1. YAZARLAR

  2. Kenan Alpay

  3. RP'li Koalisyon'da İsrail, Ordu ve Yolsuzlukların Yeri

RP'li Koalisyon'da İsrail, Ordu ve Yolsuzlukların Yeri

Temmuz 1996A+A-

24 Aralık erken genel seçimini dayatan süreçte TC sisteminin içinden geçmekte olduğu ekonomik ve siyasal krizin önemli bir etkisi bulunmakta. Ekonomik ve siyasal krizi gün geçtikçe ağırlaştıran sistem, giderek artan bir yoğunlukta sistem içi çekişmelere sahne oluyor. Sistem içi çekişmeler seçimler, koalisyonlar, yolsuzluk dosyaları, yüce divan, güvensizlik oyu vb. biçimlerde kamuoyunun gündemine geliyor. Son olarak 24 Aralık erken genel seçimlerinin ardından ortaya çıkan tabloda hiç bir partinin tek başına iktidar olmaması sebebiyle başlatılan ve muhtemel bir koalisyona doğru ilerleyen ANAP-RP görüşmeleri aniden kesilerek "Ordu'nun tavsiyesi ile" apar topar ANAYOL hükümeti oluşturulmuştu. ANAYOL hükümeti oluşturuldu fakat gerek Yılmaz-Çiller arasındaki çekişmelerden gerekse RP'nin Meclis'ten geçirdiği yolsuzluk dosyalan ve güvenoyunun geçersizliği ile ilgili itirazla ANAYOL hükümetinin sonunu getirdi.

53. Hükümetin istifasını takiben RP ve lideri Erbakan ummalı bir biçimde Cumhurbaşkanının kendisini görevlendirmesi gerektiğini dile getirdiler. Ve "Demokratik teamüllere" uyularak RP lideri Erbakan hükümeti kurmakla görevlendirildi Cumhurbaşkanı tarafından. RP lideri Erbakan daha önceki görevlendirmede olduğu gibi, görevi alır almaz "bütün partiler bize aynı yakınlıktadır" açıklamasını yaparak hükümet ortağı arama turlarına başladı.

Kardeşane Tavır ve Siyonist Weizman

Erbakan'ın "bütün partiler bize aynı yakınlıktadır" açıklamasına rağmen parlamentodaki partiler, ordu, Cumhurbaşkanı, medya ve özelikle MHP'den adeta bir "vebalı" muamelesi gördü. RP'nin "kardeşane" turlarına diğer partiler 'hasmane" bir tutum takınarak cevap veriyorlar. Fakat RP cephesi iktidar koltuğuna ulaşmak için "kardeşane" tavrını ısrarla sürdürüyordu.

RP ve lideri nezdinde "kardeşane" tavır oldukça ilginç bir görüntü arzediyor. Kendisi henüz hükümeti kurmak üzere görevlendirilmişti ki siyonist İsrail'in Cumhurbaşkanı Weizman, Habitat etkinliklerine katılmak üzere geldiği İstanbul'da İsrailli bir gazetecinin "Türkiye'nin gelecek başbakanın İslami partinin lideri Erbakan olmasını nasıl karşılarsınız?" sorusuna cevaben şu sözleri sarf ediyordu:

"Türkiye'ye daveti kabul etmenin bir sebebi de bu konuları soruşturmak. Cumhurbaşkanı Demirel'i çok iyi tanıyorum ve onun elindeki bütün gücü kullanarak böyle bir gelişmeyi önleyeceğine inanıyorum. Ordunun da kenarda bekleyeceğini sanmıyorum. Dolayısıyla, şu anda korku üzerine değerlendirmeler yapmanın hiç bir anlamı yok."

Siyonist Weizman, küstahça ve alenen RP'ye ve liderine Türkiye'de tavır alıyor fakat Erbakan, diğer parti liderlerine olduğu gibi Weizman'a da kardeşana bir tavırla yaklaşıyordu. İlkesizliğin getirdiği bir korkaklık ve korkaklığın getirdiği bir körlükle tavır alan Erbakan, "Weizman, başka ülkelerin içişlerine karışmayacak kadar deneyimli ve kurt bir politikacıdır" sözleriyle durum geçiştirmeye çalışıyor. Erbakan veya RP kadrosu Siyonist Weizman'ın küstahlığına karşı en ufak bir tavır alamıyor. Ayrıca Siyonist Weizman'ın Türkiye'deki güvencesi olan Demirel'e ve Ordu'ya göstermelik de olsa "İsrail'in bu ülkedeki güvencesi siz misiniz?" gibi soruşturmayı dahi gündeme taşıyamıyor. Böylesine korkak ve silik bir psikoloji ile talip olduğunuz iktidar elde etseniz de o iktidar, ne kadar iktidar sayılır?

Darbe Sopası ve Güreş'in Uyarısı

Hükümeti kurmakla görevlendirilen RP lideri "ilke turları" adını verdiği bir dizi görüşme ve ziyaret trafiği sırasında Ecevit'ten Yılmaz'a, Baykal'dan Çiller'e tüm liderlere ne kadar uyumlu bir parti olduklarını anlatmak için tarihten bol bol örnekler verme ihtiyacı duydu.

Bu görüşme trafiğinde ANAP lideri Yılmaz'ın, RP'ye karşı arkasını Cumhurbaşkanı Demirel'e ve Ordu'ya yasladığı görülüyordu. Dün Çiller'in yüklendiği misyonu bugün Yılmaz devralmıştı ve Yılmaz "devlet" adına hareket ediyordu. RP kurmayları ANAP ve DYP arasında hükümet arayışlarını sürdürürken emekli Genelkurmay Başkanı yeni DYP milletvekili Doğan Güreşin muhtıra niteliği taşıyan sözleri gazetelere manşet oluyordu. Haftada bir Genelkurmaydaki komutanlarla yemekli toplantı yaptığını ifade eden Güreş, DYP-RP koalisyonuna doğru atılan zorunlu adımlar sonrasında "Anlaşamadığınız zaman ne olduğu biliniyor. Sonra ağlamayın" ifadeleri ile hem RP'yi hem de aralarında mutabakat sağlayamayadıkları için RP'li bir koalisyon ortamı yaratan diğer partilerin dikkatini tarihte üç kez tekrarlanan darbelere çekti. Türkiye zaten cunta Anayasa'sı ve MGK'nın tavsiyeleri ile yönetiliyorken yapılacak darbe ile hangi amaç gerçekleştirilmek istenmektedir? Darbe yasalarının halen yürürlükte olduğu bir ülkede darbe tehditleri ile sanıyoruz ki halkın ve partilerin üzerindeki baskı ağırlaştırılmak istenmektedir. Darbe söylentileri bu tür bir amaca matuf iken RP ve lideri Erbakan'ın tavrı yine ilginçti. RP, darbe tehditlerine karşı sessiz kalırken Erbakan yine yalanlama ve yok saymayı tercih etti; "Güreş, öyle şeyler söylemez. Gazetecilerin uydurmasıdır". Üzerine alınmama ve yok sayma tavrıyla iktidara doğru uygun adım ilerleyen Erbakan yolsuzluk dosyalarıyla ilgili olarak mecliste partisine aldırdığı tavırlarla düşe kalka koalisyonun eşiğine geldi.

Herkese ve Her şeye Rağmen İktidar

Bir kere iktidar aşkına tutulmaya görsün insan, artık bu uğurda feda edemeyeceği hiç bir değer tanımaz. Bu durumu küçük bir kıyas ile örneklendirmeye çalışalım: Dün her türlü yolsuzluk şaibesinin üzerine gitmekteyken ve bu durum RP'nin diğer partilerden farkı olduğunu vurgularken ilginçtir koalisyon arafesine gelindiğinde roller değişebilmekte. Yapılan işbirliği ve hazırlanan kanunnamelerle yolsuzlukların, faili meçhullerin üzerine gitmeyi bundan sonra Meclis gündemine bile getirilemeyecek. Böylece çürüyen ve kokuşan sisteme RP cenahından da bir destek sağlanarak çürüme ve kokuşma eylemi hızlandırılmış oluyor. Tabii sistem aynı zamanda kendisine bulaşan RP'yi de çürütüp kokuşturuyor, ilkeleri değil de iktidarı öncelerseniz, bu, "amaç vasıtayı meşru kılar" demektir ki, bu yolda kullanacağınız vasıflar da size ilkesizliği, ahlaksızlığı, onursuzluğu size dayatacaktır.

Meclis'in En Büyük Partisi Koalisyonun Küçük Ortağı

Besmele ve selam ile göreve başlayan 54. Hükümet ve Başbakan Erbakan "Refah iktidarının ilk günü Çekiç Güç isimli işgal kuvvetini derhal topraklarımızın dışına atacağız" sözünü unutup "Çekiç Güç konusunda, önce ordumuzun değerli komutanlarının görüşlerini soracağız sonra uygun bir karar alacağız" dedi. Böylece Türkiye'deki siyasal yapılanısın muhalefette farklı, iktidarda farklı bir söylem ve icraata tekabül ettiğini, bir kez de Erbakan'ın tavrında gözlemledik. Böylece TC tipi demokrasilerin vazgeçilmeyen Demirel'in "dün dündür, bugün bugündür" sloganını ve tavrını bolca örneklendirmede "Adil Düzen" cephesinden de oldukça yararlanılabileceği iyice anlaşılmış oldu.

Hükümetin neredeyse tüm icracı bakanlıklarını yolsuzluk, cinayet, ihanet vb. gibi bir çok pisliği bünyesinde taşıyan küçük ortağına veren RP eski yolsuzlukların, cinayetlerin, ihanetlerin üzerine gitmek bir yana yenilerinin tekrarlanmaması konusunda DYP'ye payanda olmayacağını nasıl garanti edebilecektir, toplum nezdindeki tüm itibarı sıfırlanmış, yargılanıp mahkum olmak üzere olan bir partiyi ve genel başkanını eşit yetkilerle iktidara taşırsanız onların yalanlarına, hırsızlıklarına, cinayetlerine ortak olduğunuzu gösterir. RP olarak bir yandan kendi içindeki saltanat mantığını muhafaza ederken diğer yandan da iktidar hırsı ile hırsızlarla, katillerle işbirliği yaparak ne kadar sapkın bir adalet anlayışına sahip olduklarını deklare etmiş oldular. Temelinde "sapkın bir adalet mantığı" bulunan "Adil Düzen" ise Türkiye çölünde sıcağın ve susuzluğun etkisiyle bunalan insanların gözünde bir "serap" mesebesinde değil midir? Serap gerçeğe ne kadar yakın ise "Adil Düzen" de adalete o kadar yakındır.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR