarlıyayım: 'Devletler arasında sürekli düşmanlık ve dostluklar olmaz, maslahat ve menfaat ilişkileri esastır.. Ancaak, bu noktada tarafların, halkları tahkir edecek söylem ve eylemlerden kaçınması gerekir. Çünkü, yönetici kadrolar arasındaki kavgada geniş halk kitlelerini tahrik ve birbirine düşman etmek çok kolaydır.' 
Kaldı ki, her halkın içinden her tip insan çıkabilir; istisnaları genelleştirmek yanlış olur. Her Hollandalı da Wilders  değildir, elbette.. Nitekim aldığı oy nisbeti, yüzde 19’dur..

-Bilal Sürgeç: Hollanda’daki seçimle ilgili yazınızın sonuna eklediğiniz notta , TRT-1’de yapılan bir proğramda yapılan sathî değerlendirmelerine değindiğiniz  Sıvgın'ı medya dışında tanıyor musunuz bilmiyorum Ancak benim tanışıklığım var. Bizatihi tanışıyorum. Cevat Özkaya Bey'in AKV diye bir vakfı var orada bunun bir panelde konuşmasını dinledim, 12 Martta MİT'e çalıştığını Sıkıyönetim savcısı Baki Tuğ'a verdiği bilgilerle çok sayıda kişinin tutuklanmasını sağladığını anlatmıştı.

-ayhan cavusoglu:bu Sıvgını ilk okuldan baslayarak yeniden okutmak lâzım ama kemalist müfredat kendine fayda verir mi bilmem.. hayret kı hayret..

 

*‘Evet, ‘adaletsizliğe sürüklenmeden..’ ; amma..’ başlıklı yazı etrafında..

-Selim: Yazar kendi ölçeğinde adil olmanın kıstaslarıni sayiyor. Bu güzel ancak iran‘a kürt sorununu aktardigimiz zaman hemen meseleyi örtbas ederler. İran‘ın kadim politikasini (iranlilari tenzih ediyorum) bilmeyen yoktur. Ancak ortadoğu ölçeğinde hep menfi siyaset takip etmisler.

Bundan ayrı olarak Hollanda hükumetinin yaptığı bu zorbalığa karşı bosna katliami dile getirildi. Müslüman münevverlerin halepce katliamini da dile getirmesi gerekmiyor mu?. Haydi, Hükümet feto‘cularla bogustugu icin dile getirmedi. Peki ya münevverlerimiz! Halepce katliamı da hollandalilarin gazıyla gerceklesmisti. Yazarımızin cikis noktası güzel, ama, külli bir adaletten bahsedeceksek çerçeveyi geniş tutmamız lazim.

*SEÇ: TC Hükûmeti’nin Hollanda hükûmeti‘ni son zorbalıkları sebebiyle suçlarken Bosna’daki Serbrinitsa Katliâmı‘na Hollanda‘lı askerlerin gözyumduğuna dair uluslararası hukukî deliller ap-açık idi. Buna rağmen Hollanda Mahkemesi de, Holanda-Den Haag’daki  Uluslararası Ceza Mahkemesi de Hollanda askerlerinin bir kusurunun olmadığına hükmetti..

Selim kardeşimizin Halebçe Katliâmı konusundaki yazdıkları ise, sadece  Hollandalıların gazı şeklinde kesinliğie kavuşmamıştır, bildiğim kadar.. Çünkü , Almanya, İngiltere, Amerika ve Rusya ve diğerlerinin de gaz ürettikleri ve bu gazları sattıkları biliniyor..
İran- Irak Savaşı’ında sadece kimyasal silahlar değil, elinde silah olup da onları taraflara resmî olmayan yollardan satmayan bir ülke zikredilebilir mi?

Bu vesileyle Halebçe Katliâmı‘nın 29. yıldönümü olan bugünlerde o katliâmın bütün kurbanlarının ve mazlumlarının acısını yüreğimde bir daha hissediyor; o korkunç faciada hayatlarını kaybedenlerin aziz hatıralarını rahmet ve saygı ile anıyorum.

 

-Halil: Dün dünde kaldı, geçen geçti, ama aynı yılana bir kere daha sokulmamak için dikkat etmek lazım! İslam ümmeti duygularının esiri olup, hayıflanmalar yaşamamalı, tekrar tekrar..
-Akın Morçol:  Eyvallah Selahaddin abi..Adil şahidlik her yiğidin harcı değil maalesef.. İran; gelinen süreç içersinde bütün meşruiyetini kaybetmiş,zalimlere meylederek,hem doğu hem batılı emperyalistlere, müstekbirlere selam çakmış,ümmete ve ümmetin duası,vicdanı,umudu,öfkesi olan mü'min ve muvahhid liderlere düşmanlık ve husûmet besleyerek, herşeyden önce kendi  devriminin tüm değerlerini de harcamıştır.

-Pirifani: acaba diyorum: hollanda hukumetinin son gunlerde izledigi sahin politikasi musluman dusmani wildersin oylarini alma taktigi miydi? wildersle hukumet arasinda bocalayan bircok secmen hukumetin sahinlesmesi neticesinde oylarini hukumete vermis olabilirler.

*SEÇ: Elbette bu ihtimal sözkonusu olabilir, ama bunu yapmak isterken bütün uluslararası kuralları çiğneyip barbarlık sergilenmesi için hiçbir mazeret olamaz..

-Bekir ziya: Dun ne gerekiyorsa o yapildi; bugun ne gerekiyorsa o yapiliyor. Aksine dun İran devrimine sirf sii bir devrim oldugu icin karsi cikanlarda vardir asil ariza. Bizim savundugumuz ise, dun de bugun de sadece İslam ve muslumanlardir. Bugun İran yönetiminin siyasetlerine  duydugumuz nefretin kaynagi da İslam maskesi takip ümmet arasında ırkcı vs ayrımcılık yapmasıdır.

*

- TİMAV: Lüksemburg merkezli AB Adalet Divanı’nın iş yerlerinde çalışanların “görünür bir biçimde dini, siyasi, felsefi sembolleri taşımaları” hakkında Belçika ve Fransa’dan yapılan iki başvuruyu karara bağladı. Türkiye İmam Hatipliler Vakfı (TİMAV) Genel Başkanı Ecevit Öksüz'ün konuya ilişkin değerlendirmesi ekte bilgilerinize sunulmuştur.

(Özetle aktarıyoruz)
‘Lüksemburg merkezli AB Adalet Divanı’nın iş yerlerinde çalışanların “görünür bir biçimde dini, siyasi, felsefi sembolleri taşımaları” hakkında, Belçika ve Fransa’dan yapılan iki başvuruyu karara bağlayarak “işverenlerin, çalışanların iş yerlerinde iç kurallar gereği herhangi bir siyasi, felsefi veya dini sembolün görünür kullanımını yasaklamasının doğrudan ayrımcılık teşkil etmediğine” hükmetti
(…) AB Adalet Divanı’nın söz konusu kararı, insan hakları, din ve vicdan hürriyeti ve çalışma hakkını yok sayan, çiğneyen hukuksuz bir karardır. (…)İnsanları, inançları ile işleri arasında tercihe zorlamak, zulümdür, hukuku ve insan haklarını katletmektir.

Bu hukuksuz kararın kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Müslüman kadınları sosyal ve ekonomik hayattan dışlamak anlamına gelen bu politik karar, aşırılıkları besleyen, suiistimallerin önünü açan bir karardır. Karardan acilen geri dönülmesi gerekmektedir.

(…) Bu noktada tüm bu hukuksuz, insanlık dışı, ancak “zulüm” kelimesinin tam olarak karşılayabileceği bu uygulamalar, İslam medeniyetine ve Müslümanlara zarar vermekten çok Avrupa Ülkeleri ve Batı Uygarlığının kendi elleriyle kendi sonunu hazırlayacak bir sürecin köşe taşları mahiyetindedir. Hollanda, Almanya ve İsveç başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin referandum süreci eksenli tüm uygulama ve açıklamaları, ancak bizi kendimize getirir, medeniyet ve tarih değerlerimizle barışmamızı ve yeniden kucaklaşmamızı sağlar.

Batı, İslam’ın kadim değerleri ile yeniden terbiye edilmeye muhtaç hale geldiğini göstermektedir. Bu noktada sonuç olarak bizlere büyük sorumluluklar düşmektedir. İnsanlığın vicdanını yaralar hale gelen Batı ve Batıcı zihniyete hak ve hakikati anlatmak, onlara yeniden merhamet ve adaleti hatırlatacak çalışmalar yapmak bizim hem dinî, hem insanî sorumluluğumuz olarak değerlendirilmelidir. Bunun için de güçlü bir Türkiye’ye ümmet tasavvuru yerleşmiş bir İslam toplumuna her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulur hale gelmiştir. 16 Nisan referandumu işte bu sorumluluklarımız adına da önemli bir eşiktir.

Ülkemiz insanı ve İslam dünyası, yaşanan tüm bu olayların arka planına dair derin okumalar yapmakta, vicdan, merhamet ve adalet medeniyeti olan İslam’ın yeryüzüne sunacağı medeniyet değerlerinin, Batı medeniyeti tarafından nasıl engellenmeye çalışıldığının farkında olarak kararlar vermekte ve dünyayı bu gözle yorumlamaktadır.

Avrupa Ülkeleri ve Batı uygarlığı, medeniyetlerin beşik noktası olan bu topraklardan doğacak yeni ışığa, insanlığa huzur ve barış getirecek yeniden doğuşa ve dirilişe; yeltendiği bu ayak oyunlarıyla engel olamayacaktır.’

 

*’Birilerini paçamıza saldırtanlar kim?’ başlıkla yazı etrafında..

-Ali rıza: Selahaddin agabey'in Avrupa'da son yasananlarla ilgili tesbitleri elbette dogru. Sirf, Trump'ın seçilmesinden sonra degil, cok daha öncelerinde bir cok batili ülkede Müslüman karsiti akimlarin güclendikleri gözlemleniyordu. Tüm dünyada yükselen aşırı miliyetci akimlar var olan ulusal ve uluslararasi düzenleri tehdit ediyorlar.
Selahaddin agabey'in Alman dışpolitikasina iliksin cikarimina ise katilmak pek mümkün degil. Almanya'nin Bismarck'tan kalan eski dıspolitikasina döndügünü söylemek pek dogru degil.

Elbette Almanya dünyada ve özellikle de Avrupa'da gücünü tahkim edecek ve artiracak adimlar atmaya calisiyor. Ve bunu cogu zaman sessiz ve derinden yapiyor. Ancak yeni bir "Lebensraum" siyaseti güttügü söylenemez. Dünya sartlari ve Almanya'nin gücü buna hic uygun degil. Nasil ki, Türkiye "Neo Osmanli" bir siyaset izlemiyor ise, Almanya da "Bismarckci" bir siyaset izlemiyor. 
Almanya'nin kendisine rakip olarak Türkiye'yi gördügü tezi de son derece abartili. Her iki ülkenin catisma alanlari var elbette. Ancak yakindan bakildiginda Almanya'nin Türkiye'nin etkin oldugu -olmak istedigi- Ortadogu cografyasinda hemen hicbir belirleyiciliginin olmadigi görülmelidir. Buradaki baslica belirleyici aktörler ABD, Rusya, Iran, Israil, Mısır , kısmen Körfez ülkeleri ve Türkiye iken Almanya ikinci derecede belirleyici olabiliyor. Almanya'nin politik hedeflerinde Avrupa'nin öncelikli oldugunu unutmamak gerekir. 
Türkiye ve Almanya arasinda son zamanlarda sürtüsmelerin arttigi dogrudur. Ekonomik rekabet elbette bunda bir rol oynar. Ancak Almanya havaalani yüzünden Türkiye'yi karistiracak ne potensiyele sahip ne de böyle bir şeyi cikarlari icin uygun bulur.

Almanya'da su siralar artan Türkiye karsitligi daha cok ideolojik temelli görülüyor ve kendisini Ergogan nefreti seklinde ortaya koyuyor. Bunda karsilikli olarak dozu artan sözlü satasmalarin rolü de var. Ayni sekilde Türkiye kökenli olup siddetli bir sekilde Erdogan ve AK Parti düsmanligi yapan gruplarin bu nefreti körükledikleri unutulmamalidir. Bu grup ve kisiler Alman siyasetine cok güclü bir sekilde etki edebilmektedirler. Türkiye'de son iki yildir yasanan sıkıntılar -sebepleri ayrica degerlendirilmeli tabii.. Almanya kamuoyu ve siyasetcileri Gezi olaylari ve 15 Temmuz Darbe girisiminde sadece Türkiye Hükumetini suçluyorlar. Bu da doğru değil...

-nur: Ülkeler küçük ya da büyük olmalari ile değil ekonomik güçleri ile ön plandalar. Bu yüzden adimlar dikkatli atilmalı.. gereken cevaplar ne yazik ki istendiği gibi verilemiyor. Ekonomik gücümüzün daha yuksek olmasi gerekiyor. Burada savaşin İslama karşı olduğu çok açık ve net. Biz müslümanlara düşen, gereken cevabi 16 nisanda vermektir.

-şafak: evet, almanya türkiyeyi rakip görüyor; ama, bizdeki muhalefet ‚Almanya‘yla aşık atmak kim, biz kim..‘ diyor.

-P.fani: Evet, hollanda’yı küçücük görmenin de bir manası yok..Dünyanın nin en kalabalik musluman nufusa sahib ülkesi olan endonezyayi 400 yıl kadar somurgelestirdigini  unutmayalim. bugun itibariyle boyle bir gucleri yoksa da buyuk devletler tarafindan kullanilmaya elverislidirler. Batidaki islam dusmanlarinin Trump‘dan cesaret alip iyice azginlasacaklari goruluyor.

 

*‘Faşizm, ırk ve inanç ayrımcılığı‘ bu değilse, nedir? başlıklı yazı etrafında..

-reis:eger musluman bir ulke oldugumuzu iddia ediyorsak ona gore davranmaliyiz. ulkede ahlaki cokuntu had safhada, acilen evlilik programlari, A.O. gibi kimselerin ‚kediciklerim‘ dediği en pespaye kimseleri ekrana çıkarıp  İslami konuların tartışılmasına dahil etmesi ve benzeri nice konuların da yolu kesilmelidir..

-Faik Kaynak: Bu süreçte manidar olan, Rotterdam’ın  (Müslüman olduğu söylenen) Fas asılı Belediye Başkan Ahmed Ebu Talib'in; onunki, kafirlerin değirmenine su taşıma eylemi olmuştur!.

-pirî:  turkiyenin karsisina her gun yeni bir mesele cikartilmasi turkiyeyi dis politikada mat etmek icindir. Tayyib Erdoğan  ve danismanlari bu oyunlari cok iyi biliyor ve ellerinde gereken istihbarat da vardir. herkes rahat etsin turkiyeyi gazeteciler yonetmiyor.

-seda: Şu hollandalı Wilders denen sapık iyice azdı. peygamberimize agza alinmayacak hakaretleri tv de acık ve net bir sekilde soyluyor ve kimseden hic bir tepki yok.birakin son olaylari sadece bu iftiralar bile hollandali sapik yoneticilerle,hukumetle iliskiyi kesmek icin yeterde artar bile.
kufur tek millet hollanda ,avrupa ve amerikadan izin almadan wc ye bile gidemez, bunlar amerikanin kopegi.bunları yoneten amerika ve israil..
bunlargittikce azacak.. artik net bir tavir almalı...
ornegin İncirlik derhal kapatilmali. Afganistan İslam Emirligi‘nin irtibat bürolari turkiyede acilmalidir.onlar pyd-pkkyi desteklerse biz de afganistandaki musluman kardeslerimizi desteklemeliyiz. Laf degil icraat..Yoksa, cok gec olacak.

*Türkiye- Rusya ilişkileri dünya dengelerini zorlarken..’ başlıklı yazı etrafında..

-Mehmet: Inanin, ne yapilirsa yapilsin buyuk devletlerin dedigi olacak. Müslümanlar gelmis gecmis en buyuk cehaleti yasarken başka ne beklemeliydik.. .kendimizi kandirmamizin anlami yoktur. ALLAH‘a siginiyoruz ama onun istedigi hicbir seyi de yapmiyoruz ve ALLAH bize yardim eder diyoruz.

*SEÇ: Siz yelkenleri çabuk indirmişsiniz  kardeşim.. Elbette bir yığın olumsuzluklarımız var.. Ama, bunların hiç biri, bizim teslim bayrağı çekmemizi gerektirmez..

  • -Vefa:Tarihe baktığımızda rusyaya karşı her an tetikte olunması lazım gelir..

-pirifani: su andaki durumda turkiyenin avrupa rusya ve amerikayla iliskilerinin bozulmasi turkiyenin menfaatlerine degil. Mezkur gucler turkiyeyi kendilerine muhtac etmek icin digerleriyle ilikilerinin bozulmasini isterler ve bunun icin calisirlar. Rus ucaginin dusurulmesinin ve elcinin oldurulmesinin arkasindaki gucler bilinse de bilinen politik sebeblerden dolayi acikca dillendirilemiyor. anlasilan derin guclerin her iki tarafta da kullanisli mihraklari var. Yazilanlara cizilenlere gosterilere ve soylemlere cok dikkat etmeliyiz. Bazi politikacilar yüzünden butun avrupayi karsimiza almanin bir manasi yok.

*’Bizi bir yaratık ısırdığında biz de onu ısıramayız, amma..’ başlıklı yazı etrafında..

  • -Hasan Tahsin:10 Mart, yazılarınızdan istifade ve  gıyabınızda dua ediyorum.
  • -Faik Kaynak:09 Mart, Madeni bir para gibidir AVRUPA! ..Bir yüzü sahte insan / eşitlik-özgürlük, diğer yüzü ise despotizm/ faşizms-nazizm / yasaklayıcı/ sınırlayıcı/ ayırımcı/ ötekileştirici/ İslam ve Müslüman düşmanı...
  • Bir diğer konu; AB, TC nin 15 yıl içerisindeki bu devasa gelişmeyi, dönüşmeyi, basamak atlamayı, güçlenmeyi/ hazmedemiyor/ kabullenemiyor maalesef!..

*Türkiyenin içsiyaseti. Almanya‘nın da içsiyasetidir.‘ başlıklı yazı etrafında.. .

 

  • -Akın Morçol:09 Mart, Yerel ve Küresel Vesayetten Millete ve Ümmete Kurtuluş Umudu Aşılaması ve sadece BAŞÖRTÜSÜ ZULMÜNE SON VERMESİ bile Erdoğan’ın 7 ceddine yeter de artar.. Yalnızca kemalist Vesayeti Gerilettiği İçin bile ona minnettarız..Tabi ki EVET!
    Hayırcılar Kimdir Belliyken Daha Ne Duruyorsun Kararsız Kardeşim!?
    Rafael Sadi;dedeleri Avrupa’dan Türkiye’ye sığınmış bir seküler Yahudi ve koyu bir Siyonist.Şimdi İşgal altındaki topraklarda yaşıyor.İşgalci Siyonist rejim vatandaşı.
    Taa oradan Odatv aracılığı ile Referandumda “Hayır” kampanyası için gayret gösteriyor.
    Kimler yok ki Bu Şer Cephesi’nde!?
    Kimse alınmasın,”ŞerCebhesi” diyorum ki Pkkşerdir,Fetö/Fetuhlacılarşerdir,Almanya,Hollandaşerdir.İsrail,Siyonistler şerdir.
    Eee bütün Şer Odakları “Hayır” da birleşti mi?
    İstisnasız birleşti!
    O halde; herkesin, Referandumda hangi tercihe yöneleceği şimdiden bellidir,belli olmalıdır.

*Tayyib Bey olmasaydı da, bu değişikliğe yine evet denilir..‘ başlıklı yazı etrafında..

-Zeliha:05 Mart, Hayir diyenlere bakinca bile karar verebiliyorken bu kadar endise niye.. diye dusunuyoruz.

 

*‘Hizaya gel..’ çekmeler hep tek taraflı mı olacaktı?’ başlıklı yazı etrafında..

 

  • Furkan:08 Mart, Ümmet rahatsız.
  • Güçlenme yolunda hızla ilerleyen Müslümanların idaresi altındaki Türkiye, Düveli Muazzama‘nın çıkardığı marazlardan rahatsız.
  • Müslüman ülkeler hizipleşmelerden rahatsız.
  • 3.Sınıf dünya ülkeleri vahşi kapitalizmden rahatsız.
  • Müminler zalimlerin zulmü altındaki mazlumların maruz kaldığı uygulamalardan rahatsız.
  • Hak ve batıl mücadelesi kıyamete değin süreceğine göre imtihan dünyasında hep birileri rahatsızlık duyacak ve duymaya da devam edecektir.

*

-Engin Saydam: 09.03.2017, Konusu birinci dünya savaşı günlerinde geçen ve Ermeni meselesine tarafsız bir tarihi bakışla yaklaşan The Ottoman Lieutenant filmi hakkında, Amerika Ermeni Ulusal Komitesi hemen karşı atağa geçti. Komite, tüm sinema salonlarına ve okullara tehditkâr mektuplar göndererek filmini gösterimini engelleyeceğini açıkladı.

Türk ve ABD’li yapımcıların gerçekleştirdikleri ilk Hollywood prodüksiyonu olan filmin konusu; Birinci Dünya Savaşı sırasında Doğu Anadolu’da, Van’da geçiyor. Amerikalı bir hemşirenin gözünden anlatılıyor konu.. Buna bile tahammül eddilmedi..

Filmin Türk yapımcıları çirkin bir tavır ile karşı karşıya olduklarını belirtirken, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söylediler: “Film ne senaryosunda ne de tanıtım çalışmalarında hiçbir zaman çatışmacı bir dil kullanmadı. Aksine her iletişiminde ortak acıdan, ortak hafızadan ve kültürler arası, dinler arası ötekileştirmelerin karşısında bir duruş sergilendi. Ancak buna rağmen oyuncularımıza yapılan sosyal medyada hakaretler, bazı derneklerin ve kişilerin sinema salonlarına filmin kaldırılması için mektuplar yazması filmin gösterimini engellemek için kampanya yürütmesi; hatta bütün görüşlerin konuşulması gereken üniversitelere bile karşı kampanya yürütülmesi için çağrıda bulunulması; sivil toplum kuruluşlarına yazılar yollanması; hatta ve maalesef filmin Amerika’lı ortaklarından olan Stephen’a Nazi Gamalı Haç yollanması; filmle ilgili olumlu görüş verenlere aynı şekilde davranılması, atılan olumlu bir adım olan projede maalesef insanların barışçıl dialoga açık olabilmeleri için yardıma ihtiyaçlarının olduğunu gösteriyor. Bu çatışmacılığı sinemaya taşımamalarını kendi çözümsüzlüklerinde kaybolmamaları için umardık.’

 

*‘Kralımızın atı bana baktı diyen yanaşma tipler..‘ başlıklı yazı etrafında..

  • -Faik Kaynak:27 Şubat, Reis'in etrafında/ yanında / sağında/ solunda bu "tufeyliler" durdukça; zarar vermemeleri söz konusu olamaz . Maalesef; Bizim mahallede kaydı olmayan bu / yeni yüzleri/ yeni yetme AK Partileri (asalakları) tasfiye etmek Reis'in ve iktidarın öncelikli işi olmalıdır!.. Bu tayfayı / hizaya getirmek / kulaklarını çekmek/ ya da yolun kenarına itmek/ ülkenin selameti için hayırlı olacaktır.
  • -Mêvan:27 Şubat, Cizre Mirine sormuşlar, neden fesat olan ve iki sevgilinin kavuşmasına engel olan Beko‘yu koruyorsun diye.
  • Beko da kendi rolünü oynuyor, Bu topraklarin kaderinde Bekolar var demiş.
  • Beko‘lar olmasa biz gerçek kardeşliğe nasıl kavuşuruz.
  • -Rafet:27 Şubat ,İnsanların çoğunun kendi yaptıklarından haberi yok veya ben yaparım başkası yapamaz inancı içerisinde.
    REİSİN FEDAİLERİ İşi gücü olan, her biri bir holding yöneticiliğinde veya sahibi konumunda bulunan, çoğunun bir kaç üniversite bitirdiğini bildiğimiz en az 7 dil konuşan üstün yetenekli insanlar olduğunu sanan arkadaşların bir kendilerine bakmalarında fayda var.
    Tamamına yakınının vakıflarda, derneklerde, partilerde karnını doyuran hiç bir işte tutunamamış, ağzı doğru yanlış laf yapan, mekanizması kurulu, tetiği hazırda bekleyen silah misali insanlar.
    Lazım mı böyle tipler?
    Lazım olup olmadığı 15 temmuz da görüldü.
    Tankı eliyle durduran, F16'ya fiske atan, Kurşunlara göğsünü siper edenler kimlerdi diye bir bakınca mevzu anlaşılır.
    *

YAZIYA YORUM KAT