1. YAZARLAR

  2. Erdal Eker

  3. “Kürt Sorunu ve Milliyetçi Körleşme” Kitabı Hakkında Değiniler

“Kürt Sorunu ve Milliyetçi Körleşme” Kitabı Hakkında Değiniler

Aralık 2015A+A-

Türkiye Cumhuriyetinin Batı ulusçuluğuna öykünerek ürettiği “Türk milleti” kavramı Türkiye’deki tüm sorunların ontolojik temelidir. Çevreye itilen Kürt, dindar, köylü, engelli vs. tüm halk yığınlarının yaşamsal sorununun kaynağında Kemalist ideolojinin ürettiği milliyetçiliğin yattığını görebiliriz. Kürt sorununun çıkış nedenleri üzerinde konuşurken aslında Kemalizm’in de kendini üzerine konumlandırdığı bu kavramın Kürt coğrafyasındaki aksülamelini görmek mümkündür. Zira Kürt kavmi de başta inkârın karşısında varlık mücadelesi verirken sonraları bu mücadele fıtri zemininden kaydırıldı. Sorunu yaratan felsefenin dayanılmaz cazibesiyle milliyetçi ve despotik Stalinist model üzerinde “Kürt ulusu”nun beşbin yıllık tarih ve toplum tezleri eşliğinde nesillere zihnî arkeolojik kazılar yaptırıldı.

Rıdvan Kaya, kitabında sorunun temelinde yatan amilin cephenin hangi tarafında olursa olsun milliyetçi cahiliye olduğuna vurgu yapıyor. Bu bakışaçısını destekleyebilecek birçok örneği de kitapta bulmak mümkündür. Mesela Türk milliyetçiliği biçtiği elbiseyi giymeyen kim olursa olsun, kavmî aidiyetlerine bakmaksızın dışa atarken aynı durum PKK’nın oluşturduğu Kürt özgürlük hareketi için de geçerlidir. Örgütün açtığı şemsiyenin altına girmeden konuşan, mücadele eden ve örgütlenen tüm kesimler gazap yağmurlarına mahkûm edildi. Topluma yükledikleri Kürt ulusunun tarih boyunca ezilmesine kaynaklık eden manipülatif duygu ise ulusal çıkarını düşünmeden Arap’a, Türk’e, Fars’a hizmetkârlık eden bir milletin kendini yeniden keşfi ve icat etmesi sürecidir. Bu yolda her türlü pragmatizme sarıldılar. Bu pragmatik yaklaşımı doğuran seküler zihin yapısı aynı zamanda dünyada ciddi yarılmaların yaşandığı son dönemde nereye yaslanacaklarını da bize öğretiyor. Coğrafi sınırlarla zihnî sınırların artık çok da çakışmadığı dünyamızda iki düşünce/eylem türü vardır: Birincisi İslam coğrafyasında yaşayan insanların kendini yeniden tanıma-tanımlama zorunluluğudur. Ümmetin İslami referanslarla yeni dünyada yeniden kendini tahkim etmesi karşısında ise milliyetçi-laik-modernist örgütler/düşüncelerin ifsat çabası var. Kısaca ümmet kendisine dayatılan kutsal önderlerden ve kutsal milliyetçi dürtülerden kurtularak aşama aşama özgürlük ve Allah’a kulluk zeminini yakalıyor. Bu, seküler dünyanın Ortadoğu pazarında kendilerine yakın duran örgütlerle iş tutma zorunluluğunu doğuruyor. Varlık nedeni ve niteliğinden öte kim olduğuyla ilgili milliyetçi yanılsama insanları bir cehennemden diğerine sürüklüyor. Esed’i zalim yapan organizmayı sorgulayan geniş halk yelpazesinin özgürlük ve insani yaşam taleplerinin karşısına dikilerek “Kürt ulusu artık kendi çıkarlarını koruyacaktır!” diyerek Esed ve arkasındaki tüm tağuti güçlere asker olan körlüktür bu.

Türkiye özelinde AK Parti’nin ve en başta Erdoğan’ın dış dünyadaki değişimi de okuyarak ve kamunun vicdanını dikkate alarak gerçekleştirdikleri yeni durum aslında Türkiye’deki sistem değişikliğinin doğru yönde revize edilmesidir. AK Parti iktidarıyla çevrenin merkeze basıncı ve sorunlarını hal noktasında çözüm iradesi sergilediğini ve AK Parti’nin yapılan tüm yanlışlara rağmen emperyalist küresel güçlerle onun yerli işbirlikçileri eliyle niçin hedefe oturtulduğu ile ilgili analizlere de kitapta yer verilmiş. Bu bağlamda gerçekleştirilen çözüm sürecinin amacı Kemalizm’den kaynaklı doğan ve şiddete dayalı silahlı mücadelenin terk edilmesi ve siyasal alanda meşru mücadeleyi sağlamaktı. Ancak çözüm sürecinin coğrafyamızda yaşayan en örgütlü güç olan PKK’yı tek muhatap kabul etmesi sonucunda sosyal siyasal vs. tüm meseleleri silahlı bir örgütle konuşması PKK’yı oldukça şımartmış ve tüm Kürt illerini domine etmesine neden olmuştur. Bunun tabii sonucu olarak devletin verdiği her hak PKK eliyle kazanılmış görünerek fasit daire içerisinde PKK’nın statüsü güçlendirilmiştir. 7 Haziran seçimleri sonrası Kemalist militer güçlerin imbiğinden geçen PKK güçlendikçe alan hâkimiyeti mantığını iyi işletmiş ve muhatap alınmanın semeresini tepe tepe kullanmış; 90’lı yıllarda ceberut devlete karşı kullanmadığı söylemi savaş taktiklerini vs. tüm argümanları laik beyaz Türklerden marjinal sola ve oradan Amerika’ya, İran’a uzanan bir işbirliği havası içerisinde kara kuvvetleri gibi işlem görmüş ve aynı zamanda Kemalizm’in dayattığı yaşam tarzının gönüllü alıcısı olarak da halkı ifsat etmiştir. Halka dayattığı ideolojik kimliği de kitapta görüleceği üzere cinayet, adam kaçırma, yol tutma, hendek kazma vs. ile de süslemiştir.

Kitapta Müslümanların Kürt sorunu ve iktidar karşısındaki konumlanışları konusuna gelince insanoğlunun güç karşısında kendisini yenik hissetmesi onlara meyletme tavrını da beraberinde getiriyor. Bu zaafı “Zalimlere meyletmeyin yoksa ateş sizede dokunur!” uyarısıyla Allah Müslümanları ciddi bir şekilde uyarıyor. Bazı Müslüman çevrelerin devletin güvenlik politikalarından vazgeçmesi ve hayati sorunları yüksek sesle ifade etmesi ve edilmesine müsaade etmesi ile beraber Kürt sorununu yeniden keşfi sonucu hepimizin geç kaldığını ifade etmeleri, PKK ve onun siyasi uzantıları sayesinde Kürdistani bir duruşla azat olma şansımızın olabileceği gibi muhteşem sosyolojik tespitleri doğrultusunda milliyetçi söyleme kaydıkları hatta HDP ile işbirliğine varmalarına da şahit olduk. Roboski’de hepimiz için aydınlatılması gereken bir cinayet işlendi. Hükümetin kesinlikle meseleyi aydınlatması gerekiyor. Peki, ya sahnenin diğer kısmı? Kobani bahaneli saldırılar, Yasin Börü ve arkadaşları, Suriye’deki cinayetler vs bölge İslamcılarının uyduruk ‘İstanbul İslamcılığı’ terkibiyle milliyetçiliği meşrulaştırmalarına ne demelidir? Rıdvan Kaya’nın belirttiği gibi izzetten sonra zillete yönelmek mi? 

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR