1. YAZARLAR

  2. Aron Lund

  3. IŞİD’in Askerleri Kimler?

IŞİD’in Askerleri Kimler?

Aralık 2014A+A-

İslam Devleti (İD) olarak bilinen El-Kaide kuruluşu Sünni grup, Suriye ve Irakta geniş bir alanı hâkimiyeti altında tutmakta. CIA, Eylül ayında İD’nin 20.000 ile 31.500 arasındaki savaşçıyı harekete geçirebildiğini tahminen hesapladı. CIA, daha önce yaptığı tahmini hesaplamada bu sayıyı 10.000 olarak belirtmişti. Bir CIA yetkilisi yaptığı açıklamada bu artışı şu sözlerle izah etmeye çalışıyordu: “Haziran ayından bu yana sayının artmasının nedeni savaş bölgelerinde başarılar kazanılmasıve hilafetin ilan edilmesi.

Yabancı Savaşçılar Azınlıkta

İD çok sayıda yabancı savaşçıyı içinde barındırdığı iddiasıyla meşhur olmuştur. Örneğin, Çeçen savaşçıların Gürcistan doğumlu Ömer Şişani’nin komutası altında olması. Yabancı savaşçıların sayısı abartılmamalıdır. CIA kaynaklarıgeçtiğimiz birkaç yıl içinde Irak ve Suriye’de 15.000 civarında cihatçının dolaştığını belirtiyor. Bunun böyle olması İD’nin 15.000 yabancıyı bünyesinde barındırdığı anlamına gelmemektedir.

Bu yabancı savaşçıların birkaç bini El-Kaide’nin Nusra Cephesine ya da Ensar ed-Din ve Cund el-Aksa gibi bağımsız cihatçı gruplara katıldı. Birkaç bini isetutuklandı, yaralandı, öldürüldü yada evine döndü. İD’de ne kadar yabancı savaşçı olursa olsun toplamdaki savaşçılarınyanında azınlıkta kalır. İD’nin ön saflarda savaşan elit güçleri ve liderlik kadroları önemli orandayabancılardan oluşsa daIrak ve Suriye’de alanda çarpışan savaşçıların tamamına yakını hiç kuşkusuz yerelIraklı ve Suriyelilerden oluşmaktadır.

Sünni Arapların Acılarını Sömürmek

Geçen Ağustos ayındaKuzey Irak’ı ziyaret etiğimde, bir Kürt milis lideri, şu bilgileri benimle paylaştı:“Benim birliğimMusul’un kuzeyinde hiçbir yabancı savaşçı görmedi, duymadı ve ele geçirmediyada öldürmedi. Tepenin diğer tarafında birkaç Suriyeli olabilir. Fakat tamamı Iraklıydı. Kimileri Irak’ın batısındaki Anbar bölgesinden gelmiş olabilir fakat büyük bir çoğunluğunu Musul ve Telafer gibi şehirlerden ya da cepheye yakın yerlerdeki Sünni Arap köylerinden gelen gençler oluşturuyordu. Buradaçok sayıda İD savaşçısı yok. Bu büyük bir abartı. Buradabütün Sünniler İD olarak isimlendiriliyor, fakat değiller. Yerel Sünni Arap topluluklarının politik olarak marjinalleşmelerive askerîyıkıma uğramaları ve bütün bunlarınyanında Arap-Kürt gerginliği ve suiistimalleri çok sayıdaki yerli insanın İD’ye kucak açmasını sağladı. İD bu kişiler tarafından Şii ve Kürtbaskısından kurtulmanınbir yolu olarak görüldü. Bir Arap köyüne iki İD üyesi gittiğinde birdenbire 40, 50 ya da 100 adamın onların peşine takıldığını görürsünüz. Bu yeni katılımlara diğer isyancı grupları, eski Baasçıları ve şüphesiz her savaşa katılan sıradan kişileri de ekleyebilirsiniz. Bu sıradan insanlarhiçbir siyasi eğilimive gelecek beklentisi olmayan işsiz gençlerden oluşuyor. Onlar için bir ideolojiyi benimsemek zordur fakat onların hedefibir fırsat yakalamak, ortak bir düşmana karşı harekete geçmek ve daha daönemlisiacınasıdurumdan kurtulmaktır.

İD’nin en önemli insan kaynaklarından birisinin diğer isyancı gruplar olduğuortada. Suriye ve Irak’ta yerel isyancı gruplara katılan çok sayıda Sünni Arap genci var. Bu gençlerin isyancı gruplarakatılmasının çok çeşitli nedenivar. Bu nedenlerin başlıcası Şam ve Bağdat rejimlerini devirmek. Ancakonlarheyecan ve şöhret için, arkadaşlarının ve ailelerininörnekliklerinitakip etmek için, evlerinin bulunduğu bölgeyi korumakya da sadece para kazanmak için de bu isyancı gruplara katılıyorlar. Hatta bazılarınınbu gruplara katılmaları için zor kullanılıyor.

Bu savaşçıların birçoğu muhafazakâr ve dindar kişiler hattamezhepçive fundamentalist politikalara yakınlıkgösterebilirler. Ancak bu savaşçıların çok genişbir kesimiideolojik olarak selefi ve cihatçı değiller. Bugününumutsuz zamanlarında binlerce kişi, cihatçıbir grup onların ihtiyaç duydukları şeylerisunduğundaona katılmayıistiyorlar. Ya da başka bir seçenekleri kalmadığındacihatçı bir gruba katılmak istiyorlar.

İD liderlik seviyesindediğer bütün isyancı gruplardan ayrışıyor. Taban seviyesinde değerlendirildiğinde ise dahakarışık bir manzara arz ediyor. İDsıkı muhaliflere ya da tehdit olarakalgıladığı gruplara karşı vahşice saldırırkenbireysel savaşçılara ya da taraf değiştirmeyeyatkın küçük birlikleredaha merhametli davrandığı görülüyor. Örneğin, İD yetkilileri Halep’in doğusundaki el-Bab’da İslami Cephe’nin savaşçıları için tövbe fırsatı sağlayan birtakım imkânlar sundular. Taraf değiştirenlerin silahlarını teslim etmeleri, İslami Cephe’ye verdikleri bütün desteğiçekmelerişartkoşuldu. Onlardan ayrıldıklarını ilan etmeleri ve İD’nin açtığı şeriat sınıfında eğitim görmeleri de şartlar arasındaydı. Karşılığında işledikleri günahlar unutulacak veonlar İD tarafındanserbestbırakılacaklardı.

Muhtemelen, tövbekâr savaşçıların büyük bir kısmısonrasındahalifeyebağlılıklarını bildirmekte ve onun silahlı güçlerineentegre olmaktadırlar. Eski liderler ve ekibi böylesi bir katılımı reddetmekteyada onlar reddedilmektedirler. Ancak tabandakisavaşçılar için en uygun yol cihada yeniden katılmak olarak görünüyor.

Taraf değiştirmeyi teşvik etmek İD’nin Irak ve Suriye’de her zamanizlediği bir yöntem. 2013 yılının Aralık ayında Batı destekli Özgür Suriye Ordusunun liderlerinden Saddam el-Cemal’in olayı bu konuya örneklik teşkil etmektedir. Saddam el-Cemal cihatçılar tarafından kaçakçı, suçlu ve fırsatçı olarak tanımlanmaktaydı. Onun geçmişte yaptığıeylemleriiçin tövbe ettiği bir propaganda videosu yayınlandı. İçerik çok açıktı: Cemal’in güçleri kaybetmek üzereydilervecanlarından olma riskiyle karşı karşıyaydılar. Bazılarına göre Cemal’in kendiside ele geçirilmişti. Ne olursa olsun taraf değiştirme gerçekleşmiş veİD eğitimli ve donatımlı yeni savaşçılara sahip olmuştu.

2014 Yılının Haziran Ayındaki Kitlesel Taraf Değiştirmeler

İD’nin Haziran ayında Irak’ta elde ettiği başarılar taraf değiştirmelerde patlama yaşanmasına yolaçtı. Musul’un düştüğü günlerde Batı ve Körfez destekli Özgür Suriye Ordusundan bir grup lider taraf değiştirdi. Aralarında yerelcephane stok sorumlusu subaylarında olduğu bu liderler Suriye’nin doğusunda faaliyet gösteriyorlardı. Nusra Cephesi’nin ve İslami Cephe’nin birçok mensubu aynı şeyi yaptı ve taraf değiştirdi. Küçük gruplar ve yerel kabileler İD’nin bölgeyi tamamen ele geçirmek üzere olduğunun farkına vardılar. Bütün organize ve silahlı gruplar eridi. İD’nin bölgeyi hemen hemen tamamıyla rakiplerinden temizlemesiuzun sürmedi.

İdlib’in kuzey batısındaki Davud Tugayı(öteden beri İD’ye yakınlığı ile biliniyordu) İD’ye katılmaya karar verdi ve İD’nin başkenti Rakka’ya büyük bir savaşçı konvoyu gönderdi. Bugün bile başıboş isyancı gruplar İdlib’den Rakka’ya gitmeye devam ediyorlar.

Şu ana kadar bu stratejioldukça başarılı bir işlev gördü. İD çığ gibi büyüdü ve Suriye ve Irak’ın önemli bir kesiminde egemen unsur haline geldi. Ancak İD’ye katılan bu silahlı gruplar selefi cihatçılığa oldukça zayıf bir bağlılık gösteriyorlar. Onlar kişisel ve grupsal çıkarlar peşinde koşuyorlar. Savaş meydanlarındaki ganimetlerin azalması ve petrol gelirlerinin ve diğer ekonomik kaynakların kurumasıyla ve halifeliğe katılmanın risklerinin çıkarlara ağır basmasıyla, İD’nin bu duruma ne kadar katlanacağı göz önünde tutulması gereken bir durumdur.

Carnegieendowment / 24 Ekim 2014 / Çev: Murat Yürükoğulları

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR