1. YAZARLAR

  2. Abdullah Gül

  3. "Şeytan Ayetleri" Protestocuları Tahliye Edildi

"Şeytan Ayetleri" Protestocuları Tahliye Edildi

Ağustos 1993A+A-

28 Mayıs 1993 tarihinde Cağaloğlu'nda Şeytan Aydınlık'ın yayınlarını protesto etme suçlamasıyla tutuklanıp Bayrampaşa Özel Tip Cezaevinde kalan 10 müslüman 45 gün sonra 13 Temmuz 1993 tarihinde Sultanahmet Adliyesinde çıkarıldıkları ilk mahkemede tahliye edildiler. Sultanahmet Adliyesine getirilen sanıklara nezaret eden görevlilerin kötü muamelesi üzerine çıkan sürtüşme nedeniyle duruşma yeterli güvenlik görevlisi sağlayabilmek için öğleden sonraya tehir edildi. Duruşmayı kalabalık bir izleyici grubu takip etti.

13. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen ilk duruşmada 10'u tutuklu toplam 17 müslümanın her biri hakkında "Toplantı, gösteri ve yürüyüşler kanununa muhalefet etmek" ve "izrar ve müessir fiil" suçlarından 9'ar yıl hapis cezaları istendi.

Duruşmada tutukluların avukatları ile Kaynak Yayınları avukatları arasında tartışma çıktı. Egemen sisteme ve kurumlarına karşı olduğunu iddia eden Kaynak Yayınları'nın avukatları, mevcut mahkemenin yetkisizliğini, duruşmanın Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM)'inde görülmesi gerektiğini dile getirerek, 12 Eylül kurumlarından nasıl medet umduklarını ortaya koyan her zamanki ikiyüzlülüklerini sergilemiş oldular. Ve bunların bu ikiyüzlü tutumları müslüman avukatlar tarafından teşhir edildi.

Tutukluların ve görgü tanıklarının ifadelerinden sonra mahkeme tutuklu bulunan 10 kişinin tahliyesine karar verdi ve mahkeme 9 Ağustos 1993 tarihine ertelendi.

Mahkemeden sonra bu müslümanlarla olaylar ve hapishane hayatı hakkında yaptığımız söyleşide şu bilgileri aldık;

"Bizler şüphe üzerine gözaltına alındık ve Eminönü Merkez Karakoluna getirildik, zemin kata, aşağıya indirildik, orada her türlü hakaret ve aşağılamaya maruz kaldık ve içimizden 2 arkadaş bir komiser yardımcısı tarafından feci şekilde dövüldüler. Bu dövme esnasında görevli kişi iki arkadaşa hem vuruyor hem de 6-7 defa üst üste "Devletten büyük var mı?" diye soruyordu. Bu esnada dayanamayıp kendisine "yeter artık" diye müdahale eden genç bir polisi "ne karışıyorsun, bölümün ne, İran'dan mı geldin?" diye tersliyor ve onu dışarı çıkarıyordu. Daha sonraki günlerde bu arkadaşlarımızdan birisi 15 günlük adli tıp raporu aldı. Sonra topluca nezarethaneye atıldık ve akşamdan-sabaha, sabahtan-mahkemeye sevk olunana kadar yine dönem dönem ağza alınmayacak hakaret ve küfürlere maruz kaldık. Bizler gözaltındayken CMUK hakkını kullanıp bizimle görüşmek isteyen avukatımızla bizi görüştürmediler, bize işlemediğimiz suçlan isnad eden ifade tutanağı imzalatmaya çalıştılar, fakat bu tutanakları imzalamadık.

Nihayet mahkemeye sevk edildik, duruşma salonundaki sorgu sırasında bizleri yakalayan polisler ellerinde telsiz ve bellerinde silahlarla salonda yer aldılar. Böyle bir ortamda gerçekleştirilen sorgulamadan sonra bayan hakim duruşma salonunu boşaltıp, polis müdürlerini duruşma salonuna çağırarak tam 1.5 saat onlarla yaptığı istişare ve karar yazımını müteakip, sadece sanık vekillerini içeriye çağırarak yazılmış olan kararı avukatlarımıza bildirdiler. Böylece bizler Bayrampaşa Özel Tip Cezaevine gönderildik.

Hapishane biz müslümanlar da dahil birçok insan için hayatın bittiği, ürkütücü yerler olarak algılanır, oysaki bu çok yanlış! Burada önemli olan husus biz müslümanların nasıl bir ortam içinde olursak olalım yalnızca Allah'a kulluk etme bilincimizi kaybetmeden mücadelemizi devam ettirmemizdir. Hapishane sabır, direniş, ayakta kalma, mücadele azmi gibi duygu ve düşüncelerimizi yeniden tahlil edip daha da geliştirebilmek için en uygun ortamlardan birisi.

Cezaevine ilk sevk edildiğimiz anlardan itibaren bizleri nelerin beklediğini merak ediyor, kendimiz için nasıl bir program tertip edebiliriz diye düşünürken Şubat 93'ten itibaren orada İslami Hareket davası nedeniyle tutuklu bulunan müslümanların daha sonra bazı tutuklu müslümanların katılımıyla da oluşturdukları pratikleri görünce bu şüphelerimiz kayboldu. Çünkü bizleri orada daha önce düzenlenmiş, programlı bir hayat bekliyordu. İçerdeki hayat 24 saatlik bir programa bağlanmıştı. Bu programın bazı safhalarından bahsedecek olursak:

Kültür-eğitim çalışmaları için;

Sabah namazından hemen sonra Kur'an çalışması. Okunan sayfadaki ayetlerin yorumu ve geçen kavramların irdelenmesi.

Öğleden sonra Kur'an kaynaklı konu çalışması.

Haftada bir gün basın haberleri nezdinde Türkiye'de ve dünyada gelişen olayların değerlendirilmesi.

Haftada birgün serbest konuların konuşulduğu oturum.

İsteyenlerin katılabileceği haftada 4 gün Arapça dersleri.

Aramızda düzenlenen listeye göre her gün iki arkadaş yemek ve temizlik için nöbet tutuyordu.

Ayrıca spor ve diğer ihtiyari programlarda söz konusuydu.

Cezaevinde de olsa egemen güçlerin olumsuzluklarına karşı mücadeleniz bitiyor mu? Hayır! Yeri geliyor hapishanenin egemen gücü olan yönetime ve güvenlik görevlilerine karşı belli başlı isteklerinizin kabulü için tavır alıyor, direniyor ve isteklerinizi kabul ettirebiliyorsunuz. Bunların kabulü için sayım vermemek, gardiyanları bloktan içeri almamak, gecenin ilerleyen saatlerinde slogan atmak yeterli olabiliyor.

Din bu dünyada işe yaramaz ise ahirette hiç yaramaz gerçeğinden hareketle bütün zorluklara rağmen bütün alanlarda sadece Rabbimize kul olma bilinciyle hayatımızı devam ettirmeli ve Rabbimize dua etmeliyiz;

"Rabbimiz! unutur yada yanılırsak bizi sorumlu tutma!

Rabbimiz! bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme!

Rabbimiz! bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme!

Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim mevlamızsın!

Kafirler toplumuna karşı bize yardım eyle!"

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR