1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. Yeni Bir Adamla Birlikte Yeni Umutlar

Yeni Bir Adamla Birlikte Yeni Umutlar

Nisan 2001A+A-

Türkiye'nin yakın tarihindeki en kötü finansal krizine yakalanmasının bir ay sonrasında ülkenin üç partiden oluşan sallantıdaki hükümeti nihayet güveni yeniden tesis etmek konusunda adımlar atmaya başladı. Dahası hükümetin yeni ekonomi bakanı da ortaya çıktı, Kemal Derviş.

Saygın bir ekonomist olan Kemal Derviş, bu ayın başlarında Dünya Bankası, Washington'daki görevinden halk desteği sağlamak amacıyla ayrıldı. Derviş, Merkez Bankası'nın Hazine'nin ve Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu'nun kontrolü dahil olmak üzere geniş yetkilerle donatıldı. Bu hafta başında Derviş, iddialı bir ekonomik iyileştirme programı açıkladı.

Programın temelini, Türkiye'nin uzun zamandır süregelen finansal sorunlarının kökenini oluşturan bankacılık sektöründe radikal değişiklikler yapılması oluşturuyor. Sorunun önde gelen nedenlerinden olan, yolsuz politikacıların suistimal ettikleri ve 20 milyar dolar görev zararı içerisinde bulunan üç devlet bankasının; teknokratlardan oluşan ortak bir yönetim altında toplanması planlanıyor. Yılan hikayesine dönen kamu işletmelerinin özelleştirilmesinin hızlandırılması da planlar arasında. Öncelik ise karlı büyük kamu tekellerinden olan Türk Telekom'un %51'inin özelleştirilmesine veriliyor. Ulusal havacılık, şeker ve sigara alanlarında tekel konumundaki kamu holdinglerinin de takip etmesi hedefleniyor.

Eş zamanlı olarak, bakanlar kurulu da Avrupa Birliği'ne üyelik koşullarının oluşması için bir adım olarak kabul edilen, uzun ve ayrıntılı bir reform listesini kabul etmiş bulunuyor. Bu çerçevede adalet sisteminde reform sözü verilirken, Kıbrıs, Kürtlerin ana dilini konuşma hakkı ve askerlerin siyasetteki etkinliği gibi konularda ülkeyi zor duruma sokmayacak çözümler öngörülüyor. Hükümetin, bir ekonomik krizin gürültüsü içerisinde, ulusal programı tamamlayabilmesi, AB üyeliğine karşı olanların krizi programın yayınlanmasının önüne engel olarak öne sürememesi, olumlu bir sinyal olarak kabul ediliyor.

Buraya kadar her şey çok güzel. İşin zor kısmı buradan sonra başlıyor: Ülkede demokratik gelişmelerin sağlanabilmesi için para bulunması! Kemal Derviş bu hafta Dünya Bankası (WB), IMF ve Bush yönetimi yetkilileri ile buluşmak üzere Washington'a uçtu. Her üç görüşmede de, hükümetin söz verdiği reformları gerçekleştirmeye başlamadan önce para verilmeyeceği belirtildi. Ancak Derviş'e büyük destek verildiği ifade edildi. Şüpheler hala devam etmekteydi.

Türkiye'nin ekonomik krizi Ecevit'in Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile kavga edip MGK toplantısını terk ederek yaptığı açıklamada bir siyasal krizin varolduğunu ifade etmesiyle başlamıştı. Bu açıklamadan sonra, bir kaç dakika içerisinde İstanbul Borsası çöküyor, faiz oranları tavana vuruyor ve yabancı yatırımlar ülkeden çıkıyorlardı. Bunun üzerine hükümet şu anda iflas etmiş bulunan IMF destekli enflasyonu düşürmeye yönelik ekonomik programın en önemli ayaklarından biri olan liranın değerini, kontrolden çıkartarak, serbest bırakmıştı.

Kurun serbest bırakılması ile lira değerini üçte bir oranında yitirirken, geçtiğimiz yıl yarıdan fazla düşürülen enflasyon bugün yıllık %50 oranına yeniden tırmanmış, ve bu ekonomiyi %2 oranında küçültmüş bulunuyor. Tüm bu olanlara rağmen, Ecevit, Cumhurbaşkanı ile yaşadığı tartışmaya konu olan yolsuzluk İddialarında adı geçenler de içlerinde olmak üzere hiçbir bakanın görevine son vermemiş bulunuyor. Kendisi bunun yerine, IMF'i suçlamayı ve Türkiye'nin ekonomik sorun için "çağdışı teknikler" kullandığını söylemeyi tercih etti.

Herşey Geri Çevrilebilir mi?

Batı hükümetlerinde ve kurumlarında derin kaygı yaratan husus, tüm görünüşteki yetkilerine rağmen Derviş'in hükümetin tam olarak desteğini alamamış olması. Ecevit'in koalisyon ortakları kendisine destek olmak konusunda pek istekli görünmüyorlar. Merkez sağ eğilimli Anavatan Partisi'nin genel başkanı Mesut Yılmaz ekonomik mücadele hususunda sorumluluk kabul etmediklerini söylüyor. Koalisyonun aşırı sağcı kanadı olan MHP'nin lideri Devlet Bahçeli ise, Derviş'e parti disiplini altına girmesi için DSP'ye katılması yönünde telkinlerde bulunuyordu. Derviş bu teklifi reddetti.

Siyasetçilerin Derviş'in cesaretini kırma çabalarına rağmen, Kemal Derviş'in artan popülaritesi, ülkenin bir diğer siyasal öncü ismi olan Cumhurbaşkanı ile yarışır konuma gelmiş bulunuyor. Bazı yorumcular kendisini şimdiden geleceğin başbakanı olarak görmeye başladılar. Derviş'in birkaç göbekten dedesi olan Halil Hamid Paşa da, Sultan I. Abdülhamid tarafından Osmanlı İmparatorluğu'nun maliyesinin başına atanmıştı. Başarısız olunca ise halk önünde idam edilerek, kafası bir bal küpünün içine konulmuş. O yüzden aman Kemal Derviş, dikkat!

The Economist, 24 Mart 2001

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR