1. YAZARLAR

  2. Murat Göçer

  3. Hacc, Kurban, Sorumluluk...

Hacc, Kurban, Sorumluluk...

Şubat 2002A+A-

Hacc-ı ekber gününe yüzbinlerce insanımızın yaşadığı tavaf coşkusuyla girmiş olacağız. Bu coşku önemli ve yaşanmalı. Ancak o büyük günde, gönüllerimizi kuşatacak sorumluluğumuzun velayetini taşıyacak. Allah ve Rasulü adına bütün insanlığa tevhidi gerçeklerin duyurusunu ulaştıracak olan kim? O büyük hacc günü, Hakk'ı inkara şartlanmış olan güç odaklarına çetin azabı kim hatırlatacak? Vahyi ilkelerin, tevhid ve adaletin duyurusunu ve hatırlatmasını yapacak bir sorumludan yoksun ve tanıklık bütünlüğünden uzaklaşmış olan bir hacc farizası takva sorumluluğunu ne kadar taşıyabilmekte?

"Allah'tan ve O'nun elçisinden bu büyük hacc günü bütün İnsanlığa bir duyurudur şu: 'Allah ve Rasulü müşriklerden uzaktır. Eğer tövbe ederseniz, bu sizin için daha hayırlı olur; yüz çevirirseniz bilmiş olun ki siz Allah'ı asla aciz bırakacak değilsiniz. İnkar edenleri acı bir azapla müjdele." (Tevbe Suresi, 3)

Tüm zaaf ve eksikliklerimize rağmen kurban bayramlarımız hala cihanşümul/evrensel duygularımızın ateşlenmesine, kuraklaşan duyarlılıklarımızın yeşertilmesine imkan sağlayan engin bir potansiyel. Ama bu potansiyeli söküklerimizin ve kopukluklarımızın giderilmesi için ne kadar değerlendirebiliyoruz?

Hacc ibadetimizin ihyası bir ümmetin ihyasına bağlı şüphesiz... Tarih içinde yitirdiğimiz zindeliği ve ümmet yapısını Kitab'ın diri ve evrensel ilkeleri ile yeniden inşa etme sorumluluğumuz gün gibi aşikar. Ve bu bir süreç meselesi de. Ama bu süreci hızlandırmanın yolları, şekilleri de olmalı. İşte kurban, dirilişimize açılan bir kapı olarak kurban bayramı ve hacc ibadeti ile gündeme gelen önemli bir vesile.

"Kurban kesme" bir ibadet şekli olarak, insanı Allah'a, O'nun rızasına ve sevgisine ulaştıran bir anlamı taşıyor aynı zamanda. Bu yaklaşma elbette maddi anlamda bir yaklaşmayı değil, O'nun rızasına ve sevgisine yaklaşmayı ifade ediyor. Kurbanla insan, Allah'a karşı duyduğu takva duygusunu zenginleştiriyor.

Kurban, her şeyden önce sevilen, elde edilmek için emek ve para verilen, zaman ve ömür harcanan, değerli dünyalıklardan bir kısmını Allah için feda edebilmenin bir göstergesi.

"Kurbanların ne etleri ne de kanlan Allah'a ulaşmaz, fakat mü'minlerin takvaları Allah'a ulaşır." (Hac Suresi, 34) Öyleyse önemli olan eti için hayvan kesmek değil, Allah sevgisi için belli bir malı belli bir zamanda Allah için feda edebilmektir.

Kurban günleri mübarek günlerdir ve böylesi günlerde kişi, kendisi, ailesi ve akrabaları dışında diğer Müslümanları da daha fazla hatırlar. Kırgınlar, dargınlar barıştırılır. Özellikle savaşlarla, tabii afetlerle, hastalıklarla, borçla imtihana tutulmuş olan biçareleri düşünürler, dertlerine derman olmaya çalışırlar. Böylesi özel günler kişinin, kardeşleriyle kaynaşması, onların sıkıntılarını kendi nefsinde hissetmesi ve paylaşması için, kaçırılmaması gereken günler olarak görülür. Peygamber(s)'imizin "Komşusu aç iken tok olarak sabahlayan bizden değildir" mealindeki hitabı ne kadar uyarıcı ve eğitici.

Kurban bayramı müminlerin sevinçlerini ve kederlerini birlikte paylaştıkları sembolleşen günlerimizden biri. Bu günlerde imkanlı ve imkansız müslümanlar arasında köprüler kurmanın önemli araçlarından biri de kurbandır. Dini kültürümüzün rükünlerinden olan kurbanı eti için değil, Allah sevgisi için kesen, malının bir kısmını Allah için feda eden müslümanlar kurban etlerini mahalle ve köylerinde komşuluk ve yardımlaşma amacıyla dağıtmaktadırlar. Ama bu yardımlaşma ve velayet ilişkisini İslam ümmetinin genelini gözeterek düşündüğümüzde ilgi alanlarımız daha da gelişmekte ve mağdurlara hayır elini uzatma sorumluluğumuz, ümmet kültürünü yeniden ihya etme çabalarına önemli katkılar sağlamaktadır.

1999 Sakarya-Yalova hattı deprem bölgesine devletin İlgisizliğine hatta engellemesine rağmen yardım elini uzatan müslümanlar büyük yaraları saracak potansiyellerinin var olduğunu bizzat yaşayarak görmüşler, yardım eden ve yardım edilenler hep birlikte özgüvenlerini güçlendirmişlerdi.

Ve şimdi deprem bölgeleri yine sahipsiz. Depremzedeler için gelen 6-7 milyar dolarlık yardım ciddi hiçbir yatırım ve altyapı hizmetine dönüşmemiş durumda. Bu yardımların nerede olduğu, ne için kullanıldığı ya da hortumlanıp hortumlanmadığı da meçhul Kendisi ve eşi-dostu imkanlı olanlar yaralarını kısmen sarma telaşında. Ama imkanlı olmayan ailelerin dramı hala sürüyor. Barınak ve sağlık sorunlarının yanında yiyeceğe, giyeceğe hala muhtaçlar. Sakarya Dayanışma Platformu, geçen Kurban Bayramı'nda ihtiyaç sahiplerine ulaştırdığı kurban etleriyle bayram sevincini ihtiyaç sahibi ailelerin evlerine kadar iletebildi. Sakarya Dayanışma Platformu bu sene de aynı çabanın içinde olacak.

Bir de daha uzakta ve daha kötü şartlar altında yaşayan kardeşlerimiz var. Sudan'da, Senegal'de, Keşmir'de, Kosova'da... Oralara uzanan yardım eli sadece ümmet ruhunu ve müslümanlar arası yardımlaşma bilincini yükseltmiyor. Aynı zamanda da bu vesile ile müslümanlar arası iletişimi sağlıyor, bizleri bilinmeyen diyarlardan haberdar ediyor, bizim olanlarla tanıştırıyor. Parça parça da olsa kopan zincirin halkaları birleştirilmeye çalışılıyor. İGMC ve İHH bu çabaların taşıyıcılarından sadece ikisi. Bu iki önemli adresten İGMC, Avrupa müslümanlarının yardım potansiyellerini diğer coğrafyalara taşırken, İHH özellikle Türkiye müslümanlarının yardım potansiyelini ötelerdeki mustazaf kardeşlerine ulaştırma çabası veriyor.

İHH savaş, tabi afetler, açlık, kıtlık ve fakirlik gibi sebeplerle sıkıntı içerisinde bulunan ve yine aynı sebeplerle hicret etmek durumunda kalan kişilerle bîr araya geliyor. Çeşitli nedenlerle yüzlerce senedir ayrı düşmüş, hiçbir şekilde tanışamamış, bir araya gelememiş olan müminlerin, farklı renk ve ırklara mensup kardeşleriyle aralarındaki ayrılık duvarını yıkıp, yeniden tanışıp kaynaşmalarına vesile oluyor. İHH, kardeşliğimizin ve dostluğumuzun birer ifadesi olarak bu coğrafyanın Müslümanlarından adı sanı bilinmeyen, unutulmuş insanlara, Allah rızası için bağışlanan kurban yardımlarını ulaştırarak Müslümanlar arasında yeniden dostluk bağlarını kuruyor.

İşte daha önceki yıllarda yaşanan Kurban güzelliklerinden birkaç not:

Yer: Arakan; 4 milyon Müslümanın yaşadığı, 1960'lardan buyana 1 milyondan fazla insanını muhacir olarak göndermek zorunda kalan, toplama kamplarına dönüştürülmüş zavallı köylerinde nefes almak için bile neredeyse izin almak zorunda olan Rohingyalıların yurdu.

Kurban kesmek için, çukurlar ve engebelerle dolu "Geçilmez Yağmur Ormanları"nda, durmaksızın 6 saat yürümek gerekiyor. Sık ormanın karışıklığında ulaşılan muhacirler, II. Abdülhamit'ten sonra Anadolu'dan gelen ilk ekibi hasretle kucaklıyorlar.

Yer: Sudan; Ülkenin güneyinde Eritreli, Etiyopyalı ve Ugandalı muhacirlerin de bulunduğu kampları, bir kurban bayramı sabahı beyaz insanlar ziyaret ediyor. Yalnız bu insanlar ara sıra gördükleri İngiliz ya da Fransız değiller.

Çocukların ve kampta bulunan herkesin meraklı bakışları arasında Allah'ın selamı ile giriyorlar kampa. Kurbanlar kesiliyor. Çocuklar el ele tutuşup şarkılar söylüyorlar. "Demek beyaz Müslümanlar da varmış!"

Yer: Kosova; Gelenler çocukların hep birlikte söyledikleri UÇK marsları ile karşılanıyor. İpek'te, Mitrovica'da, Priştina'da, Prizren'de şehit aileleri hediye edilen kurbanlar ile başlıyorlar bayrama ve sevinçleri tarifsiz.

Göç etmek zorunda kalarak bayramı Arnavutluk, Makedonya, Bosna-Hersek ve Sancak'ta geçirmek zorunda kalan muhacirler de aynı atmosferi yaşıyorlar.

Yer: Mozambik; Hıristiyanların da yaşadığı bir köye giriliyor. İnsanlara çok uzaklardan, Anadolu'daki Müslümanlardan, kurban hediyeleri ulaşıyor. Türkiye'nin adını ilk kez duyan bu insanlar, tek tek alıyorlar kurban etlerini. Bu duygusal ortam içinde küçük bir konuşma yapılıyor. Söylenenleri Mozambikli tercüman aynen çeviriyor. Konuşmanın ardından misyonerlerin on yıllardır yaptıkları hummalı çalışmalara inat tam 15 Hıristiyan, İslam ile şerefleniyor.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak bu örnekler yitirdiklerimizin yeniden canlanmasına vesile oluyor. Kurban bağışlarıyla yapılan yardımlar dağılan ümmet yapısının parçalarını irtibatlı kılmaya yarıyor. Potansiyelimize özgüveni artırıyor. Tabii ki duyarlılıklarımızı çoğaltmak her şey demek değil. Ama bilinç inşası, yaşayan duyarlılıklarla anlam kazanıyor.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR