1. YAZARLAR

  2. Özgür-Der

  3. Savaş Çığırtkanlığına Tepki

Savaş Çığırtkanlığına Tepki

Ekim 2001A+A-

Özgür-Der 20 Eylül günü, 11 Eylül'de ABD'de Pentagon'a ve Dünya Ticaret Merkezi'ne karşı gerçekleştirilen saldırılarla ilgili bir basın toplantısı düzenledi. Toplantının düzenleniş amacı ABD'de yapılan saldırı sonrası dünya ve Türkiye konjonktüründe gündeme gelen tartışmalara değinmek ve bu tartışmaları gerek insan hakları ve özgürlükler gerekse Türkiye ve dünya Müslümanları açısından değerlendirmekti.

Basın toplantısında açılış konuşmasını ÖZGÜR-DER Başkanı Hülya ŞEKERCİ yaptı. Şekerci, yaşanan saldırı olayının ardından Müslüman kişi ve kurumların yaptığı beyanları savunma psikolojisi içinde sarf edilmiş açıklamalar olarak niteledi. İslam dünyasında yaşanan bu durumun olaylara yanlış bakıştan kaynaklandığını belirten Şekerci, şu ifadeleri kullandı: "Saldırının ardından İslam'da terör var mıdır? Tartışmaları gündeme gelmiştir. Elbette sivil İnsanlara yönelik bu tip bir saldırıda İslam hukuku açısından tartışılması gereken ve içimize sinmeyen pek çok nokta vardır. Ancak bence olayı fıkhi açıdan değil de, sosyolojik açıdan değerlendirmek gerekir. Olaya sosyolojik açıdan baktığımızda şiddetin şiddet doğurduğu gerçeği ile karşılaşırız. ABD'nin şu ana kadar yaptığı dünya jandarmalığı ve mazlum halklar üzerine uyguladığı zulüm ve ekonomik sömürü politikaları karşısında muhalif halklar gerçekten son derce köşeye sıkışmış bir durma gelmişlerdi. Bu nedenle ABD'nin uyguladığı şiddete karşı bir şiddet olgusunun doğmuş olması sosyolojik açıdan bakıldığında doğal bir tepkidir."

Şekerci, gelişmelere insan haklan çerçevesinde bakıldığında da ciddi anlamda bir çelişkinin görüldüğünü, ABD'nin Müslüman ülke halklarına uyguladığı saldırı, ambargo vs. yaptırımlarda insan haklarının söz konusu bile edilmediğini, ancak kendine yönelik bir saldırı gerçekleştiğinde adeta dünyayı ayağa kaldırdığını bu tutumun ise insan hakları bakımından bir çifte standart olduğunu söyledi. Ayrıca saldırıyı bahane ederek terörizmle mücadele adı altında Müslümanlara karşı takınılan düşmanca tavrın ve yöneltilen tehditlerin Türkiye ve dünya gündemi açısından 28 Şu-bat'ın neredeyse Türkiye'de yaşandığı şekliyle globalleşmesine zemin hazırlamaya çalıştığını belirten Şekerci, bu yöndeki tavırları ve açıklamaları ÖZCÜR-DER olarak kınadıklarını vurguladı.

Basın toplantısında ilk söz, araştırmacı-yazar Abdurrahman ARSLAN'a verildi. Arslan, olayın küreselliğin sözcüsü konumundaki ABD'nin kapitalist,militarist ve siyasi tahakkümüne sembolik bir başkaldırı olduğunu belirterek sözlerine başladı. Olayın ardından gündeme sokulan Hungtinton'un "medeniyetler savaşı" tezinin Müslümanları olayı Batının tanımladığı bir alanda ve Batının tanımladığı bir medeniyet konsepti çerçevesinde tartıştırmayı amaçladığına vurgu yapan Arslan, Müslümanların olayı bu zeminlerde değerlendirmelerini eleştirdi. Müslümanların kendi tanımlamalarına ve kendi bakış açılarına sahip olmaları gerektiğini ifade eden Arslan, şunları söyleyerek sözlerini tamamladı: "Bizim Müslümanlar olarak her şeyden önce yapmamız gereken şey, terörizmin ne olduğunu tekrar gündeme getirmektir. Terörizm ABD'nin tanımladığı gibi midir? O halde ABD Vietnam'da, Irak'ta ne yapıyordu? Sorusunu sormamız gerektiğini düşünüyorum. Yok terör ABD'nin tanımladığı gibi değilse, Müslümanlar olarak bunu yeniden tanımlamamız gerekliğini düşünüyorum."

İkinci konuşmacı Umran Dergisi yazan Şemsettin ÖZDEMİR, kendini müstağni gören ve mazlumlara zulmeden ABD'nin süper güç imajının son bulduğunu söyleyerek sözlerine başladı. ABD'nin insan hakları açısından yaptığı sahtekarlıkların yaşanan son olaylarla had safhaya ulaştığını belirten Özdemir, İslam ülkelerindeki Müslümanlara karşı katliamlarda, saldırılarda bulunan teröristleri ABD'nin açıkça desteklediğini ve onun insan hakları ve terörizm konusunda iki yüzlü davrandığını söyledi. Özdemir, son olarak ABD'nin bu saldırıyı bahane ederek İslam topraklarına ve haklarına tecavüzlerde bulunmasının muhtemel oluğuna ve bunun psikolojik boyutta yansımalarının şimdiden medyada ve dünya kamuoyunda görüldüğüne dikkat çekerek sözlerini bitirdi.

Üçüncü konuk Sabiha ÜNLÜ saldırı ile yıkılan ABD İmajının ardından Batı'nın izlediği adaletsiz ve alçak tutumun Müslümanlara ders vermesi gerektiğini belirtti, Bunun Müslümanların kendini toparlamaları ve İslami kimliklerine sahip çıkmaları adına önemli bir fırsat ve önemli bir dönüm noktası olduğuna dikkat çeken Ünlü'nün ardından Abdurrahman DİLİPAK, söz aldı.

Abdurrahman Dilipak, Müslümanların "terörizm" kavramını yeniden sorgulamaları gerektiğini belirterek sözlerine başladı. Dilipak "Dünya nüfusunun %20'sine sahip olan ülkeler, dünya servetinin % 80'ine sahiplerse siz uzun süreli ve kalıcı bir barıştan bahsedemezsiniz. Dünya ölçeğindeki bu durum Türkiye'deki ekonomik nüfus dengelerinde de aynıdır. Türkiye'de de nüfusun % 20'si servetin % 80'ini yönetiyor. Dolayısıyla altta kafanın sürekli ekonomik şartlarla terörize edildiği, siyasi anlamda teröre maruz kaldı bir dünyada yaşıyoruz. Ortada ABD'nin liderliğini yaptığı bir dünyanın haksız servetin toplumda, kamuoyunda meydana getirdiği reaksiyonları hesaba katmamız gerekir" diyerek ABD'nin kendi yarattığı şiddetin ve terörün kurbanı olduğunu söyledi. Dilipak, bu arada Güney ile Kuzey'in ezilenlerle ezenlerin durumlarının dünya haritası ölçeğinde farklı yerlerde olması gerektiğini karikatürize ederek yaptığı bir yağlı boya tablosunu konuya tekabuliyeti açısından basına ve katılımcılara gösterip açıklamalarda bulundu.

Son konuşmacı dergimiz yazarlarından Rıdvan KAYA İdi. Kaya, İslam dünyasındaki işbirlikçi hükümetlerin ve Türkiye'deki egemenlerin, ABD'nin olay sonrası takınacağı tavır ya da alacağı tedbirler henüz daha belli olmadan ABD'ye olan sadakatlerini yineleyerek sergiledikleri teslimiyetçi tutumu eleştirdi. Bu tavrı zelil ve utanç verici olarak niteleyen Kaya, bir Müslüman olarak bunu kınadığını ve lanetlediğini söyledi. ABD'nin adaletten bahsederek bir misillemeye hazırlandığını ancak bunun adaleti değil, ABD'nin yaptığı zulümlerin son halkasını temsil edebileceğini söyleyen Kaya, "ABD'nin herhangi bir şekilde adaleti temsil edemeyeceği, olsa olsa zulmü temsil edeceği 50 yıldır ispatlanmış bir durum... Bugün uluslararası terör tanımı yapan ABD, uluslararası terör tanımının somut örneğidir." dedi. İslam dünyası ile ABD arasındaki çatışmada Türkiye'nin ABD'nin yanında yer almasını Körfez Savaşı ve İsrail ile ilgili işbirlikçi tutumundan sonra bölge halkı ile Türkiye halkı arasında oluşmaya başlayan nefret tohumlarını daha da büyüteceğine vurgu yapan Rıdvan Kaya, "Buna karşı çıkmak için Müslüman kamuoyunun Türkiye'nin ABD'nin yanında yer almasına karşı tepki göstermesi, sesini yükseltmesi gerekiyor. Adalet için sesimizi yükseltmeliyiz" çağrısında bulundu. Kaya, sözlerini "Müslümanların duyarlılıklarını öne çıkartmamız gerekir. Biz Müslümanız elbette adaleti istiyoruz. Elbette barış istiyoruz. Ama bu adil bir barış olmalı. İnsanların zulüm görmeyecekleri bir barış olmalı. Bu ABD'nin kafasındaki barış olmamalı. Bizler ABD'nin ve Siyonistlerin kafalarındaki barışın bize hep acı getirdiğini gördük. İşbirlikçi tavırlara karşı Müslümanlar olarak tavır almazsak acılarımızın katlanarak devam edeceğini görmemiz ve bu duruma karşı tepkilerimizi dile getirmemiz gereklidir" diyerek tamamladı ve basın toplantısı sona erdi.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR