1. YAZARLAR

  2. Fevzi Zülaloğlu

  3. Şeytan’ın Değil Rahman’ın Hizmetinde Bir Gençlik

Şeytan’ın Değil Rahman’ın Hizmetinde Bir Gençlik

Ekim 2010A+A-

“Firavun ve onun seçkinler çevresi (mele) kendilerine zulmeder korkusuyla, zürriyetinden ancak birkaç kişi Musa’ya iman ettiler. Çünkü Firavun ülkede gerçekten de nüfuz ve iktidar sahibiydi ve üstelik müsrif/ölçüsüz ve acımasız biriydi.” (Yunus, 10/83)

Tarih boyunca zalimler gençleri kendi çıkarları için taze bir malzeme olarak görmekte ve nesneleştirmektedir. Örneğin Firavun, iktidarına alternatif olacak genç bir kuşağın yetişmemesi için doğan çocukları öldürmek de dâhil korkunç yöntemler uygulayabilmiştir. İsrafı hayat tarzı edinen Firavun’un nüfuz ve iktidarından korkan halklar, hak ve hakikatin ne olduğunu bilseler bile sessiz yığınlar haline dönüşebilmişlerdir.

Firavunların baskı ve zulümleri insanların çoğunu etkileyerek, iman etmelerine engel olmuştur. Fakat tarih boyunca Nemrutların, Firavunların zulümlerine karşı verilen mücadelelerin içinde daha çok genç insanlar veya bu yaş kuşağının heyecanına sahip olanlar olmuştur.

Dünya hayatında verili olarak önümüzde bulduğumuz, yaratılışla birlikte elde ettiğimiz nimetler el-Ğani olan Allah’ın birer lütfudur. Aynı zamanda bir nimet olan gençlik bu imtihanımızın önemli aşamalarındandır. Dolayısıyla her nimet gibi doğru yerde de kullanılabilir, yanlış yerde de.

Yaşlılara göre daha çok arayış içinde olan, değişime açık olan gençler yerinde şeytani, yerinde rahmani bir hizmetin parçası olabilirler. Bir yanda Rahman’ın hizmetinde, vahyin şahidi ve şehidi olan gençler vardır; diğer yanda Şeytan’a ve şeytani işlere hizmet eden gençler… Bir yanda pusu kuran, kıskançlığın kurbanı olmuş kardeşler vardır; diğer yanda intikam almak yerine kötülüğü “en güzel şekilde” savuşturan Yusuf… Bir yanda cazibesiyle günaha çağıran, şehvetine kölelik yapan, hevasını ilah edinmiş gençler vardır; diğer yanda fıtratındaki saflığı korumayı başaran, ihtiyaçlarına rağmen nefsinin cehenneme yaptığı çağrılara ‘hayır’ diyerek ebedi saadeti tercih eden Yusuflar… Bir yanda biriktirdiği malı Firavun ile işbirliği içinde, zulme payanda olarak kullanan Karun olmak vardır; diğer yanda “kimseye verilmemiş bir mülkiyet” ile tevhid ve adalete hizmet eden Süleyman… Bir yanda egemenlerin gölgesinde şirk ve zulümle karışık refah vardır; bir yanda Musaların önderliğinde özgürlüğe hicret… Bir yanda refah içinde yaşayıp itibar gören, zalimlerin hizmetinde koltuk sahibi bürokratlar vardır; diğer yanda tevhid ve adaleti tercih edip mağaraya sığınan Ashab-ı Kehf…

‘Genç’ Anlamındaki Kur’an Lafızları

Kur’an’da genç kelimesine karşılık gelen lafızlar; feta, ğılman ve veled’dir. Genç anlamında feta1 Kur’an’ın bazı ayetlerinde, övmek ya da yermek için değil, bir durum tespiti olarak yer almıştır. Gençlik, imkânlar, güç tek başına ne iyidir ne de kötüdür; nerede kim için, hangi amaca yönelik kullanıldığına göre sonuç değişir.2

Genç lafzının anlam alanında yer alan bir kelimde de ğılman’dır.3Ğılman, cennetteki ölümsüz gençliktir.

Veled küçük çocuklar için ve gençler için kullanılan lafızlardandır. Ölümsüz genç ya da ölümsüz gençlikler, anlamındaki “vildanun muhalledûn” bir terkip içinde, cennetteki gençleri ve gençliği beyan etmek için Kur’an’da kullanılmıştır.4 Gençten daha küçük olanlar için Kur’an’da “sabi” kullanılmıştır. Örneğin çok küçük yaşta hikmet verilen Hz. Yahya için sabi kullanılmıştır.5

Kur’an’da Övülen Gençler

1) Genç İbrahim ve Genç Yaşta Peygamber Olan Oğulları İsmail, İshak

Hz. İbrahim (a) tevhidî bilince çok genç yaşta erişmiştir. Putları parçalayıp en büyüğünün eline baltayı tutuşturarak, büyük bir ders vermeyi amaçlayan İbrahim (a) bu işi yaptığında genç bir delikanlı idi. Put kıran genç İbrahim’in bu insanlığa örnek amelinden Kur’an’da şöyle söz edilmiştir:

“(Putperestlerden bazıları) İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını işittik, dediler.” (Enbiya, 21/60)6

Hz. İbrahim’i yine genç yaşta peygamber olan oğulları İsmail ve İshak izlemiştir. Bu peygamberler de babalarının bıraktığı manevi mirası genç kuşaklara aktarmışlardır.7

2) Genç Yusuf ve Gençler

Yusuf (a) babası Yakub (a)’ın terbiyesinde geçirdiği çocukluk yıllarının ardından, çok genç yaşta tevhidî bilince erişmiştir:

“…İşte böylece Yusuf için o ülkede sağlam bir zemin hazırladık. Ve ona olayların doğru yorumunu öğrettik. Şüphesiz Allah istediği işi başarıyla sonuçlandırır; ancak insanların çoğu bunu kavrayamaz. Artık olgunluk çağına erişince ona bir hüküm/muhakeme yeteneği ve doğru bilgiyi elde etme yeteneği bahşettik. Zira biz muhsinleri/iyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz.” (Yusuf, 12/21-22)

Mü’min bulunduğu her ortamı bir fırsat ve her fırsatı da ganimet bilir. Genç yaşta girdiği hapishanede, kimliğini gizlemeden açıkça ortaya koyan Yusuf peygamber Allah’ın birliğini ve hâkimiyet hakkını çevresindekilere tebliğ etmiştir: “Zindana onunla birlikte iki delikanlı daha girdi. Birisi dedi ki: ‘Rüyada kendimi şarap sıkarken gördüm.’ Öteki de: ‘Ben de başımın üstünde ekmek taşıdığımı, kuşların da ondan yediğini gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Çünkü biz seni iyilik edenlerden görüyoruz.’ dedi.” (Yusuf, 12/36)

Rüyalarında kendilerine yönelik bir mesaj olduğunu düşünüp Hz. Yusuf’a soruyorlar ve “Seni iyilik edenlerden görüyoruz.” diyorlar. Bunu bir davet fırsatı olarak gören Hz. Yusuf rüyalarını yorumlamadan önce mesajını beyan ediyor, gençleri hikmetle uyarıyor:

“Yusuf dedi ki: Size yiyecek olarak verilecek bir yemek gelmeden önce onun tabirini size bildiririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiği ilimlerdendir. Çünkü ben Allah'a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir kavmin dinini terk ettim. Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub'un dinine uydum. Bizim, Allah'a hiçbir şeyi ortak tutmamız olmaz. Bu, bize ve insanlara Allah'ın bir lütfudur. Fakat insanların çoğu şükretmezler. Ey benim zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı birçok ilah mı daha hayırlı, yoksa her şeye hâkim ve galip olan bir tek Allah mı? Sizin Allah'ı bırakıp da o taptıklarınız, sizin ve atalarınızın uydurduğu birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Bunlara tapmanız için Allah hiçbir delil indirmiş değildir. Hüküm ancak Allah'a aittir: O, size, kendisinden başkasına tapmamanızı emretti. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (Yusuf, 12/37-40)

Ayrıca bu ayetlerin mesajına göre; geçmişle, gelenekle ve atalarımızla olan doğru münasebetin ekseni ifsad değil ıslahtır. İfsadı değil ihsanı tercih eden genç Yusuf’a örnek ataları, örnek büyükleri tanıtılıyor; “İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum.” demesi ve ona göre yaşaması emrediliyor. Mü’min bir genç için tarih, geçmiş ve atalarının inançlarını sorgulamaksızın kabul edip, aynen taklit etmesi düşünülemez. Mü’min seçici olmak zorundadır; iyi ile kötü, ıslahçı ile ifsadçı arasında vahyin mesajına göre davranmak ve tutum almak durumundadır.

3) Peygamber Babanın Peygamber Oğlu Yahya

Yahya (a) babasının irşad ve terbiyesinde yetişmiş, çok genç yaşta -hatta çocukluğunda- tevhidî bilince erişmiştir:

“Ey Yahya! İlahi hükümlere sımsıkı sarıl! Zira biz ona, daha çocukluğunda el-hükm/derin ve kapsamlı bir muhakeme yeteneği vermiştik. Ve kendi katımızdan ince ruhlu bir sevecenlik ve kendini geliştirme yeteneği bahşetmiştik; dahası o takva sahibi biriydi. Ana babasına karşı oldukça iyi davranırdı. Nitekim o hiçbir zaman isyankâr bir zorba olmadı.” (Meryem, 19/12-14)

Çocukluğundan itibaren genç bir mü’minde bulunması gereken güzel huyları yukarıdaki ayetlerden çıkarabiliriz: Hikmet, hanâne, zekât, takva ve birr.

Yahya peygamberin şahsında örnek bir baba-oğul ilişkisi görüyoruz: Baba Zekeriya, oğlunu vahyin mesajına sımsıkı sarılmaya davet etmiştir. Rabbimiz onu genç yaşta hikmetli bir hayatla ödüllendirmiştir. Örnek oğul Yahya, nezaketle yoğrulmuş üstün bir merhamet duygusu olan “hanâne”yi ilke edinmişti.  Ayrıca zekât sahibi idi; yani kendini ve çevresini kötülüklerden arındırmaya adamıştı. Takva sahibi idi, yani nefsin kötü arzularına karşı kendini denetleyebiliyor, sorumluluk bilinciyle hareket ediyordu. Anne babasına karşı zorba ve isyankâr davranmıyor, “birr”i/iyiliği esas alıyordu.

4) İsa Peygamber

Hz. İsa, gençliğinden de önce, ilahi bir mucize olarak, daha doğar doğmaz risalet görevinin sorumluluklarını üstlenmiştir:

“Bunun üzerine Meryem çocuğa işaret etti. Onlar, ‘Biz daha beşikteki bir çocukla nasıl konuşabiliriz ki?’ diye çıkıştılar. (İsa:) ‘Bakın, Allah’ın kuluyum ben. O bana ilahi mesajı bahşetti ve beni peygamber yaptı. Ve nerede bulunursam bulunayım beni kutlu ve erdemli kıldı; yaşadığım sürece bana salâtı, arınmak için vermeyi emretti. Ve anamı saygıyla gözetmemi ve beni şaki/merhametten yoksun bir zorba kılmadı.’ dedi.” (19/29-32)

Genç İsa’nın genç Yahya ile benzer ahlaki özellikleri dikkatimizi çekiyor. Her genç mü’minde bulunması gereken vasıfları Hz. İsa’nın şahsında Kur’an beyan ediyor:

Allah’ın ortağı değil mütevazı bir kulu, Kitab’a/vahye yürekten bağlı, nübüvvete/vahiyle gelen haberlere gönülden bağlı, salâtı/namazı ve zekâtı bir var olma mücadelesi olarak gören, cebbar ve şaki/annesine karşı isyankâr ve zorba değil, iyiliği şiar edinen birr sahibi.

5) Ashab-ı Kehf

“Yoksa sen mağara arkadaşlarının ve onlar için yazılan anıt kitabenin bizim bütün bu ayetlerimizden daha mı ibret ve hayret verici olduğunu düşünüyorsun? Hani zamanın birinde o gençler mağaraya sığınmışlar ve ‘Rabbimiz!’ Bize katından bir rahmet bahşet ve bizi içine düştüğümüz şu durumdan dolayı doğru sonuca ulaştıracak bir rüşt ile, bilinç ile donat!’ demişlerdi.” (Kehf, 18/9-10)

“…Şu gerçek ki, onlar Rablerine iman etmiş gençler idi ve biz de onların doğru yolda olma bilincini artırmış ve yüreklerini imanda sabit kılmıştık. Küfre başkaldırdıkları zaman aralarında şöyle konuşmuşlardı: Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir! Asla O’nu bırakıp da, ilah diye başkalarına kulluk etmeyiz. Doğrusu eğer böyle yaparsak, asıl o zaman haktan uzaklaşıp haddi aşmış oluruz.” (Kehf, 18/13-14)

“(İçlerinden biri şöyle demişti:) Mademki siz, onlardan ve Allah'tan başka taptıkları putlardan ayrıldınız, o halde mağaraya sığının ki, Rabbiniz rahmetinden size genişlik versin ve işinizi rast getirip kolaylaştırsın.” (Kehf, 18/ 16)

Onların imanı, inancın gereklerini yerine getiren bir imandı. Allah da onların hidayet üzere olmalarını murat etti. Allah irade gösterenin iradesini destekler. Ayetlerden anlaşılıyor ki, baskı çok kuvvetliydi. Öldürülme veya zorla din değiştirme korkusu yaşıyorlardı. Gençler kavimlerine tevhidi anlatıyor, şirkin saçmalığını vurguluyorlardı. Kavimleri Allah’a değil putlara tapıyorlardı. Açık bir delilleri de yoktu. Allah’a iftira atıyorlardı.

Rabbimizin örnek gösterdiği bu gençler, kavimlerinin inançlarını, davranışlarındaki yanlışlıkları, şirk içinde oluşlarını eleştiriyorlardı. Ne var ki kavimleri, kendilerini düzeltmediler. Gençler de bir mağaraya sığındı. Onların hicreti arkadaşıyla mağaraya sığınan Hz. Peygamber (s) gibi zorunluluk nedeniyleydi. Belki de baskı o kadar fazlaydı ki evlerini Hz. Musa dönemindeki Müslümanlar gibi mescit bile edinemediler.8

Peygamberimiz Muhammed (s)’in Etrafındaki Gençler

Ammar, Habbab ve onlar gibi daha birçok genç ilk davetin ve ilk tebliğin muhatapları arasında çoğunlukta idi. Onlar vahyin şahidi ve şehidi olmayı tercih ederken hiç şüphesiz genç olmanın verdiği heyecan ve enerjiyi hayra yöneltmeyi başarmışlar, kıyamete kadar yaşayacak olan tüm insanlara örnek olmuşlardır.

Mus’ab b. Umeyr, Medine’de Rasulullah’ın tayin ettiği ilk öğretmen ve onu temsil eden bir diplomat olarak görev yaptığında henüz yirmili yaşlarında idi.

Hz. Ali, çok küçük yaşlarda imanın gerektirdiği şuura erişmiş, genç yaşında büyük işler başarmıştır.

Ca’fer b. Ebi Talib, Peygamberimizin Habeşistan’a gönderdiği büyük elçi olarak, bir davetçi olarak görevlendirildiğinde genç bir delikanlı idi.

Zeyd b. Sabit, İbranice ve Süryaniceye tercümeler yaptığı “Tercüme Okulu”nu kurduğunda henüz yirmi yaşına varmamıştı.

Kapitalizm, Gençlik ve Zalimlerin İdeoloji İhtiyacı

İdeolojisiz zalim olmaz; her zalimin bir ideolojisi vardır. Kapitalizmde en önemli değerler para, haz ve hızdır. Değerlerini kaybetmiş, kendine bile yabancılaşmış, markalara tapan, daha çok tüketmek, talan etmek için yaşayan insanlar üretir. Kapitalizmde çalışarak, birikimle gelecek kaygısını bastırmak yerine, kolay ve kısa yoldan, emeksiz sahip olma çabası yüceltilir. Mesela, bir sömürü şekli olan kapitalizm sürekli mal artırmayı hedef edinen bir mali sistemdir. Kârlılık esas olmakla birlikte değerlerden bağımsız yürümez. Sözgelimi, “İnsanlar eskisine kıyasla daha fazla başörtüsü takıyor, hadi kumaş üretimini bu alana kaydıralım.” demek yerine, tesettüre ve temsil ettiği değerlere engel olmaya çalışıyorlar. Demek ki değerlerden bağımsız bir kapitalizm düşünülemez.

Kapitalizm bir tüketim ve alan ideolojisidir. Tüm şirk dinleri gibi tahrip etmek, israf etmek, bitirmek, ifsad etmek üzere kurgulanmıştır. Reklam kapitalizmin davet ve propaganda biçimidir. Kapitalizm, reklam aracılığıyla sınırsız tüketimi kışkırtır. Hakiki bilgi yerine sanal ve geçici imajlarla kandırır. İnsanları o imaja ve markaya sahip olduklarında ebedi mutluluğu yakalayacaklarına ikna etmeye çalışır. Bu şeytani bir vesvesedir. Bu vesvese ile iyi kötü, kötü iyi olarak gösterilir. Neden nefret edilmesi gerektiği, neyi sevmeleri gerektiği, kapitalizmde insanlara reklamla propaganda edilir. Gençler hatta çocuklar medya ve reklamın ilk ve öncelikli muhatabıdır. Çünkü onlar hayatın geleceğidir.

Kapitalizm yeniliğe açık olan gençlere “göründükleri gibi olmak” yerine, “istedikleri gibi görünmek” idealini cicili bicili paketlerle pazarlar. Bunu yapabilmek için tanrılaştırılmış markalar, isimler üretir. Görünüşü kurtarmak için marka ve imaj öyle kutsallaştırılır ki, o marka ve imajdan vazgeçmektense hayatından vazgeçen, onun için her şey yapan gençler bir fabrikadan çıkan tek-tip nesneler gibi üretilir.

Sözün Özü

Bazı dönemlerde anne babadan daha önemli hale gelen arkadaşlar, öğretmenler yanılabilir; Rahman’ın has kullarından olmayı tercih eden gençler ise “takva bilinci”yle hareket edip, hidayetin teminatı olan vahye kulak verdikleri sürece yanılgıdan kurtulurlar. Buna “kısaca hidayet üzere yaşamak” diyebiliriz. Tercihini dalaletten değil hidayetten, Şeytan’dan değil Rahman’dan yana yapan gençler, Allah’tan korkar, çekinir ve O’na karşı sorumluluk bilinciyle davranışlarını şekillendirirler.

Şeytan’ın tezyin ettiği cahiliye, süslü, ilgi çekici, cazip olabilir. Fakat “Müslüman genç” Şeytan’ın ayartıcı olduğunu, günahları süslediğini hatırından çıkarmaz.

Şeytan geçici mutluluk, kalıcı mutsuzluk üretir. Kendisi yanlış tercihlerle ebediyen manevi iflasa sürüklendiği için, insanları da hüsran çukurlarına düşürerek günahına ortak aramaktadır. Genç ya da yaşlı insanlardan bir kısmı, şu imtihan dünyasında, yüceler yücesi olan Allah’ın vaat ettiği ebedi mutluluklar yerine, Şeytan’ın düştüğü hüsran çukurunu tercih edebilirler.

Unutmayalım ki, ebedi ve kusursuz mutluluk pek de cazip görünmeyen, sarp yokuşları tırmanarak çıkılan, ancak cahiliyeden uzak bir “mağara”da olabilir. Allah rahmetini orada yayabilir, “mağara” dışarıdan daha aydınlık olabilir ve cennete giden yolun giriş kapısına dönüşebilir. Geçici olanı değil, ebedi olanı; kolay olanı değil, ‘akabe’yi tercih eden gençlere selam olsun!

 

Dipnotlar:

1-Feta, Kur’an’ın on ayetinde geçmektedir: Evlilik adayı genç bayanlar anlamında (Nisa, 4/25); Hz. Yusuf için genç hizmetçi anlamında (Yusuf, 12/30); Yusuf’la birlikte hapse giren gençler anlamında (Yusuf, 12/36); Yusuf Peygamberin genç hizmetçileri anlamında (Yusuf, 12/62); esir hizmetçi anlamında (Nur, 24/33); Musa peygamberin genç yardımcısı anlamında (Kehf, 18/60-62); Ashab-ı Kehf anlamında (Kehf, 18/10, 13); Hz. İbrahim’e işaret eden genç anlamında (Enbiya, 21/60)

2-Kur’an’ın birçok ayeti genç ve gençlikten vakıa olarak, bir durum tespiti anlamında söz eder. Bkz: Nisa, 4/25; Nur, 24/33. Diğer yandan gençliğinin taşıdığı enerji ve potansiyeli Allah için harekete geçiren gençler övülmüştür. Örneğin İbrahim peygamberin genç yaşta yaptığı tevhid eylemi övülmüştür. (Enbiya, 21/60) Ashab-ı Kehf’in genç yaşta makamı ve mevkiyi bırakıp Mağara’ya sığınışları övülmüştür. (Kehf, 18/10, 13)

3-Ğılman için bkz: Tur, 52/24.

4-Vildânun muhalledûn için bkz: Vakıa, 56/17; İnsan, 76/19.

5-Hz. Yahya’ya gençliğinden de önce, çocukken hikmet verilmiştir. (Meryem, 19/12) Sabi lafzı doğar doğmaz konuşan, nübüvvet ve kitap verilen Hz. İsa için de kullanılmıştır. (Meryem, 19/29)

6-Genç bir delikanlı olduğu halde doğru düşünme, muhakeme yeteneği yaşlılardan daha iyi olan İbrahim peygamberin kıssası için daha geniş bkz: Enbiya, 21/51-70. İbrahim (a)’ın gönülden boyun eğen, şükreden bir kul oluşunu Rabbimiz övmüştür. (Nahl, 16/120-122)

7-İsmail (a) için bkz: Meryem, 19/54-55. İshak (a) için bkz: Enbiya, 21/72-73.

8-Baskıların yoğunlaştığı zaman diliminde Rabbimiz, Musa peygamber ve arkadaşlarına evlerini birer mescit -birer karargâh- edinmelerini emretmiştir. (Yunus, 10/87)

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR