1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. Milliyetçi Kutuplaşma ve Emperyal Kuşatma Riski Altında Türkiye

Milliyetçi Kutuplaşma ve Emperyal Kuşatma Riski Altında Türkiye

Eylül 2015A+A-

Türkiye bir yandan seçim, bir yandan da savaş hararetini yaşıyor. Gerek seçim, gerek çatışma sürecinin nasıl gelişeceği ve nasıl sonuçlanacağı herkes tarafından merak edilmekte. Ve şüphesiz bu iki olayın birbirlerini doğrudan etkileyeceği, hatta büyük ölçüde belirleyeceği net bir şekilde görülebilmekte. Güvenlik güçlerinin operasyonlarının Kürt illerinde PKK’nın etkisini zayıflatması ihtimali başka bir sonuç doğurmaya adayken, çatışma sürecinin beraberinde gelen ölümlerin milliyetçi eğilimleri beslemesi, büyütmesi ihtimalinin bambaşka bir sonuç doğurmaya aday olduğu rahatlıkla söylenebilir. 

7 Haziran seçimlerinin bir düğümlenmeyle sonuçlanması üzerine Cumhurbaşkanı’nın kararıyla ülkenin 1 Kasım’da tekrar seçime götürülmesi AK Parti dışındaki partilerce hiç hoş karşılanmadı. Seçim arifesinde kaçma görüntüsü vermeme adına herkes “Hazırız, korkmuyoruz!” mesajları verme gayreti içine girmiş görünse de seçimlere bazılarının adeta ayaklarını sürte sürte gittiği görülmekte. Bu kaygı seçimlere ilişkin geliştirilen taktiklere de birebir yansımakta ve ortaya son derece sorunlu ve yüzeysel yaklaşımlar çıkmakta.

Seçim sürecinde muhalif cephenin tüm stratejisini, söylemini yine Erdoğan karşıtlığı üzerine oturtacağı anlaşılıyor. Diktatörlük, tek adamlık eleştirilerine ülkeyi iktidar hesabıyla seçime zorlamak, hatta savaşa sürüklemek gibi ithamların da ilave edileceği görülmekte. Erdoğan nefretini merkeze alan bu söylemin halktan nasıl karşılık göreceğinin biraz da Erdoğan’ın tutumuna bağlı olarak şekilleneceği muhakkak. Şöyle ki, Erdoğan’ın tepkiyle, öfkeyle ya da iradesi doğrultusunda kendini sürekli sıcak tartışma gündeminin odağına oturtmasının karşıtlarının işini kolaylaştırdığına kuşku yok! Bu bağlamda 7 Haziran’da halktan onay almadığı anlaşılan başkanlık tartışması umarız ki, yeniden ısıtılıp servis edilmeye çalışılmaz!

Seçimler neticesinde artan milliyetçi kutuplaşma riskinin çatışma ortamının alevlenmesiyle çok daha büyük bir tehlike arz etmeye başladığı tartışmasız. Dışarıdan ise Türkiye IŞİD karşıtı koalisyona katılma dayatmasıyla ABD ile ortak hareket etmeye zorlanmakta. Adımını attığı her yerde İslami hareket ve Müslümanlar adına büyük bir kaos ve tehdit kaynağına dönüşen IŞİD’in şu aşamada Türkiye açısından ne ölçüde bir tehdit unsuru sayılması gerektiği tartışılabilir.

Bununla birlikte coğrafyamızda ve tüm dünyada Ümmet ve mazlum halklar açısından asıl büyük tehdit kaynağı oluşturduğu şüphe götürmeyen ABD ile ayaklarını aynı pabuca sokmaya kalkışmanın yol açabileceği zararları, zulümleri düşünmek bile insanı endişelendirmekte ve de utandırmakta. Irak’taki mezhepçi diktatörlüğün doğrudan, Esed rejiminin ise dolaylı hamiliğine soyunmuş ABD ile Türkiye’nin koalisyon adı altında bir araya gelişi ne IŞİD’in zalimane eylemleri ne de bir başka gerekçeyle asla savunulamaz. Kime karşı konumlandığından bağımsız olarak ABD ile sürdürülen işbirliğinin Müslüman haklar açısından meşruiyeti hep sıfır, bedeli ise her zaman ağır olmuştur! 

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR