1. YAZARLAR

  2. Bünyamin Sevim

  3. Eşcinselliğe Bir Bakış Denemesi

Eşcinselliğe Bir Bakış Denemesi

Nisan 2015A+A-

Eşcinsellik (homoseksüellik) tanımı itibariyle kişinin karşı cinse (heteroseksüel) değil kendi cinsine karşı olan cinsel ilgisi veya yönelimini ifade eder. Daha modern tanımla üreme merkezli olmayan ve üreme organlarının fonksiyonları aksine olan cinsel tercih durumu olarak tanımlanabilir.1 Bu bağlamda tıp dünyasında da devam etmekte olan etiyolojik (nedensel) faktörlere ve kapitalist sisteme yer yer entegre olan endüstrileşmiş tıbba dair derin tartışmalara girmeden, konunun Müslümanlar açısından karşı karşıya kalınan tarafını ve geliştirmemiz gereken tutumu yazıda ele almaya çalışacağımı belirtmekte fayda görüyorum.

Çağdaş dönemde modernizm ve ilişkili liberal düşüncenin estirdiği rüzgârın etkisiyle artan bireysellik, özgürlük, demokrasi, insan hakları söylemi insanlık doğası için bir saldırı ve tehdidi beraberinde getirmektedir. İçeriğinde doğru olandan, gerçekten parçalar barındıran bu tür modern kavram ve söylemlerin mitselleştirilerek dokunulmaz ve tartışılmaz dogmalar kılındığı görülmektedir. Sapla samanın birbirine karıştırıldığı bu zeminde örneğin doğal hak olanla, doğal hakmış gibi sunulan her şeyin bir arada “insan hakları” kılıfına/çuvalına sıkıştırıldığı gözlenmektedir.

Eşcinsellik hakkında liberal atmosferin baskısı altında konuşmak durumunda olduğumuz aşikâr. Bu atmosferin sağlayıcılarının en ufak “anormal” yaklaşımı her an homofobi silahıyla bastırıp mahkûm ettiği bilinmektedir. Aynen özellikle Batılı ülkelerde Siyonist ideoloji veya İsrail devlet siyaseti hakkındaki en ufak olumsuz değerlendirmenin dahi “Anti-Semitizm2 etiketiyle mahkûm edildiği gibi homofobi de benzer bir tarzda kullanıma sokulmaktadır. Hatta homofobi kavramı karşı atak için bilinçli bir dille ön plana çıkarılmaktadır. Böylece makul ve haklı olabilecek eleştirilerin önü alınmış oluyor. Ayrıca farklı cinsel yönelimli sınıfın uğradığı (özellikle fuhuş sektöründe ve transseksüellere dönük yaşanan) adli saldırılar, cinayetler üzerinden gelişen mağduriyet atmosferi sayesinde “homofobi/transfobi” bir hastalık olarak tanımlanıp, tedavisi bile vurgulanır.3

Tıp, Liberal Tasavvur ve İman

Eşcinselliği, yoğun tartışmaların ve algı savaşlarının yaşandığı bu çağda müstakil ve apolitik ele almak artık neredeyse imkânsız bir hal almıştır. Hatta bilimsel diye (psikiyatri alanının doğası itibariyle de diğer tıp dallarının aksine öyle) sunulan veriler ampirik-ölçülebilir (2+2=4 gibi) yani mutlak nesnel değerde olamamaktadır. Tıp dünyası, eşcinselliği, uzun yıllar hastalık olarak ele aldı. Ancak 1973’te toplanan psikiyatrların toplantısı, eşcinsellikyanlısı hareketin oluşturduğu insan zinciriyle basılıp sabote edilmiş, yoğun protesto ve baskı sonrası-toplantıda geniş mutabakat olmadığı halde-psikiyatrik hastalıkların tanı kılavuzu olan DSM-II’den “eşcinsellik hastalığı”nın çıkarılması sağlanmıştır.4

Amerika Psikiyatri Birliğinin  (APA) bu toplantında da 4 maddeye ayrılan eşcinselliği, alt sınıflandırmaya gidilerek tanımladığı, böylece asgari mutabakat sağlanmaya çalışıldığı görülmektedir. Eşcinselliğin, bazı uzmanların aksine, patolojik bir durum olduğunu düşünen uzmanlar; eşcinselliğinden hoşnut olan eşcinseller (egosyntonic); eşcinsel yönelimini değiştirmek isteyen eşcinseller (egodystonic) vb. şeklinde maddelendirmişlerdir.5

Bilim dünyasında bile hal böyleyken, liberal algı ve tasavvura bir cevap veya ikna edici bir çaba içine girmenin anlamlı da gerekli de olmadığını düşünmekteyim. Zira iman (inanç ve güven ile kabullenme) mefhumuyla inanılan hükümleri de barındıran İslam dinini, beşeriyetin çizdiği sınır/sızlığ/ın tasavvuru ve ilkesizliğiyle dövüştürmenin başta epistemolojik zemin farkından kaynaklı problemli bir durumu doğuracağını düşünmekteyim. Bu sebeple kaynak sorunu (epistemoloji) daha ilk adımda karşımıza temel bir ayrılığı getirmektedir. Örneğin vahye göre fıtratta olan dolayısıyla doğal/irade dışı gelişencinsel duygular (fiziki, manevi ve ruhsaltam uyumlu) bir bütünleşmeyi, örtüşmeyi de ifade eden karşı cinse (heteroseksüel) ilgi ve yönelimdir. Ama modern-liberal düşüncenin ve pozitivist bilimin tezine göre ise üreme merkezli olmayan yönelimler de üreme merkezli ve “öğrenilmiş” olan heteroseksüel yönelim kadar “doğal” ve irade dışı gelişen kendiliğinden bir davranıştır. Bu bağlamda eşcinselliğin nedenleri ile ilgili son dönemde henüz nesnel/mutlak veriler “olmasa da” fetal (anne karnındaki) döneme kadar gerilere gidilebileceği “düşünülmektedir”! Bizim bu durumda bu teze daha başında epistemik/kaynaksal nedenlerle izah getirmemiz zorlaşır hatta imkânsızlaşır.

İşte bu ve benzeri zeminlerde destek bulan eşcinselliğin, kerih oluşunu liberal dünya görüşüne anlatma çabasının anlamsız olacağı malumdur.

İradî Bir Günah mı,  Bir Hastalık mı?

Tam da burada eşcinselliğin hastalık olduğu tezi üzerinden yapılan karşı koyuşun İslam fıkıh/hukuk mantığı açısından da tutarlı olmayacağı kanaatindeyim. İslam fıkhına göre hastalık durumu özür halini ifade eder. Bu ilke gereğince eşcinselliğin hastalık olması gayri iradi, zorunlu bir hali ifade edecektir ki, bu da kişinin mesulolamayacağı bir duruma işaret edeceği anlamına gelir. Sorumluluğun kalkacağı yani olmayacağı bir halin Kur’an’da kınanması, vahyin adil öğretisine uymamaktadır. Ama biz biliyoruz ki, Rabbimiz Kur’an’da “Hani Lut da kavmine şöyle demişti: Dünyada sizden önceki hiçbirinin yapmadığı bir çirkinliği-hayâsızlığı mı yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp, (şehvetle) erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu çok aşırı giden bir kavimsin.”ayetiyle6 eşcinselliğin açıkça bir çirkinlik, bir hayâsızlık olduğunu hatta bu iradi tercihlerinde ısrarlarından dolayı da helak edildiklerini bildirmektedir.

Lut kavminin kıssası okunduğunda zaten fıkıh mantığıyla uyumlu şekilde günaha girenlerin iradeleriyle saptıkları, günahlarından dolayı elçi tarafından uyarıldıkları ve fakat uyarıya kulak vermedikleri için bu iradî tercihlerindeki ısrardan dolayı da cezalandırıldıkları resmedilmektedir.

Yalnız burada bir noktaya açıklık getirmekte fayda görüyorum. Eşcinselliğin günah olması için iradiliğinin gerekliliğine vurgu yaptım ama göz ardı etmememiz gereken bazı faktörler de var. Örneğin eşcinselliğe yatkınlığı artırdığı iddia edilen ilgisiz baba faktörü veya çevresel vb. faktörlere maruz kalanların eşcinsel yönelime meyli artıyorsa gerçekten bu o bireyin imtihanının da söz konusu faktörlere muhatap olmayan diğer bireylere göre daha zor olabileceği anlamına gelebilir. Tıpkı başka konularda olduğu gibi her insanın benzer konuda değişik şartlarda dolayısıyla da değişen şiddette imtihan boyutunu yaşayabildiği bir gerçektir. Bu gerçek eşcinsellik günahına meyilde de imtihanın şiddetini değiştiriyor olabilir. Bu durum kişiyi masumlaştırmaz, olsa olsa kişinin günahlara karşı sınanma boyutunu etkileyebilir diye düşünüyorum. Hele özellikle gelişmiş ülkelerin tüm dünyaya empoze etmeye ve böylece masum bir kültürleşmeyle doğal kılmaya çalıştığı bu tür yönelimlerin insan zihnini işgal ettiği ve bu sayede günah dürtülerinin hareketlenmesini kolaylaştırdığı mevcut popüler söylemi, medya dilini ve bireysel özgürlük mitiyle yaratılan zemini düşündüğümüzde, insanların imtihanlarının daha da zorlaşabileceği düşünülebilir. 

Yine bu anlattığım faktörlere, değişen düzeyde maruziyet nedeniyle kişilerde de gelişebilecek şiddet farklılığının etkisiyle psikolojik destek alma ihtiyacı hissedenler olabilir. Bu günahtan kurtulmada kolaylaştırıcı bir faktör olarak başvurulabileceğini düşünüyorum. Yoksa bu durum tedavi olmak dolayısıyla da eşcinselliğin hastalık olduğu sonucuna götürmez bizi. Örneğin internet veya pornografi bağımlılığından kurtulmak için kolaylaştırıcı ve motive edici bir fonksiyonu olan psikolojik destek almak bazı günahlardan kurtulmakta başvurulabilecek bir araç olarak görülmeli. Bu araçlara başvurmak akli melekeler yitirilmediği sürece kişiyi hasta kabul etmemize neden olmaz kanımca. Kişiyi o günahtan alıkoymada motive edici ve bu süreçte iradesini geliştirmede yol gösterici bir rehberlik desteği olarak görülebilir.

Popüler Kültür Üzerinden Gelen Normalleşme

Eşcinselliğin diğer birçok konudaki ifsad veya sapma eylemi gibi popüler kültür üzerinden görünürlük ve dolayısıyla meşruiyetini pekiştirdiği görülebilmektedir. Zira çokça anılan, görünen, kitle iletişim araçlarında kullanılan dilde mağdur, dolayısıyla da masum ve meşru olarak pazarlanan bir olgu öncelikle toplumsal zihinde meşru bir zemine oturur.  Ardından toplumda insan hakları kılıfı üzerinden dile getirilen mağduriyet havası ve bireyin kutsanan özgür tercihi ile eleştirilemezlik zırhı giydirilir. Bu aşamadan sonra modernizmin kapitalist sisteme hizmet eden popüler ürünlerinden biri olmuştur. Bizatihi insanı ve cinsel davranışını da pop kültür nesnesi kılarak bir süreç işletilmektedir.

Bu tercih, toplum içinde olası etkileşimle yaygınlaşabilecek, insanınmerak duygusunu tetikleyebilecek bir bozulma ve çürüme sebebi olan popüler kültür ögesidir artık. Bu yönüyle günahın bulaşıcılığının en yoğun görülebileceği bir durum söz konusudur.

Bu gerçekten aldıkları güçle seküler fikir ve hareketler eşcinselliği en muhafazakar toplumlara bile sokmayı başarabilmektedirler. En bariz örneğinin yeterince modernize olamamış Kürt toplumunda yaşandığını gözlemleyebiliriz. Laik-seküler bir Kürt hareketi olan PKK’nin özellikle demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi elverişli kavramlar üzerinden seküler bir söylemle kendi tabanını bu konulara aşina kılmaya çalıştığı bilinmektedir. Hatta HDP parti meclisi üyeliğine (LGBT aktivisti ve Taraf yazarı Mehmet Özadikli) transseksüel olarak bilinen Esmeray’ı alarak ileridemokrasiörnekliği oluştururken, tabanında da geleneksel kıyafetleri ve tülbentleriyle muhafazakar Kürt kadınlarının ellerine eylemlerde “Eşcinselliğe Özgürlük” pankartları tutuşturulduğu objektiflere yansımaktadır.

Bu zemini ve atmosferi sağlayan hakim liberal tasavvurun konuyu sıkça gündemleştirerek, konunun meşruluğu lehine tüm araçlarıyla yoğun propaganda yaparak bu çirkin hayasızlığı topluma dayatması bilinçli bir tavrı ifade etmektedir.

İşte bu duruma karşı sanıyorum en başta yapmamız gereken şey, eskilerin deyimine/nasihatine kulak vererek işe başlamak: “Bir olayın şuyuu, vukuundan beterdir” sözüyle ifade edildiği gibi, bu çirkinliğin görünür, duyulur olmasına dahi elimizden geldiğince katkıda bulunmamaya çalışmak gerek. Bize yöneltilen sorularla dayatılan bu tercih için ”inancımıza göre açık bir hayasızlık ve fıtrattan sapmadır” diyerek derin izahatlar yerine özlü ve açık tavır belirlemenin isabetli olacağına inanıyorum.

 

Dipnotlar:

1- http://tr.wikipedia.org/wiki/E%C5%9Fcinsellik - http://www.cetad.org.tr/news.aspx?detail=56

2- Daha önce bu konuyu da ele almış; tıbbın bir endüstriye dönüştürülüp, varolan / oluşturulan kimlik kaosuna hizmet ettiğini vurgulamıştık: - https://www.haksozhaber.net/postmodernizm-ve-cinsiyet-cinsellik-merkezli-kimlik-kaosu-28158yy.htm

3- http://www.lambdaistanbul.org/s/etkinlik/korkmayin-homofobi-ve-transfobi-tedavi-edilebilir-hastaliklardir/

4- https://sites.google.com/site/psych54000/early-dsm

5- http://www.escinsellik.net/a-acik-escinsellik/#.VNkjpy48pnB

6- Araf Suresi, 80-81. ayetler

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR