1. YAZARLAR

  2. Oktay Altın

  3. Muğniye Suikastı: İsrail’le Savaşın Yeni Aşaması

Muğniye Suikastı: İsrail’le Savaşın Yeni Aşaması

Mart 2008A+A-

12 Şubat günü Şam'da Hizbullah'ın birçok başarılı eyleminin arkasındaki isim olarak kabul edilen İmad Muğniye şehit edildi. Muğniye, 1983 yılında 60 kişinin öldüğü ABD Beyrut Elçiliği'ne yapılan saldırı ile aynı yıl Ekim ayında 241 ABD askeri ve 58 Fransız askerinin öldüğü ABD ve Fransız üslerine yapılan iki ayrı saldırıdan da sorumlu tutuluyordu. ABD ve İsrail'in en çok arananlar listesinin başında yer alan Muğniye'nin başına ABD, 2001 yılında beş milyon dolar ödül koymuştu.

Uzun yıllar adeta gölge gibi yaşayan İmad Muğniye'nin Şam gibi güvenli bir yerde suikasta kurban gitmesi beraberinde birçok soru işaretini getirirken var olan gerilimli havayı daha da ağırlaştırdı.

Hasan Nasrallah, cinayetin sorumlusunun İsrail olduğunu açıkladı. İsrail meşru savaş sınırlarının dışında saldırarak savaşı cephenin dışına taşırmıştı. Artık her yer savaş alanıydı. Hasan Nasrallah açıkça İsrail'i tehdit etti ve İsrail'in çöküş sürecinin başlangıcı olarak Muğniye'nin öldürüldüğü tarihi gösterdi. Nasrallah'ın açıklamaları hem İsrail yönetimi hem de kamuoyu için önem taşıyor. Çünkü Nasrallah şu ana kadar İsrail'le ilgili ne söylediyse yaptı, ne yaptıysa onu söyledi. 2006 Temmuz Savaşı'nda İsrail kamuoyunda Hasan Nasrallah'ın inandırıcılığı Olmert'in inandırıcılığından daha fazlaydı.

İsrail, suikastı üstlenmedi, ancak sevincini de gizlemedi. Nokta operasyonlarıyla ünlenen İsrail istihbaratının yıllarca Muğniye'ye ulaşamaması kimi İsraillilerce istihbarat zaafı olarak değerlendiriliyordu ve suikastla bu zaafın giderildiğini öne sürüyorlar. Kimileri ise Muğniye suikastının hiçbir şekilde İsrail'e fayda getirmeyeceğini savunuyor. Bunlar, suikast İsrail tarafından gerçekleştirilmişse bunun İsrail'e ağır bedeller ödeteceğini düşünüyorlar. Eğer başkaları tarafından gerçekleştirilmişse istihbarat başarılarıyla ünlü MOSSAD'ın, delilleri ortaya koyarak suikastın İsrail'le ilişkili olmadığına herkesi inandırması gerektiğini belirtiyorlar.

İsrail kamuoyunda gerek Filistin'de gerekse Lübnan'da işlenen cinayetlerin, İsrail'e başarı getirmediği gibi karşı tarafın azmini daha da perçinlediği görüşü giderek ağırlık kazanmakta. Nitekim başta Şeyh Ahmed Yasin ve Fethi Şikaki olmak üzere katledilen liderler Filistin direnişini bitiremediği gibi kararlılığı artırmıştır. Lübnan'da Ragıb Harb ve Abbas Musavi'ye düzenlenen suikastlar, Lübnan direnişini daha körüklemiş, İsrail Güney Lübnan'ı terk etmek zorunda kalmıştı.

Muğniye'nin cenaze töreninin, Refik Hariri'nin öldürülüşünün dördüncü yıl anma törenlerine denk gelmesi de Lübnan'daki siyasi çatlağın derinliğini gösterdi. Hasan Nasrallah, İsrail'le savaşın cephe ötesine taştığını ilan ettiği sırada oğul Hariri'nin önderlik ettiği 14 Mart koalisyonu da İran, Suriye ve Hizbullah'a yönelik şiddetli eleştirileri dillendiriyorlardı. Durzi lider Velid Canbolat, "Kavga istiyorsanız, buyurun biz hazırız. Savaş istiyorsanız buyurun biz yine hazırız." diyerek açıkça Hizbullah'a meydan okudu. Canbolat'ın ABD ziyaretinden sonra tehditlerini artırması ve hiçbir diplomatik nezaket gözetmeksizin iç savaştan söz etmesi, Lübnan'a ABD ve Suud önderliğinde bir müdahale olacağı şeklindeki tezleri güçlendirmiştir.

Yine Muğniye suikastının Şam gibi yüksek güvenlik bölgesinde gerçekleşmesi Suriye'nin ABD çizgisine yakınlaştığı endişelerinin doğmasına neden oldu. Suriye'nin haberi olmadan böyle bir eylemin gerçekleşemeyeceğinden hareketle suikast, Suriye'nin ABD'ye bir jesti olarak yorumlandı. İran-Suriye ittifakının parçalanmaya başladığına dair endişeler ve de temenniler dile getirildi. Fakat ABD'nin Suriye tutumunda herhangi bir yumuşamanın olmaması ve Suriye'nin mesajları bu iddianın en azından şimdilik doğru olmadığını ortaya koymaktadır. Nitekim Filistin tecrübesi Suriye için de örnektir. Filistin Özerk Yönetimi, Madrid'le başlayan süreçte ne kazanmışsa Suriye de en fazla onu kazanır. Dolayısıyla Suriye'nin yakın zamanda ABD ittifakına yakın durması mümkün gözükmemektedir.

Muğniye suikastının Siyonist lider Ehud Barak'ın Türkiye ziyareti sırasında gerçekleşmiş olması da başka bir rastlantı. Yetkililer, Barak'ı en üst düzeyde ağırlarken Siyonist çetenin cinayetlerinin kınanmaması Türkiye'nin İsrail yandaşlığının somut örnekliklerinden biri olarak tarihe geçti.

Muğniye suikastı sadece Siyonistlerin katliamcı kimliğini teşhir etmemiştir. Aynı zamanda Barak'ı en üst düzeyde ağırlayan TC devletinin işbirlikçi niteliğini de belirginleştirmiştir. Siyonist lider ile objektiflere gülücükler gönderen Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı İsrail isimli çetenin işlediği insanlık dışı cinayetleri görmezden gelmekle gerek bu ülke halkının gerekse de kardeş halklarımızın hukukunu çiğnemiş, tarih önünde açık bir suç işlemiştir.

İsrail Gazze'de istisnasız her gün yeni cinayetler işliyor. Füzelerle evler yıkılıyor, çoluk-çocuk demeden katletmeye devam ediyor. Gazze'ye uygulanan ambargo nedeniyle son iki ayda ölen hastaların sayısı 104'e ulaştı. Bu durumda İsrail'le işbirliğini, silah alım-satımını konuşmanın herhangi bir ahlaki gerekçesi olabilir mi? Türkiye, şu ana kadar yaptığı ticari, silah modernizasyonu anlaşmaları ve askerî işbirliğiyle fiilen katliama ortak olmaktadır.

Son olarak Nasralllah'ın açıklamaları İsrail'le savaşın yeni bir aşamasına gelindiğini gösteriyor. İsrail yetkilileri artık dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar hedef durumdadırlar. İsrail'in bu duruma sessiz kalmayacağı da aşikar. Son gelişmeler, bölgede meşrulaşmayı umut eden İsrail'in hayallerini sekteye uğratmış durumda. Ancak İsrail'in çok açık iki cephesinin olduğu artık tescillenmiş oldu. Gazze'ye saldırdığında Lübnan'ı, Lübnan'a saldırdığında Gazze'yi düşünmek zorunda.

İmad Muğniye'nin şehadeti İslami direnişi zayıflatmak şöyle dursun, bilakis direnişin kararlılığını besleyecektir. Çok sayıda önder kadrosunu şehit veren Filistin ve Lübnan'daki İslami direniş güçlerinin mücadelesi bu umudumuzu besliyor. İslam ümmetinin özgürleşmesi için Rabbimize adanmış bütün canlarımız gibi İmad Muğniye de Allah yolunda mücadele edenler safında her zaman hatırlanacaktır inşallah!

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR