1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. Yeniden Üretilen Kemalizme Hayır!

Yeniden Üretilen Kemalizme Hayır!

Kasım 2003A+A-

İnancımızın fiili saldırılara muhatap olduğu günlerde Ramazan ayına girdik. Bulunduğumuz ülkede Ramazan'ı Kur'an ayı olarak yaşayabilmenin yollan egemenlerce sürekli olarak engelleniyor. Bazen askeri bürokrasinin '"şeriat" karşıtı uygulamaları yasallaşıyor. Bazen de sivil bürokrasi yargıda keyfiliği ve insan hakları ihlallerini kurallaştıran darbeler yapabiliyor. Her iki alanda da hukuktan, özgürlükten, demokrasiden ve cumhuriyetten bahseden Türkiye oligarşisi, padişahlık veya şahlık rejimini aratan bir keyfilik ve hukuksuzluğu Türkiye halkına dayatıyor. Cumhurbaşkanından yargı kurumlarına kadar şekillenen sivil bürokrasi, askeri bürokrasinin cesaretlendirici efelenmesinden ve hukuk tanımazlığından güç alarak resmi ideolojiyi çağdaş bir dikta ideolojisi olarak keskinleştiriyor. Daha dün ve daha önceki günler başörtüsü yasağı karşısında "başörtüsü onurumuz" dediğimiz için dergimiz, bazı yazarlarımız, diğer Müslüman yazarlar, hatipler ve yayın organlarını bölücülük suçu ile cezaya çarptıran yargı bu ay da başörtülü bir bayanı kamusal alandır diye mahkemeden kovabildi. Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanı Fadıl İnan'ın 80 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca uygulaması olmayan bu despotik uygulamasına daha sonra da Yargıtay Başkanlar Kurulu sahip çıktı. Böylece 80 yıldır mahkemelerde bayanların saçının açık olacağına dair bir uygulama yokken, yeni bir Atatürk ilkesi veya devrimi imişçesine söz konusu yasağı Cumhuriyetin temel ilkelerini göz önünde bulundurmak adına onaylayan Yargıtay, Kemalizm'in mevcut oligarşi tarafından nasıl da her dönem için farklı açılardan uydurulup yazıldığını ortaya koymuş oldu.

Türkiye'deki oligarşik dikta yapısına karşı halk iradesini ön plana çıkartması gereken siyasi güçlerin, asker ve sivil bürokrasinin kabadayılığı karşısında yeteri kadar hukuku, dayanışmayı ve onurlu duruşu ön plana çıkaramadıklarını söyleyebiliriz. Bu konuda Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmelerinden ve AB uyum yasalarından teorik olarak yararlanma iradesi göstermiş olsalar bile, gerçek adalet ve özgürlük iradesinin halktan geleceği unutulmamalıdır.

Türkiye'deki laik dikta güçlerine karşı en gerçekçi cevabın AB'den ve uluslararası ortamdan himmet beklenerek değil, toplumsa muhalefetin taleplerini ve iradelerini açığa vuran ortamın hazırlayıcı katkılarından elde edileceği unutulmamalıdır. Bu konuda halkın iradesini yansıtma iddiasıyla oy alan ve iktidara gelen Ak Parti'ye düşen ise, umutlarını AB'nin ve uluslararası hukukun bağışlarına bağlayarak oyalanmak değil, her türlü baskıya karşı direnen toplumsal muhalefetin sesinin ve cesaretinin yükseltilmesine katkıda bulunacak bir umut inşasına gitmektir. Ama şu ana kadar ki siyasi tabloya bakıldığında Ak Parti iktidarı halkın umutlarına katkıda bulunmaktan çok oligarşik rejimin dayatmalarına boyun eğerek vaktini geçiriyor. Oligarşik yapının, Kemalizm'i yeniden uydurup ürettiği bu dönemde halka ve özellikle Müslümanlara düşen ise, umudu beklemek değil; sözle, yazıyla, sabırla, eylemle ve direnişle umudu çoğaltabilmek olmalıdır.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını vesile kılan "Ordu Göreve" senaryosunun figüranlarına darbe kışkırtıcılığı yaptırıldığı bir dönemde tabii ki onurunu, imkanlarını ve geleceğini düşünmesi gereken halka ve Müslümanlara düşen sorumluluklar ağırlaşmaktadır. Ve bu sayımızdaki gündem yazımıza söz konusu sorumluluğu hatırlatan bir başlıkla başlıyoruz: "Despotizmin İktidarına Son Vermek İçin: Halk Göreve"

Bu sayımızda, yeterli bir düzeyde bir kitleleşme yakalayamasa da en azından dikta rejimine ve küresel kapitalizmin Türkiye politikasını yönlendirmesine karşı ortaya konan ve katıldığımız eylem haberleriyle bir canlılığın ateşlendiğini göreceksiniz. Direnişin ateşini alevlendirmek, değişik mekanlarda sergilemek ve yoğunlaştırmak tevhid ve adalet tutkunu tüm insanların öncelikli görevi olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyoruz Murat Kurt arkadaşımızın hazırladığı "Almanya'da Başörtüsü Tartışmaları" dosyasının da Türkiye'deki hak ihlallerini çağrıştırması açısından dikkatle okunacağı düşüncesindeyiz.

Hatıralarını kayıtlarımızdan hiç düşürmeyeceğimiz iki dost insan E. Said ve İzzet Begoviç ile ilgili yazılarımızı da ilgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz.

Acılar ve hüzünlerle de olsa bir Ramazan ayını daha idrak etmenin sevinciyle bayrama giriyoruz. Ramazan Bayramınızı şimdiden kutlar, hayırlara vesile olmasını dileriz.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR