1. YAZARLAR

  2. Muhammed Abduh

  3. İşkence ve İmtihan

İşkence ve İmtihan

Nisan 1996A+A-

Yoksa sizden önce gelip geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda peygamber, beraberindeki müminleri: "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır" (2/214).

(Yoksa sizden önce gelip geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız) Yani şu ana dek iman, hidayet, davet konusunda salihlere, sıddıklara, peygamberlere, şehidlere dokunan size dokunmamıştır. Siz şimdiye dek böylesi şiddetli bir durumla karşılaşmadınız. Bu ayetteki olumsuzluk ifadesi zihinleri meşgul eden önceki kavimlerin başına geleni öğrenme isteği nedeniyledir. Bu yüzden açıklama yapılarak şöyle devam edilmiştir. "Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda peygamber beraberindeki mü'minlere Allah'ın yardımı ne zaman? diyordu. Yoksulluk; insan nefsi ve bedeni dışında malının alınması, yurdundan sürülmesi, güvenliğinin tehdit edilmesi, davete karşı yapılan mücadele dolayısıyla karşılaştığı şiddettir. Celal bu kelimeyi fakirlik olarak tefsir etmiştir. Zorluk (Darra): İnsanın kendi nefsine yaralanma, öldürme gibi zarar veren hallerdir. Celal, bu kelimeyi hastalık olarak tefsir etmiştir. Bu mânâ kelimenin sadece bir yönü içindir. Sarsılma (zilzal)'ya gelince; bir konuda kişinin başına gelen ızdırap ve sıkıntı dolayısıyla sarsılması demektir.

Ayette (zel) lafzı iki kez tekrarlanmıştır. Mânâsı yanlış yapmak ve sapmak demektir. Kişiyi sarsmasının mânâsı titretmek, reddetmek, geri çevirmek demektir. Yani onlar, huzursuzluk ve hepsini kuşatan hatalar derecesine ulaştılar. Allah'ın Ahzap günü mü'minlere şöyle demesi gibi: "İşte orada, iman edenler, denemeden geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardır" (Ahzab 33/11). Tefsir ettiğimiz ayette bahsedilen öncekilerin sarsılmaları Ahzap gününde müslümanların başına gelen sarsılmadan daha şiddetlidir. Belki de bizden önceki selefin görmeyip ayette geçen öncekilerin gördüğünden maksat Allahu Teala'nın şu sözünde anlam bulmakta: "Sonunda peygamber, beraberindeki mü'minlerle: 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diyordu". Yani onlar baskıların, korkuların, şiddetin son haddiyle karşı karşıyaydılar. Ve böyle bir durumda zafer kazanmak için hiçbir sebep, hiçbir yardımcı görmüyorlardı. Çünkü düşmanın gücü onları her yönden kuşatmış ve hükmü altına almıştı. Bu durumda onlar hakka yardım edenlere Allah'ın vadettiği ilahi yardım ve zafer vaktinin geldiğine inandılar. Veya onlar yardımın geç kaldığını düşünerek şu sözlerinden anlaşıldığı üzere onu alelacele istediler: Allah'ın yardımı ne zaman? Allah da onlara şöyle cevap verdi: Allah'ın yardımı yakın değil mi? Böylece onlara yardım etti ve azgınların kötülüğünü onlardan savarak davetlerini destekledi. Bu ayeti destekleyen diğer Kur'an ayetleri şunlardır:

"Öyle ki, peygamberler ümitsizliğe düşüp, yalanlandıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir. Böylece, istediğimizi kurtarırız. Azabımız suçlu milletten geri çevrilemeyecektir". (12/110)

"Allah, içinizden cihat edenleri; Allah'tan, peygamberinden ve inananlardan başka sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan sizi kendi halinize bırakacak mı zannediyorsunuz? Allah işlediklerinizden haberdardır". (9/16)

Bu ayetler, tefsir ettiğimiz ayeti destekler. Ancak biz ayetleri okuyan müslümanların çoğu gaflet içindedir. Mânânın anlaşılmasından gafil olmayanlar da onu vakıaya indirgemede gafil davranırlar. Bundan dolayı birçoğunu hak yolunda olana sözlü ve fiili olarak işkence eden bir konumda görürsün. Onlar Allah'ın Kitabı'ndan ne kadar cahildirler. Onlar Allah'ın kanunlarından (sünnetinden) ne kadar habersiz ve uzaktırlar. Onlar Allah'ın yaratmasının tevilinden ne kadar gafildirler.

Menar Tefsiri, Cilt 2, 300-303

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR