1. YAZARLAR

  2. Hasan Korkmaz

  3. Kur'an'a Yaklaşım

Kur'an'a Yaklaşım

Eylül 1991A+A-

"Andolsun ki biz Kur'an'ı düşünmek için kolaylaştırdık. O halde düşünen var mı?" (54/17)

Kur'an coşkun bir kaynak gibidir. Bu kaynağa sayısız insan sayısız amaçlarla başvurabilir, ister inansın, ister inanmasın, Kur'an'ın insanlara iletmek islediği mesajı, ilahi vahyi anlamak isteyen herkesin, ilk adım olarak daha önce kafasında yer eden düşünce ve tasavvurlardan aklını, fikrini, zihnini boşaltması gereklidir. Her türlü dünya ile ilgili arzu ve kişisel isteklerden içini arındırması lazımdır. Sonra da açık bir gönül, dikkatli bir kulak ve Kur'an'ı anlamak için tertemiz bir niyet ile onun üzerine eğilmesi, tetkik etmesi, anlamaya çalışması gerekmektedir.

Bu anlama kuralı tüm insanlık için geçerli olduğu gibi, öncelikle bizim fert fert, kişi kişi onu, yani Allah'ın mesajını anlamamız gerekmektedir. İnandığımız sistemin öğretilerini bilerek, anlayarak yerine getirmek zorundayız. Nisa 136'da devamlı iman etme, emin olma, tam tanıyarak teslim olma olayı gündemde tutulmaktadır, inandığımız halde Allah'a, Rasulüne, indirdiği kitaba ve önce indirilenlere inanmamız emredilmektedir.

Körükörüne teslim olma değil aksine neyi, nerede yapacağını, yaptığını Kitabullaha, Rasulün sünnetine uygun olarak yapan durumuna gelmemiz bizden istenmektedir.

İşte insan, özellikle müslüman Kur'an'ı anlamaya çalışırken, Kur'an'ın mübelliği, tebliğ edicisi, açıklayıcısı Hz. Muhammed (s)'i anlamaya ve tanımaya çalışırken öncelikle kendisine çok dikkat etmesi gereklidir. Yukarıda anlatmaya gayret ettiğimiz gibi, düşünme kabiliyetini, içini, hafızasını sayısız ve karışık düşüncelerden arındırmadan Kur'an'ı anlamaya çalışanlar onun sayfaları arasında kendi düşüncelerinden başka bir şey bulamazlar. Okudukları ayet ya da surelerde Kur'an'ın vahyî havasını teneffüs edemezler. Vahyin gerçekleri ile kendi bilgilerini, özellikle cahili kalıntılardan oluşan bilgilerini bir araya getirip karma bir şeyler oluşturmak, sentez yapmak isterler. Kimileri de Kur'an ve sünneti keyfî açıklamalarla, yanlış yorumlarla kendi kafalarına göre yorumlayarak Allah'ın samimi kullarını, halis kulların yanıltmaya çalışırlar.

Amaçları da sadece ve sadece kendi düşüncelerinin yayılması, insanların kendi etkilerinin altına girerek, kendilerine kul köle olmasını temin etmektir.

Müslüman ise tağutu inkar etmek ve bu ilah bozuntularına itibar etmemek, belamların yanıltmalarına karşı uyanık olmak zorundadır. Başkalarından değil sadece Allah'tan korkmak zorundadır. Kendisinden korkulacak güç ve kudret sahibinin, otorite sahibinin Allah olduğuna, Allah'ın korkulmaya her şeyden ve herkesten daha layık olduğuna inanmak, iman etmek mecburiyetindedir.

Toparlarsak; müslüman Allah ve Rasulünün dediklerine kulak verecek insanların bu husustaki kınamalarından korkmayacaktır. Allah'a itaati, saygısı ve sevgisi ölçüsünde olacaktır Allah'a itaat etmeyene itaat etmemek etmemenin yollarını öğrenmek içinde Kur'an'la sürekli beraber olacak, her şeyiyle Kur'anî olmaya gayret edecektir.

"Ey Muhammed! Sana bu mübarek kitabı, ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik." (Sad, 29)

"Bu Kur'an ancak alemler için bir öğüttür." (Zümer, 87)

"Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı, Yoksa kalpleri kilitli mi?" (Muhammed 24)

 

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR