1. YAZARLAR

  2. Burhan Kavuncu

  3. MHP Kongresinde Ne Değişti?

MHP Kongresinde Ne Değişti?

Aralık 1997A+A-

A. Türkeş sonrasında MHP'de yaşanan liderlik tartışması, şimdilik çözüme ulaşmış gibi görünüyor. Devlet Bahçeli ve listesinin yönetime gelmesi ile, MHP'de yeni bir dönemin başladığı söylenebilir.

Burada önemli olan, Türkiye'deki esas çelişki / kutuplaşmada MHP'nin yerinin bundan sonra nasıl biçimleneceğidir.

MHP'nin ideolojik yapısı genel olarak, Türk milliyetçiliğini bayraklaştıran, devletçi, halkın geleneksel değerlerini onaylayan, neticede de resmi ideolojinin muhafazakar kanadı olma vasıflarını muhafaza etmiştir. Liderlik tartışmasında MHP'nin bu ideolojik yapılanmasında ciddi bir tartışma yaşanmadı. Yine de üç aday arasında, halkın geleneksel değerleri ve batılı değerler ile aralarındaki mesafeler bakımından bazı farklılıklar gözlenmekte, bu da, ülkedeki esas çelişkide MHP'nin yerinin belirlenmesinde etkili olmaktadır.

A. Türkeş özellikle 12 Eylül sonrası dönemde, MHP'yi laiklik, Atatürkçülük hatta ABD-İsrail ilişkileri gibi konularda açık ve net olarak Batıcı bir rotaya sokmuştu. BBP'nin kopuşu ve laik, kemalist kesimin ağırlık kazanması Türkeş'in son dönemine ait bir gelişmedir A. Türkeş bu dönemde, daha önce hiç olmadığı kadar, laik ve Atatürkçü bir üslup kullandı. Siyonist işadamlarıyla birlikle görünmekten, en fanatik Atatürkçülere taş çıkartacak konuşmalar yapmaya kadar. Parti yönetim kademelerinde de bu tercihe uygun şahıslar öne çıkarılmış, birçok kemalist/ mason dışarıdan bulunup getirilmişti Ancak, klasik MHP tabanı bu değişimi çok da içselleştiremedi Türkeş'in politik zikzaklarına ciddi bir tepkinin gösterilmemesi, daha çok ülkücü camianın lider kültüne bağlılığı ve ideolojik seviyesizliği ile açıklanabilir. BBP oluşumuna rağmen, ülkücü camiada aynı duyarlılığa sahip daha büyük bir taban, MHP çatısı altında, daha doğrusu "başbuğla beraber" kalmayı tercih etmişti. Türkeş'ten sonra herhangi bir liderin, MHP kitlesini aynı dönüşüm çizgisinde sürüklemesi biraz daha zor olacaktır. Tuğrul Türkeş'in tüm olumsuz vasıflarına rağmen iyi sayılabilecek miktarda oy alması, Türkeş ismine duyulan bağlılık ve vefanın bir neticesi olarak izah edilebilir.

MHP kongrelerinde Devlet Bahçeli diğer İki adaya göre, klasik ülkücü çizginin daha iyi bir temsilcisi görünümündeydi. Haziran ayındaki olaylı kongrede yaptığı konuşmada, Ortak Pazar/AB karşıtlığı gibi unsurların yanı sıra daha muhafazakar bir imaj çizmeyi başarmıştı. Hatta gruplar arasındaki slogan savaşlarında, Bahçeli'nin yanında yer alan bazı eski Ocaklıların "Kanımız Aksa da Zafer İslam'ın" sloganını haykırdıkları görüldü.

Türkiye'deki temel çelişkinin İslami uyanış ve laik oligarşi arasında oluştuğu kabulü karşısında, Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP'nin bundan sonraki durumu ne olacaktır?

A. Türkeş'in Taksim'de yapılan "laiklik mitingine" davetine icabet etmeyen ülkücü camia, Bosna mitingine, 'teşkilat'ın, "gidilmesin" demesine rağmen yoğun bir şekilde katılmıştı. Kasım ayında yapılan kongrede yönetime gelen ekibin, tabanın bu eğilimini ön planda tutabileceğini tahmin edebiliriz. Oligarşi içerisindeki "anti komünist- anti İslamcı" çekişmesinde, MHP elbette antikomünist kesimde yer alacaktır. MGK'nın geçtiğimiz ay kabul ve ilan ettiği Milli Güvenlik Siyaset Belgesinde MHP'lilerin ırkçılık ve mafyacılıkla suçlanarak, tehdit sıralamasında (İslamcılık, bölücülük, komünizmden sonra) "düşman" olarak belirlenmesi, ilginç bir gelişme olmuştur. Bu, MGK'nın Bahçeli yönetimindeki MHP'den duyduğu rahatsızlığın bir ifadesi olarak yorumlanabilir. Nitekim batı eşkiya grubunun Tuğrul Türkeş'i desteklediği, kongre öncesinde basına sızdırılmıştı.

Bununla beraber MHP'den, Türkiye'deki darbe yönetimi ve MGK karşısında çok net tavırlar alması, halktan yana bir çizgi takip etmesi beklenmemelidir. İmam Hatiplerin kapatılması ve başörtüsü yasağına gösterilen tepkiler sırasında, MHP ve Bahçeli, kararsız bir tavır sergilemiştir. MHP tabanının eylemlere sempati ile yaklaşması, hatta yer yer gösterilere katılmasına rağmen, parti yönetimi, "hem yasaklara hem de gösterilen tepkilere karşı olduğu" gibi muğlak açıklamalarla durumu geçiştirmeye çalıştı.

MHP ve ülkücü hareketin varlığı, komünizm ve PKK gibi unsurların oluşturduğu tehdit miktarına endekslidir. 'iç tehdit' in birinci sırasında İslamcılık bulunduğu sürece, MHP'nin gelişimini sürdürmesi zordur. Oligarşi içerisinde ve MHP camiasında (en somutu Türkeşlerdir), ülkücü hareketi birinci tehdite yani İslami uyanışa karşı da konuşlandırma eğilimi, şimdilik başarıya ulaşamamıştır Ancak bu, MHP camiasını müslüman halk saflarından uzak tutma ve laik oligarşi cephesine kazandırma eğilimi, bundan sonra da etkili olmanın yollarını arayacaktır. MHP'nin ideolojik yapısı, bu tür kullanmalar ve kullandırmalar için, müsait bir zemin oluşturuyor.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR