1. YAZARLAR

  2. Ferheng Recai

  3. İran'ın İdeolojisi ve Dünya Görüşü

İran'ın İdeolojisi ve Dünya Görüşü

Haziran 1992A+A-

Ferheng Recai, eğitimini Oklahoma'daki Virginia Üniversitesi ve Tahran'da yaptı. Halen Tahran'daki İran Felsefe Akademisi'nde yardımcı profesördür. İslamic Values and World Views: Khomeyni on Man, the State and International Politics adlı yayınlanmış bir eseri bulunan Recai, aynı zamanda birçok İngilizce eseri Farsça'ya tercüme etmiştir.

İran on yıllık bir İslam hükümeti deneyimi geçirmiş bulunuyor.1 Resmi ismi "İslam Cumhuriyeti" oldu; ne bir kelime az, ne de bir kelime çok.2 Bu isim, İmam Ayetullah Ruhullah Müsavi Humeyni'nin, önemli fikıh3 çalışmalarında genel şekliyle ortaya koyduğu ve Necef'te 1971 yılında verdiği derslerde sunulan manifestoda daha da somut bir şekil alan4 ideolojiyi yansıtır.

Humeyni'nin manifestosunda açıkladığı İran toplumunun, sosyal, siyasal ve ekonomik yapısına ve rejimin politika ve uygulamalarına dair fikirleri çeşitli ve hatta bazen tezat teşkil eden yorumlara yol açmıştır. Sonuç olarak ne İran içinde, ne de İran dışında yeni düzen tam olarak anlaşılamamaktadır. Karışıklık, devrimin doğasıyla alakalı olarak daha da şiddetlenmektedir, çünkü devrimin halen yayılıyor olması final sahnesinin belirsizliğine sebep olmaktadır. İran devrim hükümeti bir çok meydan okumaya muhatap olmasına rağmen ayakta kaldı; bir çok devrim lideri suikaste kurban gitti, on yıldır ekonomik ambargo ve sınırlamalara maruz kaldı, yakın tarihteki en uzun konvansiyonel savaşlardan birini yaşadı, dünya siyasetinden izole edildi, bunlardan da öte devrimin mesajı ve içeriği uluslararası arenada yanlış anlaşılmıştı. Aynı zamanda ülke, fıkıh ilkelerinde revizyon, kültürel devrim ve bankacılık gibi bir çok alanda İslamizasyon denemelerinde bulunuyordu. İran siyasi planda da kendine özgü bir demokratik süreç oluşturmak için gayret sarfetti (geçen on yıl boyunca İran İslam Cumhuriyeti'nde her yıl en az bir seçim yapıldı) ve devrimi hem korumaya, hem de "ihrac"ını sağlamaya çalıştı. Devletin ve devrimin resmi ideolojisi Şii İslam'ın belirli bir yorumunu yansıtır ve devrim hükümetinin yapısı, Humeyni'nin Şii siyaset teorisinin yorumu, velayet-i fakih olarak bilinir.5

Bu nedenle yeni rejim tamamen devrimci ilkelere dayandı ve devrim içinde oluşan politika ve uygulamaları takip etti. Aynı zamanda İran coğrafi konumundan kaynaklanan ulusal çıkarlarım, ulusal bağımsızlığını, kendi siyasi ve sosyal geleneklerini de devletin çıkarını etkileyecek diğer faktörler kadar dikkate aldı. Bu paradoksu anlamlandırabilmek için, İran siyasetinin içsel dinamiklerini anlamaya ihtiyaç vardır. Ben bu paradoksun bir elemanını analiz edeceğim: Devrim ihracı. Bunun için iki temel soru soracağım. Birincisi, İran'ın yeni ideolojisinin ve dünya görüşünün karakteristikleri nelerdir? İkincisi, bu ideoloji devrim ihracım nasıl etkiler? İkinciye bağlı olarak üç soru daha sorulacak; İran anayasasına ve devrim liderlerinin ifadelerine göre devrim ihracı ne demektir? İran siyasetindeki yansımalarına ve geçen on yıldaki tavırlara göre, uygulamada devrim ihracı ne anlama gelmiştir? Amaç takdire şayan bir şekilde gerçekleşti mi, yoksa idareten mi uygulandı?

Devrimin İdeolojisi

İran'ın büyük sufi şairi Celaleddin Muhammed Mevlevi Belhi, mısralarından birinde şöyle diyordu: "Şarabın gücü, şişeyi kıracak." Devrimi sembolize eden yerinde bir mecaz. Şarap tüm sosyal doku, toplumun tüm dinamikleri ve etkileşimleri olarak düşünülebilir. Şişe ise, toplumun sosyal yapısını temsil eder ve şişenin kırılması şarabın gücünün serbest kalmasının sonucudur, yanı devrim, İran'da devrimci şarap, var olan siyasi yapıyı sarstığında, İslam devlet ve toplum için hakim çatı olarak ortaya çıktı. Hem yapı hem de yeni düzenin içeriğini kurdu.

Biz burada İslam'a bağlılığın niçin ve nasıl devrimin sonucu olarak hakim güç olduğu ile ilgilenmeyeceğiz. Şunu söylemek yeterli ki, devrim, İran'ın İslam'a bağlılığının belirlediği şekli aldı. Bu gerçek bize İran'daki hakim ideoloji ve hükümet hakkında birşeyler söyleyebilir mi? Veya devrim ihracında karşılaşılan problemleri anlamamızda bize yardımcı olabilir mi? Eğer bugün İslam'ın İran'da ne anlama geldiğini anlarsak cevabımız evet olacaktır. Bu soru İslam devrimi liderine, 1978'de Eric Roleau tarafından Ayetullah Humeyni ile yaptığı bir görüşmede sorulmuştu:

S: Dediniz ki İran'da bir İslam Cumhuriyeti kurulmalıdır. Bu biz Fransızlar için pek açık bir konu değil; çünkü bir cumhuriyet hiç bir dini kurum olmaksızın var olabilir. Görüşünüz nedir? Cumhuriyetiniz, sosyalizme mi, demokratik bir sürece mi, seçim, anaya-salcılık veya başka bir sisteme mi dayanacak?

C: Cumhuriyet ile idare olunan diğer ülkelerde cumhuriyetten bahsedilirken bir çeşit cumhuriyetçilik kastedilmektedir. Bizim yönetimi İslam Cumhuriyeti olarak adlandırmamızın nedeni, adayların sahip oldukları özelliklerin aynen kurallar gibi İslam'a dayanıyor olmasıdır, ancak halkın tercihi söz konusudur. Cumhuriyetin şekli her yerde icra olduğu üzere olacaktır.6

Bu pasaj İslam ile neyin kastedildiğini açıkça ifade etmekle birlikte, imam Humeyni'nin ciltler dolusu çalışmalarında görülmektedir ki imam Humeyni'nin kafasındaki İslam, Şia mezhebinin on iki masum imam anlayışının İran koşullarında geliştirilmiş halidir. Bugün İran'da hakim toplumsal özellikler, normlar, mizaçlar, kollektif bilinç ile ilgilenilmektedir; bu değerler İran'ın ulusal kimliğini koruyan siyasi kültürün meydana getirilmesinde temel öğelerdir. Devrimcilerin mesajları ve cumhuriyetin politikaları İran siyasi kültürü şartlarından etkilendi ve süreçte bu şartlara göre belirlendi. Devrimci biçim ve şartların birbirini etkilemesi ortaya bazı özellikler çıkardı. Bence, bu özellikler İran'ın bugünkü hakim ideolojisini ve dünya görüşünü şekillendirdi.

İdealizm

Bütün devrimler en azından idealizmi gerçekleştirmek istediklerini ileri sürerler. Eski rejimi yok eden son çarpışma "ideal devlet" ve mevcut olan arasındaki çarpışmadan gelmektedir. Devrimciler ideal devleti ne bir ütopya, ne de hayali bir proje olarak görmezler. Onlara göre ideal, gerçekleştirilebilecek bir projedir. Belki de bu devrimcilerin söylediklerinden neyi kastettiklerini ve genellikle anlamlarına göre hareket ettiklerini açıklar. İslami devrimde ütopyanizme uzanan bu arzu iki faktör nedeniyle daha da güçlüdür. Fars gnostisizmi (irfan) ve son iki yüzyıl boyunca yerleşen siyasal ve sosyal düşüncenin idealist özellikleri.

Fars irfanı bir insanın mükemmel [insan-ı kamil] olabileceğini öngören ilkeler ve düsturlar içerir. Humeyni bu konuyu şöyle ifade etmektedir: "iyi bir adam bir ülkeyi kurtarabilir, kötü bir adam ise harab bilir."7 Bu görüşle sosyal yaşamın temel konusu ya iyi bir insanın eğitimini araştırma ya da eğitime göre tanımlanmış siyaset ve devletin düzenli bir idaresidir. Siyasetin özünde, maddi dünyanın kıt ve sınırlı kaynaklarını -ve bu nedenle- gücü topluma dağıtmak yatmaktadır, irfan maddi hayatı dikkate almaz. İranlı alim Cevad Tabatabai şöyle söyler: "Büyük sufiler 'hayretler dünyasında' yaşarlar ve 'hayatı bir geçiş safhası" olarak düşünürler; ancak siyasette ise hayat mücadelesi temeldir."8 İrfan, İranlılar'ın ruhunda önemli bir rol bir geçiş safhası' olarak düşünürler; ancak siyasette ise hayat mücadelesi temeldir."8 İrfan, İranlılar'ın ruhunda önemli bir rol oynar. Hepsinden çok bir sufi olan imam Humeyni'nin kişiliği ve durumunda bu özellik ortaya çıkmaktadır. İran liderinin siyasetin çağrıştırdığı kavramları şeytani olarak görmesinin altında yatan temel neden bu mantık olabilir.9 Humeyni'nin ideolojisinde siyasi varsayımlar iyimserlik, gerçekçilik ve umut üzerine kuruludur. Aslında devrim sonrası İran'da kurumların kurulmasına yönelik yoğun konsantrasyon eksikliği, bu tür bir siyaset anlayışından ortaya çıkmaktadır. Bu dönemde daha çok sadık ve doğru bireylerin keşfi için enerji sarfedildi.

İslam devriminde idealizmin ikinci nedeni doğrudan İran'ın geçmiş iki yüzyılda yaşadığı sosyal ve siyasal düşünce tarihi ile alakalıdır. Bu düşünce temel olarak Batı kültürünün ve modernizmin yayılmacı ve sömürgeci dalgasına bir tepki olmuştur, İranlı entellektüeller modernizme büyük bir hayranlık duyarken aynı zamanda kendi şanlı geçmişlerine de bir nostalji duydular.10 Tarihlerinin idealize edilmiş ve hayali bir anlayışını yarattılar, böylece kendilerini geçmişe hapsettiler. Bu geçmiş onları modern dünyanın gerçekleri ile yüz yüze getireceğine, daha da engel oldu.11 Bundan da öte bu entellektüellere göre, şanlı tarihin tekrarlanamamasının tek sebebi diğerlerinin ve özellikle yabancı ulusların şeytani güçleriydi. Bu "Büyük Şeytan" kavramı bu çerçevede gayet net bir şekilde anlaşılabilir.

Evrenselcilik

İran devriminin hakim özelliği İslam'ı ve onun temel ilkelerini yaymasıdır. İslam, insanlığın renk, ırk, kültür ayrımına bakmaksızın şerefe ulaşabilmesinin tek yolu olarak ortaya konmaktadır. Dini bir lider, devrimin önde gelen şahsiyetlerinden ve şu an İslam'ı Tebliğ Teşkilatı'nın üst yöneticilerinden birisi İslami evrenselciliğin devrimle irtibatını kurarken, şöyle söylemektedir: "Devrimin ihracı, İslam kültürünün yayılmasını ve İslami bağımsızlığın gerçekleşmesini ifade eder." Ancak hemen şunu da vurgulamakta: "İslami bağımsızlığın gelişmesi, İran İslam Cumhuriyetinin hakimiyeti anlamına gelmez, bu asıl olarak İslam'ın ve İslami hüküm ve kanunların hakimiyeti anlamına gelir." İslam'ın hakimiyetini kurmanın nasıl mümkün olduğunu sorduğumuzda devrimin İran'ın önde gelen dini liderlerince nasıl anlaşıldığına dair bir ipucu verdi:

İslam'ın hakimiyeti, İslami dayanışma kuralları olmaksızın gerçekleşmeyecektir ve bu bir devrim olmaksızın mümkün değildir. Devrim ile biz Allah'a doğru bir yönelmeyi kastediyoruz. Rusya'da olanlar bu bağlamda bir devrim değildi; çünkü o materyalist bir statüden diğer bir materyalist statüye geçişti. Fransız hareketi bir tür devrim olarak nitelenebilir, çünkü bazı insan haklarının garanti altına alındığı yeni bir düzen kurmaya çağırıyordu.12

Süreç devrim olarak nitelenemez. Şu ayetler, Kur'an'dan delil olarak gösterilmektedir: "Bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe Allah onların durumlarını değiştirmez." (Ra'd, 11); "Bir millet kendilerinde bulunanı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği nimeti değiştirmez." (Enfal, 53)13 Her devrim önce bireyden başlayacak, sonra topluma yayılacak ve dönüşüm gerçekleşecek. Bundan da öte bu davranış dünyaya İslami öğretinin bir parçası olarak yayılmalıdır. Kısaca, devrim ihracı sadece devrimci bir hareket değil, aynı zamanda devrimin İslamiliği sözkonusu olduğunda doktrinel bir görevdir de. Bu, devrim ihracı fikrinin niçin devrim liderlerince çok sık tekrarlandığını ve ayrıca İran anayasası ile işbirliği içinde olduğunu açıklıyor.

Anayasanın 154. maddesinde şu ifade vardır: "İran İslam Cumhuriyeti, beşeri toplumların tümünde insan saadetini kendi gayesi bilir ve istiklal, hürriyet ve hak ve adalet yönetimini, dünya insanların tümünün hakkı olarak tanır. Binaenaleyh, diğer milletlerin iç işlerine, her nevi müdahaleden tam olarak çekinmekle beraber, mazlumların zalimlere karşı haklı mücadelelerini, dünyanın neresinde olursa olsun himaye eder."14 Bu madde Uzmanlar Meclisi'nde tartışılırken Üzerinde çok az münazara olmuştu, aslında bu madde oybirliğiyle kabul edilen bir kaç yasadan biridir. Bu geniş destek, birçoklarınca devrimin evrensel ihracının öneminin bir göstergesiydi. Uzmanlar Meclisi başkanı şu yorumu yaptı: "Bu konsensüs devrimimizin bir delilidir. ...Devrimimiz evrenseldir ve bazılarının söylediğinin aksine kendi toplumumuzu örnek bir toplum modeli haline getirmemize bağlı olarak (İran) sınırları ile sınırlı kalmayacaktır."15 Böylece devrimin ve ideolojisinin evrenselliği kabul edilmişti.

Humeyni'nin devrim ihracına dair görüşü, İran devriminin karakteristiği ile doğrudan alakalıdır. Ona göre devrim İslamidir, yani sadece İran'a özgü değildir: "İslam tüm insanlık için bir kurtuluş yoludur... bu nedenle bir İslami hareket kendisini belirli bir Ülke ile sınırlayamaz."16 İslam'ın bu evrenselci anlayışı konuşma ve yazılarında tekrarlandı. Aslında Humeyni "İslam insanlık içindir" fikri ile devrim ihracı ihtiyacını bir tutmuştur; "Devrimimizi ihraç etmek istiyoruz dediğimizde kastettiğimiz şey, İran'da gördüğümüz bu ruhaniyet ve coşkunluğu ihraç etme isteğimizdir."17 Bu ruh ve coşkunluk insanların "kalbini" değiştirdi ve onların yükselmelerine ve toplumlarının durumunu değiştirmelerine neden oldu.

Bu devrim ihracı anlayışı İran'daki diğer anahtar liderler tarafından da aynı şekilde tasvir edilmiştir. Örneğin Ayetullah Muntazeri; İran devriminin özelliğinin İslami oluşu olduğunu vurgular. "Şu gayet açık ki bir devrim İslam öğretilerine dayanıyorsa, kaçınılmaz bir şekilde evrensel karakteristiğe sahip olacaktır." Muntazeri, devrim ihracını şöyle dikkate alır: "Milletimizin büyük hareketinin en büyük karakteristiği." Humeyni ile aynı pozisyonu alarak Muntazeri şunları savunur; İslam devriminin özünde doktrinel [mektebi] değişim ve milletlerin özlerindeki değişim esastır. Milletler kaderlerini Allah'ın koyduğu kavramlarla değiştirdikleri ölçüde, Allah'da onları değiştirecektir..."18 Kur'ani bir kavram olan "nefislerdekinin değişmesi" devrim ihracının temel kavramı olarak belirir.

İran devrimi ve ihracı arasındaki sıkı ilişki Cumhurbaşkanı Ali Hamanei ve Meclis Başkanı Haşimi Refsancani'nin görüşlerinde de göze çarpmaktadır. Hamanei şunu belirtmektedir: "Bu devrim fikri ve olgusu sadece bizim ülkemiz ve ulusumuzla sınırlı değildir."19 Refsancani ise "devrimin başarıya ulaştığı ilk andan beri, bir an bile devrimi İran'la sınırlı bir olay olarak düşünmedik" derken aynı anlayışı vurgulamaktadır.20 Her iki lider için de devrim ihracı, devrimin fikirlerinin, ruhunun ve şevkinin yayılması anlamına geliyordu.21 Bu nedenle İslami kavramlara bağlı olarak, bireylerin nefslerinde olanı değiştirmesi, toplumsal bir değişim için bir önkoşuldur. Şu kesindir ki İran'daki liderler için devrim ihracının anlamı, İslami emir ve uygulamaların şevk, ruh, birlik ve duygularının ihracıdır. Bu anlamı ile, İslami evrensellik devrim ve ihracı ile doğrudan alakalıdır.

Halkçılık

Farsçası merdumi olan halkçılık, devrimci İran'da önemli bir kavramdır. Devrim hem halka dayanan, hem de halkçı bir hareketti. İran toplumunun bütün katmanları, devrimde yer aldı ve devrimin gerçekleşmesine katkıda bulundu.22 İran'daki hakim rejim; kendisini hakim kültüre ve kitleye bağlılığından ötürü çoğulcu olarak kabul eder, yoksa pek çoklarının inandığı gibi toplumun her katmanından destek aldığı için değil. Bu halkçılığın Şia'nın uzun tarihine uzanan kökleri vardır.23 İlginç olan, Şia'nın bu ilkeyi reddeden bir hareket olarak başlamış olmasıdır. Hamid İnayet'in ifadesiyle Şia "çoğunluğun görüşünün mutlaka doğru ve haklı olduğunu kabul etmeyi" reddetmiş, bunun yerine "mücadele eden azınlığın ahlaki faziletini" benimsemiştir.24 İslam tarihinde Şia'nın azınlık statüsünde yer alması, Sünni çoğunluk hakimiyetinde yer alan Şii ulemanın, kitlelerin desteğine daha da çok güvenmesini gerektiriyordu. Bu güçlü ve karşılıklı dayanışma bu ilişkiyi büyüttü. Ancak Ayetullah Murtaza Mutahhari'nin gözlemlediği gibi çoğulculuğun yararlarının da belli bir sınırı var:

Halka duyulan itimadın ulema için bir güç [qudret] meydana getirdiği doğrudur ancak özgürlüklerini [hürriyet] de götürür... Halka itimat duyan bir dinî liderlik [ruhaniyet] adaletsizliklere ve hükümetlerin saldırılarına karşı savaş vermeye muktedirdir, ancak halkın cehaleti ile savaşmakta zayıf ve yetersizdir. Aynı şekilde hükümetlere itimat eden dini liderler, cahil kitlelerin adet ve gelenekleri ile savaşmakta güçlü, hükümetin adaletsizlikleri ile savaşmakta zayıftır.25

Çağdaş İran siyasetine göz attığımızda, hakim rejimin halkı kolaylıkla seferber edebilirliğini görüyoruz. Burada en önemli faktör Şia tarihindeki dramatik olayların törenselleştirilmesi ve bunlardan yararlanılmasıdır. Üçüncü Şii lider imam Hüseyin'in Kerbela'da bin yıldan fazla bir süre önce trajik bir şekilde şehid edilmesi en önemli seremonilerden birisini teşkil eder. Aynı sebeple, yönetici elit tabaka da halk kültürünün sınırlarına hapsolmuştur. Şia ve halkın dini ve kültürü arasındaki yakın ilişki sadece İran cumhuriyetinin yapısı ve fonksiyonunu etkilemekle kalmadı aynı zamanda halk arasındaki değerlerin yukarıya doğru yansımasını da etkiledi. Bu konuyu daha sonra tartışacağız.

İranlılık

Humeyni ve diğer İran liderlerinin bir çok kereler lanetlemelerine rağmen ve İran ulusalcılığının rolünü yok etmeye yönelik gayretlerine rağmen,26 hakim rejim, İran siyasi kültürü olarak tanımlanan yapıdan kayda değer bir şekilde etkilenmiştir. Bu etki eskiden kalma bir mirastır. Henri Corbin çalışmasında, eski Fars ideoloji ve dünya görüşü ile Şia'nın imamet yorumunu siyasi bir kurum olarak karşılaştırmış, aralarındaki yakın alakayı göstermiştir.27 Şii siyasi düşüncesinde imam, Platon [Eflatun] geleneğinde fılozof-kralın sahip olduğuna çok benzeyen fonksiyonlara sahiptir ve imamet de Fars vadisinde yaşayan eski Aryanlar arasında var olan ideal krallık İle çok yakın benzerlikler taşımaktadır.28 Yöneticiler kutsal düzenin muhafızları idiler ve üstün güçler tarafından sıradan insanların üzerine atanmışlardı. Yöneticilerin temel görevi, İslami çerçevede şeriat olan İslam hukuk düzeninin bir yansıması olan doğruluğun uygulanmasını gözetmekti. Humeyni'nin hükümete dair geliştirdiği tezi aşağıdaki pasajda verilmiştir ve geleneksel Fars düşüncesine uyarlanabildiği kadar, Eflatun düşüncesine de uyarlanabilir: "Takdir-i ilahi insanların adalete göre yaşaması gerektiğine ve dini kanunlarca konulan sınırlar içinde hareket edeceğine hükmetti... Bugün ve daima bir otoritenin varlığı gereklidir. Bu otorite, Allah'ın yarattıklarına İslam'ın kurumları, doktrini, öğretisi ve hukukunu tavsiye eden, Allah'ın yaratıklarının güvenilir ve sadık muhafızıdır."29

Bugün İran'daki hakim ideolojiye göre, yönetici; doğru yolu bilen teolog-din bilgini [fakih] olmalıdır.30 Ayrıca Humeyni'nin karizmatik liderlik öğesi, İslam Öncesi Fars dini inanışında yer alan ideal krallığın özelliklerinden biri olan ilahi lütuf [farah-e izadi] anlayışına tamamen uymaktadır.31 Dr. Cevad Tabatabai'ye göre İslam dünyasının doğu tarafındaki siyasi düşünce, Fars ideal krallık kavramından kuvvetli bir şekilde etkilendi. Bu etki hükmetme kılavuzu yazma geleneği ile ilan edilmiştir ve daha çok "meliklerin aynası" olarak bilinmektedir. Tezat olarak, İslam dünyasının batısında siyasi düşünce öncelikle siyaset ile ilgili şeriat ilkelerinin resmi ilanından ibaret olmuştur. Fars geleneğinde müslüman düşünürler "tavsiye kitapları" [andarzname] yazarken, bu geleneğin dışındaki müslümanlar "Şeriat kitapları" [şeriatname] yazıyorlardı.32 Bu Fars etkili, İran-i İslam'ın siyaset anlayışı, bu ekole mensup olmayan müslümanların, devrimin asıl mesajını ve ihraç teşebbüsünü anlamalarını güçleştirdi.

Bu nedenle İslam devriminin sloganlaştırdığı ilke "Ne Doğu, Ne Batı, İslam Cumhuriyeti" sadece İran çerçevesinde anlaşılan İslam olarak ortaya kondu. Şimdi bu anlayışın, devrim ihracı üzerindeki etkilerini inceleyelim.

Devrim İhracı

Devrime dair klasik çalışmasında Crane Brinton, derin kökleri olan devrimlerin evrensel doğasını ele almaktadır. Yazar tarih boyunca devrimcilerin şu ortak özelliğe sahip olduğunu gözlemlemiştir: "Hepsi de devrimlerinin inançlarını yaymaya çalışmışlardır." Bu nedenle devrim ihracını devrimci çabaların doğal bir büyümesi olarak görmek ve böyle bir genelleştirmeye gitmek mümkündür, çünkü devrimciler kendilerinin haklı olduğunu düşünür ve çünkü "muhafazakar ve başarılı aşırılar yeryüzüne cenneti getirmeye çalışan maceraperest, fanatiklerdir."33

İran devrimi, özgün yapı ve çerçevesine rağmen, macera ve maceracılar ile birlikte klasik devrim özelliklerini tamamlamakta ve Brinton'un kuralına istisna teşkil etmemektedir. Yeni rejimin ilk günlerinde, insanların aklında devrim ihracı fikrinin canlı olduğu aşikardır. Konu Tahran'ın günlük gazetelerinde ele alınmış, daha da önemlisi devrimden sonra halkın bir araya geldiği önemli kurum olan Cuma namazlarında işlenmişti. Örneğin Ayetullah Muntazeri'nin deklerasyonu şöyleydi: «Gideceğimiz uzun bir yol var. İran İslam Devrimi'ni bütün diğer İslam ülkelerine ihraç etmeyi ümit ediyoruz."34

Daha önceden ele aldığımız İran'daki ideolojinin dört baskın özelliğinden, İslami evrenselcilik devrim ihracını motive eden en önemli faktör olarak gözüküyor. Devrim ihracı ile ilgilenen sorumlu, İslami Tebliğ Teşkilatı'nın bir yöneticisi devrim ihracını şöyle anlatıyor: "Devrim ihracı İslam'ın doğal bir parçasıdır. Açıkça kabul edilmiş konulardan birisidir bu. Önceden de belirtildiği üzere, İslam bütün insanlığın kurtuluşu için gönderilmiştir."35 Evrenselciliğin gelecekte uzunca bir süre için devrim ihracında önemli bir rol oynayacağı ortada.

Dünyada baskıya maruz kalan mustazaf halklar arasında büyük şevk ve coşkuya sebep olan devrimin diğer özellikleri idealizmi ve çoğulculuğudur. İran'daki devrim dünya halklarının ümit ve arzularını artırdı. Devrimin ilk günlerinde Orta Doğu'daki pek çok gözlemci, bölgedeki diğer ülkelerde İran devrimini müteakip böyle bir kitle hareketinin olabileceğini ileri sürüyordu. Ancak bugüne kadar İran devriminin bir eşi henüz gerçekleşmedi. Bunun nedeni olarak halen devam eden İrancılık etkisi ileri sürülebilir. İrancılık, devrimi ülke sınırlarına hapsetmekten ziyade, devrime daha çok İran'a özgü imiş gibi bir olumsuz etki yapmaktadır. Birçok siyasi düşünür, hatta en büyük devrim destekçileri bile devrimin Şia ve İran özelliklerinin derecesinin artmasından yakınıyorlar. Yine de İran İslam Cumhuriyeti'nin ilk on yılında meydana gelen olaylar gösterdi ki, devrim bölgeyi ve dünyayı çeşitli yollardan etkiledi, mazlum halklar artık en azından İran'ın tecrübelerine sahipler.

İran örneğinin diğer ülkelere sunduğu metodlar nelerdir? Son on yılın olayları bu önemli soruya tek bir cevap verilemeyeceğini gösteriyor. Devrim ihracı için birçok kurumlar kuruldu ve çeşitli metodlar geliştirildi. Örneğin Humeyni hutbelerinde sürekli olarak "haberleşme, neşriyat, yayma, bildirme" metodlarını vurguladı. Arapça tebliğ kelimesini açıklamak için bu bir kaç terimi seçtim. Genel kullanımda kelimenin anlamı yaymadır, ancak çağrıştırdığı anlamı balağa kelimesinden almıştır, anlamı "ulaşmak", "varmak", "etkilemek"tir. Tebliğ'in bir diğer anlamı da, "kendi dinine çevirmek"tir. Bu nedenle Humeyni'ye göre devrimin şevki ve coşkunluğu, kültürel dönüşüm, haberleşme ve yayma faaliyetleri ile dünyaya ihraç edilebilir: "Devrimin İran'da başarılabilmesinin ve ihraç edilebilmesinin en büyük aracı uygun bir şekli ile tebligat (yayma, haberleşme ve muhtediliktir."36

Humeyni ayrıca davet kelimesini de kullanır. Bu kelime aynı şekilde Martin Luther tarafından da kullanılmıştı ve Weber tarafından açıklanmıştı.37 Aşağıdaki pasaj Humeyni tarafından, İslam meclisi üyelerini de içeren hükümet üyelerine yaptığı bir konuşmadan alınmıştır: "Biz İslam'ın her yere yayılmasını ve ihraç edilmesini istiyoruz. Ancak bu süngü ile ihraç edeceğiz anlamına gelmez. Biz herkesi İslam'a davet etmek istiyoruz, davetimizi her yere ulaştırmak istiyoruz. Kusursuz bir örneği olmasa bile, biz herkese bir İslam örneği göstermek istiyoruz."38

Davet, haberleşme, iletişim üzerine vurgulan olmakla beraber Humeyni'nin barışçıl olmayan ve fiziki güç kullanmaktan bahseden sözleri de mevcuttu: "İran, İslam'ı diğer İslam Ülkelerine sunmak ve yaymak ister. Müslüman ulema sahneye çıkmalı, tebligat yolu ile müslümanları mücadele alanına getirmeliler - yönetimlerin yaptıklarının farkında olmalıdırlar. Eğer yönetimler sizinle uzlaşır ve İslam'ın ilkelerini yaşayacaklarına dair sizinle anlaşırlarsa onlara destek verin, tercihleri olumsuz olursa onlarla hiç kimseden korkmadan savaşın."39 Bu pasaj devrim ihracının uygulamasının tüm özelliklerini içermemektedir tabii ki. Ayrıca önceki pasajlarda vurgulanan diğer devletlerin içişlerine karışmama metodu ile tezat teşkil etmektedir. Ayrıca şu da vurgulanmalı ki "onlarla savasın" emri İran'ın elde silah savaşa girmesi anlamını taşımamaktadır. Burada daha ziyade "ulema"nın önderliğindeki diğer müslüman halkların sorumluluğu vurgulanmaktadır. Diğer bir deyişle İran'daki ulema, halkta dini hislerin canlanması ve rejim karşıtı hareketin cesaretlenmesinde önemli rol oynadı, aynı süreci diğer ülkelerdeki ulema da gerçekleştirecek ve ülkelerinde İslam devrimi gerçekleştireceklerdir. Bu nokta İran içinde ve dışında pek çok kişi tarafından anlaşılmayan kompleks bir konudur.

Humeyni tebliğ metodunu benimserken, diğer devrim ihracı modelleri de devrimin ilk günlerinden itibaren tartışılmış ve bu tartışmaların sonucunda faaliyete geçilmişti. Geçici hükümetin üyelerini de içeren birçok anahtar lider bir "model toplum"un [medineye numuneh] yaratılmasını tartıştılar. Mantıkları, devrimin ihraç veya ithal edilecek bir mal olmadığı şeklindeydi. Onlara göre asıl yapılması gereken diğerlerinin takip edeceği bir model olabilecek İran toplumunu kurmaktı. Bir süre için devrim ihracının bir model oluşturularak gerçekleştirilebileceği yaklaşımı genel bir kabul gördüğü üzerinde konsensüs oldu. Devrim ihracı cumhuriyetin çıkarlarını vurguluyordu. Muhammed Alı Recai şöyle söylüyordu: "İran devriminin ideallerini somutlaştırdığımızda, devrim otomatik olarak bir model olacak."40 Ayetullah Beheşti'ye devrim ihracı konusu sorulduğunda şöyle cevap vermişti: "Amacımız... komşularımızca dikkate alınacak iyi bir toplum kurmaktır. Bu, devrim ihracına yol açacaktır."41

Geçici hükümetin ilgası ile birlikte İmam Humeyni'nin rehberliği ve onun yorumlan -tebliğ ve savaş- devrim ihracında hareket tarzı olarak hakim konuma yükseldi. Geçen on yıl boyunca İran İslam Cumhuriyeti'nde meydana gelen olaylar her iki metoddan da yararlanıldığını göstermektedir, ilk metod, haberleşme ve dini neşriyat -devrimin kültürel ihracı- şeklini almıştır, ikinci metod ise dış politika ve siyaset alanında tezahür etmiştir. Bu alanda devrim ihracı "Ne Doğu, Ne Batı" sloganının gerçekleştirilmesi üzerine dayanmıştır. İran dış siyasetinin görünümü bu slogandan ibaret değildir. Aslında cumhuriyetin milli çıkarlarını gözetmesi ve devrimci ilkeleri uygulaması arasında bir ayırım yapmak çok zordur. Devrimin kültürel veçhelerde yoğunlaşması, İran devriminin inkar edilmez kültürel kökenlerinden ötürüdür. Bu olgu, hakim ideolojinin devrim ihracı konusundaki vurgusunu daha kapsamlı bir şekilde açıklar.42

Kültürel devrim ihracını gerçekleştirmek için pek çok kurum kuruldu. Bunlardan önemlileri İslami Tebliğ Teşkilatı [Sazman-i Tebligat İslami], Kum'daki Hüccetiye Medresesi, Endişe Vakfı [Bonyed-i Endişe] ve Farabi Vakfı [Bonyed-i Farabi]dir. Bu kurumların hükümet ile bağları olmakla beraber, az ya da çok özel olarak kurulmuş olmaları ve halen özel finansman kaynaklarının olması onları nispeten bağımsız (otonom) kılar. Bu nedenle Humeyni'ye "imam payının" [sahme imam] -halkın genellikle Şii dini liderlere ödediği özel bir vergi- devrimin gelişmesi için kullanıp kullanılamayacağı sorulduğunda olumlu cevap vermiş hatta buna tavsiyede bulunmuştu.

İslami Tebliğ Teşkilatı 1981 yılında İslami dirilişin sesini İran'ın içinde ve dışında duyurma ve neşretme amacıyla kurulmuş bir mekanizmadır. Bu örgüt esas olarak "kültürel devrim ihracı" ile ilgilendi ve nispeten başarılı oldu. 1987 yılındaki yıllık raporda şöyle bir ifade vardır: "Toplumun liderinin (imam Humeyni'nin) ve İran İslam Cumhuriyeti'nin amaçlarından birisi devrim ihracıdır. Bu kutsal hareket ne kılıçla, ne de top, tüfekle mümkün olacaktır, ancak kalem, ikna, neşir ve sanat sayesinde gerçekleşecektir."43

Bu amacı gerçekleştirmek için örgüt, İngilizce, Arapça, Fransızca, Almanca, Türkçe, Urduca, Kürtçe, Hinduca ve diğer dillerde kitaplar yayınlamaktadır. Ayrıca "İslami Düşünce ve Kültür Dergisi" alt başlığıyla, üç aylık Tevhid dergisini yayınlar. Derginin ismi önemlidir. Çünkü hem İslam ümmetinin birliği, hem de Allah'ın birliği anlamına gelmektedir. Makaleler İslam'ın temel ilkelerini anlatırken vurgu sürekli İslam ümmetinin birliğini koruması üzerine yapılır. Dergi İngilizce, Arapça, Urduca ve Hinduca basılır. Örgüt aynı zamanda çeşitli konulan içeren film ve video kasetleri hazırlar, dünyada gerçekleştirilen İslami seminer, konferans ve diğer toplantılarda yer alır. Örgüt her yıl devrim kutlamaları esnasında (Şubat ayında) dünya müslümanları için önem arzeden konuların tartışıldığı bir uluslararası konferans tertip eder. Geçen yedi yıl içinde işlenen konular, Kur'an, İslam hükümeti, İslam'da insan hakları44 ve neşir ve yayma gibi İslam ümmetinin karakteristiklerini içeriyordu. 1989'daki konferansa dış ülkelerden yüzün üzerinde davetli katılmıştır.

Hüccetiye Medresesi, Kum'un meşhur dini liderlerinden Ayetullah Hüccet tarafından kurulmuş bir okuldur. Devrimden sonra Ayetullah Muntazeri burayı uluslararası bir dini okula dönüştürdü. Devrimin ilk günlerinde dış ülkelerden ve özellikle Afrika ülkelerinden pek çok öğrenci bu okula geldi ve halen pek çok öğrenci için bu okul cezbedicidir. Okulun amacı eğitim yolu ile devrim ihracı gerçekleştirmektir ve okulda Şii ve Sünni fıkhın beş ekolü de öğretilmektedir.

Endişe Vakfı, İrşad Bakanlığı himayesinde çalışan bir kurumdur. Temel amacı kitaplar ve dergiler çıkartarak İslami neşriyatın odak noktası olmaktır. Şu anda vakıf sekiz dilde (Japonca dahil) on dergi çıkartmaktadır ve bunları 140'tan fazla ülkeye göndermektedir.

Son olarak Farabi Vakfı'na değinirsek, bu vakıf film prodüksiyonu gerçekleştiren yan özel bir kurumdur. Başkanı, vakfın "iyi filmler yapmayı ve İran'ın sinema endüstrisini güçlendirmeyi amaçladığı"nı belirtmektedir.45 Fakat pratikte vakıf, İslami değerlerin ve devrimci ideallerin filmler vasıtası ile yansıtılması için çalışmaktadır. Hazırladığı filmler pek çok uluslararası film festivalinde yer almıştır.

Bu dört örgütün de giderek geliştiği görülmektedir. Bu örgütlerin faaliyetlerini yönlendiren mantık ve eğilim 'model oluşturma' ve böylelikle 'İslam'ın ve devrimin kendini anlatması'nın sağlanmasıdır. Bu amaçlar, İran'da artık bir konsensüs şeklinde beliren model oluşturma yaklaşımının hakimiyetini de güçlendirmektedir. Bazıları Salman Rüşdi olayına değinerek böyle bir sonuca varılamayacağını savunmaktadır. Ancak bu konu ister devrimci olsun, ister olmasın bütün müslümanları kızdıran ve bu nedenle aynı çerçevede değerlendirilecek bir konudur. Bununla birlikte, bin bir zahmetle başlayan bu sürecin aslında yok olmaya yaklaştığını ileri sürenler de var.

Başlangıçta belirttiğimiz gibi devrimin ilk günlerinde devrim ihracı metodları üzerinde tartışmalar vardı. Çoğunluk bir modelin oluşturulmasını savunurken, bazıları "tek ülkede devrim" kavramının sunulmasını, bazıları da "sürekli devrim"in gerçekleştirilmesini istiyordu. Bu münakaşalar İran'da iki farklı teori olarak ortaya çıktı: "Volkan Teorisi"ne karşı [nazariye-i ateşfeşan], "Örnek Ülke İnşası" teorisi [ummu'l-qura]. Geçici hükümetin ilgası ile birlikte, daha radikal fikirleri olan volkan yaklaşımı daha çok taraftar kazandı. Birçok aşırının uygulamanın devrim adına yapıldığına hiç şüphe yoktu. Ancak devrimciler ideal devletlerini günlük hayata uyarlamaya çalışırken ideal ile var olan arasında sürekli bir fark ortaya çıktı, iktidar siyasetinin gerçekleri ve uluslararası sistemin çıkar ilişkileri, vakıanın yeniden değerlendirilmesini gerekli kıldı ve bir kez daha model oluşturma kavramı aşama aşama İslam cumhuriyetinde hakim görüş oldu.

Aslında Humeyni'nin 1989 Ocağında Mihail Gorbaçov'e gönderdiği mektubu birçok kişi, İslam'ın ilk dönemlerinden uyarlanmış bir yaklaşım olarak dikkate aldı. Birçokları Humeyni'nin mektubu ile Peygamber'in yönetiminin ilk günlerinde diğer ülke liderlerine gönderdiği mesajlar ve diplomatik mektupları karşılaştırdı. Hem Batı liberalizmini, hem de Marksizm'i reddederken ve İslam'ın tek alternatif olduğunu sunarken Humeyni, Gorbaçov'u "İslam hakkında ciddi çalışmalar yapmaya" davet etti.46 Hiç kuşkusuz pek çokları bu daveti siyasi bir taktik olarak algıladı. Ancak bu davranış, devrim ihracının örnek olunarak ve model inşa ederek gerçekleşebileceğini, bunun için de ideal bir toplumun inşasının uygunluğunu ortaya koyuyordu.

Bu eğilimin başarılı olup olmayacağım zaman gösterecek. Ancak son on yılı dikkate aldığımızda, İran'ın devrim ihracını ve yeni devrimlerin gerçekleşmesini engelleyen faktörler nelerdir? Özellikle devrim esnasında İran'ın içinde bulunduğu koşullar bu durumda en sorumlu faktördür. Devrimin ilk günlerinde "İslami" nitelemesi, uygulamada harfi harfine İran/Şii halk hareketinin gerçekleştirdiği devrim yapısı anlamına geliyordu, örneğin Hüccetiye Medresesi, Caferi fıkhına göre öğrenci yetiştirmeye başladığında, Sünni öğrencilerinin büyük kısmını kaybetti. Afrika'dan gelen bir öğrenci bana şunları söyledi: "Kum'da kendi fıkhı mezhebim olan Sünni ekole göre iyi bir eğitim görseydim, sizin için devrim ihracında çok iyi bir yardıma olurdu. Ancak şimdi okulu terketmek zorundayım, çünkü Şii olarak eğitilmek için gelmedim buraya." Bir görevli bu engelin farkında olarak, acı gözlemini şöyle açıklıyor: "Devletin resmi dini olarak sadece Şia dikkate alınmamaktadır, ancak çeşitli liderlerin konuşmalarında Şia mezhebi ön plana çıkmaktadır."

İrancılık ve Şia'nın etkilerinin ötesinde, devrim ihracına engel olan başka faktörler de vardır, ilki, genellikle devrimler nadiren ihraç edilir, tek istisnası askeri işgal veya yerli kabuldür ki bunlar da ihraç için uygun terimler değildir. Doğu blokundaki sosyalist ve komünist hükümetlerin durumları en son örneklerdir, ikincisi, İran liderlerinin devrimin oluş nedenini anlayışlarından kaynaklanan daha fonksiyonel bir sebeptir. Devrim liderleri çeşitli mesajların halk arasında yayılmasının devrime yol açtığına inanmıştır. Onlara göre şişeyi kıran "şarabın gücü değil", daha ziyade şişeye kırılmasını emreden birisinin olmasıdır. Devrimin resmi tarihini yazmakla görevli vakfın başkanı olan Seyyid Hamid Ziyareti (Ruhani)'nin yazdığı47 devrime dair en çok tutulan kitabı ele alalım. Kitap devrim liderleri ve özellikle Humeyni üzerinde yoğunlaşmış. Bu satırların yazarı, Humeyni'nin devrimde oynadığı büyük rolü inkar etmemektedir. Ancak liderliğin İran devrimine ilişkin iyi analiz edilmemiş anlayışını paylaşmaz. Bu anlayışa göre eğer gerçek, diğer ülkelerin müslümanları arasında yayılırsa, bu kitleler hakim rejimlere karşı ayaklanacaktır. Bu tabii ki gerçekleşmedi. Devrimcilerin daha tecrübeli ve daha gerçekçi olmaya başladıklarına dair bazı göstergelere rağmen, devrimci ilkelerden ve özellikle İslam evrenselciliğinden hiç bir taviz vermediler. Siyasetin bazı İslami yorumları İran'da bir süre daha direnmek zorunda.

Devrim İran'ın kaybolmuş kimliğini ve milli onurunu yeniden kazandırmak için yapılmış bir teşebbüs olarak başladı. Benim kanaatimce, hakim ideolojinin İslam evrenselciliği, İrancılık ve halkçılık gibi özellikler göstermesinin nedeni klasik bir halk devriminin genel karakteristiklerini içermesinden kaynaklanmaktadır. Çıkardığım genel sonuç, bütün klasik devrimlerde ortak olan devrimci gayret ve ekstremizmin ılımlılaşmak ya da tamamen terk edilmek zorunda olduğudur. Diğer özellikler kalacak ve gelecekteki İran toplumunun siyasi kültürünü şekillendirmeyi sürdürecektir, hatta imam Humeyni siyaset sahnesinden çekildikten sonra bile.

Çev.: Haluk Ersoy

Dipnotlar:

1- Yardımlarından ötürü meslektaşlarım James P. Piscatori, John L. Esposito, Ali Rıza Şeyhül İslamı ve Muhammed Rıza Amid-Nuri'ye teşekkür borçluyum.

2- Ruhullah Humeyni'nin 10 Mart 1979'da verdiği hutbe. 'Bkz. İttila'at, 11 Mart 1979, s. 8.

3- Ruhullah Humeyni, Kitabu'l-Bey, 5 cilt, (Necef: kimin bastığı belirtilmemiş, 1390-1391/1970-1971).

4- Bu kitap ilk olarak 1976'da Tahran'da Name-i ez iman, Keşfu'l-Gita ismiyle yayınlandı. Fakat İranlı aydınların pek dikkatini çekmedi. O tarihten sonra Velayet-i Fakih [İslami Yönelim] adıyla yayınlandı. [Türkçesi için bkz.: "İslam Devleti", Objektif Yayınları, İstanbul-1991.] İngilizce çevirisi mevcuttur. Ruhullah Humeyni, İslam, and Revolution: Writings and Declarations of imam Khomeini, çev. Hamid Algar, (Berkeley: Mizan Press, 1981), (Bundan sonra İslam and Revolution olarak geçecektir.)

5- Humeyni'nin politikaya ve yönetime ilişkin görüşleri için bkz.: Ferhang Recai, İslamic Values and World View: Khomeini on Man, the State and International Politics (Lanham, Md.: University Press of America, 1983).

6- Paris, Medaye Haq (Tahran: Qalem, 1457/1978), 95.

7- 1 Temmuz 1979 tarihli konuşma. Metin için bkz.: Ruhullah Humeyni, Ruh Huda der Velayet-İ Fakih, (Tahran: Vezaret-i Erşad, 1359/1980), 189.

8- Cevad Tabatabai, Daramadi Falsafı bar Tarihi Endişeyi Siyasi der İran, (Tahran: Daaarc Mutaleate Siyasi ve Beynelmelali, 1367/1988), 138.

9- Recai, 52-54.

10- Celal Ahmed, Ehsa Maraqui, Daryaush Shayegan ve Ali Şeriati'nin yazılarını da içeren geçen 10-20 yıllık yayınların uzun bir listesi verilebilir.

11- Örneğin Ali Şeriati'nin çizdiği İslam'ın ilk kahramanlarının portreleri.

12- 20 Aralık 1988'de Tahran'da yazarın yaptığı röportajdan.

13- Ayetlerin İngilizce çevirileri Marmaduke Pickthall'ın The Glorius Koran (Albany: State University of New York Press, 1976)'ından alınmıştır.

14- Anayasanın İngilizce çevirisi için bkz.: Middle Eaat Journal, 34 (Bahar, 1980): 181-204.

15- Bkz.: Sürate Mozakerat Meclis, Barrasiye Naha-i Qanun-i Esas-i Cumhuri İslami, 3. cilt (Tahran: Meclis-i Şura-ye İslami, 1364/1985), 1520-1521.

16- 2 Kasım 1979 tarihli konuşma. Metni için bkz.: Itlila'at, 3 Kasım 1979, s. 12. Bu tema; Humeyni'nin bir çok konuşmasında tekrarlanmıştır. Örneğin bkz.: Der Justejuye Rahe İmam, (Tahran, Emir Kebir, 1362/1983-1984). İmam Humeyni'nin değişik konulara ilişkin sözlerinden oluşan kolleksiyon. İslam Devrimi' alt başlıklı hu cilt bütünüyle devrimin ihracı gibi konulardan oluşmaktadır.

17- Recai, 83.

18- Mustafa Izadi, Mesa'ele Cihaniye İnkılab-i İslami der Beyanat Ayetullah el-üzma Muntazeri, (Tahran: basıldığı yer belirtilmiş, 1361/1983), 32, 33.

19- Ali Hamaney, Çehar Sal be Merdom, (Tahran: Hizb-i Cumhuriyet-i İslami, 1364/1985), 354.

20- Peyami Şahedan, Bergozidde-i ez Sohaman-i Hüccetül İslam Rafsancani, (Meşhed: Cihad-ı Daneşgahi, tarihsiz), 8.

21- Bkz.: A. g. e., s. 255; Hameney, 354.

22- Hüseyin Beşiriye, The State and Revolution in İran, (Londra: Croom Helm, 1984), 111-124.

23- Şiiliğin tarihi için bkz.: Hüseyin M. Cefri, Origins and Early Development of Shia idam (New York: Longman, 1976); ve Moojen Momen, An Introduetion to Shii İslam (New Haven; Yale University Press, 1985).

24- Hamid İnayet, Modern İslamic Political Thought, (Austin: University of Texas Press, 1982), 19. [Türkçesi için bkz.: "Çağdaş İslami Siyasi Düşünce", Yöneliş Yay., 2. Baskı, İstanbul-1988.1

25- Murtaza Mutahhari, "Müşkülati Esasi der Sazemane Ruhaniyat", Ayetullah Hüseyin ibn Ali Tabatabai Burucerdi(1875-1962)'nin ölümü münasebetiyle yayınlanmış bir dizi makale: Baqsu darbareye Merceiyet ve Ruhaniyat (Tahran: Şirket-i İntişar, 1341/1962).

26- Örneğin bkz.: Rıza Deveri, Nasionalism; Hakemiyet-i Milli ve İstiklal, (Isfahan: Intişaret-i Pureseş, 1364/1985).

27- Henri Corbin, En İslam İranian: Respects Spirituels et Philosopiques, (Paris: Gallimard, 1972).

28- Eski Fars'taki ideal krallık ile Eflatun'un siyasi felsefesi arasında mükemmel bir ilişki vardır. Bkz.: Fethullah Müçtebai, Şehri Zibaye Eflatun ve Sekiye Armoni der İran-i Bostan, (Tahran: Encümen-i Ferhengi İrane Bostan, 1352/1973).

29- İslam and Revolution, 53.

30- Klasik İran dini geleneğinin İslami güçler ile Pehlevi saltanatı arasındaki mücadelede ve Humeyni üzerindeki etkilerine ilişkin bir çalışma için kz.: Gudmar Aneer, imam Ruhullah Khumaini: Sah Muhammad Riza Pahlavi and the Religious Traditionn of İran (Upsala: Açta Univcrsitatis Upsaliensis, 1985).

31- Bkz.: Wolfgang Knauth, Armani Şehriyari İran-i Bastan, Farca'ya Seyfuldin Necmabadi tarafından çevrilmiştir (Tahran: Vezaret-i Ferheng, 1355/1976). Knauth, öngörülen krallık için hepsi ilahi lütufla sağlanan dört temel özellik saymaktadır Irk, asalet, yeterlilik ve hikme.

32- Tabatabai, 39-72.

33- Crane Brinton, The Anatomy of Revolution, gözden geçirilmiş baskısı (NewYork: Vantage Books, 1965), 192.

34- Ali Muntazeri, Der Mekteb-i Cuma, 1. cilt, (Tahran: Irşad, 1364), 54.

35- "Hukukta açıkça kabul olmuş konu", Bedihiyet-i Fıkhi adlı eserden çevrilmiştir.

36- 7 Şubat 1980'de gerçekleştirildi- Bkz.: Der Justejuye, 442.

37- Max Weber, The Protestant Ethic and Spirit of Capitatism (New York: Charles Scribner's Sons, 1978), 79-92. Türkçesi için bkz.: "Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu", Hil Yay., Istanbul-1985.]

38- 1983'de gerçekleştirildi. Metin için bkz.: Ruhullah Humeyni, Sahifeyi Nur, 18. cilt (Tahran: Vezaret-i Irşad, 1364/1985), 129. Humeyni'nin vaaz ve konuşmalarından oluşan bu koleksiyon Irşad Bakanlığı'nca yayınlanmıştır. Şimdiye dek on dokuz cilt yayınlanmıştır.

39- 2 Ocak 1983'te gerçekleştirildi. Metin için bkz: A. g. e., 17. cilt, 140-141.

40- Bkz.: Ferzend Melal der Reineyi lnqilabe İslami, (Tahran: Vezaret-i Irşad, 1361/1982), 326.

41- Bkz.: Behesti Ustureyi Mellat ber Cavidaneyi Tarih, (Tahran: Bonyed-i Şehid, 136171982), 326.

42- İran devrimi hakim ideolojinin İslam olması nedeniyle değil, ülkenin kültürel krizine cevap vermesi nedeniyle kültürel bir devrimdi. Araştırma alanında bu tezi geliştirmekle, yirminci yüzyıl İran'ındaki siyasi eğilimlerin ortaya çıkartılmasına işaret ettiğim ümidindeyim.

43- Negahi be Sazman-e Tebligatı İslami (Tahran: Sazman Tebligat, 1366), 26.

44- Bkz.: Mururi ber Eclas-haye Qabliye Konferanse Endişeyi İslami (Tahran: Sazman-i Tebligat, tarihsiz),

45- Yazarın Aralık 1988'de Tahran'da yapmış olduğu görüşme.

46- Mektubun metni, Tahran'ın günlük gazetelerinde yayınlanmıştır, İngilizce çevirisi için bkz.: Keyhan International, 14 Ocak 1989, s, 3. Humeyni'nin mektubunda şu pasajlar doğrudan devrim ihracı ile ilgilidir:

... İran'ın süper güçlerin karşısına sarp bir dağ gibi dikilmesine yol açan bir din nasıl olur da toplumun afyonu gözüyle görülebilir? Bütün dünyayı kapsamına alan adaleti isteyen, bütün insanlığın maddi ve manevi zincirlerinden kurtulup özgür olmasını isteyen bir din, toplumun afyonu olarak nitelendirilebilir mi? Şüphesiz İslami ve gayri İslami bir çok ülkenin maddi ve manevi servetinin süper güçlerin elinde olmasını isteyen ve İnsanlığa sürekli olarak 'din siyasetten ayrıdır' diye haykıran bir din, toplum için afyon demektir. Ancak böyle bir din artık gerçek din olmaktan, hakkın dini olmaktan çıkmıştır. Öyle bir hale gelmiştir ki, bugün halkımız bu din anlayışına 'Amerikancı din' adını vermektedir. Sonuç olarak açıkça şunu bildirmek isterim: İran İslam Cumhuriyeti bugün İslam dünyasının en güçlü ve büyük üssü olarak sizin düzeninizin inanç alanındaki boşluğunu doldurabilir. Ve her halükarda, ülkemiz -geçmişte olduğu gibi- iyi komşuluk ve karşılıklı çıkarlar ve saygı ilkelerinin önemine inanmaktadır. [Vurgu eklenmiştir].

47- Bkz.: Hamid Ziyareti: Berresi ve Tahlili ez Nehzate İmam Humeyni, 1. cilt, (Kum: Defter-i Inlişaret-i İslam, 1977) ve 2. cilt (Tahran: Bonyed-i Şehid, 1364/1985).

 

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR