1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. Yeni Dönem Değerlendirmesi ve Rıdvan Kaya

Yeni Dönem Değerlendirmesi ve Rıdvan Kaya

Şubat 1994A+A-

Dergimiz elinizdeki son müşterek sayısıyla 3. yayın yılını tamamlamış oluyor. Bir önceki sayımızda yeni dönemle ilgili değerlendirmelerimizi henüz neticelendirmeden 4. yıl abone bedellerinin gönderilmemesini istemiştik. Temayülümüz daha fonksiyonel, daha doyurucu ve daha düzenli bir Hak Söz'ün alt yapısını güçlendirebilmek amacıyla, yayınımıza bir süre ara vermek idi. Niyetimiz bir dergi olarak Kur'ani ilkelerimizin tebliği ve hayata geçirilmesi mücadelesinde daha sorumlu ve yeterli bir atılımın murakabe ve muhasebesiyle yeni bir düzenlemeyi gerçekleştirebilmekti.

Ancak son iki ayda dergimizi doğrudan ilgilendiren bazı gelişmeler, bu temayülümüzün sonuçlarını bir kere daha gözden geçirmemize neden oldu. Zira son bir sene içinde dergimiz aleyhine açılan davalardan sonra, dergimiz çıkaranlarından ve diğer üç aylık dergimiz Dünya ve İslam'ın Yazı İşleri Müdürü RIDVAN KAYA, 29 Ocak 1994 Cumartesi günü polis tarafından kaçırılmış ve 15 gün işkencehanelerde değişik sorgulamalardan geçirilmesi akabinde, sudan bir bahane ile tutuklanarak Metris'e daha sonra da Bayrampaşa Cezaevi'ne sevk edilmiştir. Bu olaydan ayrı olarak, Terörle Mücadele ekiplerinin müslümanlara yaptıkları işkenceleri açıkladığımız için hakkımızda açılan davanın İstanbul DGM'de duruşmaları devam etmektedir. Dergimizin yazı işleri Müdürü Yılmaz ÇAKIR ise Mart'94 ayı başında İstanbul Asliye Ceza mahkemesince Sivas olaylarında mağdur olan müslümanları dergimizde savunduğumuz için 10 ay mahkûmiyet cezasına çarptırıldı. Egemenlerin kanun ve memurlarıyla üzerimize geldiği böyle bir dönemde, Dünya ve İslam dergisinin yayınını tamamladığını açıklamamızla birlikte Hak Söz'ün de yayınına ara vereceğini açıklamamızın haksız spekülasyonlara neden olacağını düşündük. Ve tüm eksik ve zayıflıklarımıza rağmen bu mevziinizde ayak dirememizin karşılaştığımız olumsuzluklar karşısında kaçınılmaz bir gereklilik olduğu kanaatına vardık.

Daha önce de açıkladığımız gibi dergimiz, yayın sahasına tevhidi mücadeleyi taşımak ve yeni bir alan oluşturabilmek; nitelikli ve doğruların talepkarı okuyucuyla iletişim kurabilmek amacını taşımaktadır. Ayrıca günlük olayların anaforuna kapılma yanlışını aşarak, günlük olaylar ve günlük yaşam içinde Kur'ani İslam'ı yeniden hayata hakim kılabilmek, uzun soluklu tebliğ ve mücadele politikaları üretmek çabası içinde olacağımızı da daha önce açıklamıştık.

Hatırlanacağı gibi İslami sorumluluklarımızın yerine getirilmesinde katkı sağlayacak bir araç olarak gördüğümüz dergi imkanını kullanırken; onun tutsak olunmaması gereken sistem içi bir araç olduğunu da belirtmiştik. Bu araca veya bu aracın kullanılmasını bize sağlayan sisteme tutsak olunmaması için müslümanların dört temel konuya dikkat etmeleri gerektiğini ifade etmiştik:

a) Mesaj noktasında netlik, yeterlilik ve süreklilik

b) Mesajı taşıyacak ve işleyebilecek yeterli bir kadro

c) Kendi gücüne dayanan dergi dağıtım organizasyonu

d) Finansman olayını sadece ortak duygu ve düşüncelerin sorumluluğunu paylaşan insanların imkanlarıyla çözümlemek.

Bu maddelerle ifade edilen konuların denge noktasını kıvamında yakalayabilme çabasının, çoğu zaman içinde bir sübjektifliği de barındırdığını ifade etmiştik. Zaten zaman zaman otokiritiği gerektiren çoğu dürtüler de bu sübjektifliğin varlığından kaynaklanmıyor mu?

İşin doğrusu elimizdeki aracın sınırlılığını aşmak, mesajımızı bu aracın kullanılmasıyla daha fonksiyonel kılmak ve bu araçla yeni alanlar açmak konusunda yukarıda maddelediğimiz şıkların gereklerini yeterince yerine getirebildiğimizi söylememiz çok doğru olmaz. Böyle olunca da fonksiyonel olma, yeterlilik ve dolgunluk açısından soluk alabileceğimiz bir tenefüste yapacağımız düzenlemelerle daha ileri bir tutarlılığı ve örnekliliği oluşturabileceğimizi düşünüyorduk. Ancak egemen sistemin dayatmaları bu ikmalimizi ara vermeden yapmamız konusunda bizi zorlamaktadır. Şimdi yüz yüze geldiğimiz değişik zorlukları vahyi ölçülerle ve sizlerin katılımlarınızla aşma tercihi ile yüz yüze olduğumuzu belirtmeliyiz.

Bu arada arkadaşımız Rıdvan Kaya'nın tutuklanış şekline değinmek istiyoruz. Hak, hukuk ve insan hakları aldatıcısı Türkiye egemen rejiminin kolluk kuvvetleri, tamamen keyfi ve despotça bir uygulamayla arkadaşımızı Ocak ayı içinde sokak ortasında ellerindeki silahların namlularını kafasına doğrultarak ve hiç bir gerekçe göstermeden kaçırmışlardır. Arkadaşımız, kaçan veya gizlenen bir kişi değildir. Evi, iş yeri ve dergimizin adresi polisçe bilinmektedir. Kimliği açıktır. Müslümandır. Her birimiz gibi müslümanlığının gereği bugünkü İslam dışı uygulamalara; laik, ulusçu, batıcı düzene ve tüm emperyalist ilişkilere karşıdır. Müslümanların dostu ve yardımcısıdır. Eğer bu kimlik suç oluşturuyorsa Türkiye'deki müslümanların tümü aynı yöntemle kaçırılmaya adaydır. Bu kaçırılma olayı egemenlerce Rıdvan Kaya'nın şahsında müslümanlara beslenen hıncın bir dışa vurumudur; bir komplodur. Zira; eğer polisin elinde bir suç delili varsa, kimliği ve yeri belli olan bu kişi niçin ikametgahından veya işyerinden alınmıyor da esrarengiz bir şekilde MOSSAD tipi bir operasyonla güpegündüz cadde ortasından kaçırılıyor ve günlerce yakınlarına mütaaddit başvurulara rağmen herhangi bir bilgi verilmiyor?

15 günlük maddi ve manevi her türlü İşkenceye maruz kaldıktan sonra devletin resmi mercileri, Rıdvan Kaya'yı "İslami Hareket Örgütü" adı verdikleri düzmece bir senaryoya dayanarak takibat altına aldığı bazı müslümanlara yardım etmekle suçlamıştır. En başta bu kişilere yüklenen bazı eylemlerin mantığı ve yöntem itibariyle tutarlılığı tartışma konusu iken ve daha önemlisi bu eylemlerin doğruluğu işkence altında alınan ifadelerle ispatlanmaya çalışılırken, itham edilen bu müslümanların mağduriyetleri ise kesindir.

Mağduriyetleri resmi mercilerce bile onanmış bu müslümanların başlarına gelenlerle Devlet istemiyor veya metodik farklılıklarımız var veyahut farklı konumlardayız diye ilgilenmemek bizim bildiğimiz Kur'an ahlakına aykırı bir tutumdur. Karşılıklı eleştirilerimiz müslümanlar arası bir tavsiyeleşmenin hukukuna dayanırken, farklılıklarımıza rağmen İslam karşıtı saldırıları göğüsleme konusundaki dayanışma sorumluluğumuz ise aynı hukukun ilkelerinden kaynaklanmaktadır. Sorumluluğumuzu bu denli açık bir şekilde ortaya koymamıza rağmen Rıdvan Kaya'nın insanlık dışı bir yöntemle gözaltına alınmasını ve suçlu gösterilmesini müslümanlara yönelik düzenin yeni bir oyunu olarak görüyor ve tüm müslümanları bu hak ihlali karşısında duyarlı ve dirençli olmaya davet ediyoruz. Son dönemlerde İslami dergileri para cezasıyla sindirme girişiminde bulunan DGM'nin icraatları da aynı hassasiyetle takip edilmelidir. Ayrıca son dönemlerde T.C. kanunlarına göre suçlu veya suçsuz demeden bazı müslümanların gözaltına alınması veya kısa sürelerle sorgulamaya alınıp kendilerine işbirliği teklifi yapılması da aynı sinsi politikanın sindirme ve çözmeye yönelik icraatlarıdır.

Egemen şirk düzeninde inancımızı yaşamak, direnmektir. Kur'an'ın önerdiği inanç ve amel bütünlüğünün meyvesi takvadır. Takvayı olgunlaştıran üç önemli öğe bilgi, inanç ve eylemdir.

Bu bütünlüğü kuşanan daha iye Hak Söz'ler için saflarımızı düzgün ve sık tutmanın zamanıdır.

Ramazan Bayramınızı kutlar istikamet üzerinde olanlara sevgilerimizi sunarız.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR